2011 yılının ilkbahar aylarında başlayan 'Suriye Savaşı'nda 100 ayı geride bıraktık… Geçen zaman içinde sahaya ve masaya yansıyan çok sayıda doğrudan gelişmenin bir kısmını sizlere bu köşeden peyderpey aktarmaya çalıştım. Bugün ise Şam yönetiminin çok büyük bedellerle ve bitkin bir ülke olarak zafere çok yaklaştığı Suriye'deki savaşın pek göze çarpmayan dolaylı gelişmelerine yer vermek niyetindeyim. Bir ara dönem bilançosu olarak, bölgenin önde gelen ülkeleri bazında ve kısa özet halinde…
ABD: Washington, güney komşumuz oldu. 2019 ortalarına geldiğimizde, Kürtlerin IŞİD’in elinden aldığı topraklar sayesinde, ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde 26 üs kurduğu söyleniyor. Sadece petrol ve doğal gazca zengin Deyrizor bölgesinde 3 üs inşa etmiş durumda. Bu arada, Washington elinin hem Irak’a ve Suriye’ye hem Afganistan’a hem de İran ile Hint Okyanusu’na uzanmasına olanak tanıyacak elverişli bir konumda bulunan ve temellerini 1991’deki I. Körfez Savaşı akabinde attığı El Üdeyd Üssü'nü “Ortadoğu’daki en büyük üssü” haline getirdi. Üssün daha da genişletilmesi konusunda -Suudi Arabistan ile bir ara silahlı bir ihtilafın kıyısından dönen- Katar hükümetini “ikna” etti. Katarlılar iki milyar dolara yakın genişletme maliyetini üstlenmeyi dahi kabul ettiler. Bu arada, Suriye savaşı sayesinde hisse değerleri dört katına çıkan ABD'li silah şirketlerinin “kendini bilmez” bir başkanın “asker çekiyorum” açıklamaları ile çok büyük kayba uğradığı görülünce, Beyaz Saray bu politikadan tornistan etti. Çok şükür (!) Sam Amca için işler şimdilik yolunda gidiyor!
RUSYA: Şam yönetimini Suriye savaşında “ipten alan” Rusya, bu ülkede bulunan dört üssünü genişlettiği gibi, Doğu Akdeniz’deki Tartus Limanı’nı da ticari amaçlarla 49 yıllığına kiraladı. Uyguladığı A2/AD (anti-access/area denial) stratejisiyle Doğu Akdeniz’de ve Suriye’nin belirli bölgelerinde elde ettiği üstünlük sayesinde dünyaya “üstün hava savunma sistemlerimizle uçuşa yasak bölgeler oluşturmak bizim işimiz” mesajı verdi. Savaş süresince tam 13 ülke Patriot’lara üstünlüğü belirginleşen S-400 hava savunma füze sistemleriyle ilgilendiğini ortaya koydu. Satışlar zirve yaptı. Ruslar “ilgileniyorsanız biz kuruluma hazırız” şeklindeki son mesajlarını da, İran destekli Şii Husilerin insansız hava araçlarından fırlatıldığı sanılan füzelerle çok önemli petrol tesisleri vurulan ve Patriot’ların koruma kalkanı oluşturmada etkisiz kaldığı Suudi Arabistan’a verdi!
İSRAİL: İsrail, Suriye topraklarının bir parçası olan Golan’ı ilhak etti. Bununla da kalmadı, İslam dünyasının tüm tepkilerine rağmen ABD’nin Kudüs’ü İsrail'in resmi başkenti olarak tanımasını ve Tel Aviv'deki büyükelçiliğini de bu şehre taşımasını sağladı. Kürtlerin liderliğini yaptığı Suriye Demokratik Güçleri’nin ABD ile birlikte denetim altında tuttuğu bölgelerden kalkan insansız hava araçları ile sadece Suriye’deki değil Irak’taki hedefleri de vurmaya başladı. Irak’ın Suriye’ye açılan geçiş kapısının yeniden hizmete girmesine engel olmak için de Ebul Kemal’i sürekli bombalar oldu. Filistin yönetiminin denetimindeki Batı Şeria’nın bir bölümünü de ilhak edebileceği mesajını verdi.
İRAN: Savaş sürecinde gelişen Tahran-Şam ilişkilerinin bir sonucu olarak Suriye yönetimi ülkenin batı kıyısında bulunan Lazkiye Limanı’nın işletmesini İran’a verdi. İki ülke hem Irak’ı aşarak Basra Limanı’na ulaşacak demiryolunun Lazkiye Limanı’na da ulaşması hem de İran ham petrolünün böylelikle Akdeniz’den ihraç edilmesi için anlaşmış durumda.
SUUDİ ARABİSTAN: ABD’nin petrol arzını artırıp fiyatları düşürterek Rusya’yı dize getirme planına mahkûm ettiği Riyad Yönetimi, savaşın dördüncü yılında iflasın eşiğine geldi. Nakit rezervlerinin dip yaptığını gören ülke, bu politikanın sonuç vermediğini anlayıp kuyruğunu kıstırdığı gibi sahadan kaçtı. Sonra da Rusya ile diplomatik, ticari ve askeri ilişkilerini geliştirmeye yöneldi. Ülkesini sıkıştığı petrol gelirlerine bağımlı ülke statüsünden çıkarıp dünyanın finans merkezi yapma hülyası içindeki Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın, Ruslara “S-400’ler bize son kaça olur” diye sorduğu, petrol fiyatlarını Sam Amca’ya rağmen zıplattığı ve OPEC+ politikalarında Ruslarla anlaşmaya çalıştığı ortaya çıkınca, az daha (“Kaşıkçı Cinayeti” bahanesiyle) Washington’un saray darbesine kurban gidiyordu.
TÜRKİYE: Suriye Savaşı’na ABD, Suudi Arabistan, BAE ve Katar ile aynı safta dahil olan Türkiye, “üç aya kadar gidici” dediği Şam Yönetimi ile değil yalnızca, aynı safta yer aldığı bu ülkelerle de kelimenin tam anlamıyla “papaz oldu.” Öte yandan, “İnşallah Selahaddin Eyyubi'nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi'nde de namazımızı kılacağız” derken, bir anda topraklarında 3,5 milyon Suriyeli mülteci buldu. Onların Kürtlere “kalkan” olması ve Suriye’de yeniden iskanları için çok büyük siyasi ve askeri riskler almak zorunda kaldı. En büyük kumarlarından birini de, uğruna beşinci nesil savaş uçağı F-35’in geliştirme programından çıkarılmayı, teslimatlarının durdurulmasını bile göze aldığı Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerini satın almakla oynadı. Gelgelelim, biri Cerablus, diğeri Afrin’de olmak üzere Suriye’de 6 PTT şubesi açtı (!) Niyeti buna yakın zamanda bir de Tel Abyad’ı eklemek!