Politika

Yeni Şafak: Kılıçdaroğlu ile söyleşide soru kısıtlaması olmadı, her şeyi sorduk, hepsine cevap verdi...

Kılıçdaroğlu'ndan Ataşehir talebi: Kızım o evi sat!

23 Temmuz 2015 19:10

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'ye konuştu. Kılıçdaroğlu'yla yaptığı söyleşiyle ilgili izlenimlerini aktaran Selvi, "Soru-cevap konusunda bir kısıtlama ya da herhangi bir ima olmadı. Her şeyi sorduk. Kılıçdaroğlu her sorumuza cevap verdi" dedi. "Hatta kızının eviyle ilgili konuyu kendisi açtı" diyen Selvi, Kılıçdaroğlu'nun "İstanbul'daki bir evini satıp, kızına küçük bir ev aldıklarını anlattığını, sonunda da, kızına 'o evi sat' dediğini" aktardı. 

Selvi'nin Yeni Şafak'ta "Kılıçdaroğlu ile ne konuştuk?" başlığıyla yayımlanan (23 Temmuz 2015) yazısı şöyle:

Koalisyon çalışmalarında masanın bir yanında Başbakan Davutoğlu yer alıyor, diğer tarafında ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.

AK Parti ile CHP arasında koalisyon masasının kurulacağı anlaşılıyor.
Kültür Bakanı Ömer Çelik ile Haluk Koç arasındaki görüşme masanın kurulması için yapılmış bir ön yoklamaydı. Olumlu izlenimlerle ayrıldılar.

Koalisyon arayışlarının önemli bir aşamasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük.
Gazetemizin haftalık röportajlarını yapan Nil Gülsüm ile birlikte CHP liderine sorular yönelttik.
Ben daha çok izlenimlerimi ve kritik sorulara verdiği yanıtları paylaşacağım. CHP liderinin Yeni Şafak'a açıklamalarını ise Nil hanımın söyleşisinde bulacaksınız.

“Ön yargıları kırmak atomun çekirdeğini parçalamaktan zordur” diye bir söz vardır ya, benim ki de o hesap.
Kılıçdaroğlu'nun makamına girerken Nil Gülsüm başörtülü olduğu için Kılıçdaroğlu'nun refleksini merak etmedim desem yalan olur. Çok doğal karşıladı CHP lideri. CHP Genel Merkezi'nde de en ufak bir rahatsızlık hissetmedik. Başörtüsü konusunda çok büyük mesafe almış. Söyleşiye başlamadan önce makam odasının duvarını süsleyen tablolar hakkında bilgi verdi. Engelli bir ressamın ziyaretini anlatıp, onun çizdiği tabloyu gösterdi. Nuri İyem tablolarını sordum. ”Onlar evde” dedi. Nazım Hikmet'in Bursa Cezaevi'ndeyken çizdiği portrenin yer aldığı tabloyu gösterdi. Hülasa en ufak bir gerginlik hissetmedim. Çok doğal bir hali vardı. Biz kısıtlı zamanı da dikkate alarak, teyplerimizi açınca söyleşiye geçmeden önce ne içeceğimizi sordu.

Soru-cevap konusunda bir kısıtlama ya da herhangi bir ima oldu mu? Hayır. Her şeyi sorduk. Her sorumuza cevap verdi. Hatta kızının eviyle ilgili konuyu kendisi açtı. İstanbul'daki bir evini satıp, kızına küçük bir ev aldıklarını anlattı. Sonunda da, ”Kızım o evi sat dedim” dedi. Liderlerin ve çocuklarının mal varlıklarındaki anormal artışlar her zaman dikkat çeker ve haber olur. Ama ben siyasetin eşler ve çocuklar üzerinden bir karalama kampanyasına dönüştürülmesine karşıyım. Siyasete ilişkin en büyük kırmızı çizgim. Eşler ve çocukların bu kavgaya malzeme edilmeleri.

Koalisyon görüşmelerinin önemli bir aşamasında CHP lideri ile bir araya gelinir de ne konuşulur? Tabi ki koalisyonu konuştuk.
Seçimlerden hemen sonra yaptığımız görüşmede, ”Rövanşist olmayacağım. Kırmızı çizgilerle değil, uzlaşmayla yaklaşacağım” demişti CHP lideri. Zaten Bahçeli'ye rağmen uzlaşmaya daha açık bir lider profili çizdiği için AK Parti ile görüşmelere başlayan taraf oldu.

Bu arada Kılıçdaroğlu'na, CHP'nin oylarındaki düşüşü de sorduk. “Ah HDP” derken öyle bir iç geçirişi vardı ki sormayın.
Kemal Bey, ilk tur görüşmelerde bir araya geldiği Başbakan Davutoğlu'nu güvenilir bulmuş. Davutoğlu ile koalisyon kurulabileceğini düşünüyor. Davutoğlu'nun tarzı, kendisinde ortaklık yapmaya uygun bir lider izlenimi bırakmış. Bu önemli bir nokta. Netice itibariyle koalisyon iki liderin karşılıklı güveni ile yürüyecek. “Biz Ahmet Bey'le koalisyon kurabiliriz” noktasında buldum kendisini. Ama buna rağmen AK Parti ile koalisyondan ziyade erken seçimi daha olası görüyor…

Koalisyon görüşmeleri sırasında Başbakan Davutoğlu ile ikili görüşme yapmayı planlıyor mu? Başbakan ihtiyaç duyarsa görüşmeye kapalı olmadığını söyledi. “O ihtiyaç sayın Davutoğlu'ndan gelir ya da gelmez bilmiyoruz” dedi.

Kılıçdaroğlu, koalisyonu Türkiye için yararlı buluyor. Koalisyonun toplumsal rahatlamaya yol açacağına inanıyor. Ama siyasetin gerçekleri karşısında ise erken seçimi daha muhtemel buluyor. Buna rağmen CHP lideri ile bardağın dolu tarafını konuştuk.
Kılıçdaroğlu, ”Davutoğlu'na da söyledim” diye söze başladı. “Eğer bir hükümet kurulacaksa bu hükümetin birinci olarak yüksek profilli bir hükümet olması gerekir. İkinci olarak 4 yıllık süre için kurulması lazım” diye ekledi.

Biz başka bir soruya geçtik ama o dönüp, ”Dikkat ederseniz yüksek profilli bir hükümet ihtiyacındayız demiyorum, zorundayız diyorum” diyerek tahkim etme gereği duydu. Kılıçdaroğlu, güçlü bir hükümet istiyor.
AK Parti-CHP koalisyonunun “Mayınlı” alanlarına girdik. Örneğin Cumhurbaşkanı'nın konumu.

“Biz Cumhurbaşkanını koalisyon görüşmeleri sırasında ne taraf olmasını ne de tartışılmasını isteriz” dedi. Konuyu biraz daha açmasını istedik.” Eğer Cumhurbaşkanını anayasal konumunda tutabilirsek ve öyle kalabilirse bizim açımızdan herhangi bir sorun yok” diye ilave etti. Şeytan ayrıntıda gizlidir derler. CHP, Cumhurbaşkanı'nın konumunun koalisyon protokolünde yer almasını isteyecek mi? Ben öyle bir izlenim edinmedim. Kılıçdaroğlu, “Koalisyon görüşmelerinin bir parçası olmamalı” dedi.
AK Parti ile CHP koalisyon için masaya oturdukları anda, stres testlerinden birini bu konu oluşturacak.
İkinci konu ise 17-25 Aralık dosyaları.

“Koalisyon görüşmelerinde gündeme geldi mi?” diye sorduk. Net bir cevap verdi: ”Hiç önümüze gelmedi hiç de tartışma konusu olmadı.”

Tekrar sorduk. "17-25 Aralık dosyaları koalisyon protokolünün gereği midir?”
Kemal Bey, ”Hayır değildir. Bu parlamentonun işidir” karşılığını verdi. Ardından da koalisyon protokolü açısından bir açılım getirdi: ”Ama 'yolsuzluklar soruşturulacaktır, duyarlı olunacaktır' gibi genel bir ifade gerek görülürse kullanılabilir.”
Kılıçdaroğlu, daha önce yaptığı açıklamada,” Yolsuzlukların hesabını sormamak demek, CHP'yi kapatmak demektir” demişti. O sözlerinin arkasında duruyor. Ama bu işin bir koalisyon protokolü değil, Meclis'in işi olduğunu söylüyor. Burada bir tutarsızlık yok. Ama bir açılım var.

Son soruyu sona saklamıştık. Doğrusu nasıl cevap vereceğini en çok merak ettiğim sorulardan biriydi.
“Sayın Davutoğlu hükümeti kuramaz da Sayın Cumhurbaşkanı görevi size verme gereği duyarsa saraya gider misiniz?” diye sorduk.

“Umarım beni saraya çağırmaz” karşılığını verdi. Soruyu tekrarlayacak oldum, aynı cevabı verdi. Yapacak bir şey kalmamıştı.
Kılıçdaroğlu ile görüşmeden, CHP'nin bir koalisyon hükümetine hazır olduğu izlenimi ile ayrıldım. Buna rağmen koalisyondan ziyade erken seçimin daha güçlü bir ihtimal olduğu kanaatimi muhafaza ediyorum. Çünkü siyasetin bir de görünmeyen dinamikleri var.

İlgili Haberler