Fransa, İngiltere ve ABD koalisyonunun (FUKUS) sivillere karşı kimyasal silah kullandığını iddia ettikleri Suriye’ye yönelik olarak gerçekleştirdiği 14 Nisan tarihli füze saldırısı, Şam Yönetimi’nin belirli ölçülerde sağlam olduğu düşünülen hava savunmasını olası yeni saldırılara karşı daha da kuvvetlendirme kararı almasına yol açmış gibi görünüyor.
Şam Yönetimi’nin mevcut hava sistemlerini kısa bir süre içinde yeni kuşak gelişkin sistemlerle güncelleyeceği doğrultusundaki sinyaller artarken, bu durumun Ortadoğu’daki askeri dengeleri ABD ve İsrail’in çok hoşuna gitmeyeceği tarzda değiştirebileceği öne sürülüyor.
Suriye’nin hava savunma sistemlerini yenileyebileceği yolundaki ilk sinyal Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’dan geldi. Lavrov, cuma günü yaptığı açıklamada, Şam yönetiminin S-300 hava savunma sistemleri edinebileceğinin işaretini verdi. RIA Novosti haber ajansına verdiği demecinde Sergey Lavrov, S-300’ler tamamen savunma temelli sistemler olmasına rağmen, bugüne değin hep Ortadoğu’daki dengelerin bozulmaması gerektiğini hatırlatan ülkelerin argümanlarını dikkate aldıklarını belirterek, “ancak (Suriye’ye yönelik ABD öncülüğündeki füze saldırılarını temel alan) son gelişmeler ışığında artık böyle bir ahlaki yükümlülüğümüz kalmadı,” şeklinde konuştu.
(Hatırlanacağı gibi, Suriye yönetimi 14 Nisan tarihli FUKUS hava saldırısında kullanılan 103 füzeden 71’ini hedefine varmadan Rus yapımı eski model hava savunma sistemleri ile düşürdüğünü ileri sürmüştü.)
Lavrov’un “son gelişmeler” diyerek kastettiği konulardan biri de, Şam’ın güneyindeki cihatçı güçler cephesinde son zamanlarda yaşanan hareketlilik. Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan geçtiğimiz perşembe günü bu konuda yapılan bir açıklamada, Suriye’nin güneyindeki Dera kenti ve çevresinde bulunan silahlı muhalif güçlerin Nusra Cephesi ve IŞİD ile birlikte ve ABD desteğiyle özerk bir idare kurmaya çalıştıkları belirtilmişti. Bakanlık sözcüsü Maria Zakharova tarafından yapılan açıklamada, cihatçıların denetim altında tuttukları bölgeleri genişletmek için ihtiyaç duydukları silah ve mühimmatı, Ürdün sınırından gelerek Yermük Vadisi boyunca “insani yardım” malzemesi taşıma kisvesi altında ilerleyen konvoylardan düzenli bir biçimde tedarik ettikleri ileri sürülmüştü.
Öte yandan, Suriye Millet Meclisi’ne mensup milletvekillerinden Samir Şiha da, S-300’lerin Suriye hükümetinin siyasi istikrarına katkı yapacağını söyledi. Kırım’da düzenlenen “IV. Yalta Uluslararası Ekonomik Forumu”nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Şiha, Şam yönetiminin ülkenin güneyindeki ayrılıkçılara karşı mücadelede Rusya ile birlikte çalışmaya devam edeceğini de sözlerine ekledi.
S-300’ler geldi mi yoksa?
Suriye’nin S-300 Hava Savunma Sistemi alacağına dönük sinyalleri güçlendiren bu demeçlerin hemen ardından şu ana dek Batılı haber ajanslarının gözünden kaçmış görünen ya da teyit edilememiş başka gelişmeler de meydana geldi. Bağımsız kaynaklarca henüz doğrulanmayan bu yöndeki haberlere bakılırsa, NATO literatüründe “Condor” olarak anılan ve 150 tona kadar yük taşıyabilen, Rusya Hava Kuvvetleri’ne ait bir Antonov-124 stratejik nakliye uçağı ile 60 tona kadar yük taşıyabilen iki adet Antonov-22 kargo uçağı geçtiğimiz cuma günü Suriye’nin Hmeymim hava üssüne iniş yaptı. Uçakların Suriye’nin hava savunma savunmasını destekleyecek yeni caydırıcı sistemler taşıyıp taşımadığı bilinmezken, hemen hemen aynı saatlerde Akdeniz kıyısındaki Tartus hava üssünde de bazı Rus savaş gemilerinden kamuflaj nitelikli yapay sis dumanları eşliğinde malzeme boşaltıldığı ileri sürüldü.
Söz konusu dumanlar genellikle uydu ve drone’ların görüntü almasını engellemek için yapılıyor. Ancak bazen bu tür sis dumanları eşliğinde -düşmanı tamamen yanıltmak maksadıyla- hakiki silah, füze bataryası ya da mühimmat yerine karton ya da kauçuk malzemeden üretilmiş sahteleri indirilip gerçek olmayan birer hedef, birer yem olarak görev bölgelerinde konuşlandırılabiliyor.
Taarruz hedefleri konusunda düşmanı yanıltmayı amaçlayan bu tür kıta kaydırma manevralarına ilk kez rastlanmıyor. Tarihte çok örneği görülmüş türden manevralar bunlar. Ruslar askeri literatüre Bagration Harekâtı olarak geçen 1944 yılı tarihli bir II. Dünya Savaşı taarruzlarında, bu askeri hileleri yaygın biçimde kullanmışlardı. Dönemin Sovyet orduları Alman seyyar ihtiyatlarını bu şekilde Lubin-Brest ve Lviv-Sandomierz eksenlerinden uzaklaştırmayı başarmış ve bu sayede Alman Merkez Ordular grubunu oluşturan dört ordudan üçünü neredeyse tümüyle imha etmişlerdi. Sovyetler Birliği'nin batı kesiminin büyük bir bölümü bu yanıltıcı manevralar sayede Alman işgalinden çıkmıştı.
Askeri harekatlarda zaman zaman başvurulan bir yöntem olduğu için Akdeniz kıyısında geçtiğimiz günlerde Rus gemilerinden boşaltılan malzemelerin gerçekte ne olduğunu bilmek ya da teyit etmek hayli zor. Bilinen bir tek husus var. O da, bu gelişmelerin ardından Suriye’ye yeni S-300’lerin nakledilip nakledilmediği sorusunun askeri çevrelerde cevabı en çok merak edilen sorulardan biri olacağı.
Suriye’nin hava savunma performansını daha da artırabileceği doğrultusundaki haberler ülkenin güneyinde özerk bir bölge yaratma çabasında olan cihatçı örgütler ile ülkedeki Hizbullah varlığından rahatsız olan İsrail’in çok hoşuna gitmiyor. Suriye’nin güneyinde giderek ısınan havanın önümüzdeki günlerde nasıl gelişmelere gebe olacağını hep birlikte göreceğiz.
Yeni saldırılara kılıf hazırlığı mı?
Bu arada, Pentagon’dan da Suriye’nin yeniden vurulabileceği yönünde işaretler geliyor. 14 Nisan tarihli FUKUS saldırısından 3 gün sonra Pentagon’da yayınlanan bir askeri istihbarat raporunda, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın füze saldırısına rağmen kimyasal silah programını uygulamaktan vazgeçmeyeceği ileri sürüldü.
Raporla ilgili olarak New York Times’a konuşan ABD Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Korgeneral Kenneth F. McKenzie, ABD Başkanı Trump’ın “görev tamamlandı” açıklamasına rağmen Suriye’yi gelecekte yeniden vurabileceklerini ima etti.
Şam yönetiminin elindeki kimyasal silahların ülke genelinde dağıldığını ve Esad’ın gelecekte kullanmak üzere kimyasal silah araştırma ve geliştirme çalışmalarını devam ettireceğini iddia eden McKenzie, “hala saldırı yapabilme becerileri var. Bunu göz ardı edemeyiz,” dedi.
Suriye'de hükümet yanlısı güçlerin sivillere karşı kimyasal silahla saldırdığı iddialarını bağımsız kuruluşların soruşturma raporlarıyla destekleme ihtiyacı duymayan FUKUS koalisyonunun bundan sonra da aynı yaklaşımı sürdürüp sürdürmeyeceği merak konusu.
Akdeniz iyice ısınıyor
Bu arada, hava savunma sistemleri son olarak özellikle Yermük’ü cihatçılardan temizlemeye çalışan Suriye ve Rusya cephesinde hareketlilik yaratan tek konu değil belli ki. Ruslar Akdeniz’deki donanmalarını da takviye etmeyi sürdürüyorlar.
Güdümlü füzeler de taşıyan iki Rus savaş gemisinin Rusya’nın Karadeniz’deki donanma filosundan ayrılarak geçtiğimiz cumartesi günü, İstanbul Boğaz’ından geçerek güneye doğru indiği bildirildi. Gözlemcilerin verdiği bilgiye göre, 868 Pytilvyy Krivak-sınıfı bir fırkateyn ile 870 Smetlivyy Kashin-sınıfı bir destroyer’in bir hafta içinde Lazkiye açıklarına ulaşarak buradaki Rus donanma filosuna katılacağı öne sürülüyor. Düşman savaş gemilerinin ve denizaltıların güdümlü füzelerle avlanmasında kabiliyetli olan bu savaş gemilerinin Suriye savunmasını güçlendireceği bir gerçek.
Öte yandan, Rus donanmasına ait (biri Akula sınıfı diğeri Yasen sınıfı) 2 nükleer denizaltının da on gün kadar önce Severemosk’taki üslerinden ayrılarak Akdeniz’de Suriye açıklarında bulunan Rus filosuna katılmak üzere Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek güneye inmekte olduğu da ileri sürülüyor. Sonar absorbe etme teknolojisine sahip olduğu ve düşman güçlerince yakalanması pek mümkün olmadığı için “kara delik” olarak da anılan bu nükleer denizaltılarla ilgili haberler bağımsız kaynaklarca henüz teyit edilmiş değil. Ancak bilinen bu denizaltıların ABD ordusunun endişe ettiği türde bir teknolojiyle donatılmış olması ve haberin gerçek olması halinde Akdeniz’in daha da ısınacağı!