Politika

Saadet Partisi Genel Başkanı: Bizden AK Parti'ye gidenler değerlerini muhafaza edemedi

"AK Parti içinde bulunup da 'hayır' diyenler kesin kararlılar ama takiyye yapıyorlar"

14 Nisan 2017 14:00

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin kurucusu olan Necmettin Erbakan'ın fotoğraflarının AKP'nin 'evet' propagandasında kullanılmasına ilişkin olarak "Bunu çaresizliğin bir ifadesi olarak görüyorum. Çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Nerden hangi malzemeyi bulursak bunu kullanalım diyorlar. Bir partinin il binası üzerine evet pankartı asmak ahlaka sığmaz da hangi akla sığar? Siz bunu assanız, ne olacak. Bu kadar kafasızlık olur mu? Bu aptallık" eleştirisinde bulundu.

Karamanoğlu, "Bizden gidip değerlerini muhafaza edenler, gelinen noktada üzülerek ifade ediyorum ki o değerleri koruyamadılar, kaybettiler. Çünkü artık siz bir defa kötü bir şeye alıştığınız zaman ister sigara, ister içki olsun. Ben bunu bir defa içiyorum deseniz bile bir defa o artık alışkanlık haline geliyor. İşte bizi en çok üzen o. Kimliklerini yitirdiler, farkındalar mı bilmiyorum. Ötekiler ise akılcı davrananlardı. Ak Parti’den kopuş bunlarda oldu" ifadelerini kullandı. 

Milli Gazete'nin haberine göre Saadet Partisi Genel  Başkanı Temel Karamollaoğlu, Milli Gazete Ankara Bürosu’nun sabah kahvaltısında gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz, yazarlar Zeki Ceyhan, Abdulkadir Özkan, Ahmet Yavuz ve gazete çalışanları ile bir araya geldi.

"Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını zannetmiyorum"

Karamollaoğlu, referandum sürecinde siyasetçilerin daha fazla oy için kullandıkları dili sertleştirdiklerini kaydederek, bunun doğuracağı sonuçların önceden tahmin edilerek dikkatli bir üslup kullanılması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, "Bir yerde biz evet demiyoruz derseniz, mefhumu muhalifinden bunun hayır olduğunun anlaşılması icap eder. Bizde hep siyasette çatışmacı bir üslup benimsenmiş. Siyasetçiler birbirleriyle konuşurken özellikle kamuoyu önünde ille de çok sert ifadeler kullanması sanki daha fazla tasvip alacaklarmış gibi bir kanaate gelmişler. Bu bana eskiden beri ters geliyor. İnsan tenkid ederken karşı tarafı üzmek maksadı için değil. Erbakan Hocamız da her zaman nazik bir üslup kullandı. Hocamız 'iki görüş var, biri Milli Görüş ötekisi ise diğerleri' derdi. Diğerleri derken bunu aşağılamak maksadıyla demiyordu. Yarının Milli Görüşçüleri olarak tarif ederdi. Rencide etme niyetli olmadık. Saadet Partisi olarak 'hayır' diyeceğimizi zaten bunu belirtmiştik. Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını ise zannetmiyorum" ifadelerini kullandı.

"'Yalancısın, vatan hainisin' dedikten sonra hadi bir araya gelelim. Nasıl yaşayacaksın?" 

Kutuplaşmanın geldiği noktaya Suriye örneğini veren Karamollaoğlu, “Kutuplaşmanın boyutları farklı. Suriye’de yarın herkes otursa bir barış yapılsa. Peki orda bu güne kadar sıkıntı çeken, birbirleri ile kavga eden insanlar nasıl bir arada yaşayacak. O kutuplaşmanın uç noktası. Herkes en yakınlarından birkaç kişiyi kaybetmiş. Annesini, çocuklarını, babasını kaybetmiş. Bu onda bir hınç ve kin oluşturmuş. Siyasette de evet kan dökülmüyor ama sanki kan dökülmüş kadar incitiyorsunuz, hakaret ediyorsun. 'Yalancısın, vatan hainisin' dedikten sonra da hadi bir araya gelelim, güle oynaya birlikte yaşayalım. Nasıl yaşayacaksın. Bunu en çok siyasilerin dikkate alması icap eder. Siyaset yozlaşınca bu da kayboluyor. Bu tavsiyede bulunacak birilerine ihtiyaç var. Şimdi yumuşak konuşmamızdan dolayı bir taraf bizi işbirlikçi ilan ediyor. Başka konuşmamızdan dolayı hain ilan ediyorlar. Şimdi işin içinden çık. Biz doğru bildiğimizi söylemeye, onu da yumuşak bir üslup ile söylemeye dikkat ediyoruz” dedi. 
 

"Kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı derinleştirdi"

Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin bu süre zarfında kullandığı dilin iktidar ve muhalefete etki ettiğini de savunarak "Bizim kullandığımız dil her kesim tarafından dikkatle dinlendi. Her şeye rağmen siyasiler dillerini az da olsa yumuşattılar. Ben iktidarın biraz daha fazla yumuşaması gerekirdi diye düşünüyorum. Ama iktidar, referandumdan kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı son zamanlarda yeniden derinleştirmek için çok sert ifadeler kullanmaya başladı. Bir ana muhalefet partisine 'yalancı demek, hain demek' kime ne fayda sağlar" diye konuştu.

"Erbakan hoca’yı kullanmaları çaresizliğin ifadesi"

"Kayseri’de siz tutacaksanız, her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. 'Uyanın' diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının, düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu, çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.

Bazı illerde Erbakan fotoğrafını kullanarak, 'evet' propagandası yapılması ve İstanbul’da partisinin İl Başkanlığı binasına poster asılması olaylarını da değerlendiren Karamollaoğlu, "Bunu çaresizliğin bir ifadesi olarak görüyorum. Çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Nerden hangi malzemeyi bulursak bunu kullanalım diyorlar. Bir partinin il binası üzerine evet pankartı asmak ahlaka sığmaz da hangi akla sığar? Siz bunu assanız, ne olacak. Bu kadar kafasızlık olur mu? Bu aptallık. Kendi aleyhine olan bir şey. Onların içinde 'yav bu kadar da ileri gidilmez, bu insanlık değil, ayıptır' diyenler de vardır. Kayseri’de siz tutacaksanız her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. 'Uyanın' diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.

Karamollaoğlu, değerlendirmelerinde Türkiye’nin İslam ülkeleri açısından ne kadar büyük bir ülke olduğunu da bir kez daha hatırlatarak, “Türkiye her şeye rağmen İslam ülkelerine önderlik yapabilecek tek ülke. Başka bir ülke yok. Bu ise Türkiye’nin bulunduğu konum itibariyle, tarihi ile ilgili bir husus. Türkiye’nin bunu yapabilmesi için ise ekonomik yönden güçlü olması gerekiyor. Politikalar gücünüz kadardır. Gücünüz yoksa bir noktaya kadardır. Hakiki manada yumruğunuzu masaya vurabilmeniz, karşı tarafın suistimallerine mani olmanız ancak güçlü iseniz mümkün. Etrafınıza ülkeleri toplamanız da kolaylaşıyor. Bu Türkiye’nin en büyük eksikliği ve zaafı. Tüm bunların yanı sıra bir de niyetinizin olması lazım. İslam alemini birleştirmek bir ideal. Biz inancımızın gereği bir ümmet fikrine sahibiz. Bizim için derisinin rengi ne olursa olsun, göz rengi ne olursa olsun, meşrebi ne olursa olsun bir ülke Müslüman ise onları kardeş biliriz. Bu ideal yoksa bunu gerçekleştiremezsiniz ki. Ne İslam Birliği ne D-8 gündemlerinde yok. AB var, İsrail var, Rusya var, Amerika var. Ama öyle bir gündemleri yok. Toplantılarına dahi katılmıyorlar” eleştirisini getirdi.

"Nasıl birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar, inanamıyorum"

Referandumda bir araya gelen 'evet' cephesine yönelik de değerlendirmeler yapan Karamollaoğlu, “Şimdi bir araya gelenlere bakıyorum. Nasıl birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar inanamıyorum. Küfreden de küfrü yiyen de kol kola başkalarını hainlikle itham ediyorlar. Bu siyasette tabana, dibe vurduğumuzun işareti. Ölçü kalmamış. En ağır küfürleri söyleyebilirsin sonra da gider kucaklaşırsın. Ne olacak? Biz küfrettik ama o da işin gereği. Onun için bu çok üzüntü verici. İnşallah siyasetin üslubu düzelir. İnsanlar da bu hırs, bu kin oldukça bunu ortadan kaldırmak zor. Güzel ahlak diyorsunuz ya güzel ahlak işte bu. Biz hep eğitim sisteminin düzelmesini en önemli konunun ise değerler eğitimi olduğunu söylüyoruz. Gençlerimiz, çocuklarımız okuldan aldığı eğitimden daha çok siyasilerden etkileniyor” şeklinde konuştu.
 

"AK Parti içinde bulunup da 'hayır' diyenler kesin kararlılar ama takiyye yapıyorlar" 

Karamollaoğlu, açıklamalarında Ak Parti’nin kuruluş sürecinde bir koalisyon olarak ortaya çıktığını ve gelinen noktada koalisyon ortaklarının önemli bir bölümünün takiyye yapmak zorunda kaldığını da belirterek şunları söyledi: “Ak Parti bir koalisyon olarak ortaya çıktı. Kiminle koalisyon? 'AB ile işbirliği yapmalıyız. Amerika ile anlaşmalıyız' diyorlardı. Bunu bu koalisyonda olan Milli Görüşçülere takiyye yaptırdılar. Soldan, merkezden, sağdan da bu koalisyona katılanlar oldu. Pratik olarak AB ile beraber olmak onların hoşuna gidiyordu. Bizden gidip değerlerini muhafaza edenler, gelinen noktada üzülerek ifade ediyorum ki o değerleri koruyamadılar, kaybettiler. Çünkü artık siz bir defa kötü bir şeye alıştığınız zaman ister sigara, ister içki olsun. Ben bunu bir defa içiyorum deseniz bile bir defa o artık alışkanlık haline geliyor. İşte bizi en çok üzen o. Kimliklerini yitirdiler, farkındalar mı bilmiyorum. Ötekiler ise akılcı davrananlardı. Ak Parti’den kopuş bunlarda oldu. Bunlar ikilem içinde değiller. AK Parti içinde bulunup da ‘hayır’ diyenler kesin kararlılar. Ama onlar şimdi takiyye yapıyorlar. Çünkü Ak Parti’den koptukları zaman hangi zararların başlarına geleceğini gösteren bir sürü misal var. Endişe içindeler. Bize en çok yüklenenler ise bizimle beraber saf tutanlar. Her yanlışa ise bir kılıf buluyorlar”

"Batının tavrı gerçekçi değil, evet çıkması için çabaladılar"

Avrupa ve Batılı ülkelerin referandum sürecinde takındıkları tavırları da değerlendiren Karamollaoğlu, bu ülkelerin takındığı tavrın gerçekçi olmadığını aslında 'evet' çıkması için çabaladıklarını söyledi. Karamollaoğlu, "Siyonizm Ortadoğu’ya ilişkin bir plan yapıyor. İsrail’in genişlemesi planı. O yüzden Ortadoğu’nun genişlemesi gerekiyor. Önlerindeki en büyük engel ise Türkiye ve İran. Türkiye’nin etrafında dost olacak kimse kalmadı. Bir gözüken Pakistan var, bir de İran var. Şimdi İran’ı da dışlıyorlar. Rusya ile yeniden aramız açılmaya başladı. Yalnız olan Türkiye şimdi bir kıskacın içine girdi. Kendi kendine isteyerek girdi. Onlar da kendilerine tam bağlı bir insan istiyorlar. Hükümetin sergilediği tavır üslup itibariyle Batı’nın bir bakıma hoşuna gidiyor, bir bakıma da tereddüte itiyor. Hoşuna gidiyor çünkü bu kargaşa Türkiye’yi zayıflatıyor. Karşı taraftaki insanların da kendileri gibi olmasını istiyorlar. Batı’ya dost lazım değil ki, kullanacak maşa lazım. Dostluk hikaye, onlar birbirlerinin dostu. Evet çıkması Avrupa’nın aslında esas isteği. Planını o istikamette yapıyor. Türkiye’de evet çıkması için ne olmalı. Kendilerinden bir tepki geldi mi Türkiye’yi evetin lehine iteleyecek, görünüş ise ne olursa olsun" ifadelerini kullandı.

"Parti olarak referandumda 'hayır' diyeceğimizi herkes bilmeli"

Açıklamalarının son bölümünde ise çağrıda bulunan Karamollaoğlu, "Biz bunu net söylüyoruz. Bir defa daha tekrar ediyoruz. Bizim parti olarak bu referandumda 'hayır' diyeceğimizi herkes bilmeli. Herkese de bir itidal çağrısı yapıyoruz. Son yaklaştıkça tahrikler de artıyor. Yarın ne yapacaklar, onu bilmiyoruz. İnternette bile benim adımı koyup "son toplantıda desteğini ilan etti" diye yalan söylemek ne insanlık ne dürüstlük ile bağdaşmaz. Elbette 16 Nisan tarihi ülkemiz ve milletimiz açısından önemli tarih, önemli bir dönüm noktası olacak. Ancak 17 Nisan tarihi de en az 16 Nisan kadar önemlidir. Bu, kardeşliğimiz, birlik ve beraberliğimiz açısından büyük önem taşımaktadır. Biz şimdiden çağrımızı yapıyor, 16 Nisan’da çıkacak sonucun zafer ya da mağlubiyet olarak değil, millet iradesiyle ortaya çıkmış demokratik bir sonuç olarak görülmesini diliyoruz. Biz 'hayır' diyeceğiz ancak bir gün sonra 'hayır' diyen de 'evet' diyen de mutlaka kucaklaşmalıdır. Buna da vurgu yapacağız. Son birkaç gün içinde yapılacak tahriklere de kimse kapılmamalı" diye konuştu.

"Eğer 'evet' çıkarsa emin olun bu tavırlarını çok şiddetlendirebilir" 

Karamollaoğlu, referandum sonucunda çıkacak sonuca göre nasıl bir yol izlenebileceğine ilişkin şu hususların altını çizdi: "Pazar günü akşam neticeler belli olur olmaz Ak Parti’nin başında olanlar da diğer partiler de bir açıklama yapacaktır. 'Hayır' çıktıysa 'hayırlı olsun' diyecek herkes. Çünkü diyecek başka bir şey yok. 'Evet' çıkarsa 'artık kardeş olmamız' lazım diyecekler ama hani hikayede denildiği gibi 'Sendeki kuyruk acısı, bendeki evlat acısı. Bu bizi kolay kolay bir araya getiremez' ifadeleri var ya. O acıyı doğurma ihtimali var. İnsanların bunu önceden düşünmeleri gerekirdi. Komşu komşuya nasıl bakacak, nasıl selam verecek. Eğer 'evet' çıkarsa emin olun bu tavırlarını çok şiddetlendirebilir. Beni daha çok korkutan ise istişare mekanizması ortadan kalkar. Hata yapma ihtimali artar. Her şeye rağmen meclis belli noktalarda iktidar baskın da çıksa bir deşarj imkanı tanıyordu. Vekiller çıkıp düşüncelerini söylüyorlardı, bazen aşırı da gitseler en azından bir şeyler söylüyorlar. Onları dinleyenler de tabiri caizse gazları alınmış bir hale geliyorlar. Şimdi ise bunların hiçbiri olmadan kararlar alınmaya başlanacak. İster istemez o bizi endişelendiriyor”

"Bizden gidenler değerlerini muhafaza edemedi"

"Ak Parti bir koalisyon olarak ortaya çıktı. Kiminle koalisyon? 'AB ile işbirliği yapmalıyız. Amerika ile anlaşmalıyız' diyorlardı. Bunu bu koalisyonda olan Milli Görüşçülere takiyye yaptırdılar. Soldan, merkezden, sağdan da bu koalisyona katılanlar oldu. Bizden gidip değerlerini muhafaza edenler, gelinen noktada üzülerek ifade ediyorum ki o değerleri koruyamadılar, kaybettiler. Çünkü artık siz bir defa kötü bir şeye alıştığınız zaman ister sigara, ister içki olsun. Ben bunu bir defa içiyorum deseniz bile, o artık alışkanlık haline geliyor. İşte bizi en çok üzen o.

"Yanlışlarına bir kılıf buluyorlar"

"AK Parti içinde bulunup da 'hayır' diyenler kesin kararlılar. Ama onlar şimdi takiyye yapıyorlar. Çünkü AK Parti’den koptukları zaman hangi zararların başlarına geleceğini gösteren bir sürü misal var. Endişe içindeler. Bize en çok yüklenenler ise geçmişte bizimle beraber saf tutanlar. Her yanlışa ise bir kılıf buluyorlar."

İlgili Haberler