28 Ağustos 2024

Dünya Holding Anonim Ortaklığı

Ticaret Sicilinde böyle bir holding şirket var mıydı diye araştırmayın. Ama gerçek dünyada var ve küreselleşme olarak adlandırılıyor

Bugün için George Orwell'in "Hayvanlar Çiftliği"ni andıran bir fantazi denemesi tasarladım. 1984 adlı kitabı biliyoruz, ve maalesef yıllardır yaşıyoruz. Ne benim G. Orwell olma iddiam, ne de bu kısa yazının "Hayvanlar Çifliği"nin kurgu ve içeriğine benzer bir not olma iddiası var.

Sıcak bir yazın sonuna gelirken, Üçüncü Dünya Savaşı, Tayvan'ın geleceği, yapay zekânın bizi nerelere götürebileceği tartışılırken, perdenin arkasında, olayların tasarlandığı oda ve koridorlarda kimler neler yapıyor, yapabilir, onu hayal etmek istedim. Umarım sizin de ilginizi çeker.

Ticaret Sicilinde böyle bir holding şirket var mıydı diye araştırmayın. Ama gerçek dünyada var ve küreselleşme olarak adlandırılıyor. "Devlet" kimliği egemenlik kalkanının arkasında saklı. İyi yönetilmeyen şirketler iflas etmek tehdidiyle karşı karşıya. Ülkeler için böyle bir risk yok, çünkü egemenler. Siyasal veya ekonomik iflas gündeme geldiğinde ise bir çeşit kaba kuvvet olan savaşa başvuruluyor. Hangisini tercih ederdiniz?

Devletin amacıyla şirketin amacı farklı mı?

Küreselleşme, devlet-şirket ilişkisi, devletin düzenleyici olarak rolü şirketlerin, görevleri ve sorumlulukları, paydaşların ve sosyal paydaşların rolü gibi konulara aşinayız. Oysa "devletleri" zaman zaman kavga eden, bazı dönemleri kavga etmek yerine "herkese kazandıran alış verişle" geçiren Avrupa Birliği gibi kurumlar olarak görüyoruz. Egemenlik kavgaları kenara koyup, "Holding"in ve onu oluşturan küresel ekonominin herkese gelir, refah yaratacak faaliyetlerini tasavvur edelim.

Geçmiş yüzyıllarda kavga, genişleme arzusu, toprak talebi yüzünden olurdu. Tıpkı şirketlerin pazar payı kavgaları gibi. İzin verin bugün biraz fantezi yapalım. Bir holding düşünelim. Üç büyük ortak var (ABD, Rusya ve Çin), arkasından değişik büyüklükte ortaklar ve nihayet KOBİ'ler gibi küçük ortaklar geliyor. Siyaseti, özellikle büyük ortakların pazar kazanma hırsını bir kenara bırakırsak, Holding'i oluşturan şirketler arasındaki ilişkiler ticarette hep rastladığımız kurallar çerçevesinde ilerliyor. Buluşlar, yeni pazarlar, pazarlama stratejileri şirketleri rekabete itiyor ve başarılı oldukları ölçüde daha yüksek gelir yaratıyor, paydaşlarına daha fazla kâr payı (temettü) sağlıyorlar.

Alman devleti mi, yoksa Deutschland AG mi?

Maalesef siyaseti bir yana bırakamıyoruz. Bu, üretimin, ticaretin bugün olduğu gibi gelişmediği önceki yüzyıllarda da böyle oldu, ülkeler güçleri arttıkça uygar bir biçimde paylaşamadıkları için savaştılar. Acaba şirket kimliğinde olsalar paylaşmak daha kolay olur muydu? Versay Anlaşması'nın tarafı Weimar Republik yerine Siemens AG olsaydı tazminat ödemesi daha kolay olmaz mıydı? Bir şeyi ihmal ettim, savaşan taraflardan biri Weimar Republik yerine Siemens AG olsaydı, savaş olur muydu? Hayal etmek serbest!

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından yeni bir dünya düzenine geçmek, siyasi sorunları Birleşmiş Milletler çatısı altında halletmek üzere bir düzenleme yapıldı. Para Fonu (IMF) şirketlerin hazine bölümü gibi çalışacak, ticaret ve haksız rekabet sorunları Dünya Ticaret örgütüne, işgücü sorunları Milletlerarası İşçi Örgütü, ILO'da, sağlık sorunları Dünya Sağlık Örgütünde (WHO) düzenlenecekti. Yani dünya bir büyük savaş sonunda da olsa, bu holding tasavvurunu denedi. Model uzun sayılabilecek bir süre işledi.

Hayal gibi, değil mi? 

Ancak egemen ülkeler yayılmacı duygularından vazgeçemedi. J. Stalin Yalta Konferansı sonrası benimsediği politikayla Rusya'yı çarlık Rusya'sının hedeflerini uygulamaya yöneltti. Bu gelişme batı cephesinde antikomünist politikalar ve NATO ile karşılık buldu.[1] O günden beri gündeme, şimdi Çin'in de Rusya'ya katıldığı blokun "kapitalizm ve ABD düşmanlığı" girdi. J. Stalin çizgisini izleyen V. Putin 1989'da dağılan SSCB'nin bu kez Rusya bayrağı altında Çarlık Rusya'sı sınırlarına kavuşmasını hedefliyor. 

Çin

Çin'in 1978-89 arasında yaptığı ve halen devam eden hamlenin mimarı olan Deng Xiaoping, ülkenin binlerce yıllık kültürel birikiminin üstüne birçok alanda dünya lideri olan Çin olayını inşa etti. Böylece dünya holding şirketi üç ana ortaklı hale geldi. Bunların birbirinden farkı, Çin "gücünü saklı, sabırlı ol" derken, Rusya'nın "kaça, kaç cana mâl olursa olsun Çarlık Rusya'sını kurma" iddiası ve nihayet ABD liderliğinde "NATO'nun komünizmle mücadele etme şirketler dünyasına olan taahhüdü".

Şangay Beşlisi kime ne getirir, ne götürür? CCP bir şirket olarak düşünülebilir mi?

 Xi Jinping yönetimindeki Çin boş durmuyor. Bir yandan çok amaçlı "Şangay beşlisi", diğer taraftan BRI olarak bilinen "köprü ve yol girişimi", ülkenin Çin denizi, Tayvan boğazı ile başlayıp Avustralya'ya kadar yaklaşan coğrafyada, yapay adalar ve onların üzerine askeri tesisler kurmaya varan genişlemeci güç gösterisi ile dünyanın ikinci en büyüğü olduğunu gösteriyor. 1.4 milyar Çinli daha iyi bir hayat, düşünme ve ifade etme serbestisi, daha yüksek refah beklerken Xi ve CCP neden bu yola gidiyor? 

Napolyon'un İstanbul'u yönetenin dünyayı yönetebileceğini söylediği yazılmıştır. Coğrafyamızla sahip olduğumuz gücü göz ardı edip Şangay Beşlisi ve benzeri projelere ilgi duyanların bu gelişmeleri ciddiyetle değerlendirmeleri gerekir. Devleti yönetme iddiasında olanların bu konuda çok özenli, dikkatli, ve bilgiyle hareket etmeleri gerekir.

NATO ile ilişkileri zaman zaman zorlanarak sürdürürken, çok daha çetin, karmaşık ilişkileri kurup yöneten Çin'in mihverine girmek, sohbet bağlamında dahi olsa ciddi düşünülmesi gereken bir alternatiftir.

Hiçbir şey karşılıksız değildir, bu kural "sabırla ilerlerken gücünü saklayan" Çin'le masaya oturulduğunda çok daha önem taşır.

Egemenlik ekonomik iflastan koruyor, ama...

Hikâyenin bir tarafında işi değer üretmek, istihdam yaratmak olan şirketler; diğer tarafında ise esas görevi bu şirketlerin ihtiyaç duyacağı ortamı yaratmak olan ve bunun için "ulusal egemenlik" gücünü kullanan "devletlerin" bulunduğu bir senaryo tanımladık. Bu senaryonun devamında bir olasılık Rusya'nın özellikle Ukrayna savaşını kazanması halinde V. Putin'in Çarlık Rusya'sı tasavvurunda ilerlemesi. ABD ve NATO bunu nasıl karşılar, Rusya'nın Ukrayna'dan sonra orta Avrupa'da, Baltık'ta ilerlemesi nelere yol açar? 

Savaş zaten siyasetin, barış ortamının çözüm yaratmadığı durumlarda başvurulan ileri aşaması. Bu aşamayı farklı bir akıl, değerler sistemi yönetiyor. İçinde bulunduğumuz çağda hangi süreçlerin hakim olacağı tartışılıyor. Yapay zekâyı getiren teknoloji değer zinciri yönetiminde yeni buluşlar, iş modelleri yaratarak, dikey üretim ağlarıyla istihdam ve refah artışına yol açarken, düşünmek dahi istemediğimiz bir dünya savaşında tüm dünyanın yok olması tehdidini de taşıyor. Bunlar "Dünya Holding Anonim Ortaklığı"nın gündeminde olmadığı için değinmekle yetiniyorum.

Diğer ihtimal önemli teknolojik üstünlük geliştiren Çin'in, bunu üretime yansıtarak ve üstelik üretimi kendi sınırları içinde tutmayıp, "Holding"in diğer büyük ortağı olan şirketler grubuna ortaklık-işbirliği şeklinde değerlendirdiğini düşünelim. Bu satırları okuyanlar bunu iki tarafın "değişiklik yönetimi" bağlamında düşünebileceklerdir. 

Gücünü gösterme, sabırlı ol

Vurgulamak istediğimiz bir başka husus, Çin'in kendi "doğru yönetim" (governance) tarzı ile kurallarının diğer büyük ortağın, ABD ve öteki batı ülkeleri, tarzıyla ve kurallarıyla ne kadar bağdaşacağıdır.

Yeri geldikçe Çin kültüründe Konfiçyüs düşüncesinin hakim olduğuna işaret ediyorum. Bu yalnız Çin için değil, tüm uzak doğu ülkeleri için de geçerli olan bir özellik ve bir önemli örneğinin "sabırlı ol, gücünü sakla (hide your strength, bide your time)" olduğunu hatırlayalım. Nitekim Çin Konfiçyüs kültürünü yaymak için çeşitli ülkelerde Konfiçyüs enstitüleri kurmaktadır. Bunu bazı ülkeler hoş karşılarken, örneğin Kazakistan karşı çıkmıştır. Ama bu kültür Çin olayının ayrılmaz parçasıdır.

Arka odalarda süren görüşmeler

Bir yandan Ukrayna savaşından yola çıkarak bunun daha tehlikeli gelişmelere yol açabileceği konuşulurken, ABD ile Çin arasında Dışişleri bakanlığı yetkilileri (Jake Sullivan ve Wang Yi) arasında Viyana, Bangkong, Malta'da sürdürülen müzakereler, işbirliğinin esaslarının tanımlanmasında yoğunlaşmaktadır. Yani bir yandan ABD ile Rusya arasında çatışmadan söz edilirken, Holdingin diğer ortağı olan Çin tarihi özelliğine sadık kalarak, ABD ile sorunu iş temelinde halletmenin peşindedir.

Barış içinde refah, nasıl olacak?

Hikâyemizin konusu 8.5 milyar insanın temel hedefi olan üretmek ve daha yüksek refah düzeyine ulaşmak için çalışmasının organize edildiği kurumlar olan şirketlerin faaliyetlerini nasıl bir ortamda sürdürdüklerine göz atmaktı. Bunun için ulusal sınırları bir an için unutarak, dünyayı tüm şirketlerin yer aldığı bir holding olarak düşünelim dedim.

Polyannacılığı abartmamak için, şirketlerin sahip olmadığı egemenlik kavramının devletlere güç verirken, ihtilafların hallinde daha çetin, istenmeyen çözüm yollarına yol açtığını unutamazdık. Böylece bugünlerde kâh yapay zeka konuşulurken, kâh siyasetçiler seçim kampanyası değindikleri savaş senaryolarını da hatırlamış olduk. 

Hedef, Dünya Holding Anonim Ortaklığı'nın daha fazla katma değer yaratması, 8.5 milyar insanın sürdürülebilir refaha kavuşması.


[1] G.Kenan, X-Article, Foreign Affairs, 1947. Değerli arkadaşım Prof.Dr.Ersin Kalaycıoğlu'na G.Kenan'ın bu yazısını hatırlattığı için teşekkür ederim.

Ahmet Çelik Kurtoğlu kimdir?

Ahmet Çelik Kurtoğlu, 1942'de Ankara'da doğdu. 1965 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu.

Akademik kariyerini 1982 yılına kadar aynı kurumda sürdürdü, Cambridge Üniversitesi'nde lisansüstü derecesi aldı. 1972-74 yılları arasında Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası çalışmaları yaparken teknolojik gelişme ve endojen büyüme teorisi üzerinde yoğunlaştı, 1997-2006 yılları arası Galatasaray Üniversitesi'nde ders verdi.

T.C. Dışişleri Bakanlığı'nın görevlendirmesiyle 1978-82 yılları arasında B .M. UNCTAD "Teknoloji Transferi Davranış Kodu" müzakerelerinde T.C. delegesi olarak yer aldı.

1983-86 yıllarında arasında İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Merkezi'nde araştırma yöneticisi olarak görev yaptı. Türkiye ve beş Asya ülkesinde Müşavir Mühendislik sektörü üzerinde yaptığı çalışma OECD tarafından yayınlandı.

1987 yılında Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) kurucu direktörü olan Kurtoğlu, 1992 yılından itibaren Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyleri Genel Sekreteri, daha sonra 2008 yılına kadar DEİK Yönetim Kurulu ve İcra kurulu üyesi olarak görev yaptı. DEİK pek çok Türk şirketin uluslararası işbirliği kurması sürecinde yardımcı oldu.

Prof. Dr. Kurtoğlu, yurtdışındaki faaliyetini 1994-2006 yılları arasında European Roundtable of Industrialists (ERT) adlı kurumda danışman olarak sürdürdü. ERT en büyük 50 Avrupa sanayi şirketi başkanları tarafından, AB Komisyonuna politika tavsiyesi yapmak üzere kurulmuştur. Politika tavsiyesi danışmanların oluşturduğu çalışma gruplarında geliştirilmektedir.

1999 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.'ni, 2003 yılında "İyişirket Danışmanlık A.Ş."yi kurdu ve strateji, şirket değerlemesi ve satış müzakeleri, iş geliştirme ve finansman, kurumsal yönetim (governance) konularında danışmanlık hizmeti verdi.

2001 yılında TMSF "9 Banka Yönetim Kurulu Üyesi" olarak, 2002-2007 yıllarında arasında Tekfenbank Yönetim Kurulu, 2012-2019 yılları arasında Tekfen Holding A.Ş. Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı.

2007-2008 döneminde TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı oldu

A. Çelik Kurtoğlu teknoloji ve uluslararası ekonomik ilişkiler konularında yayın yapmıştır. Son çalışması olan "Değer Zincirinin Evrimi", Aralık 2022'de Efil Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları

Daha kötüsünü görmüştük ama bu defa  en tehlikelisi oluyor: Kanıksıyoruz

Yani gündelik yaşamda Avrupalıyız, ama Avrupalı gibi katma değer üretmeden. Gemi "bir şekilde" yürüdüğüne göre dert etmemeliyiz, değil mi? Yoksa siz de benim gibi tasalanan ve kanıksamayanlardan mısınız?

Jack Ma nerede?

Jack Ma'nın CCP uygulamalarına karşı çıkması üzerine hükümet önce grubun finans kuruluşu olan Tencent'in bahis oyunu faaliyetini engelliyor ve şirket piyasa değerinden 46 milyar dolar kaybediyor. Ali Baba'nın halka arz projesi hükümet tarafından iptal ediliyor

Çakma...

Çakma üretim ve ticaret, merdiven altı imalat, ekonomi teorisinde nasıl bir sürecin sonucudur?

"
"