09 Ekim 2024 23:21
T24 Haber Merkezi
Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner'in Semih Çelik tarafından vahşice katledilmesinin yankıları meclise taşındı. TBMM Genel Kurulunda kürsüye, 'kefen' ile çıkarak kadın cinayetlerine tepki gösteren CHP Ankara Milletvekili Semra Dinçer, "Münevver’den İkbal’e, Narin’den Sıla’ya, Özgecan’dan Ayşenur’a; binlerce kadın ve çocuk sizin yüzünüzden işte bu kefeni giydi" diyerek getirdiği kefeni açtı.
TBMM Genel Kurulu, 'Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi'ni görüşmek üzere Meclis Başkan Vekili Gülizar Biçer Karaca başkanlığında toplandı. Siyasi parti gruplarının önerge verdiği bölümde, DEM Parti TBMM Başkanlığına, 'Kadınlara yönelik artan şiddetin önlenmesi' amacıyla araştırma önergesi sundu. Önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz alan DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Halide Türkoğlu, "Araştırma önergemizde de belirttik; en az 20 kadın ölümü şüpheli olarak kayıtlara geçti. Bunlar kadın örgütlerinin verileri, bu devletin, bu iktidarın verileri değil. Bu ülkede 2010 yılı ile 2024 yılının Ekim ayı arasında 4 bin 255 kadın cinayeti yaşandı. Son 7 yılda bin 441’i şüpheli olmak üzere. 2010’dan bu yana gerçekleştirilen kadın cinayetleriyle birlikte toplamda 5 bin 696 kadın katledildi. Sadece bu yılın 10 ayında 296 kadın katledildi, 184 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Bu Mecliste, bu Genel Kurul’da kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında defalarca verdiğimiz önergeler, kanun teklifleri bizzat AKP, MHP sıralarında oturanlar tarafından oy birliğiyle reddedilmiş oldu. Bu cinayetlerin önlenmesine dair sunulan önergeler, katledilmek istemeyen kadınların sesiydi, talebiydi. Bu sese, bu talebe sessiz kalan, ret oyu kullanan herkes bu cinayetlerden sorumludur, Ayşenur Halil’in, İkbal Uzuner’in katledilmesinden sorumludur" ifadelerini kullandı.
Saadet Partisi Grubu adına söz alan Denizli Milletvekili Sema Silkin Ün ise "Geçtiğimiz yıl Adalet Bakanlığına bir soru önergesi vermiştim. ,'İnfaz düzenlemeleriyle erken salıverilerek özgürlük bahşedilen suçlulardan kaç tanesi kadına ve çocuğa yönelik şiddet suçlarından hüküm giymişti?' diyerek. Ancak cevabınızdan tatmin edici olmadım. Bakanlık her ne kadar rakamsal bir cevap vermese de biz cevabımızı yaşarken gördük milletvekilleri. O tarihten sonra basına yansıyan, organize ya da bireysel olarak işlenen suçların faillerinin çoğunun seceresinin, suç makinelerinin sicillerinin, kadına yönelik ve çocuğa yönelik şiddet suçlarıyla dolu olduğunu gördük. 19 yaşında 26 suç kaydı olan bir suçlunun açıklaması cezasızlık olgusudur, cezasızlık algısı değil. Bir kriminolog, 'Suçun önündeki en büyük engel cezaların acımasızlığı değil, yanılmazlığıdır' der. Hafif bile olsa bir cezanın kesinliği, cezasız kalma umuduyla birleşen daha korkunç bir başka cezanın korkusundan her zaman daha güçlü bir etki yaratır. Aslolan cezanın ağırlığı değil, cezanın caydırıcılığıdır. İktidar bugün bile hala bu yanılgıya düşüyor, bu yanılgıdan çıkmazsa havanda su dövmekten öteye giden bir mücadeleden başkasını vermemiş olacak. DEM Parti’nin bu önergesini destekliyor, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için alınacak tüm tedbirlerin arkasında olduğumuzu ifade ediyorum" diye konuştu.
Önerge üzerine CHP adına söz alan Ankara Milletvekili Semra Dinçer, konuşma yapacağı kürsüye 'kefen' ile çıkarak, "Münevver’den İkbal’e, Narin’den Sıla’ya, Özgecan’dan Ayşenur’a; binlerce kadın ve çocuk sizin yüzünüzden işte bu kefeni giydi. Bu kefenin üzerinde katledilen kadınların, kız çocuklarının ve bebeklerin isimleri var. Lafı hiç eğip bükmeye gerek yok, bu ülkede eşikten beşiklerine kadar her gün kadınlar ve çocuklar katlediliyor. Sizin erkek egemen politikalarınız ve kadınları katleden canilere uyguladığınız cezasızlık politikalarınız yüzünden 22 yıldır kadınlar ne yazık ki bu kefeni çantalarında taşıyorlar, bu kefeni kadınların kaderi yaptınız. Bu topraklarda katledilen her kadının vebali boynunuzdadır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasaydınız, kadınları katleden canilere iyi halden ceza indirimi yapmasaydınız bugün birçok kadın hayatta olacaktı; cezaevinden firar edip Ceren Özdemir’i öldüren katili yakalayabilseydiniz Ceren bugün hayatta olacaktı. 19 suçtan ceza alan kişiyi serbest bırakmasaydınız, öğretmen Saadet Çay şimdi yaşıyor olacaktı. Ceza adaletini ortadan kaldırdınız, toplumu çürüttünüz; önlük giymesi gereken çocuklar, gelinlik giyecek olan kadınlar sizin yüzünüzden işte bu kefeni giydi. Her gün kadına yönelik canilik, suç ve şiddet haberlerini görmek kanımızı donduruyor. Peki, bunun sebebi ne? Kadın katilleri kimden ve nereden cesaret alıyorlar?" dedi.
İkbal ve Ayşenur'u katleden Semih Çelik kimdir?
İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını eleştiren İYİ Parti Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı Hamşıoğlu ise "Biliyorsunuz, İstanbul Sözleşmesi bütün uluslararası anlaşmalar gibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayıyla kabul edildi, lakin Cumhurbaşkanlığı kararıyla feshedildi. Şimdi, herkes 'Anayasa, Anayasa' diye çok konuşuyor ya, önce bir mevcuduna uyulsun değil mi? Önce bir mevcudun temel hak ve hürriyetleri koruyan maddelerine riayet edilsin ki özgürlükçülük, ortak paydada buluşmacılık iddiaları inandırıcı olabilsin. Ne diyor Anayasa’nın 90'ıncı maddesi? 'Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.' Ne zaman yapıldı bu değişiklik? 22 Mayıs 2004'te yani bugünkü iktidar eliyle. Hem sütüm dökülmesin, evrensel hukukla barışıkmışım gibi görüneyim hem yoğurdum ekşimesin kafamı eseni de yapabileyim. Böyle hukuk düzeni olur mu? Böyle düzen, böyle nizam olur mu? Danıştay savcısı mütalaasında söyledi: 'İstanbul Sözleşmesi Mecliste onaylandı, Cumhurbaşkanı feshedemez.' Karara şerh koyan hakimler söyledi: 'İstanbul Sözleşmesi bir insan hakları belgesidir, iptal kararında kamu yararı yoktur, gerekçe yönünden hukuka uygun değildir.' Bu anlaşmaların sona erdirilmesi, feshedilmesi Cumhurbaşkanının değil, yasamanın işidir" değerlendirmesinde bulundu.
İkbal ve Ayşenur’un katledilmesiyle gündeme geldi: İnceller kim, nasıl ve neden örgütleniyorlar?
AK Parti Grubu adına söz alan Kahramanmaraş Milletvekili Tuba Köksal, partisinin 2003 yılından itibaren şiddetle kararlılıkla mücadele ettiğini vurgulayarak, "Şiddetin pek çok unsurla körüklendiği bir çağda nefret ettiğimiz ve ayaklarımızın altına aldığımız olayları tekrar tekrar yaşamanın üzüntüsü içerisindeyiz. Bizler, temsil makamındaki kadınlar olarak hemcinslerimizi bırakın, her varlığın olumsuz bir muameleye maruz kalmaması için siyasete alet etmeden mücadele etmek zorundayız. 2002'de ilk seçim beyannamemizle başlayan iktidara geldiğimiz 2003 yılından itibaren şiddetle mücadelemizi kararlılıkla devam ettirmekteyiz. 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’la Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin yasal altyapı hiç olmadığı kadar güçlendirilmiştir. 2023 yılında Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle kadına yönelik şiddetin Türkiye Yüzyılı’nda yeri olmadığı bir kez daha vurgulanmıştır ve bu genelgeyle Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Koordinasyon Kurulu kurulmuştur. Ülkemizde kadın politikalarında her zaman en ideal olanı milletimiz ve onun evlatları için hayata geçirme noktasında azami gayret sarf ettik. Kadın hakları konusunda kimseden ders almaya ihtiyacımız yok ancak şiddetin terör devletleri ve taşeronları aracılığıyla dünyaya yayılması organize edilmişken ülke olarak bizim ayrıştırmadan, suçlamadan sorunların tespitine ve çözüm arayışına ihtiyacımız vardır. İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmaktan vazgeçilmesi aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadeleden geri adım atıldığı anlamına gelmemektedir" ifadelerini kullandı.
İHD Kadın Komisyonu'ndan TBMM’ye çağrı: İstanbul Sözleşmesi yeniden imzalansın
Köksal'ın açıklamalarına cevap vermek için söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, "Bu ülkede İstanbul Sözleşmesi kaldırıldığından beri bir kadın kırımı yaşanıyor. 6284’ü uygulamamak için mahkemesinden kolluğuna kadar, iktidarına kadar seferberlik ilan etmişler. Bu ülkede kadınların boğazı kesilip surlardan atılıyor, surlardan. Hangi kalkınma planından bahsediliyor bize? Hangi kalkınma planı bunu engelleyebilir? Biz burada siyasi bir inisiyatif geliştirilmesinden bahsediyoruz, Meclisin sorumluluk almasından bahsediyoruz. 'Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans' deniliyor. Ya, patır patır öldürülüyoruz, yaşayamıyoruz, sokağa çıkamıyoruz, nefes alamıyoruz, boşanamıyoruz. Her şeyi getirmişler, 'Aile' diyorlar, aileyi kutsaya kutsaya canımıza kast ediyorlar ve gelmişler burada bize masal anlatıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Burası ölü kadınlar mezarlığına döndü, bu ülke ölü kadınlar, katledilen kadınlar mezarlığıdır. Buna dair bir çift söz kuracak mısınız? Ya, çıkın özür dileyin ya. Yaşatamıyorsunuz, kadınları yaşatamıyorsunuz, yaşatmak istemiyorsunuz. Kadınları öldüren bir sistem kurdunuz, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek her gün bu katliamlara yol verdiniz ve hala söz kuruyorsunuz ya, hala söz kuruyorsunuz; ayıp, ayıp yani ayıp" diye konuştu.
Koçyiğit'in açıklamaları Genel Kurul'da tartışmalara neden olurken söz alan AKP Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, "AK Parti hükümetlerinin kadına yönelik şiddeti, 'Sıfır tolerans' politikası çıkarmış olduğu kanunlarla, mevzuatlarla ve bakanlıklardaki uygulamalarla yine kararlı bir şekilde devam etmektedir. KADES uygulaması, Adalet Bakanlığımızın uygulamaları, İçişleri Bakanlığımızın, Aile Bakanlığımızın Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri'yle bu konuda çok aktif bir şekilde mücadeledir. AK Parti'nin, hükümetimizin ortaya koymuş olduğu politikalar milletimizce malumdur. Bugün burada değerli bir kadın milletvekilimiz bu konuda yaptıklarımızı, yapacaklarımızı konuşuyor. Herkes fikrini söylüyor, herkes bu konuda neler yapıldığını, elbette milletimiz de görüyor. Daha dün çocuk haklarının korunmasıyla ilgili komisyonu hep beraber kurduk. Tüm bu konularla ilgili bir kadına daha, bir çocuğa daha el uzatılmaması için daha fazla ne yapılması gerekiyorsa bu konuda da her türlü adımları yine atmaya devam edeceğiz" dedi.
Gül'ün açıklamaları üzerine yeniden söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, "Gerçekten ben Sayın Grup Başkan Vekilinin iyi niyetli konuşmalarına, temennilerine katılmayı çok isterdim ama biz bu Mecliste bu konuşmaları çok yaptık, çok konuştuk Sayın Başkan. İlk defa bu Meclise kadına yönelik şiddetle ilgili önerge indirmiyoruz, ilk defa kadına yönelik şiddeti burada tartışmıyoruz. Ortada bir hakikat var, konuşuluyor, konuşuluyor, kadınlar ölmeye devam ediyor. Şimdi ben soruyorum: Bu ülkede, İstanbul’da 2 kadının kafası kesilip surlardan aşağıya atılıyorsa, kadınları kıyma gibi doğruyorsa bu sistem ve bu ülkede kadınlar güvende değilse, yaşam hakları sistematik olarak yok ediliyorsa biz sadece söze inanabilir miyiz? Buyurun, gelin, kadına yönelik şiddetin araştırılması için bir Meclis araştırması komisyonu kuralım. Sıfır tolerans mı? O sıfır toleransı biz pratikte görmek istiyoruz. Çünkü amacımız yaşamak, biz yaşamak istiyoruz, yaşamak için burada söz kuruyoruz, hamaset olsun diye cümle kurmuyoruz. Biz kadınların bu ülkede yaşam güvenliği yok, bunu görmeniz gerekiyor. Çocuklar bu ülkede güvende değil, bunun isyanını yaşıyoruz" değerlendirmesinde bulundu. (DHA)
"Yunanistan’da Müslüman, Türkiye’de gavur tohumu"; Kayıp bir kuşağın hikâyesi 'Mübadele' |
© Tüm hakları saklıdır.