01 Haziran 2020

Dicle kıyısındaki yeni komşumuz: Rusya

Suriye savaşının başında Akdeniz kıyısındaki Tartus Limanı’nda bir askeri üssü olan Rus askeri, buradan 700 km içerde, Suriye-Türkiye-Irak sınırının kesişme noktasına kadar ulaşmış durumda

Suriye savaşında dikkatlerin ülkenin kuzeybatısına çevrildiği ve siyasi gözlemcilerin ateşkese rağmen yaşanan gerginliklerden ötürü özellikle M4 Karayolu’na odaklandığı şu dönemde, kuzeydoğuda da en az o kadar ilginç, yeni gelişmeler yaşandığı görülüyor. Bu gelişmelerin belki de en önemlisi, Türkiye sınır hattı boyunca devriye gezen Rusya ordusuna bağlı askerlerin 10 yıla yaklaşan savaşın seyri içinde ilk kez olarak Türkiye-Suriye-Irak sınırının kesişme noktasına ve Dicle Nehri’ne ulaşmaları oldu.

Russian Times’ın Arapça yayınında konuya ilişkin olarak yer verilen görüntülü haberde, Haseke muhafazasındaki devriye görevlerine Suriye ordu birliklerinin denetimi altındaki Kamışlı Uluslararası Havalimanı’ndan hava desteği eşliğinde başlayan Rus askeri konvoyunun zırhlı araçlarla Suriye’nin doğu sınırına doğru ilerledikleri ve Malikiye (Derik) ilçesinin doğusundaki Dicle köylerine kadar devriye gerçekleştirdikleri belirtildi.

El Masdar’ın konuya ilişkin haberinde ise, Kasru’l Dib köyünden de geçen Rus askerlerin daha sonra Suriye-Türkiye sınırının en doğu noktasına yakın bir konumda olan ve Cizre'nin güneyinde bulunan Ayn Divar (Çavuşköy) geçiş noktasına kadar ulaştıkları belirtildi. Rus askerlerin devriye görevleri sırasında Malikiye’nin 17 km doğusundaki Züheyriye köyüne kadar ilerledikleri de kaydedildi.

Dicle kıyısındaki Züheyriye köyü, Şırnak’ın Silopi ilçesine bağlı Bostancı (Rihani) isimli Türk köyünün hemen karşısında yer alıyor. Züheyriye aynı zamanda Suriye- Türkiye-Irak sınırlarının kesişme noktası olan Hezil Çayı’nın Dicle Nehri ile buluştuğu mevkiye de sadece 10 km mesafede.

Ayn Divar (Çavuşköy) geçiş noktası Türkiye tarafında kapalı. Sınır kapısı son olarak Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) denetiminde bulunuyordu.

Bu arada, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (OHR), Rus askerlerinin 29 Mayıs günü geldikleri Kasru’l Dib köyünde yeni bir askeri üs kuracaklarını da ileri sürdü.

Kuzeydoğu’de gerilim yükseliyor

Son gelişmeler, ABD ile Rusya askerlerinin Suriye’nin kuzeydoğusunda bundan böyle daha fazla karşı karşıya gelebileceklerini ve bazı gerilimlerin yaşanabileceğini gösteriyor. Zira, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Malikiye yakınlarında son dönemde bölgeye epeyce yığınak yapan ABD ordusuna mensup askerler de sık sık devriye geziyor. SDG denetimi altındaki bölgelerde varlık gösteren ABD askerleri, Haseke muhafazasındaki Rümeylan yakınlarında bulunan petrol sahalarının yer aldığı beldelere ulaşmak isteyen Rus askerlerinin yolunu zaman zaman keserek geçiş vermiyor ve konvoyların geri dönmesine sebep oluyor.  

Türkiye-Irak-Suriye sınırı üçgenindeki Malikiye ilçesi dahilinde kalan topraklarda SDG/YPG tarafından işletilen çok sayıda aktif petrol kuyusu bulunuyor. Geçtiğimiz yılın ekim ayı sonlarında yaptığı bir açıklamayla, Suriye’deki petrol sahalarında askeri varlığını güçlendireceğini duyuran ABD, o tarihten bu yana gerek Haseke gerekse de Deyrizor muhafazasındaki askeri tahkimatlarını artırıyor. Amerikalılar özellikle Ocak ayından bu yana da ülkenin batısında büyük ölçüde hakimiyet tesis etmiş olan Rusya’nın Forat’ın doğusuna ve bu bölgelere nüfuz etmesini engellemeye çalışıyor. Bu da bazı gerilimleri beraberinde getiriyor. Rus ordusu 15 Ocak'ta ABD'nin hava üssünün de yer aldığı Rümeylan petrol sahası yakınlarında bir askeri gözlem noktası oluşturmak üzere bölgeye bir konvoy göndermişti. Tel Temir’deki üslerinden hareket eden yaklaşık 60 araçlık Rus askeri konvoyunun yolu Amerikalılarca Kamışlı ilçe merkezinde kesilmişti. Bölgeye ulaşması engellenen konvoy bunun üzerine yolunu değiştirerek, Malikiye ilçesinin Rümeylan beldesi yerine, Suriye Ordu birliklerinin denetimindeki Kamışlı Havaalanı'na yönelmişti.  

M4’ün Doğu kesiminde durum

ABD’nin Suriye’de denetim altında tuttuğu bölgelerden çekilmek yerine petrol kuyuları üzerinden hakimiyetini pekiştirmesinden rahatsız olan Moskova, Suriye’nin kuzeyinde batıdan doğuya kesintisiz biçimde uzanan bir güvenlik koridoru oluşturmayı çok önemli görüyor, Bu hedefin sahadaki anlamı, ülkenin doğusunu batısına bağlayan stratejik M4 Karayolu’na hâkim olmak. 682 km’lik bu uluslararası karayolu Suriye’nin Akdeniz kıyısındaki Lazkiye kentinden başlayarak Irak’ın Musul vilayetine kadar uzanıyor.

Türkiye ile Rusya arasında Fırat'ın doğusuna ilişkin olarak 22 Ekim 2019’da Soçi'de bir mutabakat muhtırası imzalanmıştı. Mutabakatın kolaylaştırdığı şartlar altında, Fırat’ın doğusunda, Tel Abyad ile Resulayn arasındaki "Barış Pınarı" bölgesi dışında kalan sınır bölgesine Rus askeri polisi ile Suriye sınır muhafızlarının girmesi mümkün olmuş, yine aynı mutabakatla YPG unsurlarının silahlarıyla birlikte Türk sınırından itibaren 30 kilometre dışarı çıkarılması sağlanmıştı.

Yakaladığı bu imkana rağmen, ABD güçlerinin engellemelerinden ötürü M4 karayolunun Kamışlı’nın doğusunda kalan kısmında devriye gezip denetim sağlayamayan Rusya, mecburen onun kuzeyindeki daha tali yolları (6 ve 716 nolu karayollarını) kullanmak durumunda kalıyor.

Bu arada, uluslararası M4 Karayolu’nun Fırat’ın doğusunda kalan kesiminin bir bölümü geçtiğimiz haftalarda önemli bir gelişmeye sahne oldu. Yolun Tel Temir ile Ayn İsa kasabaları arasında kalan 80 kilometrelik kesimi 8 aylık bir kesintinin ardından yeniden taşıt trafiğine açıldı. Yolun güvenli biçimde açılabilmesi için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye hükümeti arasında Rusya garantörlüğünde bir anlaşmaya varılmasının yanı sıra Moskova ile Ankara arasında da uzun süren görüşmeler gerçekleştirilmesi gerekmişti.

ANHA’da yer alan habere göre, yolun açılması kararının alınmasının ardından, 25 Mayıs Pazartesi sabah saatlerinde ilk araçlar karayoluna çıktı. Anlaşma gereği, araçlar konvoy halinde günde 4 sefer yoldan geçebilecek. Araç konvoylarına Rus askeri polisi eşlik edecek. Rus askeri polisinin Cuma günleri dışında kalan günlerde olası provokasyonlara karşı yol üzerinde devriye görevi de yapacağı bildirildi. 

"Mehmetçiği Türkistanlı cihatçılar vurdu"

M4’ün batı kesimi ise Moskova’nın Ankara ile vardığı uzlaşı ve yürüttükleri çabalara rağmen yeterli emniyete kavuşmuş ve açılabilmiş değil henüz. Gerçi, TSK unsurları ile Rus askeri polisi arasında M4 üzerinde planlanan ortak devriyeleri engelleyerek gerilim yaratan cihatçı gruplar yol üzerindeki oturma eylemleri ile gösterilerine son verdiler. Ancak bölgede gerilim yine de düşmüş değil. Zira bazı radikal gruplar Ankara’nın aksi yöndeki telkinlerine rağmen, bölgede Rus askeri görmek istemiyorlar. Geçtiğimiz Çarşamba günü TSK konvoyunun M4’ten geçişi sırasında, yola önceden döşenen el yapımı patlayıcının infilak ettirilmesi sonucunda 1 asker hayatını kaybetmişti. 27 Mayıs günü, saat 10.40 sularında Cisru’ş Şuğur şehrinin batısındaki İnkzik yerleşimi yakınlarında meydana gelen patlamada bazı askerlerin de şarapnel yarası alarak yaralandığı ileri sürülmüştü. Rusya’nın Suriye’deki Tarafları Uzlaştırma Merkezi Başkanı Oleg Juravlyov, olaydan bölgedeki Orta Asya kökenli cihatçıların örgütü olan Türkistan İslam Partisi militanlarının sorumlu olduğunu açıkladı. Ankara ise olayla ilgili ayrıntılı açıklama yapmış değil henüz.

Ancak görünen o ki, gelinen noktada, yerel halk Suriye’nin kuzeybatısındaki yollar üzerinde Ankara’nın askeri denetim kurmasına yeşil ışık yakıp Rus askerlerin bölgeden gitmesi gerektiğini söylerken, kuzeydoğuda ise durum tersi. Orada da yerel halkın bir bölümü Rus askerlere yeşil ışık yakarken Türk askerinin bölgeden gitmesi gerektiği düşüncesinde. Her iki tarafta da söz konusu taleplerle protesto gösterileri yapılıyor.

İki tarafta da askeri yığınak sürüyor

Bu arada, Türkiye ile Rusya'nın, 6 Mart tarihinde İdlib'de uygulanmak üzere anlaşmaya vardığı ateşkes süreci üçüncü ayına girmiş olmasına rağmen, Türk Silahlı kuvvetleri bölgedeki askeri güçlerini takviye etmeyi sürdürüyor. Son olarak geçtiğimiz cumartesi günü yine 40 araçlık bir askeri konvoyun Kefer Lusin sınır kapısından geçerek İdlib’e ulaştığı bildirildi. Konvoyla taşınan silah ve askeri teçhizat arasında, bölgedeki birliklere uzun mesafeli atış desteği sağlaması muhtemel, 175 mm’lik namlu çapına sahip, 32 km menzilli, ABD yapımı, kundağı motorlu M107 obüsleri de olduğu kaydedildi.

Son ateşkesin başladığı tarihten bu yana "çatışmasızlık bölgesine" intikal eden Türk askeri araç sayısının 3 bin 7 yüz 80’e çıktığı tahmin ediliyor. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) aktivistlerinin verdiği bilgiye göre, Ankara’nın 2 Şubat tarihinden bu yana Suriye topraklarına taşıdığı askeri araç sayısı 7 bin 90 oldu. Aynı süre zarfında İdlib ve Halep muhafazalarında konuşlanan Türk askeri sayısının ise 10 bin 40’a ulaştığı ileri sürüldü.

Bu arada, muhalefet yanlısı Halep Medya Merkezi,  sosyal medya kanallarından yaptığı bir açıklamada, TSK’nın İdlib’in en yüksek noktalarından el Nabi Eyüp Tepesi’ne hava savunma sistemi kurduğunu ileri sürdü. Hava savunma sistemlerinin Ankara’nın uzun zamandır uyardığı Suriye uçaklarının bölgedeki hava saldırılarına karşı etkin koruma sağlamak üzere konuşlandırılmış olması muhtemel.

Öte yandan, Suriye Hava Kuvvetleri’nin Rusya Federasyonu’ndan kısa menzil hava muharebe ve savunma uçağı Mig-29’lardan aldığı da kaydedildi. Fars haber ajansının bildirdiğine göre, Şam ve Moskova arasında imzalanan askeri ve teknik işbirliği anlaşması çerçevesinde alınan Rus yapımı Mig-29 tipi savaş uçakları, Suriye'nin Lazkiye şehrindeki Humeymim üssünde düzenlenen bir törenle Suriye ordusuna teslim edildi.

Bu arada, Rus askeri lojistik şirketi Oboronlogistika'ya ait Sparta II gemisinin Boğazlardan geçerek Akdeniz’e indiği bildirildi. Silah ve mühimmat yükünü Suriye’nin Tartus limanında boşaltması beklenen gemide çok sayıda silah ve mühimmatın yanı sıra, Suriye Ordusuna verilmek üzere GAZ 66 model askeri kamyonlar taşındığı da görüldü.

Yazarın Diğer Yazıları

Bir ‘devrimcinin’ bir cevlâni olarak portresi

HTŞ lideri Cevlâni’nin ailesinin Cevlân Yaylalarının İsrail tarafından işgali akabindeki zorunlu göçünde Filistin mücadelesine destek ile başlayan yolculuklarında altmış yıla yakın bir zaman sonunda geldikleri noktanın, Filistinli gruplara silah bıraktırıp kamplarını kapattırmak olması hayli manidar

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

"
"