Gündem

Mehmet Altan: Yunanistan ve Türkiye’de tıkanan sistemi kim çözecek?

'Siyasal sistemler ülkenin en temel ve acil sorunlarını çözemiyor ise orada büyük bir tıkanma var demektir'

06 Temmuz 2015 17:45

Mehmet Altan *

Dün, tüm dünyada haber bültenlerinin ilk sırasında Yunanistan’daki referandum vardı, geceye doğru ilk sonuçları aldık, gördük ki Yunan halkı büyük çoğunlukla ülke borçlarının ödenmesi için AB’nin önerdiği şartların reddedilmesi yönünde oy kullandı.

Syriza hükümeti borçlularla pazarlığı siyasallaştırsa da, ülkenin çözülmeyi bekleyen temel konusu ekonomik; ülkenin borcu bir yılda ürettiğinin yüzde 177’sine denk geliyor.

2008 krizi sonrası Yunanistan ihtiyacı olan geliri üretemeyen, sağlıklı büyüyemeyen, borçlanan ama borcunu da ödeyemeyen bir konuma düştü ve oradan çıkamıyor.

Ülke kendi ihtiyacı olan yeni bir ekonomik büyüme modelini ve bunun mekanizmalarını oluşturamıyor. Siyaset ise ‘borç verenlere’ kafa tutsa da, borç almayacak bir üretim ve gelir yapısını oluşturamıyor.
Ülkenin sorunu, siyasallaştırılarak çözülemeyecek kadar teknik ve görünen o ki siyaset kurumu buna çare olabilecek ekonomik çözümler üretmekte zorlanıyor.

Siyasal sistemler ülkenin en temel ve acil sorunlarını çözemiyor ise orada büyük bir tıkanma var demektir.

Nitekim birçok badireden geçen, askeri cunta kalıntılarını Türkiye ile kabil kıyas olmayacak kadar hızlı ve anlamlı bir şekilde temizleyen, AB üyeliğini başaran, bize oranla çok daha demokratik bir yapıyı inşa eden Yunanistan’da sistem, bu yeni dönemde ekonomik çıkmaz nedeniyle tıkanmış gözüküyor.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Yunanistan çok ağır bir ekonomik krizin girdabında kıvransa da ‘sosyal gelişmişliği’ Türkiye’ye fark atmaya devam ediyor.

Uluslararası tüm değerlendirmelerde çok ağır ekonomik krizine rağmen Yunanistan, Türkiye’nin çok önünde koşmayı sürdürüyor.

Çünkü ekonomik kriz başka, sosyal gelişmişlik çok daha başka. Ekonomik kriz ülkeleri yoksullaştırır ama örneğin beşeri sermayesini tüketmez.

Türkiye’yi, sağlık, aile hayatı, toplumsal yaşam, kişi başına düşen gayri safi milli hasıla, siyasi düzen ve güvenlik, iş güvenliği, siyasi özgürlükler, cinsel eşitlik gibi kriterlere göre Yunanistan ile karşılaştırınca, komşunun ‘sosyal gelişmişlik’ açısından bizden daha iyi olduğunu görürsünüz.

Tabii Türkiye’de ekonomik sermaye ile beşeri sermaye ya da ekonomik kriz ile sosyal gelişme arasındaki farkları bilmeden bu konularda konuşmak isteyenlerin sayısının epeyce kabarık olduğunun farkındayım.

Ama gene de eğer anlamak isteyen olur ise anlamaları için daha somut bir örnek vereyim: Suudi Arabistan ekonomik kriz içinde değil ama kadınların ehliyet almasının yasak olduğu bir ülke.

Dolayısıyla Yunanistan krize rağmen Suudi Arabistan’a da katmerli bir fark atmakta…

İşte ekonomik kriz ile sosyal gelişme arasındaki fark budur…

Daha yoksul ama daha gelişmiş olmak mümkündür.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Türkiye’nin de ekonomik büyüme modeli epeydir çok eskidi.

Ülke, kişi başına gelir açısından uzun zamandır yerinde sayıyor, büyüme dermansızlaşıyor, işsizlik artıyor, nitelikli mal üretilemiyor. Ama gene de ekonomi, biraz da daha önce yaşanan krizler nedeniyle ve Kemal Derviş’in yapısal reformları sayesinde şimdilik en azından görüntüyü kurtarıyor.

Ekonomi henüz ürkütücü biçimde sarsılmasa da Türkiye’de de siyaset kurumu siyasal krizleri aşamıyor.

Siyasal iktidarın hırsızlıkları ile yolsuzluklarının yargılanamadığı, halkın paralarının çar çur edilip Sayıştay denetimine son verildiği, partizanlığın kol gezdiği, Roboski’den Gezi olayları sırasında devlet terörüyle öldürülenlere kadar çeşitli cinayetlerin katillerinin gizlendiği, hükümetin sivil darbe ile yargıyı yok etmesinin engellenemediği, El Muhaberat yasalarıyla faşizme yol verildiği, sürekli anayasa ve yasaları çiğneyerek kaçak bir Saray’da oturan cumhurbaşkanından da yargısal ve siyasal hesap sorulmadığı demokratik bir hukuk devleti olabilir mi?

Olamaz.

Bu hukuk devletini kim oluşturacak?

Tabii ki siyaset…

Siyaset ne yapıyor peki?

Çözümü ve siyasetin işlevselliğini tıkıyor. MHP hesap soracak havalarla gelip yasama yönetimini AKP’ye armağan ederek aslında siyasetin önünü tıkayıp, ülkeyi çok tehlikeli bir çıkmaza taşıyor.

12 Eylül rejimiyle halvet olmuş bir siyaset kurumu ülkenin yüz karasıyken, şimdi bir de buna AKP’nin dehşet verici hukuk darbeleri eklendi.

Bu gerileme ve çözümsüzlük, isteyenin hırsızlık yapacağı, isteyenin cinayet işleyeceği, isteyenin hukukun ırzına geçeceği ve hiçbir şekilde cezalandırılmayacağı bu çöküş ne kadar taşınabilir?

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Yunanistan ve Türkiye…

Siyaset, birinde ekonomik krizi, diğerinde siyasal çürümeyi çözemiyor…

Ve boşluk büyürken, siyasal sistemin çıkmazı koyulaşıyor.

Bu tehlikeli bir gelişme…

Sağlıklı demokratik ülkelerde ülke sorunlarını siyaset çözer, peki siyasetin tıkandığı, sistemin kilitlendiği noktalarda ne olur?

Tanımladığım bu kaos durumundan hep korkarım, siyaset siyasetçiler tarafından felç edilir ise devreye ‘karanlıkta bekleyen’ başkalarının girme ihtimali artar çünkü…

Onun için siyasetçilerin sorunları siyaset içinde çözmeleri, işlevsel çözümler bulmaları, hukuksal ve ekonomik sistemi sağlıklı biçimde çalıştırmaları, en başta kendileri olmak üzere bütün ülke için en iyisidir…

*Bu yazı gazete360'dan alınmıştır

 

İlgili Haberler