26 Ocak 2020

İdlib’in doğusu Suriye Ordusu’nun eline geçmek üzere

Rus Hava Kuvvetleri’nin desteğiyle M5 karayoluna doğru ilerleyen Suriye ordu birlikleri çok sayıda köy ve mezrayı denetim altına aldıktan sonra bugün (26 Ocak) bölgenin en büyük yerleşimlerinden Maarretünnu’mân’ın kapısına dayandı

Suriye Savaşı’nın başından bu yana Şam Yönetimi’ne karşı savaşan silahlı cihatçı grupların kalesi niteliğindeki İdlib muhafazasının en büyük yerleşimlerinden biri olan Ma’arretünnu’mân (*), Rusya desteğindeki hükümet kuvvetlerinin denetimine geçmek üzere. Bölgeden gelen haberler, birkaç haftadır İdlib bölgesinin doğu ve güneydoğusundaki El Kaide türevi cihatçı gruplara karşı hava saldırılarını yoğunlaştıran Suriye Arap Ordusu birliklerinin, son günlerde çok noktadan batıya doğru gerçekleştirdikleri kara taarruzu ile Halep’i Şam’a bağlayan M5 karayoluna çok yaklaştıkları yönünde. Suriye Arap Ordusu’na bağlı birliklerin İdlib’in 33 km güneyinde yer alan ve savaş öncesinde 60 bin nüfusa sahip Ma’arretünnu’mân kasabasının da 2 km kadar batısına geldikleri bildiriliyor.

Bilindiği gibi Ankara, İdlib bölgesinin büyük bölümüne hâkim olan Heyet Tahriru’ş Şam (HTŞ) ve Cephe Vataniye gibi cihatçı örgütlerin çatısı altındaki bileşenleri bir türlü Rusya ile üzerinde mutabık kaldığı “çatışmasızlık bölgesinden” çıkmaya ve M4 ile M5 karayollarının denetimini Şam Yönetimi’ne bırakmaya ikna edemiyordu. Bu arada İdlib’in kale kapısı olarak anılan Han Şeyhun’un denetimini geçtiğimiz Ağustos ayında ele geçirdikten sonra yönünü Lazkiye’nin kuzeyindeki Kıbeyne mihverine çeviren Rusya desteğindeki Suriye ordu birlikleri de bu cephede bir türlü ilerleme kaydedemiyordu. 2020 yılı Ocak ayıyla birlikte Suriye ordu birliklerinin askeri hedeflerini güncellediğine ve Kıbeyne’ye yüklenmek yerine önceliğini yeniden M5 karayoluna, yani Ma’arretünnu’mân - Serakip hattına verdiğine tanık olduk. Ruslar belli ki bu sefer İdlib’de kesintisiz bir harekât yürütmeyi planlıyordu. Çatışmaların yeniden yoğunlaşacağının belirginleşmesi üzerine Ankara, Moskova ile yeni bir ateşkes anlaşması doğrultusunda yürüttüğü temaslarını hızlandırdı. Dikkatlerin Libya’ya yöneldiği koşullar altında Ankara bazı cihatçı güçleri bölgeden çekilmeye, bazılarını da Libya’da savaşmaya ikna edebilirdi.

9 Ocak’ta iki hafta süreli ateşkes

Ocak ayı içinde bölgeye dönük ilk önemli açıklama Moskova’dan geldi. Rusya Savunma Bakanlığı, Ankara ile mutabakata vardıklarını ve Suriye'nin İdlib bölgesinde 9 Ocak 14.00'ten itibaren ateşkes uygulamasının başlayacağını duyurdu. Ardından Suriye hükümet güçleri Türkiye ile varılan anlaşma doğrultusunda belirlenen gün ve saat itibarıyla İdlib bölgesinde ateşkes rejimine geçtiklerini duyurdu. Ateşkes ile birlikte Ankara’ya iki haftalık süre daha veriyordu Moskova.

11 Ocak Cuma günü Ankara’dan da bir açıklama geldi. Millî Savunma Bakanlığı, Moskova ile Ankara’nın İdlib’de ateşkesin sağlanmasına yönelik yeni bir uzlaşmaya vardığını duyurdu. Uzlaşma uyarınca Ruslar sivillerin İdlib’teki çatışma bölgelerinden güvenli alanlara taşınmasını da sağlayacaktı. Türkiye sınırına yoğunlaşmaları önlemek için biri İdlib’in güneyindeki el Hubeyt kasabasında, diğeri İdlib’in doğusundaki Ebu Ez Zuhur’da diğeri de Halep’in güneyindeki El Hazer’de olmak üzere 3 yeni kontrol noktası faaliyete geçiriliyordu. Kontrol noktalarında içme suyu, sıcak yemek ve temel ihtiyaç malzemelerinin dağıtımı yapılacak, ayrıca tıbbi yardım birimleri de güvenli bölgelere geçiş yapacak sivillere sağlık desteği verecekti. Sivillerin güvenli bölgelere taşınması için gerekli araç tahsisi de ayarlanacaktı. Tüm bunlar kararlaştırıldığı gibi icra edilirken, cihatçı gruplara da çatışmasızlık bölgelerini terk etmeleri için 15 günlük süre veriliyordu. Aslında Ankara Moskova’ya belki de son kez fren yaptırmıştı.

Bu arada Ankara’nın muhalif grupların temsilcileriyle son durumu açıklamak ve bölgeyi terk etmeleri yönünde telkinde bulunmak üzere biri Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde, diğeri de Gaziantep’te olmak üzere, iki yerde brifing gerçekleştirdikleri öğrenildi. 1989’dan bu yana Londra’da yayımlanan El Kudüs el Arabi gazetesinin aktardığı bilgilere göre, Ankara, Moskova ile yürüttüğü görüşmelerden çıkan ateşkes kararının ayrıntılarını bu gruplarla paylaşıyordu. Söylenenlere bakılırsa, Türk istihbaratı 13 Ocak’ta Moskova’da Suriye istihbaratı ile de görüşmüştü. Ankara bu görüşmelerden çıkan sonuçları da muhaliflere aktarıyordu. Bu bilgi paylaşımları her ne kadar söz konusu gruplar arasında bir iyimserlik dalgası estirse de, Ankara aslında cihatçı gruplara dolaylı yoldan “silahların susması için ben elimden geleni yaptım, benden bu kadar, artık bundan sonrasına hazırlanın” anlamına gelecek bir mesaj veriyor ve Rusya’nın yakında silahları yeniden ve çok daha yoğun bir şekilde konuşturmaya başlayacağını ilan ediyordu.

24 Ocak’ta silahlar yeniden konuşmaya başladı

Nitekim ateşkesin sona erdiği 24 Ocak günü çok noktadan büyük bir saldırı başladı. Rusya ve Suriye Hava Kuvvetleri’nin aynı gün içinde bölgede özellikle 80 mm’lik S8 füzelerinin de kullanıldığı 62 hava saldırısı gerçekleştirdiği bildirildi. Saldırılarda hem M5 karayoluna yakın bazı mevziler hem de Halep şehrinin batısındaki kimi noktalar hedeflenmişti. Doğal olarak saldırılardan en çok nasibi alan yer, İdlib’in güneyindeki Ma’arretünnu’mân kasabası ile civarı olmuştu.

Bu arada, M5 Karayolunun doğusundaki cihatçı güçler hükümet kuvvetlerini BM-21 Grad roketleri ile vurmaya çalışıyordu. Cephe Vataniye’ye bağlı güçler Halep’in batısındaki karton fabrikası yakınlarında üslenmiş hükümet kuvvetlerini ağır top atışlarıyla hedef alıyordu.

Hızlı hareket eden Suriye Ordu birliklerinin aynı gün içinde kuzeyde Ebu Cerif, Tell Katra ve Kersiyan gibi yerleşimleri, Halep’in batısında ise Maar Şemmareyn, el Deyru’ş Şarkî, el Deyrü’l Garbî ve Takana gibi yerleşimleri cihatçıların elinden aldığı görüldü. 25 Ocak Cumartesi günü ise Tell Hatra’nın kuzeydoğusundaki Tell Mustif ordu birliklerinin kontrolüne geçti. Akşam saatlerine doğru Suriye Ordu birliklerinin Cercenez - Maarretünnu’mân yolu üzerindeki Tell Menes ile Ma’ar Şemşe’nin de kontrolünü sağladıkları ve Maarretünnu’mân kasabasına 2 km kadar yaklaştıkları haberleri geldi.

Öte yandan, Halep’in güneyindeki Suriye Ordu birliklerinin de 26 Ocak tarihinde Talat el Mahruka’yı ele geçirdiği ve Halep-İdlib karayolu üzerindeki stratejik Han Tuman köyüne hemen hemen 12 km kadar yaklaştıklarını öğrendik. Ordu birlikleri Han Tuman’ı ele geçirirse bölgedeki “The International Center for Agricultural Research in the Dry Areas” (ICARDA) teşkilatına ait tarım arazileri ile İdlib karayolu üzerindeki diğer yerleşimlere erişimleri kolaylaşmış olacak.

 Maarretünnu’mân “düşerse”

Bu arada, Maarretünnu’mân yolundaki ordu birlikleri kasabanın kuzeyine doğru ilerleyerek bir kuşatma harekâtı gerçekleştirecekleri izlenimi vermiyor, doğrudan kasaba merkezine doğru ilerleyecek gibi görünüyorlar. Bu da ordu birliklerinin kasabada fazlaca bir direniş ile karşılaşmayacakları yolunda belki de sağlam istihbarata dayalı bir özgüvene sahip olduklarını düşündürüyor.

Suriye Ordu birliklerinin bu özgüveni yersiz değilse ve eğer Maarretünnu’mân silahlı gruplardan çok büyük direniş yaşanmadan temizlenirse, M5 karayolunun güneyindeki cihatçı mevzilerinin de büyük bir hızla Şam yönetiminin denetimine geçeceğini varsayabiliriz. Suriye Arap Ordusu birlikleri kazandıkları bu ivmeyle M5’in kuzeyindeki Serakib’in de denetimini ele geçirmeye çalışacak, böylelikle Halep-Şam arasındaki karayolunu yeniden işler hale getirmenin önündeki son pürüzü de aşmayı deneyecektir. Bir diğer deyişle, İdlib’in doğusu cihatçılardan büyük ölçüde temizlenecek ve M5 Karayolu Şam Yönetimi’nin eline geçecektir.

Bu noktaya nasıl gelindi

Aslında geçtiğimiz yılın Ağustos ayında İdlib’in güneyindeki Han Şeyhun kasabasını denetim altına alan Suriye Arap Ordusu birliklerinin ilerleyen günlerde aynı hat üzerinden kuzeye, Ma’arretünnu’mân’a doğru ilerlemek yerine, daha batıda, Lazkiye’nin kuzeyinde yüksek rakımlı bir köy olan Kabani (Kıbeyne) mihverini ele geçirmek istedikleri anlaşılmıştı. Zira Moskova, İdlib’in doğusundaki ve güneydoğusundaki bölgelerin denetimini Rusya ile Türkiye hükümetleri arasında varılan/varılacak mutabakatlar ile büyük çatışmalar yaşanmadan, fazlaca zayiat vermeden ateşkes koşulları altında elde etmeyi umuyordu. Suriye Arap Ordusu’nun en seçkin askeri birliklerinin bazılarını Kıbeyne’ye yönlendirmesinin bir başka mantığı da vardı. Kıbeyne yabana atılacak bir askeri hedef değildi. Eğer Suriye Ordu birlikleri Kıbeyne’yi ele geçirirlerse, Lazkiye’nin kuzeydoğusundaki Cebel el Akrad (Kürt Dağı) olarak bilinen dağlık kesimleri denetim altında tutabilecek ve bu sayede El Gâb ovasına hâkim bir konuma yerleşeceklerdi. Böylelikle de Lazkiye - Halep karayolunun (M4) 70. km’sinde yer alan, ayrıca ülkedeki ticaret yolları şebekesi içinde önemli bir durak olan Cisr’uş-Şuğur kasabasının cihatçıların elinden alınması kolaylaşacaktı.

Ancak Rusya Federasyonu Hava Kuvvetleri’nin tüm desteğine rağmen Suriye Ordu birliklerinin Kıbeyne mihverindeki saldırıları cihatçılar tarafından püskürtüldü. Suriye Arap Ordusu bu amaçla çok sayıda saldırı gerçekleştirdiyse de bu stratejik mevkii bir türlü ele geçiremedi. Bu arada epeyce zayiat da verdi. Zira, Türkiye sınırına en fazla 15 km mesafede olan Kıbeyne mihverindeki cihatçı güçler dağlık bölgeyi yer altından karmaşık tünellerle örmüşler ve şaşırtıcı bir biçimde iyi donatılmışlardı.

Bunun üzerine yukarıda belirttiğimiz gibi Şam Yönetimi ve müttefikleri bu yılın Ocak ayında hedef değiştirerek İdlib’in doğusu ile Halep’in batısındaki bölgelere odaklanmaya başladı. Bu doğrultuda Ankara ile de temasa geçerek “çatışmasızlık bölgelerinin” 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’nda belirlenmiş gereklerini yerine getirmek üzere Türk hükümetine son bir ateşkes fırsatı daha verdi.


(*) Kısaca Ma’arra olarak da anılan Maarretünnu’mân kasabasının bu adının Hz. Muhammed’in kumandanlarından biri olan Numan Bin Beşîr’den kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Kim İslam kaynaklarına göre, Numan Bin Beşîr, Halep ve Humus arasından geçerken oğullarından biri Ma’arra denilen yerde vefat edince buraya Maarretünnu’mân adı verilmiştir.

Twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"