27 Haziran 2022

Avrupa’nın ‘lahana turşusu’: Petrol

Rusya’dan ham petrol tedariğine yasaklar getirmesine rağmen Avrupa Birliği’nin Moskova’dan ham petrol alımı son haftalarda zirve yapmış görünüyor

Avrupa Birliği (AB), “Ukrayna İşgali” dolayısıyla Moskova’yı cezalandırmak için aldığı yaptırım kararına rağmen Rusya’dan ithal ettiği petrol miktarını artırıyor.

Bloomberg’ün konuya ilişkin haberindeki rakamlara bakarsak, Avrupa kıtasındaki petrol rafinerilerinin Rusya’dan aldıkları ham petrol miktarı geçen hafta günlük 1,84 milyon varile ulaştı. Tanker takibinden elde edilen veriler, ithal edilen petrol miktarının üst üste üçüncü haftadır artış gösterdiğine ve son iki ayın en yüksek seviyesine ulaştığına işaret ediyor. Bir anlamda, “Rusya perhizi” yapma kararı alan Avrupa, bu ülkeden yaptığı petrol sevkiyatını artırmakla “lahana turşusu götürüyor” izlenimi veriyor.

Artışların Rus petrol şirketi Lukoil’in uluslararası ticaret ve pazarlama kolu olan Litasco’nun daha ziyade İtalya, Romanya ve Bulgaristan gibi AB ülkelerindeki rafinerilere yaptığı sevkiyatlardan kaynaklandığı belirtiliyor. (Bu arada, Litasco’nun Türkiye’deki rafinerilere sevk ettiği ham petrolde de artış görüldüğü kaydediliyor).

Bloomberg, Rusya’nın dünya geneline deniz taşımacılığı yoluyla yaptığı ham petrol sevkiyatının Baltık bölgesi dışında her yerden artmakta olduğunu gösteren veriler de yayımladı. Grafikler eşliğinde yayınlanan bu verilerden, Rusya’nın bu yolla gerçekleştirdiği ham petrol ihracatının 11-17 Haziran haftasında, bir önceki haftaya kıyasla yüzde 6’lık bir artış kaydederek günde 3 milyon 754 bin varile ulaştığı görülüyor. En büyük artışlar (yüzde 29 ile) Pasifik’ten, (yüzde 22 ile) Karadeniz’den ve (yüzde 19 ile) Arktik bölgelerinden yapılıyor. Baltık bölgesinden yapılan sevkiyatta ise yüzde 11’lik bir düşüş olduğu izleniyor.

Hatırlanacağı gibi AB, 3 Haziran tarihinde benimsediği altıncı yatırım paketiyle Rus petrolüne yönelik kısmi yasaklama kararı almıştı. Kararla Birlik üyesi ülkelerin Moskova’dan yaptıkları tüm petrol ithalatının ilk etapta yüzde 75 oranında, 5 Aralık tarihine kadar ise yüzde 90 oranında engelleneceğini duyurmuştu. Yasak, deniz yoluyla yapılan ham petrol sevkiyatını büyük ölçüde sıfırlamayı hedeflerken boru hatları üzerinden taşınan ham petrol için bazı muafiyetler de bırakmaktaydı. Daha ayrıntılı söyleyecek olursak, karar ham petrol ihtiyacını özellikle Rusya’nın Druzhba boru hattı üzerinden karşılayan Macaristan, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti’ne bir tür muafiyet tanımış, ancak bu ülkelerin Rusya’dan aldıkları petrolü AB üyesi diğer ülkelere satamayacaklarına yönelik şerh düşmüştü.

AB, Bulgaristan’a da Rusya’dan yaptığı ithalatı 2024 sonuna kadar sürdürebilme izni tanımış, bunun yanı sıra Hırvatistan’ın da 2023 sonuna kadar (bir rafineri hammaddesi olan) Rus vakumlu gaz yağı ithal etmesine izin vermişti. Rusya geçen yıl günde yaklaşık 3,1 milyon varil ham petrol, doğal gaz sıvısı (NGL) ve rafineri hammaddesi ihraç ederken günde yaklaşık 1,3 milyon varil de motorin ile diğer petrol ürünleri ihracatı gerçekleştirmişti.

Bu arada, “The Economist” dergisi haziran ayı başında yaptığı haberde, getirilen yaptırım kararlarına rağmen, Avrupa Birliği’nin Rus ham petrolü ithalatında Ocak - Nisan 2022 döneminde yüzde 14’lük bir artış yaşandığını ve ithalatın günlük 750 bin varilden 857 bin varile çıktığını yazmıştı. 

Almanya’da resesyon riski

Öte yandan, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte yükselen küresel enerji fiyatları ve Moskova’ya karşı uygulanan yaptırımlar, kıta Avrupa’sının en büyük ekonomisi olan Almanya’yı özellikle kötü vuruyor.

AA’nın haberine göre, savaşın etkilerini özellikle bu yılın ikinci çeyreğinde daha güçlü bir şekilde hisseden Alman ekonomisinin durumu üçüncü çeyrekte düzeltememesi halinde iki çeyrek art arda küçülmekle teknik bir resesyona girebileceği ileri sürülüyor. Resesyon riskini artıran bir diğer faktör de Avrupa’da faiz oranlarında yaşanan yükseliş.

Alman Sanayi Federasyonu (BDI), 21 Haziran’da Almanya ekonomisine yönelik 2022 yılı büyüme tahminini Rusya-Ukrayna savaşı başlamadan önce duyurulan yüzde 3,5'ten yüzde 1,5'e düşürdü.

Almanya’nın karşı karşıya kaldığı olumsuz tablonun en önemli cephelerinden biri de yaşanan doğal gaz krizi. Doğal gazın megavat saati Avrupa'da 8 Haziran'da 79 eurodan işlem görürken, 23 Haziran itibarıyla 127 euroya yükseldi. Artış yüzde 60 gibi görünüyor ama bir yıl önceki seviyesine bakarsak, doğal gazın fiyatı yüzde 300’ün üzerinde artmış görünüyor. Bu durum Alman ekonomisi için de alarm zillerinin çalması anlamına geliyor.

Nitekim, yine bir Bloomberg haberinden öğreniyoruz ki, Almanya’nın Ekonomi Bakanı Robert Habeck, yaklaşan gaz kıtlığının ülke endüstrisini ciddi olarak etkileyebileceği ve tüketicileri “şok” edebileceği uyarısında bulundu.

Zaten bunun işaretlerini hükümetin aldığı kararlarda da görmek mümkün. Rusya’ya gazda en fazla bağımlı olan Almanya’da hükümet, “gaz krizinin” ortasında ülkenin 3 aşamalı Gaz Acil Durum Planı’nın ikinci aşaması olan “uyarı” seviyesini etkinleştirdi. Rusya’dan Almanya'ya daha fazla gaz gelmemesi durumunda, Alman hükümetinin Gaz Acil Durum Planı'nda en yüksek seviyeyi etkin hale getirmek zorunda kalacağı ve doğal gaz dağıtımında devlet kontrolüne geçilebileceği öngörülüyor.

Öngörüyü aşarak bir gerçeklik haline gelen durum da Almanya’nın kömüre dönecek olması. Bunun da altında Yeşiller gibi bir partinin imzasının olacak olması. ‘80’lerden başlayarak çevreci anlayışın siyasallaşması sürecinin Avrupa’daki liderliğini üslenen bir hareket/parti olan Yeşiller, uzun bir dönem sadece ekolojik referanslarla anılmıştı. Tarihin ilginç bir cilvesi olarak, günümüzde bu parti çevrecilikten “Avrupa’nın en büyük savaş kışkırtıcısı” partisi olmaya terfi (!) etmekle kalmıyor, aynı zamanda Almanya’nın yeşil enerji planını rafa kaldırıp elektrik üretiminde kömüre geri dönüşü sürecinin mimarlarından da biri oluyor. Ve yöneticileri, “parti ilkelerine aykırı olmasına rağmen” ülkenin elektrik üretimi için kömür kullanımını artırmak zorunda kalacaklarını açıklıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

ABD’nin savaşı kimle olacak?

Geçen hafta yeni Başkan Trump’ın ne olmadığını açıklamaya çalışmıştık. Bu hafta “yeni” ABD’nin 20 Ocak 2025’ten itibaren asıl savaşının kiminle olacağını öngörmeye çalışalım.

“Masum” liberallerin gözyaşları ve pragmatik plütokrat

Orta Doğu’nun ateşe verilebileceği, büyük bir bölgesel savaşın kapısının aralanabileceği çok kritik bir dönemeçte iken İran ile zamanında yapılmış anlaşmadan ABD’nin imzasını çekmiş, Avrupa’yı güvenlik mimarisinden uzaklaştırmış bir lider Beyaz Saray’a geliyor. Bu ateşin sönümlenmesi hiç de kolay görünmüyor. Umalım ki dünya 2025’te kürekleri biraz daha barış istikametinde çeksin!

Muhammed’in 117 cenazesi, ABD’nin B52’leri var

Gazze’de 118 kişilik bir sülalenin ayakta kalan tek üyesi Muhabbed Nebil, İsrail bombardımanlarında hayatını kaybeden 117 akrabasını aynı gün enkaz altından çıkarıp toprağa vermenin acısını yaşarken ABD’nin B52 stratejik bombardıman uçakları da İsrail’e destek için bölgeye geldi

"
"