Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği'nin (İHD), Konya Meram’da Dedeoğlu ailesinden 7 kişinin yaşamını yitirdiği katliamı ortak bir açıklamayla kınadı.
TİHV ve İHD'den yapılan ortak yazılı açıklamada, Dedeoğlu ailesinin daha önce ırkçı söylemlere ve eylemlere maruz kaldığı belirtildi.
Açıklamada, "Siyasi iktidarı bir kez daha ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikaları terk etmeye ve toplumsal barışa daha fazla zarar vermemeye davet ediyoruz" denilirken, katliamın aydınlatılması istendi. Açıklamada ayrıca, "Irkçı nefret saldırılarına maruz kalabilecek tüm kişi ve gruplar kağıt üzerinde değil gerçekten koruma altına alınmalıdır" denildi.
TIKLAYIN - Konya'da katliam | Aynı aileden 7 kişi öldürüldükten sonra ev ateşe verilmişti, 10 kişi gözaltına alındı
TIKLAYIN - Konya'da katledilen ailenin avukatı Karabulut: Bilgi alamıyorum, inceleme yapmam engelleniyor
Açıklamanın tamamı şöyle:
"Konya’nın Meram ilçesinde dün (30 Temmuz 2021 Cuma) Dedeoğlu ailesine yönelik gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu 7 kişi yaşamını yitirmiş, ailenin bulunduğu ev ateşe verilerek yakılmıştır. Dedeoğlu ailesi 12 Mayıs 2021 tarihinde de 50-60 kişilik bir grubun ırkçı saldırısına uğramış ve 6 kişi yaralanmıştı. Saldırganlardan bazıları kısa süreliğine tutuklanıp ardından serbest bırakılmıştı. Alınan koruma kararlarına rağmen Dedeoğlu ailesi maalesef korunmamış ve yedi kişinin öldürüldüğü korkunç bir katliam yaşanmıştır. Dedeoğlu ailesine baş sağlığı diliyor, bu kaygı ve dehşet verici ırkçı saldırıyı en sert şekilde eleştiriyor ve kınıyoruz.
Dedeoğlu ailesi Kars’tan Konya’ya göç etmiş bir Kürt ailedir. Fail ya da failler henüz tespit edilememiş olmasına karşın, Dedeoğlu ailesine yönelik daha önceki saldırılarda kullanılan söylem ve eylemler bu katliamda da ırkçı saiklerle hareket edildiğine dair kanaatleri güçlendiriyor. Etnik kimlikleri ailenin maruz kaldığı önceki saldırların başlıca gerekçesidir. Dolayısıyla basit bir husumetin böylesi bir katliamla sonuçlanmasını başka türlü izah etmek mümkün görünmemektedir. Hal böyleyken, yetkililerinin gerekli koruma tedbirlerini almamaları affedilemez bir sonuca yol açmıştır. Bu arada Konya Emniyet Müdürü’nün, Hrant Dink cinayeti davasında kusuru olan kişilerden biri olarak yargılanmış olması da oldukça manidardır.
Bu olay bir kez daha göstermiştir ki, şiddetin toplumsal ilişkileri düzenleyen ve sorunları çözen tek etkili araç olduğu kanaati toplumda giderek daha güçlü bir yer edinmektedir. Bir yıl önce, 9 Haziran 2020 tarihinde yine kurumlarımız tarafından yapılan ortak bir açıklamayla bu kaygı verici gelişmeye işaret etmiş, siyasal iktidarı ve tüm toplumu şiddeti durdurmaya davet etmiştik. Şimdi bu çağrımızı bir kez daha yineliyoruz.
Söz konusu açıklamamızda, şiddetin toplum içinde giderek daha fazla itibar görmesinin temel nedeninin siyasal iktidarın toplumu kutuplaştıran, her şeyi güvenlik sorunu haline getiren, çatışmayı ve savaşı yücelten/kutsayan politikaları olduğunu söylemiştik. Siyasal iktidar bu politikaları ile sadece topluma kötü örnek olmakla kalmıyor, ayrımcılığın ve nefretin, dolayısıyla da şiddetin dalga dalga yayılmasını teşvik ediyor. Özellikle de HDP üzerinden yükseltilen nefret dili, başta Kürtler olmak üzere inançları, cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, siyasal görüşleri farklı olduğu için ötekileştirilen tüm kesimleri saldırılara açık hale getirmektedir. Nitekim 17 Haziran 2021 tarihinde HDP İzmir il binasına gerçekleştirilen saldırıdan sonra ırkçı söylem ve saldırıların ülke sathında artış göstermesi bunun somut bir göstergesidir. Özellikle son günlerde artan göç trafiği ile birlikte mülteci ve sığınmacılara yönelik geliştirilen nefret söylemleri, hele küresel ısınmanın ve iklim krizinin bir sonucu olarak ülkemiz dahil dünyanın birçok yerinde art arda yaşanan orman yangınlarının gerekçesi olarak üretilen Kürtlere yönelik nefret söylemleri akıl almaz bir boyut kazanmıştır. Aslında yanan sadece ormanlar değil barış içinde bir arada yaşama irademiz, tüm insani ve toplumsal değerlerimizdir.
Bu nedenle siyasi iktidarı bir kez daha ayrımcı ve nefret içerikli söylem ve politikaları terk etmeye ve toplumsal barışa daha fazla zarar vermemeye davet ediyoruz. Bunun ilk adımı da Konya’nın Meram ilçesinde yaşanan bu elim olayı bir an önce aydınlatmak olmalıdır. Bunun için ivedilikle tarafsız, şeffaf ve etkin bir şekilde soruşturma yürütülmeli, ırkçı nefret saldırılarına maruz kalabilecek tüm kişi ve gruplar kağıt üzerinde değil gerçekten koruma altına alınmalıdır. Çünkü, geçmişte yaşanmış benzer olaylarda böyle davranılmadığı ve failler cezasızlık zırhı ile korunduğu için bugün yaşanan vahim olaylar tekrar edegelmiştir.
Ancak, barışçıl bir arada yaşam iradesine sahip çıkmanın aynı zamanda yurttaşların da sorumluluğu olduğunu hatırlatmak isteriz. Dolayısıyla demokrasi, barış ve insan haklarından yana olan herkesi ortak tutum almaya, ayrımcılığa, nefret söylemine ve şiddete hayır demeye davet ediyoruz.
Ayrıca yaşanan bu elim katliam ile ilgili hakikati açığa çıkarmak ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla insan hakları, barış ve demokrasiden yana sivil toplum kuruluşları olarak oluşturacağımız bir heyetle en kısa zamanda Konya’nın Meram ilçesine giderek gerekli inceleme ve gözlemlerde bulunacağız."