Politika

'Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’lere; nasıl inanalım, neden güvenelim?'

Atillâ Kart: Başkan Cirit Yargıtay Başkanı’nın söylemesi gerekenleri dile getirmiştir ancak bu ilkeleri hayata geçirme konusunda 'güven vermekten çok uzak olduğunu' görüyoruz

11 Şubat 2015 19:57

Anayasa Mahkemesi’nin ardından Yargıtay Başkanlığı’na da AKP’ye yakınlığı ile bilinen İsmail Rüştü Cirit seçildi. ‘Yeni Yargıtay Başkanı’nın tarafsız olamayacağını’ savunan CHP Konya Milletvekili Atillâ Kart, akbil davasında 29 sanığı aklamasından, 17 Aralık operasyonunda Zekeriya Öz’e gönderildiği iddiasına İsmail Rüştü Cirit hakkındaki iddiaları dile getirdi.

Atilla Kart’ın “Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit’lere; Nasıl İnanalım, Neden Güvenelim?” başlığıyla yayımladığı basın açıklaması şöyle:

 (I) Yargıtay’ın yeni Başkanı İ.Rüştü Cirit, Başkan seçildikten sonra yaptığı konuşmada ; “….Kuvvetler Ayrılığı, Yargıç teminatı, Bağımsız ve tarafsız Yargı, Yargıya güven…” gibi temel ve evrensel kavramlardan söz ederek; bu ilkeleri esas alan ve adaleti tesis etme sorumluluğunu amaçladığını dile getiren beyanlarda bulunmuştur.

- Başkanlık seçimi öncesinde; otellerde toplantılar yapıldığı, seçim esnasında üyelerin bir bölümünün oylarının “açık olarak” kullanıldığı yönünde iddia ve bulguların bulunduğunu yeri gelmişken ifade ediyoruz.

(II) Başkan Cirit; seçimden sonra doğal olarak, bir Yargıtay Başkanı’nın söylemesi gerekenleri dile getirmiştir. Sorun şudur; bu söylemleri dile getiren bir Yargıtay Başkanına öncelikle bir Yurttaş olarak inanmak ve güvenmek isteriz. Çok eski tarihlere gitmiyoruz…. 7-8 yıl öncesinden başlayarak, 17-25 Aralık Yolsuzluk sürecini göz önüne alarak bir değerlendirme yaptığımız zaman; Yargıtay Başkanının bu ilkeleri hayata geçirme konusunda “güven vermediğini, güven vermekten çok uzak olduğunu ” kaygıyla görüyoruz.

Bu kaygımızın dayanaklarını somutlaştırarak dile getiriyoruz;

(1) Dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’a yönelttiğimiz 02.01.2006 tarih – 11879 sayılı yazılı soru önergemizi , bu önergeye Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından verilen 3 sayfalık 21.03.2006 tarihli önerge cevabını özetliyoruz.

- Önergemize göre; R.Tayyip Erdoğan ve 36 Arkadaşı Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/265-2003/413 sayılı , 01.12.2013 tarihli dosyayla yargılanmışlar; haklarında zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, sahtecilik yaptıklarına dair suçlamalar dile getirilmiş; yargılama sonucunda Milletvekili konumunda olanlar yönünden dosyanın tefrikine, diğer sanıklar yönünden ise beraatlerine karar verilmiştir. Beraat kararının, dosya kapsamıyla bağdaşmadığı görülmektedir.

- Zira, dosyada mevcut 06.10.2003 tarihli Bilirkişi Raporunda; “….Belbim akıllı sistemine elle müdahale edildiği, sistemin baştan itibaren oluşturulmasında suistimale açık olduğu ve sistemdeki bu durumun düzeltilmesi mümkün olmasına rağmen bunun yerine getirilmediği anlaşılmaktadır…” yönünde tespitler yapılmıştır. Bu dosyada, Ocak 1997-Mart 1999 arası dönemde toplam – eski parayla 3 Katrilyon tutarında yolsuzluk yapıldığı belgelere dayalı olarak ifade edilmektedir.

- Bilirkişi Raporundaki maddi bulgu ve tespitlere rağmen; beraat kararı verilmiş ve Mahkeme Savcısı tarafından da dosya temyiz edilmemiştir.

- Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin o tarihlerdeki Başkanı, bugün itibariyle Yargıtay Başkanlığı görevine seçilen İsmail Hakkı Cirit’tir.

(2) Bir başka tesadüf; dönemin Başbakanı R.T.Erdoğan’la ilgili, mal varlığını haksız kazançla artırdığına yönelik olarak Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda; Bilirkişi Raporları arasındaki çelişki giderilmeden beraat kararı veren Yargıç İbrahim Kozan’ın konumudur.

- R.Tayyip Erdoğan hakkındaki aleyhte bulgulara rağmen, ilgili Savcı tarafından bu karar da temyiz edilmemiştir.

- Beraat kararını veren Yargıç İbrahim Kozan ise, kısa süre içinde Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olmuştur.

(3) Bu kararın verildiği tarihlerde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olan Fahri Kasırga da, yine tesadüfler sonucu (!) Adalet Bakanlığı Müsteşarı olmuştur. Fahri Kasırga’nın müteakip süreçlerde, AKP İktidarları tarafından seçim dönemlerinde “Adalet Bakanı” olarak görevlendirmesi dahil olmak üzere, özel olarak himaye edildiği ve nihayet bugün itibariyle de “Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri” görevini sürdürdüğü bilinmektedir.

(4) R.Tayyip Erdoğan’ın; Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde hakkında açılan idari soruşturmaları yürüten Mülkiye Başmüfettişi Hüseyin Avni Coş’un da; “men-i muhakeme” yönünde fezlekeler düzenlediği, adı geçenin AKP İktidarlarında Bingöl, Aksaray, Kırklareli, Adana ve nihayet Sakarya Valisi olarak görev yaptığı; Kırklareli ve Adana Valiliği esnasında, Valilik Makamı saygınlığıyla bağdaşmayacak “ahlaka mugayir vukuatlarının” bulunduğu bilinmektedir.

Vatandaşa “Gavat” diye hitap ettiği sabit olan, ahlaki ve etik yönden hakkında suçlamalar bulunan bir Vali’nin; ısrarla görevde tutulmasının bir anlamı ve sebebi olmalıdır.

Siyasi İktidarın “özel ve hukuka aykırı ilişkiler” üzerinden kuşatıldığı anlaşılmaktadır.

(III) Yukarıda sözü edilen “Çekirdek Kadro”, bugün de etkili konum ve görevdedir. Bu Çekirdek Kadro gibi, artık “Nice Çekirdek Kadrolar” vardır. Devlet yönetimi; hem idari ve hem de adli kurumlarda, bu çekirdek kadrolar tarafından “parsellenmiş” durumdadır. İsmail Rüştü Cirit’ler, bu anlamda artık adli yapıda “bir prototip” konumundadır.

- Dönemin Adalet Bakanı, mezkûr cevabında yukarıda sözü edilen “maddi vakıaları ve çekirdek kadrolaşmayı “tevilli” olarak doğrulamıştır. Çekirdek kadro içindeki İbrahim Kozan, Fahri Kasırga ve H.Avni Coş’ları şimdiki hal bir tarafa bırakıyoruz.

Bugünkü konumu ve prototip olması sebebiyle, İsmail Rüştü Cirit üzerinden, bu süreci sorgulamaya devam ediyoruz.

(1) Yargının işlevselliğini yok eden, tahrip eden, adalet duygusunu yok eden İ.Rüştü Cirit’lerin ; önlenemez yükselişleri, faaliyet ve hizmetleri bugün de aralıksız olarak devam ediyor.

Akbil yargılamasındaki “hizmetleri(!)” yanında; 17-25 Aralık Yolsuzluk sürecinde, yolsuzluk soruşturmasını sürdüren Savcı Zekeriya Öz’ün yanına, Kamu Baş Denetçisi Nihat Ömeroğlu ile birlikte gidip; soruşturmanın kapatılması için “arabuluculuk” görevini üstlenebiliyor. Bu yönde çıkan haberlere karşı, hiçbir tatminkar açıklama getirilmemiştir.

- Bir Yargıç’a, bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanına bu yakışıksız girişim yakışır mı?

- Bir Yargıç , bir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı; böylesine “yüz kızartıcı” ilişkiler için arabuluculuk görevini neden üstlenir?

- Bu tür görevleri neden üstlenmek zorunda kalır?

(2) İstanbul Milletvekili Umut Oran’ın önergesinde ve Oda TV’nin 10.02.2015 tarihli haberinde sözü edilen bir başka olay…. Yine her nasıl bir tesadüfse, 6 Kasım 2012 tarihinde “Hanut Seferleri kapsamında” yine Yargıtay Üyesi Nihat Ömeroğlu ile birlikte yaklaşık “8 bin Dolar” tutan uçak biletiyle; Washington’a gittiği iddia edilmektedir.

- Bu yolculuğa ilişkin olarak ciddi sorular varlığını korumaktadır. Bu sorular cevaplandırılmamış durumdadır.

(3) İşte, bu İsmail Hakkı Cirit; şimdi, Biz’den ve kamuoyundan Kendisine güvenmemizi bekliyor, adaleti tesis edeceğinden söz ediyor.

- Öncelikle ifade ediyoruz;

- Görevini ; doğru ve tarafsız yapacağına dair bir kanaat yaratamıyorsun….

- “Biz, sana nasıl inanalım, nasıl güvenelim?” Sayın Yargıtay Başkanı…

- Kusurlu ve uygunsuz davranışlarınla, mesleğin şeref ve nüfuzunu ve saygınlığını yitirmesine yol açıyorsun….

- Hatır ve gönüle bakarak görev yaptığın kanısını yaratıyorsun….

Biz, sana artık nasıl güvenelim???

Bizi, “ne yerine” koyuyorsun.

(IV) Biz, sana makamının saygınlığı sebebiyle güvenmek isterdik. Ancak ve maalesef güvenemiyoruz…. Biz’de, Yurttaş olarak; bu kanaati, gözlemi, izlenimi ve güveni yaratamıyorsun…..Bu duyguyu, kararlarınızla Siz’ler yarattınız.

- Milletin Vekili olarak söylüyor ve uyarıyoruz;

“Hakîm” ve “ Fehîm” olmadığınız;

2802 sayılı yasanın 68. maddesi anlamında “ Müstakîm, Emîn, Mekîn ve Metin” olmadığınız anlaşılıyor. Bir yargıçta olması gereken bu nitelikleri taşımayanların; adaleti tesis etmeleri ve topluma güven vermeleri mümkün değildir. Bu vakıaları göz ardı etmeden, ancak Makamın saygınlığı adına ve Yasama denetimi sorumluluğuyla bundan sonraki kararlarınızı ve uygulamalarınızı “önyargı” içine girmeden “hukuk ve demokrasi” boyutuyla inceleyeceğimizi ve takip edeceğimizi yeri gelmişken ifade ediyoruz.

İlgili Haberler