28 Eylül 2015

Bir 'küçük felaket' olarak 'seçmen mübadelesi'

Kürt seçmen Kürt siyasi hareketinin temsilcisine daha fazla itibar ederken, Türk seçmenin de HDP’den önemli ölçüde çıktığına tanık oluyoruz

1 Kasım 2015 seçimlerine yönelik seçmenin nabzını tutan anketlerin ortak paydası, 7 Haziran’da Meclise yansıyan tablonun çok da değişmeyeceği ve seçmenin AKP’ye tek başına iktidar şansını bu kez de tanımayacağı şeklinde. Ancak rakamların şu an için gör dediği gerçekler bununla sınırlı değil. Hatta diyebilirim ki, anketlerin içinde gizlenmiş duran kimi olgular var ki, meclis aritmetiğinin 1 Kasım’da nasıl şekilleneceğinden belki de ve maalesef çok daha önemli!

BİR: HDP (sadece) Kürtlerin partisi oluyor: Aslında yaşanan içten içe bir “seçmen mübadelesi.” Kürt seçmen Türk kimliğini merkeze alan partilerden çıkıp Kürt siyasi hareketinin temsilcisine daha fazla itibar ederken, Türk seçmenin de HDP’den önemli ölçüde çıktığına tanık oluyoruz. En azından rakamlar böyle söylüyor: 7 Haziran 2015 seçimlerindeki 13 puanlık HDP seçmeninin 11 puanı anketlerde Kürt kökenli olduğunu söylerken, 2.1 puanı Türk olduğunu söylüyordu. Metropoll araştırma şirketinin verilerine göre, HDP seçmenleri arasındaki Kürtlerin puanı bugün 11’den 12’ye çıkmış durumda. Türklerin puanı ise 1’e inmiş halde. HDP’deki Türklerin çoğunluğu (0,7 puan) CHP’ye yönelirken, bir kısmı da (0.3 puan) AKP’ye geri dönmüş görünüyor. HDP belki bu şekilde 1 puan kaybetmiş görünüyor ama AKP’den yeni (Kürt) oyları kazanarak bunu dengeliyor.

Metropoll Araştırma Şirketi Başkanı Özer Sencar buzdağının görünmeyen kısmını şöyle ifade ediyor: “AKP’nin 2011’de aldığı yüzde 50’ye yakın oyun 40 puanı Türklerden 10 puanı da Kürtlerden geliyordu. Bugün AKP’nin 40 puanı duruyor. Ama Kürtleri kaybediyor AKP.

Özetle söylersek, HDP’nin belki bugün baraj riski yok ama ülkede son 3-3,5 ayda yürürlüğe konulan savaş senaryosu sayesinde bugün “HDP (sadece) Kürtlerin partisi oluyor” denilebilecek bir noktaya geldik. Bu çok acıdır. “Vatanın bölünmesine” şiddetle karşı çıkan ve bu savaş halini destekleyenler, bilmiyorum geldiğimiz şu noktayı “başarı” olarak mı telakki ediyor! “Şehitler ölmez” anladık ta.... “Vatan” böyle mi bölünmez? Yoksa o ağızlardan pek düşmeyen “teferruat” mıdır bu?

İKİ: CHP oylarını MHP’den alıyor: Anketlerde yeni dönemin gözdesi olan siyasi parti CHP gibi aktarılıyor. Bunu destekleyecek veriler yok değil! 7 Haziran’da yüzde 24.95 oy alan CHP, Andy-Ar’ın ve Metropoll’ün yeni anketlerinde (bugün seçim olsa) yüzde 27.3 oranında oy alacakmış gibi görünüyor. Yani CHP 3-3,5 ayda oylarını 2,5 puana yakın artırmış görülüyor. 1 Kasım’a yaklaştıkça bunun biraz daha yükselebileceği de ifade ediliyor. Peki bu artışın kaynağı ne?

Metropoll’ün Eylül ayı başındaki anketlerine göre, (bugün seçim olsa) 71 milletvekili çıkaracağı öngörülen MHP’nin bir önceki seçime kıyasla yitirmiş göründüğü 9 milletvekilinin 2’si AKP’ye giderken, 7’si CHP’ye gidiyor. Uzmanlar CHP’deki yükselişi daha ziyade partinin ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun koalisyon görüşmeleri sırasındaki yapıcı ve uzlaşmacı tavrına bağlıyor. Ancak bu oy kaymasında tek belirleyici CHP değil. CHP’ye (MHP’den) oy kayışında belki de asıl etkili olan Devlet Bahçeli’nin koalisyon görüşmelerindeki olumsuz ve uzlaşmaz tavrı. O halde bunu CHP’nin başarısından ziyade belki de Bahçeli’nin başarısızlığı olarak okumak daha doğru olabilir!

Kamuoyu araştırma şirketlerinin bulgularına göre, CHP 7 Haziran’da HDP’ye kaptırdığı seçmenin yarısını geri almış görünüyor. Demek ki CHP’ye HDP’den de bir miktar oy gelmiş! Ancak Kürtler’den oy almaktan çok uzak daha CHP. İktidar olma yolunda HDP’nin Kürtleri için de (bir zamanlar AKP’nin olduğu gibi) bir alternatif olarak belirmek durumunda olan CHP için “yıldızlaşıyor” demek çok yanıltıcı. CHP bu alanda daha hâlâ yolun başında.

ÜÇ: CHP AKP’den oy alamıyor: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyu desteği (görev onayı) 2011’de –henüz başbakan iken- yüzde 71.1 idi. 13 ay önce yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen akabinde bu rakam yüzde 47 olmuştu. Metropoll’ün araştırma sonuçlarına bakarsak, bugün bu rakamın yüzde 38’e inmiş durumda olduğunu görürüz. Öte yandan AKP’nin 2011 seçimlerindeki oyu yüzde 49.8 iken bu rakam 7 Haziran 2015’te neredeyse yüzde 20 azalarak 40.8’e inmişti. Yani AKP dramatik bir düşüş içinde. Ancak görünen o ki, CHP bu düşüşten nemalanamıyor. CHP sadece MHP’den oy kopartabiliyor. Oysa CHP’nin iktidar olmak istiyorsa AKP’den ciddi miktarda seçmen kopartmaya ihtiyacı var. Yani bu alanda CHP yolun çok başında.

DÖRT: AKP büyümek için Kürtlere muhtaç: 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerinde CHP yüzde 26, MHP ise yüzde 13 oranında oy almıştı. 7 Haziran 2015’te ise bu rakamlar sırasıyla 25 ve 16  oldu. Bugün yapılan kamuoyu araştırmalarındaki yüzdelere bakıyoruz. CHP için 27, MHP için 14-15 gösteriyor. Demek ki CHP ve MHP’nin oyları 2011’den bu yana yukarıya doğru çok az oynamış. Yani, bu partilerin oylarında radikal denilebilecek bir değişim olmamış. Asıl değişim 2011’de yüzde 49,8 oy alan AKP’de ve seçime bağımsız adaylarla girerek yüzde 6,6 alan BDP’de olmuş. 7 Haziran 2015’te AKP bir önceki seçime göre 9 puan yitirmiş ve 40.8 oy almış. HDP ise 6,5 puan kazanmış ve 13.1 oy almış. AKP’nin bugünkü oyu ise anketlere 41.4 olarak yansıyor. Yani AKP 2011 seçimlerine göre 8.4 puan kaybetmiş görünüyor. HDP ise 6,5 puan kazanmış görünüyor. Özetle, geçen 4 yıllık süre için belki de şunu söyleyebiliriz: AKP, kaybettiği oylarının neredeyse tamamını HDP’ye kaptırdı. HDP de kazandığı oyların tamamına yakınını AKP’den aldı.

O halde, AKP oylarını artırabilmek için Kürt oylarına ihtiyaç duyuyor. Peki bugün kamuoyu yoklamalarında oyları yüzde 41.4-41.7 arasında görülen AKP, direksiyonu çatışmasızlık sürecinden savaşa çevirmekte neden bu kadar ısrarlı davrandı? Hadi diyelim çözüm masasını devirirken gözünü milliyetçi oylara dikti ve oradan gelecek oylarla yeniden “tavan” yapacağını düşündü. Bu yüzden ısrarcı oldu. Peki bu politikayla kendi lehine bir sonuç alamadığını gördüğünde neden bu duruma bir dur demez? 2011’de aldığı yüzde 50’ye yakın oyun 10 puanını Kürtlere kaybetmiş bir parti Türk oylarında sınıra dayandığını anladığında neden Kürt seçmeni yeniden kazanma seçeneğini elinin tersiyle iter? Neden yeniden büyümeyi reddeder?

Partinden 4-4,5 puanlık Kürt seçmenin toplu şekilde göçüp gitmesine sebep olacak bir “seçmen mübadelesi” yaşanmasına izin vereceksin! Partinin büyümesine değil, yerinde saymasına yeşil ışık yakacaksın! 3,5 ayda HDP’yi neredeyse tamamen Kürtlerin partisi konumuna getireceksin! Bu arada Recep Tayyip Erdoğan’ın itibarı yüzde 38’e, görev onayı yüzde 41’e inecek. Ama kılın kıpırdamayacak!

Neden?

Türkiye sosyolojisini en çok dikkate almış parti gerçekle bağını mı yitirdi?

Savaşın mekanizması bir kere çalışmaya görsün, tüm aktörleri gözüne araba farı tutulmuş tavşan gibi esir alıp içinden kendisine yakıt devşireceği birer nesnesi haline mi getiriyor?

Savaş senaryosunda daha asıl kozlar oynanmadı, yakın zamanda “kilitlenmeyi” aşacak (!), sonucu değiştirecek daha kanlı başka şeyler mi göreceğiz?

Yoksa işin içinde parti hesaplarını da aşan, devletin bilmem hangi derin katında belirlenmiş ve başka hesapların dahil olduğu başka bir boyut/siyaset mi var?

Yoksa, yoksa ilk safhası “seçmen mübadelesi” olarak yaşanan ve HDP elimine edilene dek Kürt nüfusun hak, özgürlük ve menfaatlerinin Türk siyasi partilerince mecliste temsiline son vermeyi amaçlayan bir “Küçük Felaket” mi amaçlanan?

Hangisi?

 

Twitter: @akdoganozkan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"