13 Temmuz 2015

Ziyaret mevsimi

Yüzlerce, binlerce yıldır kutsal sayılan ağaçların, derelerin kollanıp gözetilmesi, en güzel ziyaret sebebi artık

Antalya’nın Elmalı ilçesine bağlı Tekke köyünün dağa bakan yüzünde, bir ardıç ağacının gölgesindeyim. “Ağaç eri” olarak da bilinen Tahtacı Türkmenlerin kutsallığından ötürü “şah” diye nitelediği bir ağaç bu. Ve insan yanı başına çökünce Çığlıkara Ormanları’nın on binlerce yıllık ıslığını Dur Dağı’nın eteklerinde bir ardıcın tek başına nasıl da nasıl tevazuyla çoğalttığını görüp saygı duyuyor.

Ağacın dallarına asılı dilek çaputları kendilerini rüzgârın her demki tazeliğine emanet etmiş, geleceğe doğru salınıp duruyorlar.

100-150 m. ötemde Abdal Musa’nın Türbesi var. Bektaşi ve Alevilerin Hacı Bektaş Veli’den sonraki en kutsal ibadet makamı.

Az evvel bu türbede niyaz etmiş dört kadın, ölümlüleri cennete götüren bir şah, bir evliya gibi kabul ettikleri ardıç ağacının yanına doğru geliyorlar. Bunlar Şah’ın yakınlardaki Akçaeniş köyünde yaşayan ziyaretçileri.

Ataları bir dönem bu ormanlardaki ardıç ve sedir ağaçlarının altında doğmuş, onun altında ilk semahlarını dönmüş ve oradan “hakka yürümüş” insanlar. Onlar da dileklerini -tıpkı geçmişte atalarının yaptığı gibi- “şah”larına iletecekler.

En yaşlıları olan Güner Ana ormanların bu en heybetli ağacını ulu kabul edip, altında adaklar adayan, yağmur duasına duran bir kuşağın son temsilcilerinden. İlerlemiş yaşına aldırmadan bu görkemli ağaç karşısında baş eğip saygı göstermeyi, ellerini açıp dua etmeyi ihmal etmiyor.

Kendisiyle birlikte “ziyaret” mekânına gelen kızı (Elif) ve gelinleri (Kıvılcım ve Feray) gibi Güner Ana’nın da “şah”tan bir dileği var belli ki.

Onların “şah”tan ne dilediğini, nasıl bir adak adamış olduklarını ben hiç bir zaman bilemeyeceğim. Bildiğim tek şey, bugün Anadolu’da pek çok topluluğun –sadece yatır ve türbeleri değil- bazen kimi ağaçları bazen de bir dağın tepesindeki ya da yamacındaki bir kayayı kutsal bilip ziyaret ettikleri.

Anadolu’daki ziyaretgâhların ziyaret edilme dönemleri veya günleri çeşitlilik arz etse de, çoğu yazın, ekseriyetle de temmuz-ağustos aylarında ziyaret ediliyorlar.

Bunun bir nedeni tarım takvimi (hasat zamanı vd). Pagan devirlerden itibaren insanlar tanrılara şükranlarını sunmak, adadıkları kurbanları kesmek için verimli geçen hasat sezonunun sonunu tercih edip ağustos ayında yüksek dağların zirvelerine çıkıyorlar.

Bir diğer neden de, bu dönemin göksel mesajlara en çok açık olan dönem olduğuna inanılması. Nitekim “göksel mesaj” olarak düşünülen göktaşı yağmurları özellikle Ağustos ayında yoğunlaşıyor. Böylece bir sonraki sezonun hasat açısından nasıl olabileceğine dair göklerden, tanrılardan “işaret” de bu dönemde beklenebiliyor.

Kısacası... Ağustos geliyor, “ziyaret” mevsimi yaklaşıyor.

Son yıllarda halinin önümüzdeki sene nice olacağını merak edeceğimiz bir tarım sektörü bırakmamak için elimizden geleni ardına koymuyoruz. Ancak yine de Anadolu’daki ağaçların, kayaların, kutsal bilinen toprakların ve derelerin ziyaret edilmeye her zamankinden daha çok ihtiyacı var.

Çünkü o ağaçlar kesiliyor, o dereler kurutuluyor, memleketin taşı ve toprağı bereketinden arındırılıyor.

Elmalı’nın Tekke köyü yakınlarındaki Dur Dağı’ndan Hisarçandır’ın Ekizce Yaylası’na 800 yaşındaki ulu sedirler ve ardıçlar bilinçsizce verilen taş ocağı, mermer ocağı ruhsatları nedeniyle yok ediliyor. Ve yiten her ağaçla birlikte Anadolu topraklarının kadim hazinesinden bir yıldız bir daha geri dönmemek üzere kayıp gidiyor.

Yani, anlayacağınız bu kez “şahlar” tehdit altında.

Şifa arayacağınız bir hastalığınız, derman peşinde koşacağınız bir derdiniz, halinin nice olacağını merak edeceğiniz bir tarım ürününüz olması gerekmiyor bu sefer bir ziyaret için.

Yüzlerce, binlerce yıldır kutsal sayılan ağaçların, kayaların, derelerin kollanıp gözetilmesini istemek, isteyenlere destek vermek en güzel ziyaret sebebi artık. 

Validebağ’dan Cerrattepe’ye Sinop’tan Dur Dağı’na ağacımız, toprağımız, suyumuz tehdit altında.

Akdeniz’de Güner Ana’nın Karadeniz’de Havva Ana’nın ardıç ağaçlarının ve derelerin ölümsüzlüğüne inanmaya her zamankinden daha çok ihtiyaçları var

Mevsim ziyaret mevsimidir!


twitter: @akdoganozkan

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"