24 Şubat 2020

İdlib’de güvenli bölge pazarlığı

Ankara, Moskova ile İdlib’de bir türlü sonuçlandıramadığı bir "güvenli bölge" pazarlığı yürütürken, Şam -Halep Karayolu’nu El Kaide’den temizleyen Suriye Ordusu, bu kez hedefine Halep-Lazkiye karayolunu koymuş görünüyor

Her ne kadar İdlib temelli olarak basında son bir-iki haftada tanık olduğumuz haber ve tartışmalar tarafların askeri yığınağı ve kimi noktalarda gerçekleştirdikleri gövde gösterisi nitelikli kısa süreli çatışmalar üzerine odaklanmış görünse de, arka planda Ankara ile Moskova arasında bir "güvenli bölge" tartışması yürüdüğü ve sahanın da bu yönde bir mutabakat temelinde belirli ölçülerde de olsa soğumayı beklediği ileri sürülüyor.

Askeri yığınağa dair sahadan yapılan gözlem ve spekülasyonlar ile aktarılan bilgiler yer yer dramatik gelişmeler içeriyor olsa da, sahip olduğu yakın hava desteği nedeniyle bölgede Rusya/Suriye lehine olan güç dengesinin değişeceğine dair kuvvetli bir göstergeye rastlanmıyor. Ancak Ankara bölgeye yoğun bir yığınak yaparak Suriye Arap Ordusu’nun ilerleyişini en azından belirli bir süre belirli noktalarda durdurmayı, bu arada da sahadaki dengeyi Rusya ile yürüttüğü müzakerelerden elde etmeyi umduğu "güvenli bölge" çıktısı temelinde şekillendirmeyi umuyor.

Peki Ankara Suriye’nin kuzeybatısındaki bölgeyi nasıl şekillendirmeyi umuyor? Sahadan yansıyan ancak resmi makamlarca teyit edilmeyen bilgilere bakılırsa, Ankara İdlib muhafazasını işgal altında tutan ve el-Kaide kökenli unsurların da aralarında olduğu cihatçı güçlerin bu topraklardan temizlenmesi/çekilmesi sonrasında gözlem noktalarını tamamen boşaltarak bölgeyi Suriye ordu birliklerine bırakmak istemiyor ve uzun bir zamandır da Zeytindalı bölgesinin güneyine komşu bir "güvenli bölge" oluşturarak El Kaide unsurlarından boşalacak bölgeyi kendi denetimine almayı hedefliyor. Ankara’nın bu güvenli bölgenin 30-35 km derinlikte olmasını istediği ileri sürülüyor. Rusya’nın geçtiğimiz haftalarda TSK’ya sadece 6 km derinlikte bir güvenli bölge kurma izni verdiği iddia ediliyordu. Türkiye’ye Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’ndaki sorumlulukların hatırlatan Moskova ile Ankara arasında yürütülen görüşmelerde "güvenli bölge" konusunda ilerleme sağlanamayınca bölgedeki çatışmalar şiddetlenmişti.

Ancak geçen haftanın ikinci yarısında bölgeden gelen ve yine teyide muhtaç bilgiler, Rusya’nın TSK’nın güvenli bölgesinin 15 km derinliğe ulaşmasına ve kimi karayollarında Rus askeri polisiyle birlikte ortak devriye görevi yapmasına yeşil ışık yaktığı yolunda oldu. Gelgelelim böyle bir derinlikte bile hem İdlib hem de Cisru’ş Şuğur şehirleri ve M4 karayolu TSK tarafından oluşturulması istenen güvenli bölge kapsamının dışında kalacaktı. İdlib, Heyet Tahriru’ş Şam (HTŞ) örgütünün de kalbiydi. Onu oradan çıkmaya ikna etmek kolay değildi. Savaş nedeniyle nüfusunun yüzde 90’ının terk ettiği Cisru’ş Şuğur ise Çin’in Sincan Özerk Bölgesi olarak da bilinen "Doğu Türkistan" coğrafyasından bölgeye "cihat yolunda" savaşmaya gelen ve o da El Kaide’ye yakınlığı ile bilinen Türkistan İslam Partisi militanı Uygurlarca doldurulmuştu ve burası da artık onların "kalesi" sayılırdı. Ankara’nın oradaki silahlı unsurları da "merak etmeyin sözünü aldık burası benim denetimimde kalacak" demeden Cisru’ş Şuğur’dan çekilmeye ikna etmesi çok zordu.

Ankara Suriye kuzeyine düzenlediği önceki operasyonlarında sürdürdüğü 30-35 km’lik ısrarını İdlib bölgesine yönelik olarak da sürdürdüğü için iki ülkenin savunma bakanları Hulusi Akar ile Sergey Şoygu arasında geçtiğimiz cumartesi günü telefonla yapılan son görüşmede de bir mutabakata varılmadığı ileri sürülüyor.

Bu durumda taraflar görüşmeler yoluyla bir mutabakata ulaşana kadar, sahadaki yığınak ve tansiyon sürecek gibi görünüyor. Bunun pratikteki anlamı şu: Rusya Ordusu desteğindeki, Suriye Arap Ordusu, ilk evresi Şam – Halep karayolunun cihatçılardan temizlenerek 8 yıl sonra yeniden trafiğe açılmasıyla sonuçlanan kara taarruzunun ikinci evresine geçerek bu kez Halep – Lazkiye arasında uzanan M4 karayolunun denetimini ele geçirmeyi hedefleyecek. Nitekim sahadan yansıyan bilgiler, Suriye ordusunun özellikle M4’ün güneyinde hareketlendiği ve bölgenin doğusundaki Serakip’ten El Gab Ovasına, oradan da Lazkiye kırsalındaki Kıbeyne mihverine uzanan geniş bir coğrafyaya yönelik taarruz hazırlıklarına hız verdiği yönünde. Çatışmalar -sebep olduğu sarsıcı zayiata rağmen- şu aşamada İdlib şehir merkezine doğru hareketlenmedikçe ya da cihatçıların kendilerine Ankara tarafından tedarik edildiği ileri sürülebilecek bir portatif silah ve füzeyle Rus uçak ve helikopterleri düşürmedikçe kontrolden çıkacak gibi de görünmüyor.

Çatışmaların 3 bölgedeki seyri

Son zamanlarda en yoğun çatışmalardan biri Neyreb merkezli olarak yaşandı. Zira Neyreb, Şem Yönetimi için gerek Serakib’in savunması gerekse de M4 karayolunun denetimi ve bu yol üzerindeki Eriha’nın kontrol altına alınması yolunda çok önemli idi. Neyreb’i geçtiğimiz haftalarda cihatçı güçlerden temizleyen Suriye Ordusu’nun şu aralar İdlib bölgesinde hedefinde 3 temel bölge olduğu görülüyor:

Bir: Halep'in Batısı

Sahadan yansıyan bilgiler son 1-2 haftadır Rus uçakları ile Suriye Arap Ordusu topçularının Halep’in batısındaki Daret İzze, Kefer Hama, Huritan, Anadan ve El Etarib’i bombaladıkları yönünde. Bu amaçla Rusların yeni tip savaş uçakları olan Su-57’leri de devreye soktuğu bile ileri sürüldü. (Hemen belirtelim, Su-57’lerin yalnızca -Ankara’nın şu aşamada elinde olmayan- ABD tarafından geliştirilmiş bir anti-balistik füze savunma sistemi olan Yüksek İrtifa Alan Savunma Sistemi -THAAD- ile beraber kullanılan Patriot füze sistemleri tarafından düşürülebildiği iddia ediliyor.) Bu bombardımanlarla bir amaç da, cihatçıların kontrolü altındaki bölgeyi kuzeyden de çevrelemek. Bir diğer deyişle, TSK’nın ateşkes gözlem misyonu için kurduğu ve bölgenin kuzeyindeki, ikisi daha önce kuşatılmış olan dört gözlem noktasından daha batıdaki iki gözlem noktasını izole etmek. Daret İzze ilçesindeki Akil Dağı yakınlarındaki 3 no’lu gözlem noktası ile Halep batı kırsalındaki Anadan (Tel Tamura) yakınlarında bulunan 4 no’lu gözlem noktaları daha önce kuşatma altında kalmıştı. Dana ilçesindeki Salva köyü yakınlarında bulunan 1 no’lu gözlem noktası ile Daret İzze ilçesindeki Deyr Simeon Kalesi (Takle) köyü yakınlarındaki 2 no’lu gözlem noktasının da güneyle bağlantısı kesilirse TSK’nın bölgedeki manevra kabiliyeti zarar görecek.  Anı zamanda Suriye Milli Ordusu unsurları ile HTŞ bağlantısı kopartılmış olacak.

Bu şekilde Rusya ve Suriye ordusunun hedefi, bölgeyi hem güneyden hem doğudan hem de bahsettiğimiz şekilde kuzeyden çevreleyerek TSK desteğindeki cihatçı güçleri İdlib’den 40 km kuzeydeki Cilvegözü sınır kapısına uzanan M45 karayolu üzerinden bölgeyi terke zorlamak!

İki: Serakip'in Batısı

M4 ile M5 karayollarının buluştuğu nokta olan Serakip TSK’nın şehrin dört bir tarafında alelacele yeni gözlem noktaları oluşturmasına rağmen birkaç hafta önce Suriye ordu birliklerinin denetimine geçmişti. İdlib’in de 18 km güneydoğusunda yer alan Serakip son derece kritik bir noktada. Bu nedenle Suriye Ordu birlikleri bu iki yerleşim arasındaki orta nokta olan Sarmin’i de denetim altına alıp hem kasabayı rahatlatmak hem de M4’e uzanmak istiyor. Bu amaçla hem havadan hem de top atışlarıyla karadan bu kasabayı vuruyorlar. Suriye ordusunun hedefinde aynı zamanda İdlib’in güneyindeki Mastume köyü ile güneydoğusundaki Kimenas kasabasının da olduğu görülüyor. Serakip’ten batıya, M4 karayoluna yönelmek isteyen Suriye ordu birliklerinin bu amaçla hedefinde olan en önemli yerleşim aslında Eriha. Burası da yine savaş uçakları ve topçular tarafından vuruluyor. Suriye Arap Ordusu birlikleri M4 için henüz taarruza geçmiş değil. Şu anki savaş uçakları bombardımanları ile top ve roket saldırıları bu yöndeki hazırlık olarak görülebilir.

Üç: İdlib'in Güney kırsalı

Bölgenin Türk sınırına en uzak köşesi olan İdlib’in güney kırsalı da son 10 günde epeyce hareketlendi. Rus uçaklarının özellikle İdlib’in güney kırsalındaki Şeyh Mustafa, Şeyh Damis, Rekaya Secne köyleri ile Kefer Secne beldelerini vurduğu söyleniyor. Bu hareketlilikle gözlerini M4’ün güneyine de çevirmiş görünen Suriye ordu birliklerinin bu şekilde Halep-Lazkiye Karayoluna güneyden yaklaşmayı hedeflediği hem de Hama’yı Cisru’ş Şuğur’a ve Lazkiye’nin kuzey kırsalına bağlayan 56 no’lu karayolunu denetim altına almayı istediği söylenebilir. 56 no’lu karayolunun denetim altına alınması İdlib’in güney kırsalındaki Zaviye bölgesi yakınlarında bulunan 10 numaralı (Şer Mugar) TSK gözlem noktasının da kuşatılması anlamına gelecek. Bu da TSK’nın M4’ün güneyine yapabileceği olası takviyenin önünün alınması demek. Ancak unutmamak lazım ki, Maaretü’n-numan’ın batısı ile El Gab ovası ve 56 no’lu karayolu arasında da Cebel Zaviye (Zaviye Dağları) uzanıyor, yani iş kolay değil. Ancak kritik önemde olması nedeniyle kısa bir süre zarfında Cebel Zaviye yakınlarında yoğun çatışmaların yaşanacağı ve ilk elde bu dağların güneydoğu eteklerinin hedeflendiği söyleniyor. Tabii M4 üzerindeki Eriha ve Muhanbel’in kontrol altına alınmasıyla birlikte Suriye Ordu birliklerinin İdlib’in güney kırsalında çok hızlı bir ilerleme gerçekleştireceğini ve güneydeki harekâtı daha hızlı sonuçlandıracaklarını da söylemek lazım. Belki de bu sebeple, geçtiğimiz Suriye Ordusunun hızlı bir şekilde Cisru’ş Şuğur’a uzanmasını istemeyen Türkistan İslam Partisi’nin geçtiğimiz hafta sonu Zaviye Dağları’nda genel seferberlik ilan ettiği ileri sürüldü.


Twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

Bir ‘devrimcinin’ bir cevlâni olarak portresi

HTŞ lideri Cevlâni’nin ailesinin Cevlân Yaylalarının İsrail tarafından işgali akabindeki zorunlu göçünde Filistin mücadelesine destek ile başlayan yolculuklarında altmış yıla yakın bir zaman sonunda geldikleri noktanın, Filistinli gruplara silah bıraktırıp kamplarını kapattırmak olması hayli manidar

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

"
"