02 Eylül 2024

Irak’ta gençlerin çekilişle intiharı

ABD işgaliyle birlikte dünyanın en yoksul ülkelerinden biri haline gelen ve gençlerin ümitsizliğin pençesinden çıkamadığı Irak’ta “el Kurban” ya da “Allahiye” adıyla bilinen, yasaklı bir dini grubun üyeleri kura çekimi ile ölüme yürümeyi seçiyor

Allahiye hareketinin yakalanan bazı üyeleri

Nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ı 25 yaşın altındaki gençlerden oluşan ve dünyanın en genç toplumlarından birine sahip olan Irak, Saddam Hüseyin'in devrilmesiyle sonuçlanan 2003'teki ABD işgalinden sonra içine girdiği istikrarsızlık, yolsuzluk ve ekonomik durgunluk sarmalını aşıp bir türlü belini doğrultamıyor.

2003 sonrası beliren siyasi partiler, dini kurumlar veya güçlü cemaatlerle bağlantısı olmayanların içine bir türlü giremediği kayırmacı ekonomik sistemin de katkısıyla genç işsizlik oranı Irak’ta 2023’te yüzde 32’yi aşmış durumda. Onurlu bir gelecek perspektifi ellerinden alınmış, hayatlarına bir amaç yerleştiremeyen gençler için Irak artık ümit vaat ededen bir toprak değil. Tabii kendinizi “kurban” olarak feda etmeyi seçersiniz, durum başka!

Son 3 yılda 2000'den fazla intihar vakası ve girişiminin görüldüğü ülkenin içinde geçtiği sürecin belki de en dehşet verici sonuçlarından biri, “Allahiye” ya da “el Kurban” adıyla bilinen bir grubun tuttuğu “ölüme yürüme yolu”. Bir umutsuzluk duygusuna yaslanan ve intiharı kendilerini inançları uğruna kurban etme biçimi olarak onaylayan grup üyeleri, düzenledikleri çekilişler ile dini bir ritüel eşliğinde aralarından ölüme gidecek olanları belirliyor.

2014’ten bu yana Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelere özel yer vermek için faaliyet gösteren bağımsız yayın organı Middle East Eye’ın Irak yerel medya kaynaklarına dayanarak aktardıklarına bakılırsa, 2020'nin başlarında ülkenin Basra ve Zikar vilayetlerinde kurulan Allahiye grubunun yaklaşık 2 bin 500 kadar taraftarı var. Özellikle ülkenin güney vilayetlerinde görülen ve İçişleri Bakanlığı tarafından yasadışı ilan edilen hareketin liderinin İran'ın Meşhed kentinde ikamet eden Abdul Ali Munim el-Hasani isimli bir din adamı olduğu iddia ediliyor.

Allahiye’nin Şii din adamı Muhammed-Sadık el-Sadr'ın (1943-99) takipçilerinden bazılarının oluşturduğu “sapkın” bir ayrılıkçı grup olduğu ileri sürülüyor. Irak’taki politik ve toplumsal gelişmelere yön vermiş, Şii mezhebine mensup Sadr ailesinin ülke siyasetine 20 yıldır damga vurmuş mevcut lideri Mukteda es-Sadr, Allahiye grubunu “aşırılıkla” suçlayıp gençlerin uzak durması gerektiğini dile getirse de, öyle görünüyor ki, grup varlığını yeni üyelerle sürdürüyor.

Grubun faaliyetleri ülkedeki diğer Şii hareketlere benzeyen ritüel ve uygulamalar içerdiğinden kurulduğu ilk yıllarda pek dikkat çekmemiş. Zamanla grupla ilgili ortalıkta ne ölçüde gerçek olduğu tam olarak bilinemeyen haberler dolaşmaya başlamış. Ölümle birlikte İmam Ali’ye kavuşacağına inananların intihar vakaları da peşi sıra gelmiş.

Allahiye grubuna yönelik geçtiğimiz ay ülke çapında yapılan operasyonlarda ele geçirilen gençlerden alınan bilgiler, grubun cinayeti onaylamayan bir anlayışa sahip olduğunu ve çekiliş ile intihar uygulaması gerçekleştirdiğini doğrular nitelikte. Şiilerin dini, manevi ve sosyal toplantılar için kullandığı ve Hüseyniye adı verilen binalarda gerçekleştirilen intihar eylemleri daha çok kendini asma şeklinde gerçekleşiyor. El Sümerye Haber’e göre, Irak yetkilileri son aylarda el Kurban grubunda gerçekleştirilen intihar vakalarının 25’inden haberdar.

Grubun adını açıklamayan bir üyesi, yerel medya kaynaklarına yaptığı açıklamada, ana akım İslam alimlerinin Ali'nin gerçek öğretilerinin bir tür “çarpıtılmış halini” öğrettiğini ileri sürüyor ve şöyle konuşuyor: “Grup üyeleri arasında bir çekiliş düzenliyoruz ve adı çıkan herkes varoluşun en yüce amacı olan İmam Ali'ye kurban olarak kendini sunma onuruna sahip oluyor.” Grup üyeleri mesajlarını, “okullardaki ve üniversitelerdeki gençlere” ve hatta ülke dışına yayma planlarına sahip.

Grubun bazı toplantılarından görüntülerin sosyal medyada paylaşıldığı da ileri sürülüyor. Bu toplantılarda, Allahiye grubu üyelerinin yüksek sesli elektronik müzik eşliğinde zikir ayinleri yaptığı ve Hz. Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Ali bin Ebu Talib'e kurban olma fikrini içeren sloganlar attığı iddia ediliyor.

Kurban grubunun bir üyesi haziran ayında HuffPost Irak'a yaptığı bir açıklamada şöyle demiş: “İmam Ali bin Ebu Talib'in, barış onun üzerine olsun, yeryüzünde Allah’ın ete kemiğe bürünmüş hali olduğuna ve onun memnuniyetini ve şefaatini talep etmek için ona kurbanlar sunulması gerektiğine inanıyoruz.”

Yetkililer, grubun gençleri sömürmesinden ve rakamın tırmanmasından endişe duyuyor. Köktendincilik ve bağımlılık gibi sorunları ele alan Firdevs Cemiyeti isimli, Iraklı bir sivil toplum kuruluşunun insan hakları eylemciliğiyle tanınmış başkanı Fatima el-Bahadli, Middle East Eye yayın organına yaptığı açıklamada şunları söylüyor: “Bazı gençler, kendilerini umutsuz hissettiklerinde ve meşgul olacakları bir işleri veya onları takip edecek bir aileleri olmadığında, 'el-Kurban’ gibi gruplara katılabiliyorlar.”

Bu yolu seçen gençlerin ülkedeki hizmet ve altyapı eksikliğinin en çok vurduğu, yoksulluğun pençesinden de bir türlü kurtulamayan güneydeki vilayet ve şehirlerden çıkması dikkat çekici. Ancak paradoksal bir şekilde, hayatlarını bombalı intihar saldırılarıyla bildiğimiz IŞİD gibi bir dava uğruna feda etmedikçe, uluslararası toplumun gündemine de bir türlü gelemiyor bu ölümler. Böyle olunca da Iraklıların çile ve ümitsizliği adeta babadan oğula geçmeyi sürdürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir ‘devrimcinin’ bir cevlâni olarak portresi

HTŞ lideri Cevlâni’nin ailesinin Cevlân Yaylalarının İsrail tarafından işgali akabindeki zorunlu göçünde Filistin mücadelesine destek ile başlayan yolculuklarında altmış yıla yakın bir zaman sonunda geldikleri noktanın, Filistinli gruplara silah bıraktırıp kamplarını kapattırmak olması hayli manidar

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

"
"