16 Şubat 2015

Adaletin zâyi, beyhudeliğin bâki olduğu memleket

Bu ülkede adaletin partilerini de kurduk, saraylarını da yaptık, ama adaletin kendisi hep zâyi oldu

Bugün insanlar Özgecan için ayakta.

Çünkü tecavüz edilip vahşice öldürülmüş ve yakılarak suya atılmış bir genç kız bu vahşi memlekette sadece bir bireyin kahredici trajedisine işaret etmiyor!

Kendisini toplumun geleneksel kurumlarıyla tahkim etmiş devletin karşısında birey olarak çaresizliğimizi de yüzümüze vuruyor.

Acı acı!

Kimiz ki biz? Biliyoruz ki, ufkumuza, geleceğimize çöreklenmek üzere bir çakal sürüsü gibi kuytuda bekleyen tüm zorba bünye ve yapıların karşısında bir lokmalık canımız var.

Bir gazda gözleri yaşaran, bir suda asfaltı öpen, tekmelerle, cop ve sopalarla kemikleri kırılabilen, kan revan içinde bırakılan insanlarız biz..

Linç edilip ateşe atılan, hastane ve mahkeme kapılarında sürüm sürüm süründürülebilen, sonra da işinden atılabilen bireyleriz.

Böylesi bir tecavüz ve vahşi cinayeti, “Batılı yaşam tarzının” sonucu olduğuna inanabilecek kadar akıl ve insanlıktan nasibini almamışlar var bir yanda da.

Onların karşısında, birey olarak gösterebildiğimiz vicdani reflekslerimizden ve adalet talebimizi haykıracak sokaklarımızdan başka kaybedecek bir şeyimiz de yok!

Beklediğimiz, aradığımız, dillendirdiğimiz hep aynı:

Adalet!

Çok mu zor! Geçtik 20 bin dolar milli geliri, şunu bunu! Sadece adalet istiyoruz.

Bu ülkede adaletin partilerini de kurduk, saraylarını da yaptık, ama adaletin kendisi hep zâyi oldu.

Bu zâyilik karşısında ise bizler hep çaresiz olduk.

Hrant’ta da, Berkin’de de, Ali İsmail’de de, Özgecan’da da...

Hissettiğimiz hep aynı çaresizlik!

Payımıza düşen hep aynı beyhudelik oldu!

Fethiye Çetin demişti galiba bir mahkeme sonrasında ilk kez, “kendimi beyhude hissettim” diye. Evet bu memlekette kendimizi en çok hissettiğimiz şey bu beyhudelik oldu.

Bu memlekette adaletin kendisi hep zâyi, beyhudelik ise hep bâki oldu!

Sözcüklerin fazlası gibi!

Yazarın Diğer Yazıları

Orta Doğu’da Arap sonbaharı

Batı’nın lacileri giydirdiği neo-Ladinist Colani güçlerinin Şam’a girmesi ve Esad’ın ülkeyi terk etmesinin ardından Suriye’de bir dönem bitti. Muzafferlerin sevinç çığlıkları yanıltmasın, kötü günler bitmiş ve şimdi sırada daha kötü günler de olabilir

Savaşın ekseni Türkiye sınırına dayanırken

İlk bakışta Lübnan ateşkesi akabinde, İran-Hizbullah ikmal hattını kesmeye yönelik bir hamle gibi görünen Suriye’deki cihatçı taarruzu en çok Tel Aviv’i sevindirmiş olabilir ama en çok Şam’ı mı, Tahran’ı mı, yoksa Ankara’yı mı üzecek, bunu söylemek için çok erken

‘Bibi’yi tutuklayanı yakarız’

“Kurallar temelli uluslararası düzen”, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu ile Gallant hakkında alacağı tutuklama kararını önce 5 ay geciktirdi, şimdi de “sakın ha, tutuklarsanız yakarım sizi” deme yolunu seçiyor

"
"