24 yaşındaki Balıkesir Üniversitesi El Sanatları mezunu Gülfidan Kuşoğlu, 10 ay evli kaldığı eşini, kendisine şiddet uyguladığı gerekçesiyle boğarak öldürdü ve 6 aylık hapsin ardından mehkeme tarafından ‘nefs-i müdafaa’ kararıyla serbest bırakıldı.
“Zamanı geri alabilsem keşke ama eşim yanımda olsa mıydı yine bunu bilmiyorum. Beraat kararına inanamadım, mahkeme çıkışı polis memurlarına birkaç defa sordum. Cezaevindeki arkadaşlarım da benim kadar şaşırdılar” diyen Gülfidan'ın Vatan gazetesinden Öznur Karslı'ya anlattıkları şöyle:
'Macera avcısı' cinneti
Gülfidan, olayın yaşandığı 5 Kasım 2011 sabahını ise bazen yutkunarak, bazen susarak, bazen de avukatlarının yardımını alarak anlatmaya çalıştı. Her şeyin ‘Macera Avcısı’ adlı filmi izlerken olduğunu söyledi ve başladı anlatmaya, ”Filmin sahnelerinden birinde aktör ormanda geziyordu, o sırada ağaçtan akrep düştü, aktör akrebi sırtından düşürmeye çalışırken akrep bu defa pantolonunun içine girdi. Aktör iç çamaşırını çıkarmak için hamle yaptığı sırada eşimin kıskançlık huyunu bildiğim için gözlerimi kapatarak sahnenin bitmesini bekledim. Gözümü açtığımda aktörün sadece üstü görünüyordu. Uğur, bir anda ‘Böyle şeylere bakmak çok mu hoşuna gidiyor, neden bakıyorsun, ben evde yokken sen böyle filmleri mi izliyorsun’ diyerek bağırmaya başladı. Hazırlanmamı istedi, ablasıyla beni köye göndereceğini söyledi, bir yandan da tekme ve yumrukla dövüyordu”
'Soyun ve çık'
Soba karıştırmaya yarayan ucu eğik bir sopa ile bana vurdu, çaresiz bir şekilde kapıdan dışarı çıkmaya çalışırken bana ‘üzerindeki elbiseleri ben aldım soyun’ dedi. Zorla çırılçıplak soydu ve o şekilde sokağa çıkarmak istedi. Karşı çıktım. Bu defa saçlarımdan sürükleyerek evin salonuna getirdi. 10 dakika boyunca dövdü. Sonra giyinmemi istedi. Elektrikli sobanın başına geçti. Sırtını koltuğa dayadı ve bir sigara yaktı.
'Cinayet anları'
Gördüğü işkenceler gözünün önünden gitmeyen Gülfidan, eşini öldürme anını ise şöyle anlattı: “Uğur’un sigarasını bitirdiğinde tekrar bana eziyet edeceği düşündüm. Elektrikli sobanın kablosunu prizden çıkardım, ani bir refleksle yerde oturan Uğur’un boynuna dolayıp tüm gücümle sıktım. Yaklaşık 2 dakika boyunca sıktım. Sonra Uğur’un ağzından ve burnundan salya akmaya başlayınca korktum, Uğur da o anda yüz üstü yere düştü. Uğur’u yana çevirdim.
Benden bir bardak su istedi, hemen getirdim. Suyu getirdiğimde Uğur’a ‘Sen benim sevgime ve namusuma inanamadın’ diye bağırıyordum. Bana ‘sus’ işareti yaptı. Kafasını sağa sola sallamaya başladı ve ‘Beni boğ, yoksa çok kötü olacak. İyi boğ ama’ dedi. Uğur’un bu sözünden sonra beni öldüreceğini düşündüm. İkinci kez hamle yaparak, Uğur’un boynundaki kabloyu tekrar elime doladım ve sıktım. Kendimden geçmiştim. Pişmanlık duydum yaptığımdan. Sonra Uğur’un nabzına baktım, kalp masajı yaptım. Ancak Uğur’un kesin olarak öldüğünü anlayınca evden çıktım ve ablam Meryem’e olayı anlattım. Sonra babam ve dayım beni alarak karakola götürdü.”
'Çocukluk aşkımdı'
Gülfidan, eşinin ölümüyle sonuçlanan süreci şöyle anlatıyor, “Ben Balıkesir Üniversitesi El Sanatları Bölümü’nü bitirdim. Uğur ise ilkokul mezunuydu. Çocukluğumuzdan beri tanışıyoruz. Üniversiteye gitmeden 2 yıl önce flört etmeye başladık. Birbirimizi sevdiğimizi ailemizden sakladık. Üniversite bittikten sonra yani 10 ay önce kaçmaya karar verdik. Uğur beni kaçırdı ve hemen sonrasında da evlendik. Evliliğimizin 3 ayı güzel geçti ama daha sonra aşırı kıskançlığı şiddete dönüştü. Pencere bile açtırmıyordu. Hatta televizyona çıkan erkeklerden bile beni kıskanıyordu. Bu kıskançlığı 3 ay içinde şiddete dönüştü. Dövüyordu, tekme - tokat saldırıyordu, hakaret ediyordu, üzerimde sigara söndürüyordu.”
'İlk işim üniversiteyi kazanmak'
Eşi Uğur’un ismini duyduğunda gözlerini yere düşürüyor. Yüksek sesle söylediği en net cümle ise “Pişmanım.” Ellerini koyacak bir yer bulamıyor, sesi titriyor ancak her seferinde duyduğu pişmanlığı dile getirmeye çalışıyor. Sözleri boğazına diziliyor, karşısında oturan babasının gözlerine bakıyor.