Gündem

Bünyamin Aygün: Kaçıranlar arasında Türkler de vardı

Suriye'de kaçırılan Milliyet gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün, kendisini El-Kaide bağlantılı Irak-Şam İslam Devleti örgütünün kaçırdığını ve Özgür Suriye Ordusu'nun kurtardığını söyledi

06 Ocak 2014 11:31

Suriye'de 40 gün önce kaçırılan gazeteci Bünyamin Aygün, dün Özgür Suriye Ordusu'nun operasyonuyla kurtuldu. Türkiye'ye gelen Aygün, Irak Şam İslam Devleti örgütü tarafından kaçırıldığını söyledi. Aygün, kendisi kaçıran grup da Türkler'in de olduğunu söyledi.

Radikal gazetesinin haberine göre, kaçırıldığı Suriye'den kurtarılan Milliyet gazetesi foto muhabiri Bünyamin Aygün, "Dışişlerinin devreye girmesiyle Özgür Suriye Ordusu özellikle benim tutulduğum evin bodrumunda eve yönelik büyük bir baskı yaptı. Beni onlar kurtardı. Yani serbest bırakılmadım, Özgür Suriye Ordusu beni tutanları da hatta esir aldı" dedi.

Aygün, Cilvegözü Sınır Kapısı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrail casusu olmakla suçlandığını, yaklaşık 20 gününün elleri kelepçeli ve gözleri bağlı halde sorguda geçtiğini belirtti.

Kendisini kaçıranların, casus olmadığından emin olduklarında ve gazeteci olduğunu öğrendiklerinde, Türk olduğu için ve Milliyet gazetesinden olduğu için büyük sıkıntı yaşadığını ve sürekli yerinin değiştiğini ifade eden Aygün, ümidini son ana kadar kaybetmemeye çalıştığını söyledi.

"Aralarında Türkler de vardı ama kim olduklarını bilmiyorum" diyen Aygün, kendisini kaçıranların, artık Türk gazetecilerin bölgeye gelmesini istemediklerini aktardı.

Özgür Suriye Ordusu'nun birkaç gündür Suriye genelinde bir operasyon başlattığını ifade eden Aygün, şöyle konuştu:

"En son kaldığımız yerde de yaklaşık 3-4 gündür çatışmalar devam ediyordu ve her an bizim oraya da bomba düşecek diye düşünüyordum. Çatışmalar burnumuzun dibindeydi. Ama sağolsunlar Sayın Başbakan'ın talimatıyla Dışişlerinin de devreye girmesiyle, meslek örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin de devreye girmesiyle özellikle İHH İnsani Yardım Vakfı'nı, Türkiye Foto Muhabirleri, Gazeteciler Cemiyetini es geçmemek lazım, bunların her attığı adım bana orada biraz daha iyi davranmalarını sağlıyordu."

"Beni kaçıran El Kaide'ye bağlı Irak Şam İslam Devleti örgütü. Dışişlerinin devreye girmesiyle Özgür Suriye Ordusu özellikle benim tutulduğum evin bodrumunda eve yönelik büyük bir baskı yaptı. Beni onlar kurtardı. Yani beni onlar serbest bırakmadı, Özgür Suriye Ordusu beni tutanları da hatta esir aldı. Özgür Suriye Ordusu'nun Türkiye'de Ehraru'ş Şam diye bilinen birimi, bugün beni kurtardı, onları da esir aldılar."

Bir süre Türklerin olduğu bir yere gittiğini anlatan Aygün, orada iyi günler geçirdiğini aktararak, "Sonra oradan alınınca günde sadece bir parça ekmekle geçirdiğimiz günler, tuvaletsiz, susuz geçirdiğimiz günler de oldu" dedi.

Kendisine psikolojik baskı yapılıp yapılmadığı yönündeki soruyu Aygün, "Yani casuslukla suçlanıyorsunuz. Savaşın olduğu bir ülkedesiniz. Fiziki işkence değil ama çok ağır. Eller kelepçeli, gözler bağlı, zaman zaman eller de bağlı. Dolayısıyla tahmin edin siz" diye yanıtladı.


'Seni keseceğiz, kesilmek daha onurlu'


Kendisini kaçıranların "kadı" dediği kişinin yaklaşık 20 gün sonra hakkında karar verdiğini dile getiren Aygün, "İnfazla ya kurşuna diziliyor ya da kesiliyor. 'Seni keseceğiz, kesilmek senin için daha onurlu, son sözlerini söyle' dediler. Tabi ki çok zor oldu" ifadelerini kullandı.

Aygün, Cilvegözü Sınır Kapısı'nın Suriye tarafındaki ara bölgede gazetecilere yaptığı açıklamada, kurtarılmasını bu kadar erken beklemediğini ancak ülkesine ayak basmış olmanın mutluluğunu yaşadığını ifade etti.

Destek kuruluşları, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, İHH İnsani Yardım Vakfının destekleri, Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığın sayesinde ülkesinde olduğunu belirten Aygün, şunları söyledi:

"Gazeteci olarak çok acı ve zor günler yaşadım. Ama, her şeyden önce yaklaşık 80 milyonluk ülke vatandaşıyım. Umudumu hiç kaybetmedim. Dışişleri mutlaka devreye girmiştir, Başbakanlık mutlaka devreye girmiştir ve mutlaka benimle ilgili bir şeyler yapıyorlardır dedim ve sürekli dua ettim. Her şeye rağmen, kendi ülkemde olmak müthiş bir duygu. Bu kadar esaret altında kalıp da şu anda kendi ülkeme ayak basmış olmak, tabi bu kadar erken beklemiyordum. Artık her geçen gün, ne kadar umudunuzu kaybetmeseniz de sürecin uzayacağını düşünüyorsunuz. Ama en olumsuz tarafı, tabi ki aleyhimde verilmiş olan infaz kararı. Çünkü Milliyet gazetesi muhabiri olduğum için Milliyet gazetesinin Müslüman olmadığını, bizim Türkiye olarak İsrail ve ABD'ye çalıştığımızı, benim de casus olduğumu düşünüyorlardı. Sonra sorgulama bitince 20 günden sonra biraz daha rahat oldu benim için. Ama sonuçta ne olursa olsun, elleriniz kelepçeli, gözleriniz bağlı, 3-5 günde bir yeriniz değiştiriliyor. Gecenin 3'ünde, 5'inde, hiç bilmediğiniz bir saatte, hiç bilmediğiniz bir yerde sorguya alınıyorsunuz."

Kendisine işkence yapılıp yapılmadığı yönündeki bir soru üzerine Aygün, işkence yapılmadığını ancak normal bir sorgu yapılmadığını dile getirerek, "Beni kaçıran örgüt, El Kaide bağlantılı bir örgüttü. Tam olarak söylemediler ama Irak Şam İslam Devleti olduğunu biliyorum. Çünkü çeşitli ibareleri vardı" diye konuştu.

En çok İstanbul 'u özlediğini bildiren Aygün, şöyle devam etti:

"Çok klasik olacak ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak şu durumda benim için müthiş gurur verici bir duygu. Başbakanlığın, Dışişleri Bakanlığının, meslek örgütlerinin, yardım vakıflarının, arkanızda olduğunu bilmeniz müthiş güzel bir duygu. Bu şu an benim için gerçek değil, halen rüya görüyorum. Çünkü alındığım ilk 20 gün, her gece bu rüyayı gördüm."

Bu arada ayağında terlikle Türkiye'ye gelen Aygün, gazetecilerin bu konuyla ilgili sorusu üzerine, "Arkadaşlar ayakkabılarımı çok beğendi, o yüzden ayakkabılarımı aldılar, terlikle gönderdiler" dedi.
 

İlgili Haberler