19 Şubat 2018

Suriye ordusu Afrin'e girmek için ne bekliyor?

TSK desteğindeki ÖSO güçleri de belirli bir vadede bölgeden çekilirse...

Türkiye kamuoyunda hâkim beklenti, TSK desteğindeki ÖSO güçlerinin “Zeytin Dalı Harekâtı”nın belirli bir safhasında Afrin kent merkezine girecekleri şeklinde. Ancak gelişmeler belki de 2012’den bu yana aynı beklenti içindeki Suriye ordu birliklerinin Afrin’e “daha yakın” oldukları yönünde. Madem yakın, o halde Suriye askeri kendi toprağı olan Afrin’e girmek için ne bekliyor?

Bu sorunun cevabına geçtiğimiz hafta epeyce yaklaştık, hatta yazının seyri içinde açıklayacağım gibi, galiba o cevaba ulaştık ta! Nasıl mı? Hemen aktaralım:

  • Bölgedeki gelişmeleri yakından takip edenlerin hemen hatırlayacağı gibi, geçtiğimiz haftanın ikinci yarısında, YPG’nin Afrin’i Suriye Arap Ordusu birliklerinin denetimine bırakacağı yönünde nihayet taraflar arasında bir anlaşma sağlandığı haberleri geldi. Bu yöndeki ilk iddia, Lübnanlı yayın kuruluşu Mayadeen tarafından 15 Şubat Perşembe günü ismi açıklanmayan bir Kürt yetkiliye dayanarak ortaya atıldı.
  • Ardından Rus haber ajansı Sputnik de, bölgedeki kaynaklara dayandırdığı bir haberinde, Suriye ordu birliklerinin birkaç gün içinde Afrin’e girerek Türkiye sınırında mevzilenmeye başlamalarının beklendiğini yazdı.
  • Arada, kimi kaynaklardan Suriye Ordusuna bağlı birliklerin keşif amaçlı olarak Afrin’e geçmeye başladıkları şeklinde iddialar da geldi.
  • Bu arada, ne Şam Yönetimi’nden ne de Moskova’dan konuya ilişkin herhangi bir resmî açıklama duyabildik. Ancak Rus haber ajansı RT, 15 Şubat tarihli bir haberinde, Suriye yönetiminin Kürtlerle henüz bir anlaşmaya varmadığını, zira YPG’nin silah bırakmayı reddettiğini savundu. Ardından Lübnanlı yayın kuruluşu Mayadeen, Şam yönetiminin yapılan görüşmelerde anlaşmaya dönük herhangi bir ön şart ileri sürmediğini iddia etti.
  • 16 Şubat Cuma günü Afrin’deki YPG birliklerinin komutanı Rojhat Roj, taraflar arasında anlaşmaya varıldığı şeklinde medyaya yansıyan haberlerin doğru olmadığını açıkladı. Rojhat Roj, söz konusu demecinde, “Suriye hükümetine bağlı birliklerin Afrin’e girme hazırlığında oldukları doğru değildir. Suriye hükümetiyle bu konuda ne müzakere yaptık ne de bir anlaşmaya vardık,” diyordu.
  • Her ne kadar Afrin’deki bazı Kürt yetkililer Suriye hükümetiyle görüşmeler yürüttükleri yönünde basına yansıyan haberleri yalanlasalar da, bunu muhtemelen net bir anlaşma finalize edilene kadar, cephede elde silah savaşan silahlı unsurlarının direnç ve moralini etkilememek amacıyla yapıyorlar. Ancak taraflar arasında görüşmeler yapıldığına dair çeşitli mecralara bölgedeki pek çok kaynaktan bilgi akıyor artık. Nitekim Afrin bölgesi YPG medya danışmanı Rezan Hado da 17 Şubat Cumartesi günü Rudaw’a yaptığı açıklamada, Şam Yönetimi ile görüşmelerin sürdüğünü ve anlaşmaya varılır varılmaz sonucu açıklayacaklarını söyledi.
  • 18 Şubat Pazar günü bölgeden bir haber daha geldi. Suriye Kürtleri Demokratik Birlik Partisi (PYDKS) temsilcisi Şeyh Bilo’nun Rudaw’a akşamüzeri saatlerinde yaptığı açıklamaya bakılırsa, Kürtlerle Şam yönetimi arasında anlaşma sağlanmıştı ve varılan mutabakat uyarınca Suriye ordu birlikleri 19 Şubat Pazartesi gününden itibaren Afrin’e gireceklerdi. Ancak söz konusu haber Şam yönetimince (bu yazının kaleme alındığı akşam saatlerine kadar) teyit edilmedi.

Ağır ve hafif tüm silahların bırakılması

Öte yandan, bölgedeki güvenilir kaynaklara göre, Kürtler bölge idaresinin Suriye hükümetine devri, şehrin içindeki ve dışındaki 52 askeri kontrol noktasının Suriye ordu birliklerine teslimi ile tüm ağır silahlar ile depoların Suriye ordusuna bırakılması konusunda anlaştılar bile. İddialara bakılırsa, henüz üzerinde anlaşma sağlanamamış bir-iki konu kaldı: Şam yönetimi ile Kürt yetkililer görüşmelerin şu son safhasında, hafif silahlar ile sivil halkın elindeki bireysel silahların da Suriye ordusuna teslimini ve askerlik çağındaki bölge gençlerinin Suriye ordusu çatısı altında silah altına alınmasıyla ilgili hususları müzakere ediyorlar. Yüzülüp yüzülüp kuyruğuna gelinmiş meseledeki son pürüzlerin önümüzdeki günlerde aşılacağını ve konunun tümüyle açıklığa kavuşacağını umabiliriz sanıyorum.

Şam yönetimi elbette ki Suriye ordu birliklerinin 2012’nin bahar aylarında terk etmek zorunda kaldığı Afrin’e girmesini ister! İlk aşamada -bölgenin tamamında değilse bile- Afrin’in kent merkezinde, Tel Rıfat’ta, hatta Minnag Hava Üssü’nde yeniden konuşlanacak olmalarını elbette arzu eder. Ve elbette bunu hem ülke içinde hem ülke dışında bir zafer olarak yansıtmak ister.

Ancak her durumda, Suriye ordusunun Afrin’e girerek mevcut YPG mevzilerini devralacaklarını ve TSK desteğindeki ÖSO güçlerine karşı Kürtlerin bıraktığı yerden savaşmayı sürdüreceklerini beklemek tümüyle yanlış olacaktır. Neden?

BİR) Her şeyden önce böyle bir gelişme, İdlib’de, Hama kırsalında, Doğu Guta’da ve Dera’da seçkin savaşçı güçlerine halen büyük ihtiyaç duyan ve savaşın başından bu yana insan kaynağı sıkıntısı çeken Suriye Ordusu’nun isteyeceği en son şeydir.

İKİ) Ayrıca unutmayalım ki, YPG’nin bölgedeki idare ve güvenliği Şam yönetimine bırakması için sadece iki tarafın arasında varılacak üstünkörü bir mutabakat yeterli olmayacaktır. Zira, Suriye Savaşı, çok uzun zamandır yerel değil bölgesel ve küresel güçlerin savaşı. Ayrıca böyle bir mutabakatın sonrasında geçici ve kalıcı ateşkes gerekecek. Belki çatışmasızlık alanları ile kontrol noktaları da tarif edilmek durumunda kalınacak. Bu durumda da aralarında anlaşması gereken güçler bu iki tarafla sınırlı olmayacak. Olası bir ateşkesi koordine edecek olan Moskova’nın da, bölgeden belirli bir aşamada askerlerini çekmesi istenecek Ankara’nın da anlaşmaya dair onayına ihtiyaç duyulacaktır. Moskova kadar Ankara’nın da mutabakatına ihtiyaç duyacak bir anlaşma ise ancak ve ancak YPG’nin bir şekilde tüm silahlarını bırakması şartını içerecek türden bir anlaşma olacaktır. Kısacası Şam yönetimi, çıkarlarının Ankara ile çatışmaktan değil uzlaşmaktan geçtiğini gayet iyi bilmektedir.

Herkese “zafer” vaadi

Paradoksal gibi görünse de, şu aşamada böyle bir mutabakatla varılacak anlaşma bölgede neredeyse tamamı birbirlerine diş bileyen tüm taraflara kendi zaferini ilan etme fırsatı da verebilecektir:

  • Bir kere her şeyden önce, Şam yönetimi ülkenin kuzeybatısındaki topraklarda 2012’den sonra yeninde egemenliğini tesis edişini bir zafer olarak sunabilecektir.
  • Yola çıkarken “Afrin’i gerçek sahiplerin teslim edeceğiz” diyen Ankara, kendisi için tehdit olduğunu düşündüğü YPG’nin bölgeden silahlarını teslim ederek çekilmesini bir zafer olarak değerlendirebilecektir.
  • Görüşmelerin “fasilitatörü” diyebileceğimiz Moskova ise ABD’nin Suriye’yi daha fazla istikrarsızlaştırmaya dönük oyununun en azından Fırat’ın batısında bozulmuş olmasıyla rahat bir nefes alacaktır.
  • Çatışmalarda binlerce savaşçı unsurunu yitirmiş Kürtler ise, gerekli adımı çok gecikmeden atarlarsa, “direnişleri” sayesinde Afrin bölgesindeki kritik yerleşimlerin ÖSO güçlerine bırakılmayışını taraftarlarına “onurlu bir kazanım” olarak sunabileceklerdir.
  • Ve galiba böyle bir gelişme, en çok da bölgenin gerçek sahibi olan Afrinliler için bir “zafer” olarak görülebilmelidir. Bölgenin uçtan uca savaşın pençesine düşüp yakılıp yıkılmamış olmasını, ülkenin başka bölgelerinde tanık olduğumuz türde daha büyük insanlık trajedilerine yol açmamasını sağlayacağı için bölge halkının huzurlu bir soluk alması ve geleceğe daha umutlu bakması mümkün olabilecektir.

Tabii böyle bir gelişme sadece Ankara’nın bölgedeki varlığının uzun süreli olmasını isteyen Washington yönetimi için “kötü haber” olarak görülebilir. Zira Washington yönetimi, Afrin’deki TSK varlığına -son zamanlarda sık telaffuz ettiği şekilde- Türkiye’nin “meşru güvenlik kaygıları” için değil, aslında böyle bir askeri varlık uzun vadede Suriye’nin daha fazla istikrarsızlaştırılmasına katkıda bulunabileceği için onay vermişti. Ve şimdi Kürtler ile Şam hükümeti arasında olası bir anlaşma sağlanması akabinde TSK desteğindeki ÖSO güçleri de belirli bir vadede bölgeden çekilirse, Pentagon Şam hükümetinin onayı dışında ülke coğrafyasında konuşlu tek işgalci askeri güç pozisyonuna düşecektir ve bunu da hiç istememektedir.

Başta “Suriye ordusu Afrin’e girmek için ne bekliyor,” diye sormuştuk. Şimdi soruyu, “Suriye ordusu Afrin’e girmek ve bir anlamda ABD’nin de oyununu bozmak için ne bekliyor?” diye düzeltelim.

Velhasıl cevap da galiba şöyle tadil edilebilir: Bölgedeki YPG/YPJ güçlerinin tüm silahlarını Şam yönetimine teslim ederek aynı oyunu kendisinden önce bozmasını!

Twitter: @akdoganozkan

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Avrupa savaş için geri sayıma doğru ilerlerken

Giderek daha çok sayıda kundakçının belirdiği bir dünyada bundan sonraki perdelerde “büyük patlama” öncesi rıza üretiminden savaş ekonomisine geçişe ve paradigma değişimini mümkün kılacak liderlik inşasına, daha çok şey göreceğiz gibi duruyor

Amerikan askerlerinin çekilmesi

ABD’nin bir yerlerden asker çekmesi dünyanın barışa bir adım daha yaklaştığı anlamına da gelmiyor. ABD, 2024'te ordusuna 886 milyar dolar harcamayı planlıyor. Bu, onu askeri harcamalarda bir kez daha dünya birincisi yaptığı gibi Çin, Rusya, Hindistan, Suudi Arabistan, İngiltere, Almanya, Fransa, Güney Kore, Japonya ve Ukrayna'nın toplamından da daha fazla askeri harcama yaptığının teyidi...

Karadeniz ısıtılırken

NATO’nun Rusya ile topyekûn bir savaşa mı gireceği sorusunu gündeme taşıyan sıcak gelişmelerin arka planı ve sebepler, sonuçlar