Medya

TRT arşivi: Toplumsal hafızamızın hüzünlü kaydı

Aslı Tunç: Arşivden taşan toplumsal naiflik ne kadar hoyratlaştığımızın, hoşgörüsüzleştiğimizin, ideolojik olarak yarıldığımızın kanıtlarını sunuyor

02 Nisan 2017 19:40

*Aslı Tunç

31 Mart günü TRT 1968’den 2015’e dek tüm yapımlarını internet sitesine yükleyerek erişime açtı (http://www.trtarsiv.com). Bu, çok da yerinde ve kutlanması gereken bir adım kuşkusuz. İlk bakışta, söz konusu arşiv, sosyal medya üzerinden birbirimize komik videolar göndermeden önceki bir döneme ait devasa bir program havuzu. Belgeseller, diziler, yarışmalar, açık oturumlar, siyasal hayatımızdaki kırılma noktalarına ait görüntüler ve daha niceleri sanal ortamda sunuluyor bizlere. Eminim pek çok insanın hayatı “film şeridi gibi” gözlerinin önünden geçiveriyor. Toplumsal belleğimizin kayıtları bunlar, bu coğrafyadaki inişli çıkışlı serüvenimiz çoğu zaman hüzünlü belgeleri. Sitede gezinirken “vay canına, nereden nereye?” diyoruz ister istemez.

Arşivin kaçınılmaz nostaljisi bir yana, bu anlamlı girişim bize hem veri sunarken hem de bazı tespitler yapmamıza olanak sağlıyor. İlk veriler, kamusal yayıncılığın tarihî bağlamında irdelenebilir. Geçmiş dönemlerde görüntülerin ne denli kalitesiz ancak program içeriklerinin bugüne oranla ne kadar kaliteli olduğunu tespit etmek zor olmasa gerek. Kamusal yayıncılık felsefesine uygun olarak geçmişte ne kadar fazla kültür ve sanat programı olduğunu, davet edilen kişilerin çeşitliliğini, komedi ve tartışma programlarının zenginliğini görüp insanın içinin cız etmemesi mümkün değil.

Evet belki kamera açıları sabit, görüntü titrek, renkler kaymış ama korkusuzca politik hiciv yapılabilen, Türk sanat müziği yanında caz ve klasik müzik dinlenebilen ve dönemin gerçek entelektüellerinin ekranda konuşabildiği yıllar bunlar. İçeriğin henüz daha görüntüye yenilmediği dönemler.

Varsın programlar şimdiki gibi dijital teknolojilerle, yüksek çözünürlüklü kameralarla çekilmesin, görüntüler kristal berraklığında olmasın arşivden taşan toplumsal naiflik, ne kadar hoyratlaştığımızın, hoşgörüsüzleştiğimizin ve ideolojik olarak yarıldığımızın kanıtlarını sunuyor bizlere.

Bu arşivin bize sunduğu bir diğer olanak ise popüler kültür ürünleri ile kültürel hafızamızın nasıl biçimlendiği olgusu. Televizyon içeriği olarak üretilen popüler ürünler toplumsal bellek inşası için yadsınamaz bir önemde. Bu programların genel geçer, uçucu olmadığını, arşivde dolaşırken bizde yarattığı etkide de ölçmek mümkün. Hafıza, mit, gelenek, kimlik gibi temeli inşaya dayalı tüm kavramlar için popüler anlatılar özel bir öneme sahip.

Hatırlama, her zaman anlam üretimiyle el ele gider. Hafıza, geçmişi dille olduğu kadar, görsellik aracılığıyla da kendine demirler. Çocukluğumuzun, gençliğimizin popüler anlatıları belleğimizde yerini alır. Özellikle televizyon, günümüzün en önemli hafıza kurucusudur. Ancak günümüzün tüketim hızında ve yoğun görüntü bombardımanı altında, yeni kuşakların geleneksel medya içerikleriyle olan duygusal bağının azalacağı kaçınılmaz. Televizyon programlarıyla biçimlenen toplumsal belleğimiz bizi kimi zaman nostaljiye, geçmişin yüceltilmesine ve bugünden kaçıp geçmişe sığınmamıza aracılık ediveriyor.

Görünürde çeşitliliğin artarken ters oranda medya içeriklerinin yüzeyselleşmesi ve hızla tüketilmesi, kendimizi bir geçmiş noktasına çapalama isteğimizi de fazlalaştırıyor. Kanımca TRT arşivinin de bu duygusal çapalama ihtiyacımızda önemli bir yeri var. Aksi takdirde neden Adile Naşit’in Uykudan Önce’sini, Olacak O Kadar’ı, 32. Gün’ü, Gezelim Görelim’i, İşte Hayatınız ve İz Bırakanlar gibi sayısız programı buruk bir özlemle izleyelim ki?


Bu yazı ilk olarak P24’te yayımlanmıştır.

 

İlgili Haberler