Ergenekon davasını gören İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 8 ayda tamamladığı, 16 bin 798 sayfa ve 3 kitaptan oluşan gerekçeli kararı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yayınlandı.
Kararda, eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral İlker Başbuğ’un terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanmasıyla ilgili olarak, “Sanıklar tarafından ‘Bir genelkurmay başkanından nasıl terörist olur’ söylemleriyle oluşturulan bir algı söz konusu olmuştur. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, ‘terörist’ kelimesi hukuki değil, basın yayın organlarının kullanmayı tercih ettiği siyasi bir kavramdır. Hukukta ise terör suçlusu kavramı tercih edilir. Bunun yanında bir genelkurmay başkanının bu tür bir örgütün içinde olabileceği algısı ilk olarak mahkememizdeki yargılama ile de oluşmuş değildir. ‘Genelkurmay Başkanından terörist mi olurmuş’ söylemi bir başka açıdan da çelişki içermektedir. Çünkü bir mahkeme eğer böyle bir kişinin hiyerarşik olarak altındaki kişilere aynı eylem dolayısıyla ceza vermişse, ‘yasalar önünde herkes eşittir’ ilkesi gereği bu kişilerin eylemlerinin ortağı olan komutana da ceza vermesi kaçınılmazdır” denildi.
16 bin 798 sayfalık gerekçeli kararda yer alan şu ifadeler öne çıktı:
- Bu silahlı terör örgütünün bir derin devlet yani Gladyo/ Kontrgerilla yapılanmasına karşılık geldiği ve esas olarak TSK içinde yasadışı olarak oluşturulup faaliyet gösterdiği, mensupları arasında asker-sivil toplumun her kesim ve statüsünden insanların bulunduğu sonucuna varılmıştır.
- Sanıklar tarafından ‘Bir genelkurmay başkanından nasıl terörist olur’ söylemleriyle oluşturulan bir algı söz konusu olmuştur. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, ‘terörist’ kelimesi hukuki değil, basın yayın organlarının kullanmayı tercih ettiği siyasi bir kavramdır. Hukukta ise terör suçlusu kavramı tercih edilir. Bunun yanında bir genelkurmay başkanının bu tür bir örgütün içinde olabileceği algısı ilk olarak mahkememizdeki yargılama ile de oluşmuş değildir. ‘Genelkurmay Başkanından terörist mi olurmuş’ söylemi bir başka açıdan da çelişki içermektedir. Çünkü bir mahkeme eğer böyle bir kişinin hiyerarşik olarak altındaki kişilere aynı eylem dolayısıyla ceza vermişse, ‘yasalar önünde herkes eşittir’ ilkesi gereği bu kişilerin eylemlerinin ortağı olan komutana da ceza vermesi kaçınılmazdır.
- Anayasal düzene, Yasama Organı ve Yürütme Organına karşı işlenen bu tür suçların gerek işleniş biçimi ve gerekse vahim sonuçları dikkate alınarak doktrinde, yazılı hukukta ve uygulamada bunlar terör suçları arasında yer almaktadır. Terör suçları siyasi içeriği de olan suçlardır. Bu yüzden yukarıda da değinildiği üzere bu suçun failleri işledikleri eylemleri suç kapsamında kabul etmezler. Bu suçların hemen hemen tüm sanıklarının sahip olduğu ortak düşünce, ‘işledikleri eylemlerin insanlık, vatan ve memleket için’ faydalı olduğu yönündedir. Bu yüzden bu suçların sanıkları kendilerini bir terör suçlusu saymazlar.
- Ergenekon Terör Örgütü’nün kendine özgü bir yapısı vardır. Bu örgüt, birbirlerini tamamlayan ve destekleyen kompartımanları olan, ancak bu kompartımantasyon /perdeleme sistemi gereği birimler arasında sınırlı bir iletişimin söz konusu olduğu herkesin kendi uzmanlık alanında örgüte katkı sağlayıp örgütsel faaliyette bulunduğu bir yapılanmadır.
- Ergenekon Terör Örgütü’nün ismi çok uzun süredir kamuoyunun gündeminde olmasına, Susurluk kazası sonrası bu örgüt hakkında üst düzey generallerin açık beyanlarına ve dosyadaki benzeri somut olaylara rağmen özellikle Genelkurmay Başkanlığı’nın ‘Ergenekon/derin devlet/ kontrgerilla’ konusunda hiçbir işlem yapmadığı anlaşılmıştır.
- Sanık Mehmet İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanı, sanık İsmail Hakkı Pekin’in Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Dairesi Başkanı ve sanık Hıfzı Çubuklu’nun Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşaviri olduğu dönemde, Mahkememizce, Danıştay olayı ile ilgili olarak elde mevcut tüm bilgi ve belgelerin gönderilmesini istenmişse de, bu şema yargılama başladıktan yaklaşık 4 yıl sonra 22 Haziran 2012 tarihinde, yani adı geçen sanıklar mahkemece tutuklandıktan sonra mahkememize gönderilmiştir.”
Ecevit, Gül ve Erdoğan hükümetleri hedef alındı
- Ergenekon Terör Örgütü’nün özellikle Bülent Ecevit başbakanlığındaki 57. Hükümeti ve Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlıklarındaki 58. ve 59. hükümetleri hedef alan faaliyetlerini yoğunlaştırdığı anlaşılmaktadır.
- Ergenekon Terör Örgütü’nün hemen hemen tüm mensupları ülkede bir askeri müdahale veya darbe ortamının oluşmasını istemekte, hatta memleketin kurtuluşu için bunun olmazsa olmaz olduğunu düşünmektedirler.
- Derin devlet/ Gladyo yapılanmasına Türkiye’de ‘Ergenekon’ ismi verilmiştir. Örgütün ismi örgüt belgelerinde açıkça bu şekilde telaffuz edilmiştir. Derin Devlet yapılanması için toplumda destek görecek bu ismin seçilmesi dahi başlı başına bir psikolojik harp çalışması ürünüdür.
- Sanıklarda yapılan aramalarda ele geçen dijital ve yazılı hiçbir belgede sanık Alparslan Arslan’ın işlediği bu eylemle (Danıştay saldırısı) sanıkların arasında bağı gösterecek bir belge ele geçmemiştir.
- Tuncay Güney’in mülakatı hiçbir sanığın suçunun sübutunda belirleyici olmamıştır, olamaz da.
'Derin devlet için ilk kez cezalandırıldı'
- Derin devlet yapılanması hakkında ilk kez bir yargı kararı verilmiştir.
- Bugüne kadar hesap sorulamaması örgütün gücünü ortaya koyar.
- Sanıkların işlediği sabit görülen suçların en önemlisi, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme' suçudur.
- Bugüne kadar yasama ve yürütmeye karşı işlenen suçlar cezasız kaldı.
- Ergenekon davası, demokratikleşme için katkı sağlayacaktır.
- Her davada görülebilecek hatalar büyütüldü.
- Haftanın 4 günü yapılan ve toplamda 620'ye ulaşan duruşmalarda her sanık her yönüyle gözlemlenmiş, deliller değerlendirilmiştir. Sadece duruşma zabıtları 42 bin sayfa tutmuş, 157 tanık dinlenmiştir. '30 yılda bitmez' denilen davayı mahkememiz, gece gündüz çalışarak tamamlamıştır.
- Tüm yargılama üreci görsel ve sesli olarak kayıt altına alınmış, bundan sonra yazılı hale getirilmiştir.
- Bu büyüklükteki bir dosyanın gerekçesi yazılırken delillerin insicamlı olarak ortaya konması, tekrardan kaçınılması, bireysel hukuki durumlarla genel değerlendirmeler arasında makul bir köprü kurulabilmesi aşamasında çeşitli zorluklarla karşılaşılmıştır.
- Mahkememizin verdiği kararın ne kadar isabetli olduğunu, gerekçenin yazım sürecinde gördük.
- Kararlar, Ceza Muhakemesi Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin sistematiği göz önüne alınarak 'vicdani kanaatle' alındı.
Karalama kampanyası var
- Dava esnasında beklenen bir dirençle karşılaşılmıştır. Sanıklar, örgütün özelliklerine uygun olarak psikolojik harp tekniklerinin her türlüsünü kullanmışlardır.
- Her davada görülebilecek hatalar büyütülmüş, aleyhteki önemli deliller özenle gündemden kaçırılmıştır.
- Sanıklar, hakim ve savcılar dışında, Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök hakkında hakaretlerde bulunmuş, yoğun bir karalama faaliyeti yürütmüştür.
- Bir kısım sanık avukatları, kendilerini duygusal olarak yakın gördükleri müvekkillerinin yerine koyarak sergiledikleri eylemlerle avukatlık etiğine aykırı hareketler sergilemiştir.
Ergenekon davasının 16 bin 798 sayfalık gerekçeli kararının tam metni için tıklayınız...