16 Mart 2020

Suriye ordusunun ilk hedefi Akdeniz

Halep’i Akdeniz kıyısındaki Lazkiye kentine bağlayan M4 karayolu Suriye Savaşı’nın 10. yılına yeniden trafiğe açılma ümidiyle girdi. Rus Askeri Polisi, TSK unsurları ile birlikte karayolu üzerinde sınırlı da olsa devriye görevine başladı

2011 yılının Mart ayında patlak veren Suriye Savaşı 10. yıla girerken, Şam Yönetimi’nin gözü kulağı Halep’i Akdeniz kıyısındaki Lazkiye kentine bağlayan M4 karayolundan gelecek haberlerde. Zira, başkent Şam’ı Halep’e bağlayan M5 uluslararası karayolunun M4 ile kesiştiği Serakip’in yeniden Suriye Arap Ordusu birliklerinin denetimine geçmesinin akabinde, dikkatler buranın batısının da güvenli hale getirilerek yeniden taşıt trafiğine açılmasına yönelik çabalara çevrilmiş durumda. Bir anlamda, hem karayolu üzerinde dün TSK unsurları ile birlikte ilk devriyesine çıkan Rus ordu birliklerinin hem de civardaki Suriye ordu birliklerinin artık "ilk hedefi Akdeniz" diyebiliriz.

Türkiye ile Rusya arasında 5 Mart’ta imzalanan Moskova Mutabakatı ile M4’ün bir "güvenli koridor" statüsüne kavuşturulmasının Rusya için ayrı bir önemi var. Akdeniz sahil şeridine yakın Lazkiye kırsalı (aralarında Kafkas kökenli cihatçıların da olduğu) yabancı savaşçıların akışı açısından da Rusya’yı epeydir tedirgin eden bir bölgeydi. 12 km derinlikte oluşturulması planlanan "güvenli koridor" temelinde varılan mutabakat, 9 yılı geride bırakan Suriye Savaşı’nda hükümet kuvvetleri saflarında mücadele eden askerlerin de almış oldukları en güzel hediyelerden biri oldu. Suriye Ordu birlikleri bu Mutabakat sayesinde tek bir kurşun bile atma ihtiyacı duymadan Serakip’ten Lazkiye’ye ilerleyebilmeyi umuyor.

Ancak bu ümidin, üzerinde Neyreb, Eriha, Cisru’ş Şuğur, Bedame gibi cihatçıların denetiminde pek çok beldenin bulunduğu M4 özelinde gerçeğe dönmesi en azından şimdilik pek mümkün görünmüyor. Zira, Moskova Mutabakatı ile her ne kadar Türkiye ve Rusya askerleri karayolu üzerinde güvenliği sağlamaya dönük ortak devriyeler gerçekleştirecek olsa da, anlaşmaya uymayacaklarını ve yol üzerinde devriye gezecek unsurlara ateş açacaklarını ilan etmiş olan cihatçı gruplar var: İdlib bölgesinde El Kaide’ye biatı sürdürmeleriyle de bilinen Hurrâseddin, Ensaru’t Tevhid, Ensaru’l İslam, Ensareddin, Kafkas Tugayları bu grupların en bilinenleri. Bu cihatçılar Ebu İmâre, Tensikiyetu’l Cihad ve Muhacirin Tugayı isimli gruplar ile birlikte İdlib’in kırsalında ne Rus ne de Türk askeri görmekten yana. Bu gerçek, 15 Mart tarihli Türk-Rus birleşik kara devriyesinin de olası provokasyonlar nedeniyle planlanandan çok daha kısa tutulmasına yol açtı. Yerel kaynaklar devriye faaliyetinin cihatçı grupların engellemesi nedeniyle yolun sadece 5 km’ik bir kesiminde yapılabildiğini belirtiyorlar. Devriye görevleri bu şekilde engellenir de Ankara yolun açılması konusunda telkin edici olmaz ise, bu bölgedeki çatışmalar yeniden şiddetlenebilir.

Bölgenin büyük bir bölümüne hakim durumda olan ve mutabakat konusunda pek renk vermemiş olan Heyet Tahriru’ş Şam’ın (HTŞ) nasıl davranacağı da merak konusu. Örgüt Türkiye’ye son muharebede verdiği destek için teşekkür etmiş idi. HTŞ’nin bu bağlamda M4 özelinde Hurrâseddin ve müttefikleri ile birlikte aynı istikamette hareket etmeyeceği beklenebilir. Ancak HTŞ lideri Ebu Muhammed el Cevlâni’nin "nihayetinde harbin lisanı galebe çalacaktır" şeklinde açıklamasının da varlığı unutulmamalı. Dolayısıyla son aylarda dünya kamuoyu nezdinde daha ılımlı bir imaj çizmeye odaklanarak "küresel cihat değil, yerel devrim" peşinde olduğu yönünde mesajlar veren HTŞ’nin ne yönde aksiyon alacağı merak konusu.

TSK desteğindeki silahlı gruplardan birinin İdlib muhafazasının Türkiye sınırına yakın Sarmada bölgesinde geçtiğimiz günlerde HTŞ militanlarıyla çatışmış olması pek hayra alamet değil. Yerel kaynaklara dayanılarak aktarılan haberlere bakılırsa, çatışma HTŞ’nin Sarmada’da yerel halktan birini tutuklaması akabinde gerçekleşmiş. Çatışma daha geniş bir ihtilafın habercisi olabilir mi, şimdilik bilmiyoruz.

Tabii HTŞ sadece Ankara ile diyalog içinde değil. Örgüt lideri Cevlani’nin Ocak ayı sonlarında Avrupa merkezli iki sivil toplum örgütünün (Centre for Humanitarian Dialogue ile International Crisis Group) uzmanlarından Patrick Haenni ve Dareen Halife ile İdlib bölgesinde görüşmeler yürüttüğü ortaya çıktı. HTŞ üst düzey komutanlarından Ebu Abdullah el Şami, görüşmelerde takındıkları pozisyonlara ilişkin 26 Şubat tarihinde yaptığı açıklamada, HTŞ’nin ilk günden bu yana tüm çabasının (mezhep savaşı yürütmek değil) Suriye hükümetini devirmek olduğuna, HTŞ bünyesine katılmış olan yabancı uyruklu cihatçıların da bu yaklaşımı benimsemiş olduğuna dikkati çekti. Şami, Centre for Humanitarian Dialogue ile International Crisis Group temsilcileriyle yapılan görüşmelerde bu hususların ve Şam özgürleştirilene kadar askeri mücadelelerini sürdüreceklerinin altının çizildiğini kaydetti.

5 Mart Mutabakatı sonrasındaki duruma bakıldığında, Suriye’nin kuzeybatısında anlaşmayı tanıyacak olan ve Türkiye’nin telkinleri ile hareket edeceği anlaşılan cihatçı gruplar ile M4’ü Suriye’ye kolay lokma yapmayacaklarına ant içmiş cihatçılar arasındaki ayrımın daha belirgin hale geldiğini söyleyebiliriz.

Öte yandan, mutabakatın harfiyen uygulanmasını sağlamaya dönük olarak Rus ve Türk heyetler geçtiğimiz hafta içinde da toplantılar yaptılar. Devriyeler sırasında bölge İnsansız Hava Araçları (İHA) ile de taranıyor olacak ve Rusya Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçaklar olası bir silahlı çatışma durumuna karşı yakın hava desteği vermek üzere bölgede uçuşlar yapacaklar.

Halep’i Şam’a bağlayan 450 km uzunluğundaki M5 karayolu Şubat ayının son haftası içinde büyük ölçüde açılmıştı. Geçtiğimiz hafta sonu da hükümet kuvvetleri M5’in Ma’arretünnu’mân – Han Şeyhun arasındaki Ma’ar Hitat bölümüne daha önce TSK birliklerince yerleştirilmiş olan barikat ve bariyerleri temizledi ve yolun Hama – Halep arasındaki kısmı 8 yıl sonra yeniden trafiğe açıldı.

Bu son gelişme, 2012’de M5’in denetimini yitiren, 2014’ten sonra o denetimi parça parça ele geçirmeye çalışıp 2016 yılının sonunda Halep’te  kontrolü sağlayan Şam Yönetimi için Suriye Savaşı’nın belki de en büyük zaferi oldu. Zira savaş öncesi günlük 25 milyon Suriye pound’una eşdeğer ticaretin üzerinden aktığı M5 ülkenin en büyük ekonomik atar damarı olarak başkent Şam’ı ticari başkenti sayabileceğimiz Halep’e bağlamakta ve bu güzergah Humus ile Hama gibi şehirlerin yanı sıra İdlib muhafazası içinden de geçmekte.

Associated Press haber ajansının konuştuğu Suriye uzmanlarından Talip İbrahim’e bakılırsa, M5, Ortadoğu’daki en temel ve en stratejik karayolu. Buğday ile pamuğun ülkenin doğusu ile kuzeyinden diğer bölgelere taşınmasında en büyük yük bu karayolunun omuzlarında idi. Türkiye, Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkelerinin Suriye ile ticaretine konu olan mallar da yine çift yönlü olmak üzere bu karayolu üzerinden taşınmaktaydı.

Her ne kadar M5 sivil araçların trafiğine açılmış ise de Suriye Ordusu ile müttefiklerine bağlı askeri birliklerin günümüzde daha güvenli olan Halep’ten Hama ve Şam’a giderken Halep -Hanasır – Itriyye yolunu kullanmayı tercih ettiği bildiriliyor.

M4’teki durumun ne olacağını anlamamız ise biraz daha zaman alacağa benziyor. Gelişmelerin Ankara ile Moskova’yı yeniden gerilimin eşiğine getirme ihtimali de yok değil.


Twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

Biri öldürmüş, biri gömmüş, biri de delilleri yok etmiş

Knesset semalarında İran füzeleri görüldü diye dikkatlerden kaçmasın, bayramın son günü İsrail ordusu Gazze’de 3 yüksek okul, bir ilkokul, bir hastane, bir düğün salonu ve bir de camiyi 1 saat içinde yok ederken, işbirlikçileri 1930’ları anımsatan icraatlara imza attı

Kadayıfın altı kızardı

70’lerdeki hükümetlerin ayakta kalmasında anahtar rol oynamış Necmettin Erbakan’ın oğlu, babasının izinden giderek ustalıklı bir stratejiyle “kadayıfın altını kızarttı.”  Sol yine seyrederken

2028 Cumhurbaşkanlığı seçiminin geri sayımı başladı

Bir yıl önce siyasi kariyerinin bittiği iddia edilen İmamoğlu, iktidarı sandıkta ikinci kez mağlup ederken, 7 Mayıs 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin startını da en güçlü aday olarak vermiş oldu