10 Kasım 2024

Yine bir 10 Kasım

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım

Mustafa Kemal Atatürk

Özel televizyonlarla tanıştığımızdan bu yana 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs ve 10 Kasım tarihleri öncesi ekranlarda dönen reklamlar üzerinden cumhuriyetin, gençliğin, çocukların ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önemini bizlere hatırlatan görsellerle tanışmış olduk. Bu tarihler içerisinde birbirlerine zaman açısından daha yakında bulunan 29 Ekim ve 10 Kasım tarihlerindeki vurguların diğer ikisinden çok daha yoğun ve daha çok ön plana çıkartıldığını da eklemeliyim. Bu durumun oluşmasında özellikle son yıllardaki toplumsal kutuplaşma sürecinin ve bu durum karşısında kendi pozisyonlarını geniş kitleye gösterme hevesi içerisindeki büyük firmaların etkisi bulunduğu gerçeğini de unutmamalıyız. Ancak söz konusu bu durumun göründüğü kadar inandırıcı olmadığına ilişkin toplumsal emarelerden çok daha fazlasını ekonomik emareler ve söz konusu firmaların yaşanan gelişmeler karşısındaki ikircikli tutumlarından daha açık bir biçimde görüldüğünü de bir kez daha vurgulamalıyız. Bir başka ifadeyle gündelik yaşananlar karşısında seslerini yükseltmemeyi tercih edenlerin, bu özel günler vesilesiyle toplumun gazını alma girişimlerini hiç ama hiç aksatmadıkları bir dönemden geçtiğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. İşte tam bu noktada hem 29 Ekim hem de 10 Kasım tarihlerinde ekranlarda dönen ve artık kendisinden başka hiçbir tesiri olmayan gazetelerde yer bulan reklamlarda topluma dönük var olan durumu normalleştirme girişimi olarak dolaşıma sokulan görüntülerden ziyade bu durumun arka planındaki zihniyeti sorgulamamız gerekiyor.

Özellikle 10 Kasım tarihi yaklaştıkça 12 Eylül rejiminin sonrasında başlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün adeta bir ilah pozisyonuna oturtulduğu ve olağanüstülük payesi ile taçlandırıldığı anlayış kırk dört yıl sonra yeniden dolaşıma sokulmaktadır. Arada geçen yıllar içerisinde Mustafa Kemal’in daha insani boyutlarıyla topluma tanıtılmasına, anlatılmasına yönelik girişimleri, filmleri hatırlayalım ve arkasından yaşanan tartışmaları da ekleyelim. Buna karşın ülke içerisinde cumhuriyet rejimine yönelik endişeler arttıkça tıpkı askeri rejimin dolaşıma sokmaktan çekinmediği geçmişe dönük uygulamalara şimdi de büyük sermaye üzerinden yeniden dört elle sarıldığı görülmektedir. Cumhuriyeti kuran ve bizlerin bugünlere gelmesini sağlayan olarak Mustafa Kemal Atatürk üzerinden bir anlatı yeniden dolaşıma sokulmakta ve hamasetin, olağanüstü olaylarla birlikte inşası sonrasında gerçeğin kendisinin değil bambaşka bir gerçekliğin oluşmasına yol açılmaktadır. Oysa reklamlarda sıkça işlendiği üzere Mustafa Kemal Atatürk’ün içinden geçilen döneme ve yaşananlara ilişkin ortaya koydukları ile söyledikleri bu açıdan çok daha somut bir duruma karşılık gelmektedir. Mış gibi yapma yerine gerçekten örnek almayı tercih edilseydi ortada çok farklı bir Türkiye olabileceği gerçeğini tartışmak durumundayız. Çünkü 11 Kasım 1938 sonrası başlayan gelişmelerle birlikte bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk ya da bazılarının söylemi ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk resmi bakış açısı içerisinde dondurulmuş bir görünüme hapsedilmiştir.

Yıllar içerisinde yapılan uygulamalar ile insanı vasıflarından kopartılan bir Mustafa Kemal Atatürk ile karşı karşıya bırakıldık. Bu durum ülkenin kurucu lideri olan şahsiyetin farklı ideolojik kamplar içerisindeki bazı isimler tarafından çok daha fazla karşı propaganda amacıyla kullanılabilmesinin de önünü açtı. Yaşantısıyla, yaptıklarıyla ve ortaya koyduklarıyla tam aksini iddia eden bir kişinin hiç istemediği bir biçimde putlaştırılmasının ve dondurulmasının aşamalarını hep birlikte cumhuriyetin aldığı yaşlara ilave olarak izlemeye başladık. Ne zaman ki cumhuriyetin asıl unsuru olan halk, kendisinin yaşamı ve geleceği için cumhuriyetin olmazsa olmaz olduğunu idrak etmeye başladı işte o andan itibaren Mustafa Kemal Atatürk ile kurduğu bağdaki durum da en azından birileri için değişmeye başladı diyebiliriz. 10 Kasım’da dünya tarihinin sayılı isimlerinden bir tanesinin bu dünyaya veda ettiğini ancak aynı ismin, ortaya koyduklarıyla varlığını kuşaklar boyunca devam ettirmeyi sürdüreceğini de geçte olsa anlayabildik. Bu noktada her 10 Kasım’da olduğu gibi yine ekranlarda dönüp duran Atatürk güzellemelerinin aslında tam tersi bir noktaya göndermede bulunmak suretiyle yarardan çok daha fazla zarar verdiklerini bir kez daha belirtmek durumundayım. Koca koca büyük şirketlerin milyonlarca lira harcayarak ekranlara taşıdıkları o reklamlara lütfen aldanmayın! Asıl bakacağınız yerin, içinde yaşadığınız toplumun bizatihi kendisi olduğunu ve bütün ayrıştırma girişimlerine karşın bu ülkenin insanlarının genciyle, yaşlısıyla, başı açık ve kapalısı ile farklı dünya görüşlerine karşın içinde yaşadıkları ülkenin kurucu lideri ile onun bütün silah arkadaşlarını minnetle anmayı sürdürmeleridir.

Resmi devlet ideolojisinin yarattığı ve katı kurallar içerisinde insani vasıflarından arındırdığı Mustafa Kemal Atatürk imgesinin yıkılmakta olduğunu buna karşın bu ülkenin insanlarının kalplerinde yaşattıkları Mustafa Kemal Atatürk imgesinin ise her geçen 10 Kasım ile biraz daha fazla büyüdüğünü bir kez daha yüksek sesle haykıralım. Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin sağduyusudur ve yaptıklarını inkâr edenler bile kendisini yok farz edebilmeyi becerememektedirler. Bu yüzden de Gazi Mustafa Kemal diyerek var olan durumu idare etmeyi ve hiçbir biçimde doğrudan doğruya kendisini hedef almaya cesaret edememektedirler. Siz bakmayın bu ülkenin insanlarının yaşananlar karşısında bambaşka duruşlar sergilemekte olduklarına, iş ülkenin kurucu liderine ve onun yaptıklarına geldiğinde durumun değiştiğini ve pek çok şeye kulaklarını tıkayanların dahi onun ismi karşısında kayıtsız kalamadıklarını görürsünüz. 10 Kasımlar halkın, bu ülke için kendi canlarını feda eden bütün isimsiz kahramanları Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsında bir kez daha minnet ve şükranla andıkları güne karşılık gelmektedir. Mış gibi yapanların veyahut durumdan vazife çıkartmak suretiyle kendisinin ortaya koyduklarının ekmeğini bugün hala yiyenlerin, Mustafa Kemal Atatürk isminin ve yaptıklarının karşısındaki zavallılıklarının her geçen 10 Kasım’la birlikte biraz daha büyüdüğünü ve daha net anlaşıldığını da tarihe not düşmüş olalım.

Ahmet Talimciler kimdir?

Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede sosyoloji bölümünü kazandı. 

1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi" başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 

2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 

1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir.

Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır. Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır.

Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. 

Kitapları

- Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları)

- Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları)

- Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları)

- Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi)

- Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap)

- Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap)

- İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor)

- Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor) 

- Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile)

- Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research)

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yüz birinci yılında Cumhuriyet

Yüz birinci yılda cumhuriyetin en çok halkın çaba ve uğraşlarıyla kazanılacağını ve eğer bunlar gösterilmezse kaybedileceğini aklımızdan hiç ama hiç çıkartmamalıyız. Şikâyet etmekte olduğumuz bütün olumsuzluklar karşısında özellikle de hukuk, özgürlük, hoşgörü ve laiklik konusunda cumhuriyete sıkı sıkı sarılmak durumundayız

Güven bunalımının izini sağlıkta sürmek

Türkiye giderek daha fazla kural ve kaidelerden uzaklaşan bir ülke görünümüne bürünmekte olup kuralsızlık halinin bir gerçeklik olarak hissedilmeye başlandığı bir yere dönüşmektedir. Bu gidişat hepimizi yakından ilgilendirmekte olup toplumsal yapımıza zarar vermektedir

Güven duygusunu yitiren toplum

Güven duygusunun kaybolduğu ülkelerde, yasal düzenlemelerin yaşananlar karşısındaki etkinliği ve gücü de zayıflamaya başlar ve belli bir süre sonra yasalar tamamen rafa kaldırılır, yerlerine gücün/paranın yarattığı yeni yapılar egemen olur

"
"