ABD ordusu, 1968’de Vietnam’daki Ben Tre Şehri’ni yakıp yıktığında, Amerikalı bir yüzbaşı “köyü kurtarmak için imha etmek zorunda kaldık” demişti.
Bugün bizim de “Cizre’yi ve Diyarbakır Sur’u kurtarmak için imha etmek zorunda kaldık” demeye getiren bir devletimiz var. Tabii Amerikalılarınkinden farklı olarak bu kez kurtuluş (!) “milli” bir karakter taşıyor. Zira “kurtardığı” kendi halkı.
Hâlâ kafasında “burası nasıl bir ülke, burada neler oluyor” gibi soruları olan var mı, bilmiyorum. Ama emin olun, şu geçtiğimiz hafta ve aylardaki gazete ve haber sitelerine şöyle bir göz attığınızda bu sorulara dehşetli (!) yanıtlar getiren yüzlerce, binlerce haber manşetine rastlıyorsunuz. Üstelik ayrıntılı bir şekilde okumadan da yanıtları sezeceksiniz!
Ben bu binlerce haber ve gelişmeden (!) sadece on tanesinin manşetini hem de hiç bir yorum katmadan bu yazıya aldım.
Bunları bir kere okuyun lütfen. Sonra soluklanıp bir daha okuyun. Orada memleketin hâl-i pürmelâli bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor olacak. “Burası nasıl bir ülke, burada neler oluyor,” sadece 40 saniyede idrak edeceksiniz.
Ama devletimizin ve birilerinin 2015 yılında bizlere vermek istediği mesajı hâlâ tam olarak alamıyorsanız, lütfen bir kez daha okuyun!
1. Sur’da evleri tankla vurulan aileden haber alınamıyor (28 Şubat 2016)
2. Nusaybin'de hastalar hastaneye beyaz bayrakla gittiler (6 Ekim 2016)
3. Cenazenin yarısı Antep’te yarısı Mardin’de (27 Şubat 2016)
4. Bademkıran'ın uzuvları ailesine teslim edildi (27 Şubat 2016)
5. “Al bu senin oğlun diye bana bir avuç kül verdiler” (9 Mart 2016)
6. Eskişehirspor tribünlerinde bir pankart: ‘Aşk Bodrum'da yaşanıyor güzelim’ (15 Şubat 2016)
7. Şevket Eygi: Hüseyin Üzmez, küçük bir kızla ilişkisi yüzünden maalesef linç edilmiştir, bu insafsızlıktır.” (29 Şubat 2016)
8. Cizre'de okullar karakol olarak kullanılacak (2 Mart 2016)
9. “Emret, akşam namazını Rusya'da kılalım” (2 Mart 2016)
10. Yüksekova’da öğretmenler pazartesiden itibaren idari izinli (12 Mart 2016)
Twitter: @akdoganozkan
Not: Aslında geçtiğimiz ay ve haftalarda gazete ve haber sitelerinde rastladığım binlerce haber manşeti arasında belki de en çarpıcısı “Çember daralıyor” şeklindeki 1 Mart tarihli Habertürk manşetiydi. Çarpıcı (!) idi ama malum özgün değildi. Zira geçtiğimiz 30 yıl zarfında PKK için “çember daralıyor” şeklinde onlarcasını bugün bile çok net hatırladığım yüzlerce manşet atılmıştı. Bugün yine aynı noktaya gelmiştik işte. Haberdeki o çember bizim zaviyemizin darlığından da öte sakatlığının da göstergesiydi sanki. (Ki Murat Paker, dünkü “Anti-sosyal bir psikoz” başlıklı T24 yazısında bunu çok güzel ayrıntılandırıyordu.)