14 Nisan 2019

Ülke, devlet ve yurttaşlık üzerine 40 düşünce

İktidarlara karşı artık en güçlü direniş saydamlıktır

1, Kara parçalarının derinlerinde ya bir şey var, onu bozuyor, çıkarıp atmak lazım ya da derininde bir şey yok, onu bulup yerine koymak lazım. Ki bir ülke olsun.

2, Bir kara parçasını işgal etmen orayı bir ülke yapmaz. Tam tersine işgal kalktığında, işgali kaldırdığında orası ülke, orası ülken olur.

3, Kendi kendinin işgalcisi ülkeler.

4, Coğrafya biçim, ülke içeriktir. İçeriğin ne ve nasıl olduğudur toprağı ülke yapan.

5, Ülke bir hissiyattır. Ülken olduğu sana hissettirilir ya da hissettirilmez. Ülke hissi sana dışsaldır. Verilir ya da verilmez. Toprağa, coğrafyaya dair diğer hissettiklerin alışkanlıkların, cesaretsizliklerin, tembelliğindir. Kader sandığın.

6, Umut ve düşlerin ülkesi değil. Düşkırıklıklarının ve gerçeklerin ülkesi. Ama acı gerçeklerin.

7, Ya da dogmaların ve gündüz düşlerinin ülkesi.

8, Bir ülke imparatorluk nostaljisini ve büyüklük kompleksini tiyatro sahnesine taşıyarak bu sanata dünya çapında katkı yapar. Bir ülke imparatorluk saplantısı ve büyüklük kompleksini devlet katına taşıyarak bütün ülkeyi bir fars sahnesine dönüştürür.

9, Kendisi kurum olan ülkelerin yurttaşları olur. Kurumlaşmayan ülkelerde ise yurttaşlık kurumsallık sanılır. Oysa yurttaş insandır, çıplak insan.

10, ‘Bürger’, ‘citizen’ ya da ‘citoyen’ ile ‘vatandaş’ arasındaki fark sadece bir tarih ya da çağrışım farkı değil, elbette ideolojik bir farktır da. Sonuncusu merkeziyetçiliği anıştırırken, diğerleri ademi merkeziyetçiliği durmaksızın davet eder.

11, Bazen bir ülkenin yurttaşı olmak bir suça meşruiyet kazandırır, suça ortak eder. Eğer kendi gözünde aklanmak istiyorsan ya yurttaşlığını değiştireceksin ya ülkeni. İkincisi iki anlamda da olur.

12, Bir ülkenin yurttaşı mısın yoksa devletin yer tutucusu mu, işlevi mi? Bazı ülkeler seni ikincisine ve üçüncüsüne fazlasıyla zorlar.

13, “(…)Ayrıca bence her ülke içinde yaşayanlar için bir ölüm cezasıdır. Potansiyellerini, umutlarını, diğerkâmlıklarını öldürür onların. İçlerindeki zenginliği, arzuyu  tüketir, ufuklarını karartır. Bir ülkesi olmak hüküm giymiş olmak olarak algılanamaz mı bir yandan da? Vatandaş kimlik kartlarımız da birer mahkeme ilamı ya da suçumuzun ve cezamızın yaftası. Devlet için ülke bir suç mahallinden ibarettir sadece. (…)" (‘Oyundan Sonra’, Trajik Nüans, Eylül 2016, Can Yayınları)

14, L'état c'est moi (XIV. Louis): Ölümcül, öldürücü totoloji.

İyileşmeye direnmek

15, Bazı ülkelerde siyasetin temel motifi iyileşmeye direnmektir.

16, Bazı ülkelerde siyaset sınıfı ve bürokrasisi iyilik fikrinin kendisi için yıkıcı olduğunun farkındadır ve kötülüğe yatırım yapar.

17, Ne kuruluşunda ne de sonrasında bir felsefesi olan devlet iyilik fikrinin yerine çıkarı, yönetme yöntemi yerine sahiplik iddiasını ikame eder.

18, Herhangi bir konuda ortak, kamusal iyilik fikrinden söz eden herkes devlet için düşman, toplum sanılan kalabalık için gülünçtür.

19, Zenofobi, siyasallaşmış din, ultra milliyetçilik, hepsi ülkenin seküler bir ahlak ve bir yurttaşlık hukuku sahibi olamamasından kaynaklanır.

20, Seküler ahlak olmadan topluluk, teba, kul olunabilir ama toplum olunamaz. Toplum değil kalabalık olur olan.

21, İktidara yaranma çabası yüz ve beden proporsiyonunu, orantısını, koordinasyonunu, mimarisini bozar. İktidara yaranmak insan ruhu gibi insan anatomisine de uygun bir eylem ve ergonomik bir duruş değildir.

En güçlü direniş saydamlık

22, İktidarlara karşı artık en güçlü direniş saydamlıktır.

23, Pozitif hukuk insanı kuruma dönüştürür, ahlak hukuku kurumu insanileştirir.

24, Bir hastanın iyileşmesi için bir sağlık anısının olması gerekir. Bazı ülkelerin böyle bir anısı yoktur.

25, Zenginlerin dolu cüzdanları, yalıları, villaları, lüks otomobilleri, yatları varsa, yoksulların da bayrakları, milli ve dini duyguları var.

26, Zenginlerin yoksullarda olmasından memnuniyet duyacağı iki şey: Milli duygu ve dini inanç. Ha, bir de ertesi gün işe gelecek kadar güç.

27, Zenginler için sizin memnuniyetiniz çok önemlidir. Yani halinizden memnuniyetiniz.

28, Zenginlere kirasını, bedelini ödemeseydiniz, sadece eviniz değil, vatanınız da olmazdı.

29, Milliyetçilik, bir ülkeyi yoksullar için katlanılır, zenginler için güvenle yaşanılır hale getirir.

30, Milliyetçilik, hayali bir emlak kooperatifidir. Yoksulları evleri, toprakları olduğuna inandırır.

31, Kendinde ve dostlarında bir şey bulamayan milliyetçi olur.

32, Milliyetçilerin en hazin aymazlığı ideolojilerinin ne kadar kısa bir tarihi olduğunu ve ne kadar az ömrü kaldığını bilmemelerinden ileri gelir.

33, “(…) Milliyetçilik, toprakla kurulmuş bir sevgi ilişkisinden değil, toprağın, sahipleri tarafından dibine kadar sömürülmesi anlayışından beslenir çünkü. Bu yüzden milliyetçilik kendisiyle meşguldür; kendi kârı, kazancı ve ikbali ile. (…)” (‘Yurtseverlik’, Ne Olmuş Yani?, Ekim 2005, Everest Yayınları)

34, Bir ülkenin en derin fay kırığı devletin ar damarındaki çatlaktır.

35, Kendi ülkenizi günde kaç kez seversiniz? Seyrekleşti mi? Neden acaba?

36, Bir ülkeyi bir gelecek perspektifi ile sevebilirsiniz ancak. Gelecekte olacağı haliyle, alacağı halle. Bir ülkenin bugünü sevilemez.

37, Ülkenin geleceği dilde, edebiyatta, bilimdedir. Ülken dilindir. Geleceğe de ancak dille, dilde uzanacaksın. Geleceği dilde bulacaksın.

Ülke sevgisi muhalefetle mümkün

38, Ülke sevgisi muhalefetle mümkündür. Muhalif olmayanın muhalif olmayarak ne elde ettiğine bakacaksın.

39, “(…) Belki de birazdan şehir cereyanı gelecekti. Ve bizim haberimiz bile olamayacaktı bundan. Eğer sokağın çıkışına gelmeden önce biraz sussalardı, bir polise veya bir askere sesimi duyurabilecektim. O zaman içlerinden biri, şehir cereyanı kesilmeden önce, nereye gittiğimizi söylerdi belki. Ya da TV programları bu denli iyi hazırlanmasaydı. O zaman daha başından bu ülkeden giderdim.” (‘Kısa Devre’, Evsiz Ülke Hikâyeleri, Şubat 1989, BFS Yayınları)

40, 1989'da yayımlanan 'Evsiz Ülke' adlı hikâyemi şöyle bitirmiştim: “Ülkem. Beni evime götür.” Olmadı. Ne o götürdü ne ben gittim.

Yazarın Diğer Yazıları

Çiçek almak

Çiçek alanların çiçek alırken yüzlerine bir bakın. O çiçekleri kime aldıklarından ya da birine mi, kendilerine mi aldıklarından bağımsız olarak bir özgüven, bir kendinden, hayatından memnuniyet ifadesi olur bu çehrelerde

1949’da, müziğin ve aşkın bir gecesinde

Zemin tahta, masalar tahta, iskemleler tahta. Plastiğin mekan düzenlemelerini amansız bir hastalık gibi sarmadığı bir dönem bu. Duvarlar ahşap lambriyle kapalı. Ahşap lambri ile amerikan barın birbirini çağrıştıracağı dönemin başında dekore edilmiş olmalı kulüp

Kulübün yayıncı kuruluş boykotu

CHP'nin adalet dediği şey, bu haliyle devletin kurucu partisi olarak kendisinin dokunulmazlığının dost düşman herkes tarafından ve her durumda kalıcı olması kabulüdür

"
"