Mersin Üniversitesi’nden kanun hükmünde kararname (KHK) ile ihraç edilen Yrd. Doç. Dr. Tolga Tören, ihraç süreçlerine sessiz kalan kişilerin “bu dalgadan nasibini alacağını” söyledi. Tören, “Bu süreçte sessiz kalarak aslında bu süreçte destek veren herkesin ar damarının çatladığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Gazete DuvaR’dan Hacı Bişkin’in haberine göre, Mersin Üniversitesi, daha önce ihraç edilen akademisyen Esra Ergüzeloğlu Kilim’i üniversite kampüsünde uğurlayan akademisyenlere ‘Rektörük makamından izinsiz olarak gerçekleştirilen gösteri ve basın açıklamasına katılmak veya düzenlemek şüphesi’ iddiasıyla soruşturma açtı. Daha sonra üniversiteden ihraç edilen ve hakkında açılan soruşturmanın ihraç edildikten sonra kendisine tebliğ edildiğini belirten Mersin Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Tolga Tören, soruşturmaya tepki göstererek, “Önce barış imzacıları tasfiye edildi fakat sonrasında o tasfiyeler salt barış imzacıları ile kalmadı. Üniversiteler dahil olmak üzere giderek neredeyse kendisine muhalif olan unsurları yok eden bir yapılanma ile karşı karşıyayız. Bu soruşturma da genel resmin parçalarından bir tanesini oluşturuyor” dedi.
"İşten çıkartıldıktan sonra soruşturma açtılar"
Mersin Üniversitesi, 22 Şubat’ta Çiftlikköy Yerleşkesi’nde ‘Barış imzacısı’ akademisyen Esra Ergüzel Kilim’i uğurlayan akademisyenlere soruşturma açtı. Meslektaşını uğurlayanlar arasında, daha sonra kendisi de ihraç edilecek olan İktisat Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Tolga Tören de bulunuyor. Tören, kendisine 13 Nisan’da soruşturmanın tebliğ edildiğini söyleyerek, “Üniversite yönetimi aralarında benim de olduğum 7, 8 akademisyen arkadaşımıza yeni bir soruşturma açtı. Bu soruşturmalar açıldığında barış imzacısı olduğum gerekçesiyle işten çıkarılmıştım. Dolayısıyla soruşturma işten çıkarıldıktan sonra açılmış oluyor” dedi.
Tören, haklarında açılan soruşturmanın gerekçesini şöyle açıkladı:
“Bir süre önce akademisyen arkadaşımız barış imzacısı Esra Ergüzeloğlu Kilim, bir takım uyduruk gerekçelerle işten çıkarıldı. Biz de kendisine üniversite kampüsünde veda ediyorduk. Bu süre içerisinde ben hâlâ üniversitede çalışıyordum. Doğal olarak fakültenin bahçesinde biz de arkadaşımızı uğurladık. Herhangi bir basın açıklaması, gösteri gibi bir şey yoktu. Sadece basit bir veda etkinliği gerçekleştirdik. Bundan bir süre sonra hakkımızda üniversite yönetiminin açmış olduğu soruşturmalar tebliğ edildi. Soruşturmanın gerekçesi de ‘Gösteri ve basın açıklamasına katılmak ve düzenlemek şüphesi’ şeklinde. Yani Mersin Üniversitesi gösteri ya da basın açıklaması yaptığımız konusunda şüphelenmiş. Emin bile değil.”
"Süreç, barış imzasıyla başladı"
“Uzun bir zamandır adına ‘yeni Türkiye’ denen bir süreçten geçiyoruz” diyen Tören, bu süreci de şöyle açıkladı:
"Aslında bu yeni Türkiye’nin neye benzeyeceği karşımıza çıkan çeşitli olgularla açığa çıkmış durumda. Otoriterliğin çok daha ötesinde belki de yerli ve milli bir faşizmin ortaya çıkacağı bir süreçten bahsediyoruz. Bir süredir Adalet ve Kalkınma Partisi adına bu ‘yeni Türkiye’ denen sürecin üniversitelerini de belirlemek istiyor. Bu süreç en görünür bir şekilde barış imzasıyla başladı.”
"İmza attıkları gerekçesiyle işten atma yoluna başvurdu"
Mersin Üniversitesi’nin kendisine özgü bir yapısı olduğunu söyleyen Tören Mersin Üniversitesi için şunları söylüyor:
“Mersin Üniversitesi ‘Bütün imzacıları bu üniversiteden atacağım’ açık beyanıyla ilk işten atma işlemini gerçekleştirdi. Üniversite işten atmaya başladığında ortada ne bir darbe girişimi ne de OHAL vardı. Hatta soruşturma açmayan üniversiteler vardı. Dolayısıyla Mersin Üniversitesi özelinde konuştuğumuzda hukuki olarak tanımlamaktan vazgeçerek bu durumu ‘ar damarının çatlaması’ olarak değerlendiriyorum. Çünkü burası ilk başta insanları uyduruk gerekçelerle işten atmaya kalktı ve bunu yaptı. Daha sonradan bunun saçmalığına kendileri de ikna olmuş olsalar da bu sefer sanki YÖK yasası ‘barış için akademisyenler metnini’ konu ediniyormuş gibi imza attıkları gerekçesiyle işten atma yoluna başvurdu.”
"Sessiz kalan herkes bu dalgadan nasibini alacak"
Üniversitenin ihraçları YÖK yasasına dayandırdığını belirten Tören, şöyle devam etti:
“Bu toprakların kültüründe var olan ‘güle güle’ demeyi dahi bir üniversite utanç verici şekilde soruşturma konusu yapabiliyor. Kaldı ki basın açıklaması yapmak anayasal bir haktır. Kimsenin görüşlerini ifade etmesi için bir yerden izin alması gerekmez. Bunun böyle olmadığını varsaysak dahi ortada bir toplantı, gösteri yok. Sadece bir veda var. Sadece Mersin Üniversitesi rektörlüğünün değil, her ne kadar bunu kabul etmeseler de bu soruşturmalara katılarak, bu soruşturmalara soruşturmacı olmayı kabul ederek ve bu süreçte sessiz kalarak aslında bu süreçte destek veren herkesin ar damarının çatladığını düşünüyorum. Şuna da inancım sonsuz: Sessiz kalan herkes bu dalgadan nasibini alacaktır.”