Bir miktar fındığı bir fındık kırıcıyla güzelce kabuklarından arındırın. Sonra taze fındıkları elinize alın. Avucunuzu sımsıkı kapatıp açın. Ve fındıklara iyi bakın! Geleceğimize dair ne görüyorsunuz?
Eğer fındık dışında bir şey göremiyorsanız, dert etmeyin. Ben fındıklar sayesinde Türkiye’nin “100. Yıl (2023) Falı”na bakabiliyor ve memleketin hâl-î pürmelâlini görüyorum. Bu yazıda da size bunu nasıl yaptığımı anlatacağım.
Böylelikle cumhuriyetin 100. yıl falına birlikte bakıp, 2023’te ulaşacağımız gelişmişlik seviyesini (ön)görmeye çalışabiliriz.
Bunun için her şeyden önce bir takım çantasına ihtiyacımız var: “100. Yıl Takım Çantası” adını vereceğimiz yardımcımızın içinde 3 şey olmalı: Bir avuç fındık, fındık kırıcı ve bilgi teknolojileri (ya da Prof. Dr. Aydın Köksal’ın 1970’de türettiği isimlendirmeyle, “bilişim”).
Ben neden bilişimi takım çantasına koyacak kadar önemsiyorum, bunu basit bir örnekle anlatayım:
Bakın, bir yanda dünyanın bir numaralı fındık üreticisi Türkiye.
Öte yanda da ilerleyen yıllarda her biri “bir avuç fındıktan” fazlasına ihtiyaç duyacak olan 1.3 milyar nüfuslu Çin.
Türkiye için dev bir pazar, muazzam bir ekonomik fırsat “çantada keklik” sayılır, öyle değil mi?
Yok işte, öyle değil!
Neden?
Çünkü...
1. Evet belki dünyanın bir numaralı fındık üreticisi Türkiye.
2. Ama fındığı (özellikle marka çikolatalarında) temel bir girdi olarak kullanıp bundan en çok para kazanan ülke İsviçre.
3. Fındığın dünya borsasını elinde “bal” niyetine tutup her gün o “parmağını yalayan” ülke Almanya.
4. Bilgi teknolojilerini, yani bilişimi kullanarak fındıktaki, kakaodaki, şekerdeki, palm, fıstık ve süt piyasalarındaki gelişmeleri en iyi takip eden, hatta günü geldiğinde Türkiye’nin en büyük fındık üreticilerini tereddütsüz satın alabilen de Singapur.
İsterseniz bu örnekteki fındığı çekip alın, yerine bakır koyun, isterseniz bor, isterseniz krom! Roller değişmiyor! Hamallık bizde, kremayı yemek başkasında.
Görüyorsunuz, bir fındık kabuğunda dünyanın tüm hakikatleri saklı.
Şimdi bu hakikatlerin ışığında soruyorum: Sizce 2023’te gerçek bayramı kim yapar?
Cumhuriyetinin 100. kuruluş yılını, “KKTC ve bütün dış temsilciliklerimizde törenlerle kutlayacak”, meydanları dev bayraklarla donatıp, Boğaz’da bu tarih için bestelenmiş “100. Yıl Marşı” ve havai fişekler eşliğinde çok görkemli (!) lazer gösterileri yapacak Türkiye mi?
Yoksa yukarıda saydığım ülkeler mi? Yoksa yoksa Çin mi?
Görüyorsunuz, mesele fındık gibi durduğunda bile, aslında hiç de öyle değil!
O halde mesele ne?
1. Mesele, İsviçre gibi aklını kullanabilmekte, mesele Almanya gibi ekonomiyi bilişim temelli yapabilmekte, mesele Singapur gibi bilgiyi kimsenin sahip olmadığı bir rekabet avantajına dönüştürebilmekte. Bunu hayal edebilmekte... (Vizyon)
2. Mesele ya bilgi üretmekte ya da bilgi üreten üretim araçlarını üretmekte... (Kalkınma Stratejisi)
3. Mesele, üretici güçlerini bilişimin gerektirdiği vasıf ve becerilerle herkesten önce, herkesten iyi donatabilmekte... (Eğitim)
Biz işte bu ülkede meseleyi böyle algılayamadık, böyle bir büyüme stratejisi çizemedik. Stratejilerimizi “bilişim temelli” bir yapıya oturtamadık.
Uluslararası piyasalarda ucuz ve bollaşmış doları memlekete sokarak derelerden, ormanlardan devşirdiğimiz arazilerde inşaat yaparak kalkınırız zannettik.
Olmadı. Ve bugün 6 bin dolar civarında olan kişi başına düşen milli gelirimiz –en azından 2023’te– hükümetin hedeflediği 25 bin dolar seviyesine ulaşamayacak.
Bunun ceremesini de önümüzdeki yıllarda başta Ordu’daki Mehmet Amca ile Giresun’daki Ayşe Teyze olmak üzere hepimiz çekiyor olacağız.
İşte 2023 Türkiye’si için “fındık falı”nda görünenler.
Oysa çok istenirse bu falda görünen tablo tersine de çevrilebilir.
Zira, hem 17 Aralık sonrasında içine düştüğümüz devlet krizi hem de ABD Merkez Bankası’nın (FED) aldığı kararlarla tırmanan doların yol açtığı ekonomik kriz içinde fırsatlar da barındırıyor.
Devlet aygıtı içindeki kurumları kilitleyen krizde, devlet mefluç ve müflis bir hale geldi diye sevinebiliriz de. Çünkü bu çözülen yapı şeffaf, katılımcı, hesap verebilirliğin ön planda olduğu, demokratik bir yargı alanına duyulan ihtiyacı açığa çıkardı. Buna talip olacak siyasi kadrolar çok isterse bu ülkeyi gerçek bir hukuk devleti yapabilirler.
Ekonomik sıkıntıların habercisi olan krizde ise aslında bir illüzyondan kurtuluyoruz diye sevinebiliriz. Belki bu sayede kendimize kurla, faizle, inşaatla değil, sağlıklı, alternatif bir kalkınma stratejisiyle bir gelecek rotası çizebiliriz. Yurtdışından gelen “sıcak para” ile genişleyip ilk ciddi krizde sönen “taşıma suyu ekonomisi” yerine, yapısal sorunlarını çözmüş, üreten bir ekonomi inşa edebiliriz.
O yüzden aslında tam da şu soruyu yeniden sormak için zamanlama bir kez daha “manidar” (!):
“Türkiye uzun vadeli ve sağlıklı büyümeyi nasıl sağlayacak?”
Şu halimizle 2023’te kendimizi nerede bulacağımızı “fındık falı” ile anladık.
Bu en azından bir başlangıç noktası olabilir.
Singapur’un, Güney Kore’nin ne yaparak krema yiyebilecek şekilde farklılaşabildiğine, bizim ne yapmayıp hamallığa razı olduğumuza biraz daha detaylı bakabiliriz.
Hadi, bunu ve bilişimi bir sonraki yazıda ele alalım.
twitter: @akdoganozkan