03 Ocak 2020

Kasım Süleymani'nin öldürülmesi adı konulmamış bir savaş ilanıdır

Bu vahim gelişmenin coğrafyamızda siyasi, iktisadi ve askeri anlamda çok çok ciddi sonuçları olacaktır

İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani’nin 2020 yılında uğradığı bu suikast, belki de Avusturya - Macaristan İmparatorluğu veliahdı Franz Ferdinand’ın 1914’te Sırp milliyetçileri tarafından katledilmesi kadar önemli bir olay.  Tarihteki bu olay 1. Dünya Savaşı’nın belki sebebi değildi ama, ona giden süreçte “bardağı taşıran son damla” olmuştu.

Süleymani gibi bir ismin ABD tarafından öldürülmesi de, yankıları onun kadar büyük olmaya aday, vahim bir gelişme ve adı konmamış bir “savaş ilanı”dır.

ABD Temsilciler Meclisi'nin hakkında azil kararı verdiği Donald Trump ile İsrail’de hakkındaki 3 ayrı yolsuzluk dosyasından yargılanması gündemde olan, bu nedenle sıkıntılı günler geçiren Benjamin Netanyahu için 2020 yeniden seçilme stresi yaşadıkları bir yıl olacaktı.  İki lideri de zaferlerine yaklaştıran ve içerde yaşadıkları stresi hafifletecek daha kritik bir gelişme olamazdı, diye düşünüyorum.

Çok uzun zamandır Süleymani’nin peşinde olan iki ülke istihbaratı için ise bu “zafer” Usama Bin Ladin’in ya da Ebu Bekir el Bağdadi’nin öldürülmelerinden daha da önemli bir gelişme. Neticede bu iki isim de devlet dışı aktörlerin liderleri idi ve ölümleri örgütlerinin de büyük ölçüde varlığını yitirmesi anlamına geliyordu. Süleymani ise İran’ın sadece bir ordu komutanı değil, Ortadoğu coğrafyasındaki aslında en etkili figürü, Direniş Ekseni’nin 1 numaralı ismi idi. Ve ironik bir şekilde, IŞİD ve El Kaide’ye karşı Suriye ile Irak saflarında verilen çok uluslu mücadelenin de kahramanı idi.

Süleymani, hakkında birkaç kez öldü söylentileri yayılmış ama çok iyi korunan ve her defasında ölmediğini bir zafer nidasıyla haykıran bir komutan olmuştu. Onunla birlikte bu saldırıda hayatını kaybeden Hizbullah Tugayları komutanı Abdülmehdi el-Mühendis, birkaç gün önce ABD’nin Bağdat Büyükelçiliği’nin etrafını çevreleyen protestocu kalabalığın arasında görüntülenmişti. Gerçeği tam bilemiyorum ama, belki de Amerikan (ya da İsrail) istihbaratı El Mühendis’in oradaki varlığını tespit edip teknik takip başlatarak uzun zamandır arzuladıkları bir hedefe ulaşmış oldu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın 1 Ocak tarihinde attığı yeni yıl tweet mesajında, “mutlu yıllar” demeden hemen önce İran için sarf ettiği “BÜYÜK BEDEL ödeyecekler. Bu bir uyarı değil, bir tehdit,” lafı ile ne demek istediği şimdi daha iyi anlaşılmış oldu. Ayrıca, ABD’nin Irak ve Afganistan’da yaşananlardan ders almamış olduğunu da gösterdi.

Bu vahim gelişmenin coğrafyamızda siyasi, iktisadi ve askeri anlamda çok çok ciddi sonuçları olacaktır. Beklemek hakkımız mı bilmiyorum ama, umalım ki, İran bu saldırıya vereceği karşılığı uzun zamana yayarak ve tansiyonun da düşmesine büyük ölçüde olanak tanıyarak yapar. Yoksa gelişmeler çok çok tatsız seyreder…

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"