Politika

Meral Akşener, Maocu nişanlısını nasıl ülkücü yaptı?

Akşener: Tuncer, sıkı Maocuydu; eylemlere katılır, Perinçek’in gazetelerini dağıtırdı...

23 Nisan 2016 15:19

Meydan Gazetesi Ankara Temsilcisi Ömer Şahin, MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın'ın Devlet Bahçeli'ye rakip olan ve kurultay sürecinin mimarlarından olan Meral Akşener'in eşi için ortaya attığı "eski Dev-Solcu" iddiasının doğru olduğunu belirterek, "Tuncer Akşener hem de Maoculuktan ülkücülüğe evrilmiş bir isim" dedi.

Şahin, Akşener'in eşiyle tanışma hikâyesini hatıratlarında şöyle anlattığını aktardı:

"İlk görüşte vurulmuşuz. O da ODTÜ’deydi. Hazırlık biri bitirmiş gelmişti. Birbirimize ilan-ı aşk etmiştik. O bana çok güzel mektuplar, şiirler yazardı. Hâlâ saklarım. Çiçek gönderirdi. Ben ise ona solcuların ne kadar kızdığı eser varsa Safahat’ı, Necip Fazıl’ı gönderirdim. Tuncer, sıkı Maocuydu. Eylemlere katılırdı, Perinçek’in gazetelerini dağıtırdı. Hızlı solcuydu yani. Arkadaşlığımız siyasi tartışmalarla başladı. Evlenmeden onu sağcı yaptım.”

Ömer Şahin'in Meydan gazetesinde “Maocu nişanlıyı nasıl ülkücü yaptı?” başlığıyla yayımlanan (23 Nisan 2016) yazısı şöyle:.

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sağ kolu olan genel başkan yardımcısı Semih Yalçın, Meral Akşener’in eşinin eski solcu olduğunu ve bu ilişkilerini kullanarak yargı sürecini şekillendirdiğini söylemiş.

Semih Yalçın’ın haklı olduğu bir konu var: Akşener’in eşi eski solcu.

Hem de Maoculuktan ülkücülüğe evrilmiş bir isim.

Bu vesileyle şu sıralar gündemin ilk sıralarına yerleşen Akşener’in hayat öyküsünün bilinmeyen yönlerine bakalım.

Bundan 15 yıl önce Akşener ile röportaj yapmıştım. Belki de o ana kadar özel hayatına ilişkin yaptığı en kapsamlı söyleşiydi.

27 Mayıs 2001 tarihli Zaman Gazetesi’nde yayınlanan o söyleşide bakın Akşener neler anlatmıştı:

Ailesi henüz 1.5 yaşında iken Yunanistan’dan mübadeleyle gelmiş ve Kocaeli’ne yerleşmişti.

Kendisinden önce doğan 3 çocuk ölmüştü. Meral’in yaşaması için 40 gün okutuldu, dualar edildi. Sonunda ‘kızılcık tuttu’ denildi.

Babası devlet memuru, annesi ev hanımıydı. Annesi toprakta çalıştığı için anneannesi tarafından büyütüldü. Balkan toprağı Drama’da nice eziyetler yaşamış anneannesi gözlerini kaybetmişti. Ağzı dualı bir kadın olan anneannesinden en çok sabretmeyi öğrendi.

Çocukluğunda yaramazdı. Erkeklerle oynardı. Süt kardeşi, sıra arkadaşı ve dayı oğlu ile kavgalara karışıyordu. Evcilik oynamadı, bez bebeği olmadı ama misketleri vardı.

Bursa Yatılı Öğretmen Okulu’nda 4 yıl geçirdi.

Stajını Çalıkuşu’ndaki Feride’nin ilk tayin yeri olan Zeyniler köyünde yaptı. Lisedeki lakabı ‘ayaklı kütüphane’ idi.

Dedesi Rumeli’de ‘kalem ehli’ bilinen din âlimlerindendi. Babası abisinin dedesinin eserleri üzerine çalışmasını istiyordu. O mühendis olunca Akşener ilahiyat okumak istedi. Olmadı. Yazları Kur’an kursuna gitti. Üniversiteye başladığında cami imamından ders alarak Kur’an’ı hatmetti.

MHP Kocaeli İl Başkanı olan abisinin ülkücü olmasının üzerine etkisi büyük oldu. O yıllar klasikler ve antikomünist kitaplar okudu. Türkeş, 80 öncesi Kocaeli’ne gelince onların evinde kalırdı. Akşener o yıllarda Türkeş’e kendi evlerinde kahve ikram etti.

Ataları sıkı komitacıydı. Dedesinin kardeşi Hasan Tahsin, Batı Trakya’da kurulan Türk cumhuriyetinin bakanıydı. Hükümet binası işgal edilince kara bayrağı asan isim oydu. Ankara’da herkesin mal mülk sahibi olduğu dönemde tek evi varmış Hasan Tahsin’in. Akşener, “Ceddimizde şükür hırsız yok” diye övünürken bunu anlatıyordu.

Meral Akşener’in babası ise dönemin memurları gibi CHP’li idi. Annesinin aile tarafı ise DP kurucularından. Annesinin dayısının evine gelen Süleyman Demirel’e kahve yaptığını da söylüyor Akşener.

 

Ben ülkücü, o Maocu…

 

Ve evlilik hikayesi. “Ülkücü” Meral ile ‘Maocu’ Tuncer nasıl tanıştı, nasıl evlendi? İşte Akşener’in anlatımıyla o günler:

“Tuncer’lerin evle bizimki aynı bahçenin içinde iki evdi. Sene 1974’tü. Evi yerleştirmiştik. Çok yağmur yağıyordu. Ben pencereden dışarı bakıyorum. Bahçeyi su başmış, bir genç paçalarını sıvamış, çıplak ayakla suyu süpürüyor. Ben bakarken, eşim kafasını kaldırdı, ilk defa öyle gördük birbirimizi.

İlk görüşte vurulmuşuz. O da ODTÜ’deydi. Hazırlık biri bitirmiş gelmişti. Birbirimize ilan-ı aşk etmiştik. O bana çok güzel mektuplar, şiirler yazardı. Hâlâ saklarım. Çiçek gönderirdi. Ben ise ona solcuların ne kadar kızdığı eser varsa Safahat’ı, Necip Fazıl’ı gönderirdim. Tuncer, sıkı Maocuydu. Eylemlere katılırdı, Perinçek’in gazetelerini dağıtırdı. Hızlı solcuydu yani. Arkadaşlığımız siyasi tartışmalarla başladı. Evlenmeden onu sağcı yaptım.”

 

Nişan olmayınca grev

 

“Biz okurken nişanlanmayı istedik, iki aile de karşı çıktı. Karşılıklı grevler yaptık. Tuncer evden kaçtı. İzini kaybettirdi. Gittiği yeri kimseye söylemedi. Orası hâlâ meçhuldür. Ben de sofraya küsmüştüm. 15 gün yemek yemedim. Sonuçta benim okul bitmeden nişanlanmama izin vermediler.”

 

Solcular kafasını kırdılar

 

“Tuncer, ODTÜ Gaziantep kampusundaydı. Bir grup arkadaşıyla soldan kopunca devrimci arkadaşlarından çok ciddi dayak yedi. Kafasını kırdılar. Tuncer, bu olaylar nedeniyle iki yıl kaybetti.

İlgili Haberler