11 Ağustos 2020 00:39
İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı Türkiye’de sözleşmesinin feshedilmesine yönelik tartışmalar devam ediyor.
2014 yılında AKP hükûmeti döneminde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi'nde bugün AKP içinde görüş ayrılığı söz konusu. AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Nasıl imzalanmışsa, usulü yerine getirilerek çıkılır" derken, AKP'li bazı kadın milletvekilleri İstanbul Sözleşmesi'nden yana tavır koydu.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nde çekilmesini isteyen cemaatlerin AKP yetkilileriyle görüşmeler yaptığı belirtilirken Türkiye Düşünce Platformu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a rapor sundu. Kadın örgütleri İstanbul Sözleşmesi'nin 'uygulanması' için çalışma yaptıklarını vurgularken, hükûmete yakınlığıyla bilinen Erdoğan'ı kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar'ın Yönetim Kurulu Başkan Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) İstanbul Sözleşmesi’ne destek verdiğini açıkladı.
AKP Kadın Kolları, İstanbul Sözleşmesi'ni savunan kadınlara yönelik 'fahişe' ifadesini kullanan Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'a dava açacaklarını duyururken, sözleşmeye dair karar verilmesi beklenen AKP MYK toplantısı ertelendi.
Tüm bu gelişmelerin ardından siyasi partiler İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını nasıl değerlendiriyor?
AKP'li milletvekilleri ve yöneticileri İstanbul Sözleşmesi'ne dair 'sessiz' kalmayı tercih ederken CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Sera Kadıgil Sütlü partisinin bu konudaki tavrının net olduğunu belirtti.
Sütlü, "Genel Başkanımız bu konuda çizgiyi çok yukarı çekti, kırmızı çizgimiz olarak ilan etti. 306 kadın derneği ile bir araya geldi. Bu konuda bu kadar net olduğumuz için çok mutluyuz. Parti içinde bir arkadaşımız dahi farklı düşünmüyor bunu gururla söyleyebilirim." dedi.
Sütlü, "İstanbul Sözleşmesi’nin çıktığı günden beri nefret eden bir kesim var. Ama seslerini çıkaramıyorlardı, Türkiye’deki kadın hareketi güçlü, iktidarın içindeki kadın milletvekilleri sağolsunlar güzel sahip çıktılar. Her konuştuğumda o konuda haklarını teslim ediyorum. Dönem dönem şanslarını deniyorlar. Marjinal diyebileceğimiz bir grup insan var, bunun içinde birtakım cemaatler, yayın organları, bazı yazarlar var. Zaman zaman deliriyorlar, kamuoyu yokluyorlar, diş geçirebilecek gibi görüyorlarsa saldırmaya devam ediyorlar. Muhalefetle karşılaşınca sönümleniyorlar." diye konuştu.
"Bu tür saldırıların çoğaldığı bir dönemdeyiz" diyen Sütlü, tartışmaların sebebinin ekonomi olduğunu söyledi. Sütlü, "Çok derin bir krizden geçiyor ülke. Bunu tartışmayalım da ne tartışırsak tartışalım, bu şekilde aralık kollayan tartışmalara yön verildiğini düşünüyorum. CHP içinde İstanbul Sözleşmesi’ne dair bir farkındalık var. Biz özellikle kadın milletvekilleri olarak bir arada durmaya ve çalışma özen gösteriyoruz. Kendi aramızda birlik kurduk kadın meselesinde. Erkek arkadaşlarımıza da anlatıyoruz, İstanbul Sözleşmesi’nin ne olduğunu da konuştuk. Bu sözleşmeyi aileyi yıkmak olarak görenlerin iki sebebi var. Ya bilmiyorlar ya da aileyi kadının başına ne gelirse gelsin karşı çıkmayan olarak görüyorlar. Bunlar 200 yıl öncesinde, çok geride kaldı, geçmiş olsun." düşüncesini dile getirdi.
HDP Parti Sözcüsü ve Mardin Milletvekili Ebru Günay, İstanbul Sözleşmesi'nin kadın hareketi ve kadınlar açısından önemli bir kazanım olduğunu hatırlattı. Sözleşmenin uluslararası anlamda da hukuki bir güvence sağlandığının altını çizen Günay, "İstanbul Sözleşmesi’nin gereklerinin yerine getirilmesi bizler için hayati önemde. Bir süredir, özellikle son bir yıldır ısrarla iktidar kadın kazanımlarına yönelik saldırı halinde. Kadınların binbir emekle, mücadeleyle kazandıkları hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor. İstanbul Sözleşmesi de bunlardan biri." değerlendirmesinde bulundu.
Günay, "Tartışma esasında pandemi döneminde infaz yasasında yapılan değişikliklerle kadına yönelik, taciz, şiddet ve çocuğa yönelik istismarcılarının serbest bırakılmasının önünün açıldığı, bunun yanında siyasetçilerin cezaevinde kaldığı bir sürecin arkasından geldi. Aslında iktidar bu şekilde, ‘Kadına yönelik şiddete göz yumacağım’ mesajı veriyor, ‘Bunu görmezden geleceğim’ diyor. Hatırlarsanız, infaz yasasıyla affedilip çıkan erkeklerden kadınlara şiddet uygulayan ve katledenler olmuştu. Bunlar kamuoyuna yansıdı. Biz kadınlar olarak ısrarla karşı durduğumuzu söylemiştik bu yasal düzenlemeye." yorumunu yaptı.
"İktidarın yaratmaya çalıştığı bir ‘makbul kadın’ profili var" diyen Günay, "Evinde oturan, çocuk besleyen, bu konuda söz söylemeyen, toplumsal hayata karışmayan, özetle erkeğin gerisinde duran bir kadın profili yaratmaya çalışıyorlar. Ama geldiğimiz aşama, sadece Türkiye kadın hareketi için değil dünya kadın hareketi için söylüyorum, kadınlar artık kendileriyle ilgili meselelerde karar veren, bunun mücadelesini yürüten, siyasetini yapan, kendi hakkını koruyan bir yerden ortak dayanışmayla ses çıkartıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin bizim açımızdan böyle bir anlamı var." düşüncesini dile getirdi.
Günay, "Eş genel başkanlık sistemini uygulayan, özgün bir kadın meclisi olan ve bu anlamıyla Türkiye’deki kadın hareketleriyle çok aktif bir şekilde faaliyet yürüten kadınlarız. HDP’nin her aşamasında çalışma yürüten kadınların ayrıca geçmişten gelen bir kadın mücadelesi deneyimi var. Dolayısıyla İstanbul Sözleşmesi bizim için çok önemli. İstanbul Sözleşmesi’ni anlatan ve bunun gereklerini yerine getirmeye çalışan kadın meclisimizin yürüttüğü çalışmalar var. Her ilde, ilçede bunun etkinliklerini yapıyoruz. Kuşkusuz bunlar yeterli değil. İktidarın elindeki ana akım medya ve havuz medyasının İstanbul Sözleşmesi’ne dair yarattığı bir algı var aslında." görüşünü savundu.
Günay şunları kaydetti:
"İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddete karşı akdını koruyan, kadına hukuki koruma sağlayan çok temel ve yasal bir güvence. İstanbul Sözleşmesi kadınlar için; sığınma evi, şiddet faillerinin yakalanması, ALO Şiddet Hattı, 6284 sayılı kanun, koruma kanunu demek. Yani bir koruma zırhı. İstanbul Sözleşmesi’nin gerekliliklerinin yerine getirilmesi sürekli gündemimizde olan bir şey. İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmemesi için gerekli her türlü desteği kadın hareketleriyle ortaklaşarak, kadın meclisimizin öncülüğünde her türlü mücadeleyi yürütecek yerdeyiz. Parlamentoda, sokakta, alanda, her yerde bu sözleşmeyi anlattığımız gibi, Türkiye’nin imzasını çekmemesi için de elimizden geleni yapacağız.
İstanbul Sözleşmesi tüm kadınların güvencesi ve kazanımı. Biz kadınların bu kazanımımızı korumak gibi bir asli görevi var. Kadın hareketleri, kadın kuruluşları ve kadın örgütleriyle daha çok temas halindeyiz, bu konuda en büyük deneyime sahip ve getirileri götürüleri bilecek olanlar onlar. Meclis’in kapalı olması da bu süreci etkiliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilip çekilmemeyi belirleyecek olan aslında bizim mücadelemiz. Kadınlar kendi kazanımlarına sahip çıkarsa iktidar geri adım atacak ya da kararından vazgeçecektir. İktidar kadın kazanımlarına saldırırken aslında güçlenen, örgütlenen kadın hareketinden de rahatsız. İktidarın genel aklı ve genel karakteri maalesef erkek. Bu dünyanın her yerinde böyle. Farklı, öteki, muhalefet olana göz açtırmaz, yok etmek ve geriletmek ister. Bu süreçte yaklaşım biraz öyle olacaktır. İstanbul Sözleşmesi’ni çok güçlü bir şekilde savunmak gerektiğini düşünüyorum."
Genel Başkan Temel Karamollaoğlu'nun "İstanbul Sözleşmesi cinsiyeti ortadan kaldırmak istiyor" açıklamalarıyla gündem olan Saadet Partisi'nde Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya, "Toplumun salt İstanbul Sözleşmesi’nden kamplara bölünüp, ‘İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olanlar’ ve. ‘İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olanlar’ şeklinde dar bir tartışmaya girilmesini aslında doğru bulmuyoruz." görüşünü savundu.
Genel olarak birkaç hassasiyetlerinin olduğunu belirten Kaya, "Şiddet mağduru olan kadınların, şiddete dair her türlü engellemelerin, yasal düzenlemelerin yapılması, kadını şiddete karşı gerekli her yasal düzenlemenin yapılmasının arkasındayız. Bu anlamda adli ve idari tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyoruz. Aynı zamanda aile mefhumunun da bu toplum için önemli değerler barındırdığını düşünüyoruz. Bu iki temel çerçevede konuların İstanbul Sözleşmesi’nden bağımsız şekilde tartışılması gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
Kaya, "Toplumda öyle bir şey haline geldi ki İstanbul Sözleşmesi’ne taraftar olanlar sanki sözleşme olmazsa kadın haklarıyla ilgili hiçbir kazanım elde edemeyecekmiş gibi bakarken; öte taraftan İstanbul Sözleşmesi’nin varlığının toplumun temeline dinamit konulacağını düşünen kesim var. Bu ikisini de sağlıklı bulmuyoruz. Bizim sorunlarımızı bu tarz çatışma ve kutuplaşmanın ötesinde sağlıklı bir müzakere ortamına oturtmamız lazım." diye konuştu.
Kaya, "İstanbul Sözleşmesi’nden çekilip çekilmemekten önce Türkiye’de kadın haklarıyla ilgili, kadına uygulanan şiddetle ilgili yasal tedbirlerin yeterli olup olmadığına dair bir çalıştay yapılmasını, bu konuda varsa eksikliklerin giderilmesi gerektiğini teklif ediyoruz. Şu an Türkiye’nin öncelikli konusu ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çekilip çekilmemek’ten ziyade Türkiye’de kadın haklarıyla ilgili husus istenen düzeyde olmadığını ve kadına karşı şiddetin bir türlü önlenemediğini hep beraber görüyoruz. Öncelikle buna dair ne tür tedbirlerin alınması gerekir, bunun konuşulması gerektiğini düşünüyoruz." ifadesini kullandı.
Kaya, "Bu alandaki problemler varken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme veya kalma tartışmasının yapılması çok sığ. Bununla ilgili bir fikir beyan edip bir kamplaşma oluşturmaktan ziyade önceliğimiz kadına karşı şiddeti nasıl engelleyebileceğimizde. Kadın haklarıyla ilgili gerek mevzuatımızda gerekse toplumsal hayatta var olan sorunları gidermeye dair ne türlü tedbirler alabiliriz, önceliğimiz bu olmalı. İstanbul Sözleşmesi çok teknik ve hukuki tabirlerle dolu. Her kavrama herkesin farklı anlamlar yüklediği bir sözleşme haline geldi bugün için. Aynı kavrama insanlar farklı anlamlar yüklüyor. Belki İstanbul Sözleşmesi üzerinden konuşmazsak toplumda yüzde 90 ortak noktaya varabileceğimiz konsensüs alanı varken, aynı kavrama farklı farklı anlamlar yüklediğimiz için ortak noktada buluşamıyoruz." düşüncesini dile getirdi.
Kaya açıklamasını şöyle sürdürdü:
Temel bu problemin bu olduğunu düşünüyorum. Gerçekten kadının haklarını geri plana almak için dayatılan toplumsal cinsiyet mi var yoksa buradan kastedilen biyolojik cinsiyeti eşitlemeye veya biyolojik cinsiyette farklı farklı yönelimlerin olabileceğini mi savunuyor? Kavram birliğini sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Kafa karışıklığı olduğu için sözleşmeyi sağlıklı bir şekilde değerlendirme imkânından mahrum oluyoruz. Çünkü sözleşmeye karşı olanların kavramlara yüklediği anlam ile sözleşmeye taraftar olanların yüklediği anlam birbirinden çok farklı.
Toplumsal hayatta, aile hayatımızda, kadına karşı işlenen suçlarda ve cinayetlerde artış, çocuk tacizlerindeki artışlar manevi dünyayı önemseyen kesimlerde bir hassasiyet oluşmasına ve acaba sebebi sözleşmeden mi tartışmalar oluşmasına neden oldu iyi niyetli baktığım zaman. Kötü niyetli olarak bu sözleşmeyi gündeme getirenler için şöyle düşünebiliriz. Toplumsal bir muhalefet oluştu; iktidarın yolsuzluklarına, yasaklarına karşı. Türkiye’nin git gide yönetilemez bir hale gelmesi, demokrasinin alan kaybetmesinden dolayı toplumsal muhalefet oluştu. Bu toplumsal muhalefet değişik toplumsal dinamiklerden, yani muhafazakârından sosyal demokratına, milliyetçisinden kendini aşırı sol ya da sağda tanımlayan geniş bir yelpazeye hitap ediyor. Belki iktidar çevresi bilinçli olarak bu toplumsal kesimler arasında Türkiye’deki demokrasi mücadelesinde oluşan birlikteliği zedelemek için fay hatlarını harekete geçirecek gündem oluşturmuş olabilir."
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in Cemal Metin Avcı tarafından öldürülmesinin ardından yaptığı değerlendirmede,” İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırıp kaldırmamayı iyi değerlendirmeliyiz.Ne getirip ne götüreceğini objektif kriterler çerçevesinde ele almalıyız. Kadın cinayetini engelleyemezsek hepimiz bir çığın altında kalırız” ifadesini kullandı.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ise Erdoğan'a seslenerek, "Sayın Erdoğan'ı bir kez daha yaptığı ender iyi işlerden biri olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek yerine sözleşmenin maddelerini hakkıyla uygulamaya çağırıyorum. Bir avuç ahlaksızın hayallerini gerçekleştirmek adına kadınlarımızı mağdur etmenize izin vermeyeceğiz. Bir avuç özgüvensizin egolarını eylemek uğruna İstanbul Sözleşmesi'ni feda etmenize izin vermeyeceğiz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi yaşatır" dedi.
AKP hükûmetinde sözleşmenin imzalandığı dönemde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve sözleşmenin altında imzası bulunan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve AKP'den ayrılarak Demokrasi ve Atılım Partisi'ni kuran Ali Babacan da sözleşmeye destek verdiğini açıkladı.
TIKLAYIN | 20 maddede İstanbul Sözleşmesi nedir?
TIKLAYIN | Akademisyen ve hukukçular İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına ilişkin ne düşünüyor?
© Tüm hakları saklıdır.