20 Nisan 2015

Kopenhag Kriterleri’nden Malazgirt Kriterleri’ne

13 yılda Kopenhag Kriterleri’nden gele gele Söğüt Kriterleri’ne geldik!

Başbakan Ahmet Davutoğlu liderliğindeki AKP’nin yönetim kadroları hazırladıkları 2015 Seçim Beyannamesi’nde “yeni anayasa” vaat ediyorlar. “Verin bize oylarınızı ‘yeni anayasa’ yapalım,” diyorlar. Birileri de hafızamızın pek sağlam olmadığı gerçeğine yaslanıp bu “yeni anayasa” girişimini “yeni” imiş gibi sunmaya kalkıyor. Ama hafızalarımızı eşeledikçe, Ak Parti’nin 13 yıldır “yeni anayasa yapacağım” diye bizleri nasıl da oyalayıp kandırdığını görüyoruz.

Hadi şimdi bu 13 yıllık kandırmacayı bizzat bu partinin kendi ifadeleri, sözleri ve yaptıkları/yapmadıkları üzerinden takip edelim!

 

2002 seçimlerinde “Yeni Anayasa” vaadi

 

Ak Parti tarihinin ilk sandık sınavını 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde verdi. Partinin bu seçimler öncesinde hazırladığı ve “Her Şey Türkiye için” başlığını taşıyan 2002 Seçim Beyannamesi’nde temel bir vaat ve hedef vardı.

NE İDİ HEDEF? Türkiye’nin cunta yönetimi mirası olarak devraldığı 1982 Anayasası’nı değiştirmek, yeni bir anayasa yapmak! Şöyle deniyordu Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde:

Hukuk alanındaki reformlara yeni bir anayasa yapılarak başlanmalıdır. (...) Partimiz, yeni anayasanın devlet-toplum-birey arasında yapılan bir toplumsal sözleşme niteliğinde olmasından yanadır.”

NEDEN PEKİ? Şöyle deniyordu 2002 Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde:

“Bu anayasa hukuk devleti ilkelerini hayata geçirecek, bireyleri devlete ve örgütlü güçlere karşı koruyacak (...) Uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan temel hak ve özgürlükleri özellikle Kopenhag Kriterleri’nde belirtilen seviyeye yükseltmek için...”

NASIL PEKİ? Şöyle deniyordu 2002 Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde:

“Hazırlanacak yeni anayasa, kısa, öz ve açık olacak, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkiler açık, net ve anlaşılabilir bir şekilde belirlenecek, (...) idarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı denetimi dışında bırakılmayacaktır.”(...) “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'na uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesi sağlanacaktır.”

AMA YA?... Peki Ak Parti anayasal değişikliklerin yapılması için yeterli oyu bulamazsa anayasayı değiştirmeyecek miydi? Ak Parti diğer partilerle mutabakatı her şeyin önünde tutacağını savunuyordu. Şöyle deniyordu 2002 Ak Parti Seçim Beyannamesi’nde:

Ak Parti, temel yasal düzenlemelerin ve anayasal değişikliklerin yapılmasında, meclisteki sayısal üstünlüğü yeterli olsa bile, mümkün olabilecek en geniş toplumsal mutabakatı arayacaktır.

SONUÇ: Peki Ak Parti 2002 seçimlerini kazanınca vaat ettiği yeni anayasayı yaptı mı?

HAYIR!

 

2007 seçimlerinde 'Yeni Anayasa' vaadi

 

Ak Parti ikinci büyük sandık sınavını 22 Temmuz 2007’de verdi. “Yeni anayasa” bir kez daha bir seçim vaadi olmuştus. Ak Parti bu sefer “yeni anayasa” hazırlama konusunda işi daha sıkı tutuyor izlenimi vermek için seçimlerden bir ay kadar önce Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığında bir bilim komisyonu kurdu.

NE İDİ HEDEF? Elbette ki, “yeni anayasa”.

NEDEN? Çünkü “Türkiye bunu hak ediyordu” (!) Ak Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şöyle diyordu:

“Cumhuriyetimizin 100. yılına yaklaşırken ‘ülkemiz sivil bir uzlaşma Anayasasını hak etmektedir’ diye düşündük ve bu konuda çalışmalarımız devam ediyor.

Bu ifadeler 2007 Seçim Beyannamesi’nde de yer aldı.

NASIL? Şöyle diyordu Erdoğan:

“Yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkiler, parlamenter sistemin kuvvetler ayrılığı esasına göre açık ve net olarak anlatılmalı, bu çerçevede cumhurbaşkanının konumu ve yetkileri yeniden tanımlanmalıdır. Bunu söylerken bu yetkilerin daha da azaltılmasını ifade ediyoruz ve bu yetkilerin azaltıldığı bir parlamenter sistemi hedef olarak alıyoruz. Temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçiş sağlanmalıdır.”  

Bu ifadeler de 2007 Seçim Beyannamesi’nde de yer alıyordu.

AMA YA? Peki Ak Parti anayasal değişikliklerin yapılması için yeterli oyu bulamazsa anayasayı değiştirmeyecek miydi? Ak Parti diğer partilerle mutabakatı her şeyin önünde tutacaktı. Şöyle diyordu Erdoğan:

Yeni anayasa, en büyük toplumsal uzlaşmayla hazırlanmalıdır.

Parlamenter sistemi temel alan bir anlayışla hazırlanan Yeni Anayasa çalışma taslağı 2 Ağustos 2007 günü Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a sunuldu. Taslak 29 Ağustos 2007’de çalışmalar tamamlanarak partinin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’a iletildi.

SONUÇ: Peki Ak Parti 2007 seçimlerini kazanınca vaat ettiği yeni anayasayı yaptı mı?

Parlamenter sistemi temel alan bir anlayışla hazırlanan Yeni Anayasa çalışma taslağı 2 Ağustos 2007 günü Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’a sunuldu, 29 Ağustos 2007’de çalışmalar tamamlanarak partinin Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat’a iletildi. Sonra da rafa kalktı!

Yani... HAYIR! Ak Parti yeni bir anayasa yapmadı!

 

2011 seçimlerinde 'Yeni Anayasa' vaadi

 

Ak Parti üçüncü büyük sandık sınavını 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde verdi. Yine bir seçim vaadi idi “yeni anayasa.”

HEDEF NE İDİ? Bir kez daha “yeni anayasa” tabii ki! Şöyle deniyordu 2011 Seçim Beyannamesi’nde:

Üçüncü iktidar dönemi yeni anayasa dönemi olacaktır. Ak Parti, kuruluşundan itibaren hedeflediği ve ilk iki dönemde olgunlaştırdığı yeni anayasa sürecini tamamlamaya kararlıdır.

NEDEN? Şöyle deniyordu 2011 Seçim Beyannamesi’nde:

“Ak Parti; kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin bir anayasa sorunu olduğunu, bu sorunun çözümünün de çoğulcu ve özgürlükçü yeni bir anayasanın hazırlanmasından geçtiğini ifade etmiştir.”

NASIL? Şöyle deniyordu 2011 Seçim Beyannamesi’nde:

“(...) En geniş mutabakatla ve demokratik yöntemle hazırlanan, toplumların bütün kesimlerinin sahipleneceği bir anayasa istiyoruz. Bu anayasa; dışlayıcı değil kapsayıcı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, bastırıcı değil özgürleştirici, aynılaştıran değil çeşitlilikte birliği savunan, çoğulcu ve özgürlükçü bir anayasa olacaktır (...) Temel felsefesi bireyin özgürlüğü ve korunması olan, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik kurumsal güvenceleri içeren ve aynı zamanda da siyasi sistemin işleyişindeki belirsizlikleri ortadan kaldıran yeni bir anayasa.”

Vay be!

Aslında Ak Parti TBMM’de kurulan komisyonun çalışmaları sayesinde anayasayı 2011 seçimleri öncesinde yapacakmış gibi yaptı. Sonra da öteledi, erteledi hedefini. Diyorlardı ki, mutabakat-sever (!) arkadaşlarımız: “milletimizden yetkiyi aldığımız zaman çok daha köklü bir anayasa değişikliğini yaparız.” Ve de yine diyorlardı ki, “seçim sonrası en büyük iş yeni anayasa!”

SONUÇ: Peki Ak Parti 2011 seçimlerini kazanınca vaat ettiği yeni anayasayı yaptı mı?

HAYIR!

 

Ve 2015 seçimlerinde 'Yeni Anayasa' vaadi

 

Ak Parti dördüncü büyük sandık sınavını 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde verecek.  “Yeni anayasa”, bir kez daha bir seçim vaadi.

HEDEF NE? “Çoğulcu ve özgürlükçü yeni anayasa,” tabii ki! Şöyle deniyor 2015 Seçim Beyannamesi’nde:

Partimiz, kurulduğu günden itibaren Türkiye’nin sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, bunun için de çoğulcu ve özgürlükçü yeni bir anayasanın hazırlanması gerektiğini savunmuştur.

[14 yıldır hedefimiz bu, ama ah şu CeHaPe genel müdürü yok mu, hep engel.-AÖ]

NEDEN? Neden böyle bir hedef? “Hayati” çünkü! Şöyle deniyor 2015 Seçim Beyannamesi’nde:

İkinci atılım döneminde yeni anayasayı Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün kökleşmesi bakımından hayati bir aşama olarak görmekteyiz.

[Bu arada “üçüncü iktidar” dönemi”nden, “ikinci atılım dönemi”ne geçişe dikkat! 2019 seçimlerinde de bir klavye marifetiyle “Birinci Asr-ı Saadet Dönemi”ne geçer miyiz dersiniz? 2023’te de bakarsınız, sıfırlar, default’a düşeriz artık!-AÖ]

NASIL? Şöyle deniyor 2015 Seçim Beyannamesi’nde:

Yeni anayasa, bireysel özgürlüklere dayanmalı, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik kurumsal güvenceleri içermeli ve siyasi sistemin işleyişindeki belirsizlikleri ortadan kaldırmalıdır.”

[Ya, demek “yeni anayasa!” Gerçekten mi Ak Parti?-AÖ]

NEYLE BERABER?: Ak Parti 2015 Seçim Beyannamesi’nde memleketimiz için bir de “başkanlık sistemi” istiyor. 2002’den bugüne kadarki seçim beyannamelerinde parlamenter sistemi kutsayan Ak Parti “parlamenter sistem” için bu sefer şöyle söylüyor:

Bu sistem siyasetin sorun çözme kapasitesini zaafa uğratarak Türkiye’yi on yıllarca koalisyon hükümetlerine mahkum etmiş, zayıf ve istikrarsız yönetimlere mecbur kılmış, pek çok köklü siyasi ve ekonomik sorunun derinleşmesine yol açmıştır.

[Vay canına! Sen neymişsin be parlamenter sistem! -AÖ]

NEDEN PEKİ? Neden başkanlık sistemi istiyor peki Ak Parti? Şöyle deniyor 2015 Seçim Beyannamesi’nde:

Bu çerçevede öngördüğümüz başkanlık sistemi, Türkiye’nin Ak Parti iktidarında geçirdiği demokratik dönüşümü nihai sonucuna erdirerek, 2023 ve sonrasına yönelik kalkınma hedeflerine ulaşmasını kolaylaştıracak bir çerçeveye sahip olacaktır.”

[Ak Parti burada bir uyanıklık da yapıyor. Ve Türkiye’nin standart kalkınma hedeflerini tutturabilmesi için başkanlık isteminin gerekli olduğu algısını yaratmak için uğraşıyor. Yani 2023 hedeflerinin epeyce gerisinde kalan ama bunun için de “CeHaPe zihniyetini” ya da Kılıçdaroğlu’nu suçlamaya kalkarsa abes olacağının farkında olan Ak Parti, “hedefleri tutturamazsam sistemin istediğim şekilde değiştirilmemiş olmasını mazeret olarak gösterebilirim” diyor! –AÖ]

SONUÇ: Peki Ak Parti 2015 seçimlerini kazanırsa vaat ettiği yeni anayasayı yapacak mı? Ak Parti’nin bu hedefine ulaşıp ulaşamayacağını, seçimi kazanıp da hükümeti kurabilirse hep birlikte göreceğiz.

Ama 13 yılda geldiğimiz nokta ve şu anki ara sonuç altı bir kez daha çizilecek denli göz yaşartıcı (!)

Temel felsefesi bireyin özgürlüğü, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı olan, en geniş mutabakatla hazırlanacak, dışlayıcı ve ötekileştirici olmayan, özgürleştirici, çoğulcu ve kuvvetler ayrılığını, parlamenter sistemi temel alan bir yeni anayasa vaadinden 13 yıl içinde “bünyemize, geleneğimize, göreneğimize uygun” başkanlık sistemini öne çıkaran bir sistem vaadine geldik!

Yani 13 yılda Kopenhag Kriterleri’nden (hatta Ankara Kriterleri’nden) gele gele Söğüt Kriterleri’ne geldik!

Sedat Ergin, 2012 yılında yazdığı bir yazıda, “2003-2005 arasında Brüksel kapılarını zorlayan Ak Parti hükümeti, artık AB’den çok Malazgirt perspektifini kutsamaya yöneliyor,” demişti. Ne dersiniz, Kopenhag ve Ankara derken, Söğüt’ten sonra da sırada Malazgirt Kriterleri mi var acaba?

 

@akdoganozkan

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"