14 Ekim 2024

Federasyon seçimleri bizlere bir şeyler anlatıyor

Muhalefet partisi spor federasyonları seçimlerinde iktidarın yanında konumlanırken, federasyonlarda her seferinde daha tuhaf ve bir o kadar da olmaz denilen işlerin yaşanmasına şahit olmayı sürdürüyoruz.

Sporun sadece spor olmadığına dair söylemi, bu topraklarda sıkça işitirsiniz. Doğrudur spor denilen olgu sadece spor yapmaktan veyahut seyretmekten ibaret olan bir durum değildir. Bir inşa süreci olarak spor kavramına birtakım anlamları atfederiz ve bu süreç içerisinde spor denilen olgu diğer kurumsal yapılarla ilişkisi çerçevesinde toplumsal hayatımızda yer edinmeye başlar. Tabii ki bu yerin nasıl bir şekilde biçimlendirileceğini belirleyen söz konusu ülkenin nasıl bir yönetim kültürüne haiz olması gerçeğidir. Bir başka ifadeyle sportif alanda olup bitenler de yönetim anlayışınızdan bağımsız değildir. Nasıl yönetiliyorsanız o yönetim tarzınız bütün kurumlara ve bütün kurumsal yapılar içerisindeki birimlere yansıyacaktır. Demokratik yapının ve adalet, liyakat, hakkaniyet gibi kavramların birer kavram olmanın ötesinde bir anlama haiz bulunabilmesi için sadece sözel anlamda bunların kullanılması yetmez. Bu kavramların içini dolduracak ve bir geleneğin yansıması şeklinde sistematik bir anlayış içerisinde uygulanmaları icap eder. İşte o noktada kişilerin varlığı değil sistemin işlemesi ön plandadır ve sistemin açıklarını ortadan kaldıracak kontrol mekanizmaları da bu yapının önemli parçaları olarak işlevseldirler.

Bu uzun girişin arka planında ne yazık ki bu ülkede bir türlü anlamak istemediğimiz bir noktayı anlamlandırabilme girişimi yatmaktadır. Spor denilen olguyu ve buradaki kuramsal işleyişi her nedense başka bir pozisyon içerisine oturtmayı çok ama çok seviyoruz. Sanki bu alandaki işleyiş biçimi toplumsal yapının diğer alanlarındaki işleyiş biçiminden farklıymış gibi bir havanın yaratılmasında ısrarcı davranabiliyoruz. Oysa spor denilen alan içinde yapıldığı toplumdan bağımsız olarak kurgulanabilecek bir duruma karşılık gelemez! Spor alanındaki insan kaynağı tıpkı diğer bütün kurumsal alanlarda olduğu gibi içinde yapıldığı toplumun ürünüdür. Bir başka ifadeyle buradaki insanların eksiklikleri veyahut kusurları yine bu toplumsal yapının önümüze çıkarttığı duruma karşılık gelmektedir. Bu ülkenin ahlak ve liyakat konusundaki eksiklikleri ne bugünün ne de dünün konusudur. Zaman içerisinde boyutları giderek artan bir duruma karşılık gelmektedir ve bu durum bütün toplumsal yapımızı son derece hızlı bir biçimde içten çürütmektedir. Spor denilen alan da bu durumdan nasibini fazlasıyla almaktadır. İşte tam da bu noktada spor federasyonlarının görünüşte seçimle iş başına gelmesi klişesini sorgulamak gerekiyor. Çünkü bu nokta sadece iktidarın değil kendisini iktidar alternatifi olarak gören muhalefetin-Türkiye’de bu durumun böyle olduğundan çok da emin değilim ya neyse- de üzerinde titizlikle durması gereken bir duruma karşılık geliyor. Bir başka ifadeyle spor federasyonlarının seçimlerinin demokratik bir ortam içerisinde cereyan etmesi kadar buralarda alternatiflerin varlığının kamuoyuna aksettirilmesi de büyük önem taşıyor.

Peki bu noktada muhalefeti temsil ettiklerini ileri süren delegelerin iktidarla aynı doğrultuda oy vermeleri ne anlama geliyor? Sorunun yanıtı için geçtiğimiz günlerde yaşanan Türkiye Basketbol Federasyonu seçimlerine dair açıklama yapan Erman Kunter’in sözlerinden alıntı yapacağım; "Federasyon seçimleri yapıldı ve delegeler mevcut yönetimden memnun olduklarını oyları ile belli ettiler! Milli Takım’ın aldığı başarılı sonuçların (!) etkisiyle, altyapıya önem verdiğini sürekli dile getiren kulüplerin oyları, ekonomik sorunlarını kısa sürede (!) çözmüş kulüplerle, ana muhalefet partisi CHP’nin Spor Bakanlığı ile yakın iş birliği yapması sonucunda seçim farklı bir şekilde bitti. 7 yıldır büyük projelere imza atan (!) federasyonun 4 yıl daha devam etmesi uygun görüldü. MHK’den memnuniyet tavan yapmış anladığım kadarıyla! Alan memnun satan memnun, bize söz söylemek düşmez. Yiğidin hakkını yemeyelim. Beşiktaş Başkanı sayın Hasan Arat dik duruş göstermeseydi ve 6 delegesiyle bize imza vermeseydi seçime bile katılamıyorduk. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ise çoğu kişi gibi beni de şaşırtmadı! Delegeleri ne bize imza verdi ne de seçimde oy (Birkaç istisna hariç). Yönetime bir asil ve bir yedek üye verdiklerini gördük. Müthiş bir başarı hikâyesi! Bütün federasyon seçimleri bitsin benim ilgi alanımın odağı bu strateji olacak. Herkesin bildiği gibi bu seçim sürecinde Efe Aydan’ın ekibinin bir parçasıydım. Enerjimizin büyük bir kısmını bence demokrasiden nasibini almamış bir yönetmelikle mücadele ederek geçirdik. Delegeden adaylık için yüzde 10 oranında (18) imza toplanması garabetiyle uğraştık. Hâlbuki 2016’da Danıştay bu maddeyi iptal etmişti. 2024 Temmuz’unda çıkarılan yönetmeliğe ufak değişiklikle sıkıştırılmış."

Efe Aydan ve Erman Kunter birlikte önce aday olabilmek için bir hayli uğraştılar ardından kendisine muhalefet diyenlerin dahi iktidarın yanında yer almaktan imtina etmediği bir seçimi kaybettiler. Aslında federasyon seçimlerinde olup bitenlere biraz daha yakından bakıldığında bu ülkeyi yönetmeye talip olan Cumhuriyet Halk Partisinin kafasının ne kadar karışık olduğunu da bu vesile ile bir kez daha göstermiş olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Tabii bir de var olan durumdan şikayetçi gibi gözüküp söz konusu durumdan nemalanmayı sürdüren spor kulüplerinin varlığını da eklemek durumundayız. Özerk olarak nitelendirilen federasyonların seçimlerine katılabilmek için öncelikle delege sayısı kapsamındaki imza barajını aşmanız gerekiyor. Ne yazık ki burada da kendisine muhalefet diyen partinin, alternatif adayların önünü açmak veyahut kendisi aday çıkarmak yerine iktidardan yana tavır aldığı bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Erman Kunter’in yukarıdaki açıklamalarında bu durum net bir biçimde ortaya konuluyor. Muhalefet partisi yetkilileri her fırsatta demokrasi savunuculuğu yaptıklarını iddia ederlerken spor alanında iktidarın yanı başında durmayı tercih ediyorlar ve bundan da hiç gocunmuyorlar!

Konfor alanından çıkmayı bir türlü beceremeyen CHP’nin spor alanında son birkaç yıldır spor kurulu üzerinden masallar anlatmakta olduğunu buna karşın icraat kısmı geldiğinde iktidarın gösterdiği adayın desteklemekten imtina etmediği bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. O zaman spor alanı üzerinde top dolaştırmanın ötesine geçemeyen bir partinin bu ülkenin sorunları karşısında gerçekten iktidar olma gibi bir derdi olup olmadığını sormanın belki de tam sırasıdır, ne dersiniz? Ülkemizde son dönemde yaşadıklarımızın arkasında iktidarın uygulamaları kadar muhalefetin beceriksizliğinin de payının bulunduğu gerçeğini bu vesile ile bir kez daha anlamış olduk. Yerel seçimler sonrasında ülkede oluşan umut ikliminin CHP tarafından yaratılmadığı gerçeğini bir tek CHP'lilerin anlamadığı günlerden geçiyoruz. Kendi adıma bu muhalefetin iktidar adayı bir parti olduğunu hiç sanmıyorum. Ayrıca iktidar olduğu takdirde bu ülkenin değişmesine katkıda bulunabileceğini de düşünmüyorum. Çünkü gerçek anlamda demokrasi ve özgürlük yanlısı falan değiller. Gücün bu kez kendilerinde temerküz etmesini istiyorlar ve bunun üzerinden istediklerini yapabilme hürriyetinin peşinde koşuyorlar o kadar!

Muhalefet partisi spor federasyonları seçimlerinde iktidarın yanında konumlanırken federasyonlarda her seferinde daha tuhaf ve bir o kadar da olmaz denilen işlerin yaşanmasına şahit olmayı sürdürüyoruz. Olimpiyatların üzerinden geçen süre sonrasında faturanın kesileceği duyurulan federasyon yönetimlerinin yerlerine seçimle daha liyakatli olanların geleceğinden kuşku yok, yeter ki gelenler söylenilenleri yerine getirsinler. Efe Aydan örneğinde olduğu gibi sözler söylemesinler. Erman Kunter’in sözleri bu noktada bir hayli manidar: “Efe Aydan büyük hata yaptı! Tutamayacağı sözleri vermedi. “MHK’yi tamamen değiştireceğim” dedi. “Yasa dışı bahisle mücadele edeceğim” dedi. “Oyuncu menajerlerini zapturapt altına alacağım” dedi. “Altyapı kulüplerini koruyacağım, Milli Takım’ın başarısı çok önemli” dedi. İşte kendi etti kendi buldu bu olsa gerek!" Bunları söyleyen yöneticiyi delege neden seçsin zaten seçim dediğin nedir ki, bir önceki basketbol federasyonu başkanı Harun Erdenay, seçim yapılmadan hatta Hidayet Türkoğlu aday adaylığını açıklamadan önce “Hidayet kardeşimin başkanlığı hayırlı olsun” ifadesini kullanmıştı.

Daha fazla söze ne gerek var ki! Burada iktidarın uygulamalarını eleştirirken bu uygulamaların oluşmasına su taşıyan muhalefetin katkılarını da gözler önüne sermek durumundayız. Çünkü yaşananların arkasında onların da çok ama çok büyük katkıları bulunuyor. Mış gibi yapmanın rahatlığı içerisinde ülkeyi kurtarmaya devam ediyorlar.

Ahmet Talimciler kimdir?

Ahmet Talimciler, 1970 yılında İzmir Karşıyaka'da dünyaya geldi. Karşıyaka spor kulübünün minik ve yıldız takımlarında, Tarişspor kulübünün genç takımında oynadı. 1988 yılında Ege Üniversitesi Coğrafya bölümüne kaydoldu ve iki yıl burada okuduktan sonra tekrar sınava girerek aynı üniversitede Sosyoloji bölümünü kazandı. 

1994 yılında "Futbolun Toplumsal İşlevi" başlıklı lisans teziyle bölümden mezun oldu. Ardından Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde 1998 yılında Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi başlıklı yüksek lisans tezini, 2005 yılında da Türkiye'de Futbol ve İdeoloji İlişkisi başlıklı doktora tezini tamamladı. 

2001 yılında Milliyet Gazetesi Sosyal Bilimler ödülünü kazandı. 

1996 yılında Araştırma Görevlisi olarak başladığı Ege Üniversitesi Sosyoloji bölümünden 2019 yılında ayrılarak İzmir Bakırçay Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Uygulamalı Sosyoloji ana bilim dalına profesör kadrosuyla geçiş yaptı. Halen aynı üniversitede görev yapmayı sürdürmektedir.

Son yirmi yılda yerel ve ulusal düzeyde gazetelerde, internet sitelerinde yazmıştır. Mart 2016'dan bu yana T24'te başta spor ve gündelik hayata ilişkin olmak üzere gündeme ilişkin yazılar yazmaktadır. Karşıyaka Belediyesinin çıkartmakta olduğu Gazete Karşıyaka'nın yazarlarındandır.

Bir diğer önemli tutkusu ise radyo yayıncılığıdır, üç yıl boyunca TRT İzmir Kent Radyosunda Sporun Arka Planı programını hazırlayıp sunmuştur. Halen TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu Memleketim FM'de Spor Daima programına cuma günleri konuk olmayı sürdürmektedir. YouTube üzerinden yayınlanmakta olan Geek Futbol programının da yorumcularından birisidir. Evli ve spor tutkunu bir çocuğun babasıdır. 

Kitapları

- Türkiye'de Futbol Fanatizmi ve Medya İlişkisi (2003,2014, Bağlam Yayınları)

- Sporun Sosyolojisi Sosyolojinin Sporu (2010,2015, 2018, Bağlam Yayınları)

- Futbol Yazıları (2017, Bağlam Yayınları)

- Türkiye'de Futbol En Az Futboldur (2020, Spor Yayınevi ve Kitabevi)

- Saçmanın İktidarı (2021, Sakin Kitap)

- Beklentilerin Tersine Çıktığı Alan: Eğitim (2022, Sakin Kitap)

- İlkelerimizi Kim Yazacak? Cem Can Yazıları (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor)

- Fair Play Yemin İstemez (Yayına Hazırlayan- 2012, Moss Spor) 

- Şiddet, Şike ve Medya Kıskacında Futbol ve Taraftarlık (2015, Litera Türk Academia, Müge Demir ile)

- Football in Turkey (Editör- 2016, PL Academic Research)

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Yasa dışı bahis ve etkilerine dair

Ne yazık ki ekonomi bozulduğunda insanların kolay yoldan para kazanma arzu ve isteği de daha çabuk bozulmaya başlıyor. Ayhan Şensoy "Bahis Çukuru" üzerinden ülkemizin yaşadığı erozyonu net bir biçimde ortaya koymuş

Güle güle Ahmet Abi

2010 yılında Türkiye'de Futbol, Taraftarlık ve Şiddet (Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor Örneği) başlıklı Tübitak projesi kapsamında Ahmet Çakır ile yaptığım röportajın tam metnini aşağıya bırakıyorum

Yirmi Birinci Yüzyıl İçin Türkiye'nin Fabrika Ayarları

Son derece doyurucu ve bir o kadar da öğretici bir çalışma var elimizde. Çalışmanın Türkiye'nin ekonomik serüveninin başlangıcından günümüze kadar nasıl bir seyir izlediğini öğrenmek isteyenler açısından ufuk açıcı olduğunu söyleyebilirim

"
"