Türkiye çok partili siyasi hayata geçtikten sonra tam 17 genel seçim* yaşadı. Bunlardan ilkini (yani 21 Temmuz 1946’da yapılan seçimi), yeni kurulan partilerin örgütlenmelerine fırsat verilmeden, baskın bir biçimde yapıldığı için gerçek bir “çok partili seçim” olarak nitelemek zor. Dolayısıyla 1946 genel seçimi ile CHP’nin yasaklı olduğu dönemde (1980-1992) yapılan ve bu nedenle katılamadığı 3 seçimi hariç tutarsak, bu partinin bugüne kadarki performansını ölçebileceğimiz tam 13 genel seçimden bahsedebiliriz.
Bu 13 seçimde seçmenler sandığa toplam 249 milyon 41 bin 262 geçerli oy pusulası attılar. Bu pusulaların 58 milyon 999 bin 992’sinde mühür CHP’den yana basılmıştı. Yani diyebiliriz ki, Türkiye’nin çok partili döneminde CHP’den yana kullanılan oylar toplam geçerli oyların % 23.6’sına tekabül ediyor.
Türkiye’nin 1950’den bu yana yaklaşık 65 yıllık sandık deneyimi var. Bu, bir insan ömrüne yakın bir süre. Bu ömürlük sürede CHP hiç tek başına iktidar görmedi! Toplam hükümet etmişliği de yaklaşık 6 yıl. Bu 6 yıllık sürenin 4 yıl 9 ayı koalisyon hükümetleri içinde, 14-15 ayı da azınlık hükümeti içinde geçmiştir. Yani CHP bu dönemin sadece % 9.2’sinde iktidardadır. Bu, hem CHP’yi bu memleketteki siyasi icraatların ne kadarından sorumlu tutabileceğimize hem de CHP kadrolarının sorumlu olduğu başarısızlığın büyüklüğüne ve sonuçlarına işaret eden bir gerçekliktir.
CHP için ağır akan tarihinde ‘50’li ve ‘60’lı yıllar duraklama ve gerileme, ‘70’li yıllar yükseliş, ‘90’lar hezimet, 2000’lerin ilk 10 yılı sahillere hapsoluş şeklinde geçti. 2000’lerin ikinci 10 yılı ise şu ana kadar Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde tedrici bir çıkış izlenimi veriyor. Bu son dönemin asıl karakterini 2015’te göreceğiz.
CHP son kez hükümet etme fırsatını Bülent Ecevit’in başbakan olduğu 42. TC hükümeti (5 Ocak 1978 – 12 Kasım 1979) ile yakalamıştı. Bir başka deyişle, CHP son 35 yıldır hükümet yüzü göremiyor. Bu, bir insan ömrünün hemen hemen yarısı kadar bir süre.
O son CHP hükümetinin 41 kişilik bakanlar kurulundan 25’inin ömrü CHP’yi bir kez daha hükümet ederken görmeye yetmedi. O kabineden bugün hayatta olan sadece 16 kişi var. Onların da kalan ömrü yeni bir CHP hükümeti görmek için yeterli olur mu, bilemiyorum.
CHP son kez hükümetteyken Türkiye’nin nüfusu 43 milyondu. Haziran 2015’te sandık başına gittiğimizde ise 78 milyonluk –yani 1979’un neredeyse iki katı nüfusa sahip- bir ülke olacağız.
Son kez hükümet olduğu 1979’dan bu yana geçen 35 yıllık sürede CHP’yi zaferle tanıştıramamış, iktidar yüzü gördürememiş tam 4 genel başkan görev yaptı. Bu genel başkanlar içinde en uzun süreyle görev yapanı 15 yıl 8 ay ile Deniz Baykal oldu. CHP bu 4 başkanla 1979 yılından bu yana 5’i genel, 5’i yerel olmak üzere 10 seçimde seçmen karşısına çıktı. Ve hepsinde yenildi, yani hiç birinde birinci parti çıkamadı. Hatta bu seçimlerden birinde (1994) % 4, birinde de (1999) % 8 oy aldı.
CHP bu geçen 35 yıl zarfında 20 kez “kurultay heyecanı” yaşadı. Bunlardan 10’u olağan, 10’u olağanüstü kurultaylardı. Yani CHP iktidara yürüyeceği istikameti ve politikaları yeniden belirlemek, tasarlamak için tam 20 kez fırsat kullandı. Ne olağan ne de olağanüstü bir iktidar çıkarabildi bu kurultaylardan.
Özetle, 1979’dan bu yana CHP 10 seçim, biri 15 yıl görev yapan 4 genel başkan, 20 kurultay, % 25 oy ve 35 yıllık muhalefet mahkumiyeti gördü! Galibiyet sayısı ise 0 (sıfır)!
Peki CHP’nin 1977 seçimlerinde bozguna uğrattığı rakipleri bu geçen süre zarfında neler yaptı?
1977 seçimlerinde sadece % 8.5 oy alan Milli Selamet Partisi ile temsil edilen Milli Görüş çizgisi geçen zaman içinde kendisini geliştirerek ve yenileyerek oylarını % 45-50’lere taşıdı
1977 seçimlerinde sadece % 6.5 oy alan Milliyetçi Hareket Partisi çizgisi bu oranını geçen zaman içinde % 18’e getirdi.
1977 seçimlerinde % 36 oy almış Adalet Partisi ile akabinde onun mirasını yüklenmiş merkez sağ partiler siyaset sahnesinden silinip gitti.
1977 seçimlerinde % 41 oy alarak 1 yıl 10 aylığına da olsa hükümet etme başarısı gösteren CHP ise en büyük (merkez sağ) rakibi silinmiş olduğu halde, bugün % 25’leri ancak aşabilen bir seçmen desteğine sahip. Büyüyemeyen, ülkenin ortası ve doğusuyla doğru dürüst buluşamayan, toplumun belirli kesimlerini kucaklayamayan ve siyaset sahnesinde artık marjinalize olma ihtimali mevcut bir parti CHP.
Şimdi bu CHP, 5-6 Eylül 2014’te olağanüstü kurultaya gidiyor. 1979’dan sonraki 21. kurultayı bu. Ve 2014 Türkiye’sinin barındırdığı koşulların şaka kaldırır yanı yok. Türkiye toplumunun derhal adil, özgürlükçü ve eşitlikçi bir iktidara ihtiyacı var. Ama mevcut siyasi rekabet eksikliği nedeniyle daha buraya gelemiyoruz bile. Bu ülkede daha fazla otoriter savrulma yaşamamızı engelleyecek güçlü bir muhalefet partimiz yok ki sıra özgürlükçü, eşitlikçi, adil bir iktidar şansına gelebilsin!
Üstelik açıkça görülüyor ki, CHP bu kurultayı, yukarıda sıraladığım performans zayıflıklarını aşmasına yardımcı olacak bir “bütünleme sınavı” ya da bir “yaz okulu” gibi görmüyor.
Bu kurultayda da, pek çoğunda olduğu gibi, “hadi arzu ettiğimiz değişimi önce kendimizden başlatalım, parti politikalarına ve programımıza son şeklini verelim” denmeyecek. Delegenin önüne ilgili parti kurullarında belirli bir hazırlıkla tartışılmış, şekillendirilmiş, sonuçta onaya gelmiş parti politikaları konmayacak. Yeni bir istikamet beyanı yapılmayacak, ülkenin ortasını ve doğusunu, Kürt’ünü, geleneksel/dindar muhafazakârını kucaklayacak bir yol haritası çizilmeyecek. Partiyi 2015’te, yani 36 yıl sonra iktidara taşımanın son hazırlıkları yapılmayacak.
Peki n’apılacak? “Dereyi geçerken at değiştirelim mi, değiştirmeyelim mi,” buna karar verilecek. Yani delegenin önüne bizim bu memlekette demokrasi deyince tek anladığımız şey olan “sandık” konulacak, listeler konulacak.
Yani bir başka “siyasetsiz kurultay” daha yaşanacak ve tek anladığımız şey, sandık kutsanacak ve birlik/beraberlik pozları verilecek bir kez daha!
Keşke önce 5-6 Eylül’de, sonra da 15 Haziran 2015’te CHP beni utandırsa, yanıltsa! Keşke Ak Partiye oy veren her 3 seçmenden birini kendi lehine döndürmek için yapacaklarını tarif etse ve bunun için gereken değişimi gerçekleştirebilse, çabayı gösterse! Kimi kadrolarının statükocu siyaset esnaflığından sıyrılabilmesine ve partinin yenilenme çabalarına proaktif destek vermesine imkân tanısa.** Hepsinden önemlisi, yeni kapıları çalsa! Herkesi ortak bir Türkiye hayalinin paydaşı yapabilse... Sosyal demokratına, milliyetçisine, sosyalistine, Türk’üne, Kürt’üne, Alevi’sine, Müslümanına aynı rüyayı gördürebilirse...
İşte o zaman, 15 Haziran’da yenilse bile, gönül rahatlığıyla “denedin, yenildin. Olsun. Gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil,” diyebilir(d)im belki CHP’ye...
twitter: @akdoganozkan
(*) Bu yazıda hata barındırabilecek ölçüde çok rakam, istatistik verdim. Tamamı benim amatör hesaplamalarımdır. Hatam varsa şimdiden özür dilerim. Ayrıca hesaplamaları yaparken SHP’yi ve onun girdiği seçimleri CHP ile hiç irtibatlandırmamayı tercih ettim –AÖ.
(**) Bu yazıda CHP’nin bir dönemini sadece aritmetik olarak değerlendirmek istediğimden politik ve ideolojik açılımlarına fazlaca girmedim. Onu da başka bir yazıya artık.