02 Ekim 2014 00:36
HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşmesinin ardından TBMM’den parlamento muhabirlerine açıklamalarda bulundu. Demirtaş, IŞİD’i protesto eden insanlara gaz sıkılması ve coplanması konusunda Başbakanın kendisine “müdahaleden haberdar olmadığını” söylediğini ifade etti.
Demirtaş, Davutoğlu’nun kendisine “IŞİD’e hiçbir şekilde destek vermedik. Ne silah ne lojistik ne başka bir şey ne geçiş bizim için terör örgütüdür. Büyük bir tehdittir. Biz böyle görüyoruz. Başından beri de böyle yaklaşıyoruz” dediğini aktardı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ı TBMM’deki yemin töreninde alkışladığı için “Berkin Elvan’ın katlini ayakta alkışladı” şeklindeki tepkisini değerlendiren Demirtaş, kendisini, “Ben o amaçla alkışlamamıştım. Kendisi de Berkin Elvan’ın katilini ayakta karşılamamak için ayağa kalkmamıştır” dedi. O gün yapılan tartışmaları ‘gereksiz bir tartışmaydı’ ifadelerini kullanan Demirtaş, “Bir nezaket tutumunu, usulün, adabın bu kadar siyasi düşünceleri siyasi kişiliğimizi linç etmeye varıncaya kadar tartışması doğru eğildi” dedi. Demirtaş’ın “Ben Kemal Bey’i eleştirmem” sözleri dikkat çekti.
Demirtaş’ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Biz, pratikte bir şeyler değişsin diye olumlu olsun istiyoruz. Açıklamalarımızı hep pozitif yönden kurmaya çalıştık. Şu anda pratikte çok sorun var. Hem Rojova politikasından hem çözüm sürecinde sıkıntılar sorunlar var. Fakat bu olumsuzlukları gidermek için zemin yaratmak lazım. Pozitif zemin üzerine pozitif şeyleri inşa etmek lazım.
Elbette ki, IŞİD’in tehdit olarak algılanması önemlidir. IŞİD’in Kobanê’yi almaması için hükümetin en azından politik tutum belirlemesi önemlidir. Bir kez daha IŞİD’e destek verilmediğini, destek verilmeyeceğini en üst düzeyde Başbakandan duymak önemlidir. Bir koridor mevzunu görüşmedik Ama Kobanê’nin ele geçmesini arzulamadıklarını belirtiyorlar. Çözüm süreciyle ilgili dün Bakanlar Kurulu kararı yol haritası niteliğinde. Bugün İmralı’dan verilecek mesajları da bekliyoruz. Çözüm sürecinde bu kadar büyük krizler yaşanırken pozitif bir atmosfere parti olarak katkı sunmak istiyoruz.
Bu tür somut bir görüşmenin bu görüşmede olmadığını söyleyebilirim. İnsani yardımların ulaştırılması konusunda hiç bir engelin olmayacağını özellikle sınırda IŞİD’i protesto eden insanlara yönelik müdahaleden kendisinin haberdar olmadığını söylüyor. Kendisinin yanlış bilgilendirildiğini söyledim. Çünkü o saate kadar defalarca gazla copla müdahaleler yapılmıştı. Hala da o müdahaleler sürüyor. Kendisi bu konuda bilgi alacağını kaydetti.
Ben görüşmeye gitmede önce İMC Tv’nin IŞİD militanlarının sınırı geçtiğini söylüyordu. Başbakan, bunun asla doğru olmadığını, olmayacağını, ısrarla altını çizerek belirtiyor. Hiçbir yerde hiçbir şekilde bu güne kadar desteğimizin olduğunu hiç kimse ispatlayamaz böyle bir şey yoktur dedi. Hani bu tür şeyler oluyorsa sizin inceletmeniz lazım. Araştırmanız lazım. Siyasi kararlığınız böyleyse pratikte böyle algılar. Bunları değiştirecek bazı adımların atılması gerektiğini , sokaktaki insanın bunu hissedecek şekilde bunu duyması gerektiğini belirttim. Bunu yaratan biz değiliz. Bütün bu tartışmalar olup biterken hükümet bu algının oluşmasına katkı sundu.
Eğer IŞİD’e karşı net bir tutum içindeyse ve yardım verilmediği konusunda bu kadar kararlı bir tutum varsa herkesin bunu hissetmesi lazım. Pratik adımların atılması gerektiğini belirttim. İMC TV’deki o yayınlanan o görüntüyü de konuştuk. Kesinlikle reddetti. Bakacağını belirtti. Tutumları bu konuda asla böyle bir şey olmadı olmayacak şekilde. Yani IŞİD’e hiçbir şekilde destek vermedik. Ne silah ne lojistik ne başka bir şey ne geçiş bizim için terör örgütüdür. Büyük bir tehdittir. Biz böyle görüyoruz. Başından beri de böyle yaklaşıyoruz.
Yani görüşmede ifade ettiği. Bir algı var, Kürtler arasında hükümetin Kobanênin IŞİD’in ele geçmesini istiyor şeklindeki bir tartışmayı hayretle izlediğini söylüyor. Biz böyle bir politika içinde değiliz tam tersi IŞİD’in oradan temizlenmesi lazım ; işte uluslararası koalisyonun amacı budur; dolayısıyla biz kesinlikle IŞİD’e destek olup Kobanêyi ele geçirsin diye bir politika içinde değiliz.
Tam tersine hem Kobanê etrafından Irak’ın diğer bölgelerine sökülüp atılması gerektiğini düşünüyoruz. Yani uluslararası ı koalisyonun tezkerenin kendilerine verdiği yetki çerçevesinde uçuşa yasak bölge vesaire. Uluslararası müdahale olursa önümüzdeki günler içinde kendi içimizde tartışacağız diyor.
Esad’ın uçaklarının hava kuvvetlerini en azından bir zamanlar Irak’ta olduğu gibi belli bir bölgeye girememesini istiyoruz. Bu nedenle uçuşa yasak bölgede ısrarcıyız diye ifadesi var.
Diplomatik temas kurmalılar. Görüşmeliler. Tehdit olmadığını olmayacağın bilmeliler. Türkiye’nin tehdit algılamasından çıkacak bir ilişki yakalamalılar önerimizi tekrarladık. Kendileri de bunu değerlendiriyor.
Bizce oradaki gurupların desteklenmesi lazım. Orada hem rejime karşı direnen güçler var. Hem Kürtler var. Yerel gurupların, direniş guruplarının desteklenmesi daha doğru bir politikadır. IŞİD’in katliama varabilecek noktalarda bir işgali gerçekleştirmesi sonrasında müdahale artık oradaki insanları kurtarmaya dönük olmaz. Kalıcı bir müdahaleye dönüşür ki; o doğru olmaz. Önemil olan katliam tehdidine karşı yerel gurupları destekleyebilmektir. Diplomatik alanda, insani yardımlarla onların kendini savunabileceği mekanizmalar oluşturmak gibi tedbirler alınabilir. Kara ordularıyla katliam olduktan sonra oraya girip tampon bölge benzeri yapılanmayla uluslararası güçlerin işgal etmesini doğru bulmuyoruz.
Tezkere çıkarsa bir hafta sonra ne olacak?
Ne yapacaklarını kafalarında bir plan olup olmadığını bilmiyorum.
Ben dün Kobanê’deydim. Şehrin etrafını kuşatmış durumdalar. Arada mesafe kalmadı. Mahallelere kadar çatışmalar varmak üzere sokak savaşı şehir savaşına dönüşürse katliam riski artar oradaki insanlar IŞİD Kobanêye girerse burayı bırakıp gideriz demiyorlar. Sokak sokak çatışmama devam ederiz diyorlar. Son kişi kalıncaya kadar direneceğiz diyorlar. Şu saatlerde bir mahalleye girebilir. Çünkü çok ağır silahları var. Büyük topları var.
Hayır. IŞİD’e doğrudan müdahaleden çok kendilerine uluslararası kamuoyundan silah desteğinin sağlanması istiyorlar. Türkiye bu konuda kolaylık göstersin diyorlar. Biz başbakana bunu PYD ile görüşmelerinin doğru olacağını ifade ettik. Kendileri de bunu değerlendireceğini söyledi.
Türkiye PYD’ye silah versin dediğimde kıyamet kopuyor. Başka biri versin dediğimizde yine kıyamet kopuyor. Ne yapsınlar peki tam olarak? ‘Kendileri ettiler, kendileri bulsunlar’ deniyorsa olabilir. Kürtler tarihte çok öldüler, yine ölürler. Tüm bu katliamlardan sonra birlikte yaşamın temellerinden bahsediyoruz, eğer İŞID’in Kobanê’de katliam yapmasına göz yumulacaksa, sesiz kalınacaksa ne silah alsınlar ne biz veririz denilecekse o zaman ortaya başka bir durum, kırılma ortaya çıkıyor. Yapılacaksa niye Türkiye yapmasın. PYD’nin ABD’den Almanlardan, İngiltere, Çin’den silah desteği almasındansa Türkiye’den alması alacaksa daha mantıklı değil mi? Bu Türkiye’de Kürt ilişkisi açısından daha sağlıklı kalıcı bir ilişki doğurmaz mı?
Bu endişeleri anlayabiliyoruz. Bunu gidermek istiyoruz. Görüşmelerin olumlu geçtiğini belirtmemizin nedeni bu. Türkiye kaygı duyduğu yapıya destek olamaz. Bunun yolu diyalog ve temastır. Şu anda güvensizlik çok derinleşmiş durumda. Türkiye PYD’ye Kobanê'ye yardım etsin dediğimizde sanki PKK’ya yardım etsin gibi algı var.
Demirtaş, gazetecilerin, “Kılıçdaroğlu size Berkin Elvan’ın katilini alkışladı’ yönünde bir eleştiride bulundu” sorusuna “Ben Berkin Elvanın katilini alkışlamadım. Ben aynı şeyden cevap vermeyeyim kendisine. Ben o amaçla alkışlamamıştım. Kendisi de Berkin Elvan’ın katilini ayakta karşılamak için ayağa kalkmamıştır” şeklinde yanıt verdi.
Demirtaş şöyle devam etti:
“Aynı eleştiriyi ben kendisine yapmıyorum. Şüphesiz ki Berkin Elvan’ın sokakta öldürülen çocukların katledildiği dönemde siyasi sorumluluk kendisindeydi. Sorumluluk bitmiş değil. Kemal Bey’in ya da CHP’lilerin ayağa kalkmış olması onu onayladıkları anlamına gelmez diyorum. Haksızlık yapmayayım CHP’lilere diyorum. Bana haksızlık yapıldı diyorum. Aynı haksızlığı ben yapmayacağım onlara diyorum”,
Demirtaş, ortaöğretimde başörtüsü serbestisi için de, “Bütün bu tartışmalar içerisinde kaşla göz arasında bu değişiklik yapıldı. Biz bu güne kadar inanç özgürlüğünü çok özgürlükçü bir perspektifle ele aldık. Fakat çocuklar konusu hassas bir konudur. Bu konu özgürlük adı altında çocuklara arasında bir dayatmaya, ayrıma, ayrımcılığa baskıya dönüşürsek ki bu ihtimal var bu başörtüsü takana v takmayana zarar verir”.
Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak ilk konuşmasını da, “ Bugüne kadar cumhurbaşkanları hiç böyle konuşmamıştı. Erdoğan gurup konuşmasının bir benzerini yaptı. Kendisinin öngördüğü başkanlık modeline uygun bir konuşmaydı. Siyasi bir konuşmaydı. Siyasi bir pencereden bakıyordu mevzulara. AKP Partinin icraatlarını, 12 yıllık başarı hikayesini anlattı. Başbakanın yapması gereken konuşmayı yaptı”.
© Tüm hakları saklıdır.