14 Kasım 2019

Ankara’dan cihatçılara seküler maneviyat ayarı

Suriye Milli Ordusu, geçtiğimiz günlerde silahlı çatışmalarda uluslararası kriterleri tanımlayan Cenevre ile Lahey sözleşmelerini dikkate alan bir "İç Hizmetler Yönetmeliği" yayımladı

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), “Suriye Milli Ordusu” (Ceyş’ül Vatanî es’Surî - SMO) adı altında toplanan, Şam Yönetimi’ne muhalif silahlı milis güçlerle birlikte 9 Ekim’de başlattığı Barış Pınarı Harekâtı, başından beri özellikle Batı’da yoğun bir biçimde insan hakları ihlalleri ile anılır oldu. Savaş esirlerine uygulanan kötü muamelenin, ev/dükkân yağmalama olaylarının ve yerinden etme vakalarının İnsan Hakları kuruluşlarının gözlem ve raporlarının dışında sosyal medyaya da yansıması uluslararası planda eleştiri oklarının doğal olarak Ankara’ya çevrilmesine yol açtı. Milli Ordu mensuplarının çatışmalar sırasında ve kontrol altına aldıkları bölgelerde gerçekleştirdikleri insan hakları ihlallerinin yol açtığı tepkiler nedeniyle zor durumda kalan Ankara, buna “önlem” almak gerektiğini düşünmüş olmalı ki, örgüt, geçtiğimiz günlerde silahlı çatışmalarda uluslararası kriterleri tanımlayan Cenevre ile Lahey sözleşmelerini dikkate alan ve seküler atıfları güçlü bir "İç Hizmetler Yönetmeliği" yayımladı.

Kâtil Değil, Mukâtil! (Katil değil Savaşçı!) sloganı altında 3 Kasım 2019 tarihinde (İdâre-i el Tevcîhat-ı el Mânevîyye, yani Ahlaki Yönergeler Müdürlüğü tarafından) hazırlanan yönetmeliğe dair haber, Arapça ve İngilizce yayın yapan “Suriye Nidası” adı verilen muhalif yayın organının 4 Kasım tarihli haber bülteninde de yer buldu.

Seküler tonun hakimiyeti

Suriye Milli Ordusu, Silahlı Kuvvetleri ve Güvenlik Kuvvetleri’nin uymakla yükümlü olduğunun en başta hatırlatıldığı Yönetmelik’te yer yer İslam hukukuna (Şeria) atıf yapılmakla birlikte, belgenin genel çerçevesinde seküler bir tonun hâkim olduğu ve uluslararası sözleşme hükümlerinin esas alındığı görülüyor.

Söz konusu haberde Yönetmelik’in vizyonu şu ifadelerle aktarılıyor:

“(…) tüm Suriye topraklarını otoriter, mezhepçi, tekfirci ve ayrılıkçı örgütler ile terörizmin tüm biçimlerinden kurtararak halkımızı korumak ve aralarında hiçbir ayrım yapmadan toplumsal kesimlerin emniyetini sağlamak, insan hak ve özgürlüklerine saygılı, insanları her tür hak ihlaline karşı koruyan, dürüstlükten, şeffaflıktan, tarafsızlıktan ve gayrı-ayrımcılıktan ayrılmayan, iyi bir disiplin örneği teşkil eden, denetim ve hesap verebilirlik mekanizmalarını güçlendiren (…)”

Yönetmelik, Milli Ordu’nun tüm mensuplarını “askeri ahlak çerçevesi içinde, siviller ve sivil toplum kurumları ile en iyi ilişkiyi kurmak ve verilen vazifeyi en etkin şekilde yerine getirebilmek üzere kişi ve kurumlarla güven ve iş birliğini teşvik edici davranmakla, yetkilerini aşmaktan kaçınmakla, işkence, zulüm ve gayri-insani muameleler ile onur kırıcı davranışlardan kaçınmakla” yükümlü kılıyor.

Suriye Savaşı’nı ve bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden İngiliz gazeteci Aymen Cevad el Tamimi de söz konusu Yönetmelik’in tamamının İngilizce çevirisine kendi blogunda 11 Kasım tarihinde yer verdi. Buna göre, metin 3 bölümden oluşuyor

1) Yönetmeliğin Hedefleri, Milli Ordu’nun Vizyonu ve Değerleri.

2) Milli Ordu’nun Sevk ve İdaresinin Yol Gösterici İlkeleri.

3) Güvenlik Güçleri Mensuplarının Sevk ve İdaresine Kılavuzluk Eden İlkeler. 

Uluslararası sözleşmelere uyum

Yönetmelik’in özellikle ikinci ve üçüncü bölümlerinde değinilen ve silahlı çatışmalarda düşman karşısında hareket ile esirlere karşı ve esirlikte hareket tarzını belirleyen maddelerde 1949 tarihli Üçüncü Cenevre Sözleşmesi maddelerinin esas alındığı dikkati çekiyor. Bu konuyla alakalı olarak Üçüncü Cenevre Sözleşmesi’nin özellikle 13, 14, 15, 17, 19, 20, 26, 34-38 no’lu maddelerine atıf yapılırken, “intikam veya küçük düşürme arzusundan kaçınılması” gerektiğinin de altı çiziliyor.

Yönetmelik’te “herhangi bir rüşvet veya hediye kabul etmekten, herhangi bir yolsuzluk eylemi içinde olmak veya bu tür davranışlar varsa bunları örtbas etmeye kalkışmaktan, mevcut konumlarını veya rollerini kişisel çıkar elde etmek için kullanmaktan kesinlikle kaçınmaları” gerektiği hatırlatılarak, ayrıca “amirlere yasadışı emirler vermeleri veya hukukun ihlali anlamına gelecek davranış içinde olmaktan ne suretle olursa olsun imtina etmeleri ve yürürlükteki kanunlara tüm yurttaşlarla eşit bir şekilde uymaları” gerektiği hatırlatılıyor.

Yine ikinci bölümde, askeri operasyonlar sırasında tarihi ve arkeolojik önemi haiz yerlerin veya ibadethanelerin korunmasıyla ilgili olarak da, 1954 tarihli Lahey Sözleşmesi ile diğer uluslararası sözleşmelerin bağlayıcılığının altı çiziliyor. Yönetmelik’te Milli Ordu mensuplarının “herhangi bir ayrımcılığa düşmeden veya ayrım göstermeksizin farklı dinlerin ibadethanelerini koruma ve muhafaza etmekle yükümlü” olduğu da vurgulanıyor.

Güvenlik kuvvetlerin sorumluluklarına değinilen Üçüncü Bölüm’de ise, “direniş göstermeyen kişilerin göz altına alınmasında güvenlik kuvvetlerinin şiddete başvurmasının yasak olduğu” belirtilirken, “sorgu sırasında da herhangi bir şiddet biçimine ya da onur kırıcı muameleye başvurmanın yasak olduğu” hatırlatılıyor.

Metinde, “yönetmeliğin herhangi bir maddesinin ihlali durumunda ya da ihlaline kalkışılacağının anlaşıldığı durumlarda konunun amirlere veya ilgili otoritelere bildirilmesi gerektiği” dile getirilirken, “herhangi bir ihlal bildirimi halinde, ivedilikle soruşturma açılacağı ve konuyla ilgili olarak gerekli soruşturmanın ilgili yetkililer tarafından yürütüleceği” belirtiliyor.

Video çekmek yasak

Öte yandan, cihatçıların askeri operasyonlar sırasında gerçekleştirdikleri infaz ve orantısız şiddet uygulamalarını videoya alarak sosyal medya üzerinden paylaşılmasının yol açtığı infialler de dikkate alınmış olmalı ki, Yönetmelik’te “askeri vazifeler sırasında askerlerin resim çekmemeleri ve video kaydı yapmamaları gerektiği” de altı önemle çizilen hususlar arasında belirtiliyor.

Cihatçıların Ankara’yı özellikle Anayasa Görüşmeleri için masaya oturulan bir dönemde zor durumda bırakabilecek uygulamalardan kaçınmak istemeleri, mücadelelerinin seyri açısından önemli bir dönüm noktası olarak görülebilir. Şimdi ortada “bağlayıcı” olduğu ifade edilen, kapsamlı bir İç Hizmet Yönetmeliği var. Ankara’nın himayesinde bir araya getirilen Milli Ordu mensupları ile güvenlik güçlerinin bu yönetmelikte belirtilen kurallara ne kadar uyacağını ve sahanın en azından cihatçılara atfedilen insan hakları ihlallerinden temizlenip temizlenmeyeceğini zaman gösterecek.


Twitter: @akdoganozkan

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"