Medya

Yeni Şafak'ı bırakacağını söyleyen Salih Tuna'nın 'AKP'li fırıldaklar' dediği isimler Karar yazarları mı?

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, "Hangi AKP'li fırıldaktan bahsediyor, o kadar çok var ki" demişti

11 Temmuz 2016 16:25

2 Temmuz'daki yazısında köşe yazmayı bırakacağını duyuran Yeni Şafak yazarı Salih Tuna’nın "AKP'li fırıldaklar ayrılmama çok sevindi" demesiyle başlayan polemik devam ediyor. Köşesinde yazılarına devam eden Tuna, “Tayyip Erdoğan’dan çok Erdoğancı” dediği Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün “Hangi AKP'li fırıldaktan bahsediyor, o kadar çok var ki” demesine ilişkin bir yazı kaleme aldı. Tuna, Karar yazarları Mehmet Ocaktan ve Mustafa Karaalioğlu’nun AKP’yi “‘Üst akıl’ anlayışı mantığın ve diplomasinin önüne geçti” diyerek eleştirmesiyle ilgili olarak, “Bunların ve daha nicesinin ömrü, AKP'li fırıldaklardan 'üst akılın' olmadığını öğrenmeye yetmedi. Boşu boşuna 'üst akıl' veya 'dış güçler' veya 'Batı' gibi hayali düşmanlarla boğuşup durdular” diye yazdı.

Salih Tuna'nın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (11 Temmuz 2016) nüshasında yayımlanan 'AKP’li fırıldakların aklı ve kafayı yakan adama not' başlıklı yazısı şöyle:

Bir televizyon programında, “Biliyor musunuz ki şu sıralar ABD bölge için yeni bir terör örgütü kurguluyor, yetiştiriyor” demişti.
Kim mi?

Merhum Aytunç Altındal.

Ne zaman mı?

Bundan 7 yıl mukaddem, yani, DEAŞ veya IŞİD henüz ABD'nin rahminde doğum sancıları çekerken.

Ne kadar manidar değil mi?

İsterseniz, Aytunç Altındal'ın 2009'daki mezkur sözlerini bağlamıyla birlikte şuracığa iktibas edelim: “Ortadoğu istikrarlı bırakılmaz. İsrail'in güvenliği için bırakmazlar. PKK biter 'mekaka' çıkartırlar. Bitmez, bitirmezler. Biliyor musunuz ki şu sıralar ABD bölge için yeni bir terör örgütü kurguluyor, yetiştiriyor. Önümüzdeki dönemde bölgeyi ateşe verecek ama bundan kimsenin haberi yok…”

Şayet…

Aytunç Altındal merhumu, AKP'li fırıldaklardan “üst akıl” diye bir şeyin olmadığını öğrenmiş olsaydı, hiç kuşkusuz bunları söyleyemezdi. Dahası, dünyayı yöneten “üst akıl” çalışmalarını da iptal ederdi.

Ne ki merhum hayattayken, AKP'li fırıldaklar henüz piyasaya çıkmamışlardı.

Biz “gönüldaşların” aksine, işleri tıkırında elemanlar olarak “yandaşlığın” sefasını sürüyorlardı. Bahs-i diğer, geçelim.

Aslında sadece Aytunç Altındal değil…

AKP'li fırıldaklardan “üst aklın” olmadığını öğrenmiş olsaydı merhum Erbakan da dış güçlerden, karanlık odalardan, “Irkçı Siyonizm”den, ABD'nin yeni bölge haritalarından bahsetmezdi.

Yazık ki, ömrü vefa etmedi de ömrünü “çok uluslu Ebu Cehiller”in emellerine karşı durmakla tüketti.

Necip Fazıl üstadımız da “üst aklın” yokluğundan habersiz Büyük Doğu külliyatına ömrünü verdi.

Oktay Sinanoğlu merhum da “üst akıl” mesabesinde gördüğü Rothschild ve Rockefeller gibi aileleri anlatıp durdu.

Şayet “üst akıl” diye bir şeyin olmadığından haberdar olsaydı Roger Garaudy, kitaplarının çoğunu yazmaz, hele hele “Siyonizm Dosyası”nı gömerdi.

Merhum Cemil Meriç de “Bütün Kur'an'ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalı'nın gözünde Osmanlı'yız. Osmanlı, yani İslâm. Karanlık, tehlikeli bir düşman…” demezdi.

Bunların ve daha nicesinin ömrü, AKP'li fırıldaklardan “üst akılın” olmadığını öğrenmeye yetmedi.

Boşu boşuna “üst akıl” veya “dış güçler” veya “Batı” gibi hayali düşmanlarla boğuşup durdular.

Gelgelelim, ömür vefa edenlerden Sezai Karakoç ( Allah ömrüne bereket versin) hiçbir fırıldağı iplemeden Batı'nın emellerine dikkat çekmeye devam etti.

Mesela, 2011'deki bir konuşmasında “Diriliş Muştucusu” şöyle demişti: “Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam'ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur…”

İsmet Özel derseniz; birkaç yıl önceki bir konferansında, Endülüs'ün akıbetini hatırlatacak kadar durumun vahim olduğunu dile getirdi.

Nasıl mı?

Şöyle: “İstiklal Harbi ile bu toprakları kafirlerin gözünden kaçırarak Türk vatanı haline getirdik. Bu günlerde ise bu topraklardan İslam toprakları olmaktan çıkarılma planları yapılmakta… Tam da İspanya'dan Müslümanların ve Yahudilerin çıkarılmalarına denk gelen bir dönemde… Yani 800 yıl sonra…”

AKP'li fırıldaklara bakacak olursak “müstevlilerin” veya “üst aklın” bu topraklar üzerinde ne bir planı ne de emeli var. Zaten olmayan bir şeyin (üst akıl) haliyle planı da olamaz.

Peki var olan ne?

Şu:

AKP'li fırıldakların karın guruldaması.

Bozgunculara çıkartma kağıdı mesabesinde şerh düşmekle karın guruldaması birleşince haliyle garabet kaçınılmaz oluyor.

Dış politikamızdaki düşman azaltma “restorasyonunu” olumlarken “üst akıl” kavramlaştırmasına saldıracağınıza, hangi “stratejik derinliklerden” kurtulduğumuzu yazsanıza.

Yanı başınızdaki “Neo-İttihatçıları” ve “Suriye tuzaktır” dediğimizde bizi hedef gösterenleri yazsanıza.

“Üst akıl” kavramlaştırmasıyla kimin adına hesaplaşıyorsunuz

Dış güçler yerine nokta atış mesabesindeki mezkur kavramlaştırmayı seçmekle, ABD'den izinsiz maklube bile yiyemeyecek olanları himaye eden ve harekete geçirenler kastediliyordu.

Bundan neden rahatsız oldunuz?

Konuşmayı beceremediniz, bari susmayı becerin. Kendinizi daha fazla iptizale uğratmayın.

Ayıptır ayıp.

NOT 1: Ertuğrul Beyciğim, Ahmet Hakan veya Akif Beki veya Selvi'ye sorsa kafayı bu kadar yakmaz, “Game Of Thrones” anıştırması saçmalığına düşmezdi.

Demek ki başka irtibatta olduğu Ahmet Hakan'lar var.

Bu mahallede de bu seriden çok var, acaba hangisi?

Ben de bunu merak ettim işte.

NOT 2: Necip Fazıl adına ödül veren bir gazetenin saygıdeğer bir köşe yazarı her şeyden evvel, Necip Fazıl vurgusu yaparken daha özenli olmalı değil mi?

Necip Fazıl'ın, “Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın; / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın!..” dizesiyle onca yıl aradan sonra hesaplaşmak isteniyorsa, o başka tabii.

O vakit de daha açık sözlü olmak icap eder.

Niyet buysa ve konu da, Aydın Doğan'lı, Ertuğrul Özkök'lü eğitim seferberliğiyse, Necip Fazıl'ın “Gençliğe Hitabe”sindeki, “dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik” ifadesi daha efektif olabilir.

Hem ibişlerin çok daha fazla dikkatini çeker, hem de “The Cemaat”in ipliğini pazara çıkartan Hüseyin Gülerce'ye saldıranlardan alınan iltifatlar artarak devam eder.

İlgili Haberler