09 Eylül 2013

'İmkâna tutuldum, düşü sevdim'

“Şu dünyada insan gönül rahatlığıyla bir tek şairleri sahiplenebilir. Bu, insanın yüzünü kızartmayacak tek alışveriştir,” diyordu, Yıldırım Türker eski bir yazısında. O yüzden “tevazu ile frenli” de olsak, “benim şairlerim” derken utanmamıza gerek yok, aslında:

“Şu dünyada insan gönül rahatlığıyla bir tek şairleri sahiplenebilir. Bu, insanın yüzünü kızartmayacak tek alışveriştir,” diyordu, Yıldırım Türker eski bir yazısında. O yüzden “tevazu ile frenli” de olsak, “benim şairlerim” derken utanmamıza gerek yok, aslında:

Gülten Akın, benim şairlerimdendir.

Bazen aklıma eski bir imkân düşer, gider onun "Balina" şiirini okurum. "Balina" benim şiirlerimdendir.

Hani bazı şeyler vardır, insanı bu ülkede, bu coğrafyada yaşadığı için mutlu hissettiren! Ender şeyler hani… Akla düşüverince bu ülkeyi onunla da tarttığınız… Ülkeyi sevdiren güzel şeyler...

Yaşamlara bakar, “usta” yaşamlara, yaşamlandırmalara, utanırsınız... Ölümlere bakar, kalleş ölümlere, acır, ekşirsiniz. Ama tartıdan utandırmayan şeyler de çıkar bu ülkede…

Bir dağın kekikli yamaçlarından aşağılara çocuk olup yuvarlanabilmek gibi…

Bir dut ağacının gölgesinde soluklanırken bir karatavuğun gökyüzüne ortak olduğunu fısıldaması gibi kulaklarınıza...

Bunları hiç yapamayacak bir ebabil gibi, günlerce durmadan, konmadan uçabileceğinize, kanat çırparken de gökyüzünde uykuya yatabileceğinize inandıran şeyler...

Yani insana gökyüzünde gözlerini yumduran, ayaklarını yerden kesen şeyler...

Bir ozanın dizeleri, bir aşığın koynunuza sakladığınız keskin ve zarif sözleri gibi...

Bir karaleyleğin binlerce kilometre ötedeki yuvasına varabilmesi gibi... Bir meşe yaprağının kendi toprağına inebilmesi öylece, bir derenin yatağına dönebilmesi gibi...

Sevdiğiniz bir düş, "Balina" şiirindeki göğün imkânı gibi... İşte öyle bir şeydir bu toprakları sevdiren o ender, güzel şeyler...

Şimdi yine bir sonbahar. Ve bizler tüm düşü sevmişler için ilkbaharda filizlenmiş bir imkâna bir kez daha ses ve kulak verebiliriz:

BALİNA

Göğü gördüm imkâna tutuldum düşü sevdim 


dalıp çıkmalarım “orda bir şey”e dönüktü


kaç kez bir şey, başka bir şey


sıçradım hem yittim


hem belirlendim


derin durdum, teknenin altına girdim


sarstım


sarsıldım vuruşun gitgide usta vuruşuydu


sustum düşe düştüm


senin mi kan, yaralarımdan mı


hey kaptan ne balinayım ben şimdi inadı içinde


ne senin mavi balinan.

Şimdi yine bir sonbahar... Yeniden bir bahar düşü görme, gördürme mevsimi.  Okullar açılırken, kimi yürekler pırpır... "Tatilim çok güzel geçti ama arkadaşlarımı özledim" diyecek bazı küçük çocuklar. Duyamayacak, düşü sevmiş ama "devlet dersinde öldürülmüş" bazı büyük çocuklar... Göğü görmüş, imkâna tutulmuş ve arkadaşlarının gökyüzü bostanına uçmuş cömert çocuklar...

\

 

Düşü sevmiş, gökyüzünde uyuyakalmış, bir defne yaprağında düşeyazmış güzel çocuklar...

 

twitter: @akdoganozkan

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"