Hürriyet gazetesi, Doğan Grubu’na 2009 yılında iki dalga halinde toplam 6.8 milyar lira tutarında vergi cezası kesen müfettişlerin 'FETÖ' üyesi olduğunu iddia etti. Gazetenin birinci sayfasından "FETÖ'nün 6.8 milyarlık vergi kumpası" başlığıyla yayımlanan haberde vergi müfettişlerinin 15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL kapsamında çıkarılan KHK'larla birlikte "FETÖ örgütü üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da irtibatı olduğu" gerekçesiyle devlet memuriyetinden çıkarıldığı ifade edildi. Haberde, Doğan Holding Ankara Sorumlusu Barbaros Muratoğlu, 'FETÖ' soruşturması kapsamında 1 Aralık'ta gözaltına alınmasının ortaya atılan iddialarla ilgili olarak "Bir süredir Doğan Grubu’na Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile işbirliği içinde olduğu yolunda yöneltilen bütün dayanaksız suçlamalara karşılık, gün ışığına çıkan yeni olgular yaşanan gerçekliğin bunun tam tersi yönde olduğunu, FETÖ’nün vergi denetim mekanizmasını istismar ederek Doğan Grubu’nu çok ağır bir maddi zarara soktuğunu gözler önüne seriyor" dendi.
Doğan grubuna vergi cezasıyla kaç kuş vuruldu,
yeni medya düzeni nasıl kuruldu?
Hürriyet gazetesinin bugünkü (6 Aralık 2016) nüshasında yayımlanan "FETÖ’nün 6.8 milyarlık vergi kumpası" başlıklı haber şöyle:
Doğan Grubu’na 2009 yılında astronomik düzeyde toplam 6.8 milyar lira tutarında vergi cezası kesen vergi müfettişlerinin FETÖ mensubu olduğu ortaya çıktı. Bu tasarrufları yapan vergi müfettişlerinin görevde olanlarının tümü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra “FETÖ örgütü üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da irtibatı olduğu” gerekçesiyle kanun hükmünde kararnamelerle devlet memuriyetinden çıkarıldı. Bu müfettişler arasında gözaltına alınan ve firari durumda olanlar da var. 2009 yılında ortalama dolar kurunun 1.55 TL olduğu hatırlandığında, o tarihte Doğan Grubu’na kesilen cezanın toplamı 4.5 milyar dolara ulaşmaktaydı. Bir süredir Doğan Grubu’na Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile işbirliği içinde olduğu yolunda yöneltilen bütün dayanaksız suçlamalara karşılık, gün ışığına çıkan yeni olgular yaşanan gerçekliğin bunun tam tersi yönde olduğunu, FETÖ’nün vergi denetim mekanizmasını istismar ederek Doğan Grubu’nu çok ağır bir maddi zarara soktuğunu gözler önüne seriyor.
Birinci dalga: 1 milyar 174 milyon lira
Doğan Grubu’nu hedef alan birinci vergi cezası dalgası 2009 yılı şubat ayında gelmiş ve Doğan Yayın Holding’in kendi bünyesindeki Doğan TV hisselerinin yüzde 25’ini 2007 yılında Alman Axel Springer Grubu’na 375 milyon Euro’ya (yaklaşık 500 milyon dolar) satılması işlemini konu almıştı. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi’ne bağlı vergi müfettişleri, bu satış işleminden kaynaklanan verginin 2006 sonunda değil de, 2007 yılı başında üç ay gecikmeli ödendiği gerekçesiyle toplam 972 milyon lira (630 milyon dolar) vergi cezası tahakkuk ettirmiş, 202 milyonluk gecikme faizi ile sonuçta talep edilen toplam tutar 1 milyar 174 milyon liraya çıkmıştı. (Yaklaşık 760 milyon dolar)
Doğan Yayın Holding’e bu işlemin vergi kaçakçılığı olduğu iddiasıyla kesilen bu ceza yargıya götürüldü ve İstanbul 6’ncı Vergi Mahkemesi 29 Ocak 2010 tarihli kararıyla cezanın haksız olduğuna hükmetti. Gelir İdaresi, bu karara Danıştay nezdinde itirazda bulundu. Danıştay 4’üncü Dairesi, 17 Ocak 2011 tarihinde Gelir İdaresi’nin itirazını reddederek birinci derece mahkemenin kararını onadı. Sonuçta cezanın haksızlığı ortaya çıktı ve Doğan Yayın Holding aklanmış oldu.
Doğan Yayın Holding’e bu cezayı kesen üç vergi müfettişinden biri daha sonra memuriyetten kendi isteğiyle ayrılırken, diğer ikisi 15 Temmuz sonrasında FETÖ bağlantısı nedeniyle kanun hükmünde kararnamelerle devlet memuriyetinden çıkartıldı.
İkinci dalga: 5.6 milyar lira
Maliye Bakanlığı'nın Doğan Grubu’nu hedef alan ikinci ceza dalgası 2009 yılının eylül ayında geldi. 12 Haziran 2009 tarihinde beş vergi müfettişinden oluşan ikinci bir heyet bu kez yine aynı işlemde, yani Doğan TV hisselerinin Axel Springer’e satışında Doğan Yayın Holding içinde yapılan kademeli yeni hisse yapılandırma işlemlerini incelemeye aldı. Bu inceleme, Doğan TV ile birlikte iştiraki olan Doğan Prodüksiyon ve D Yapım’ı da hedef aldı.
Müfettişler, 7 Eylül 2009 tarihinde sundukları raporda, Doğan TV, Doğan Prodüksiyon ve D Yapım’a vergi, ceza ve gecikme faizi olarak toplam 5 milyar 630 milyon lira ceza tahakkuk ettirdi. 2009 yılında 1.55 lira olan ortalama dolar kuru esas alındığında, bu miktar o dönemin değeriyle 3 milyar 630 milyon dolara tekabül ediyor.
İkinci dalgada tahakkuk ettirilen cezalar, hisse senedi ve ilmühaber satışları için KDV ödenmediği iddiasına dayanıyordu. Oysa yasada ve ilgili bütün mevzuatta hisse senedi ve ilmühaber satışları KDV’ye tabi değil. Mevzuatta olmadığı halde böyle bir cezanın haksız bir şekilde işletilmesi Türkiye’de bir ilk oluşturdu ve sonrasında da hiçbir şirkete uygulanmadı. Yine aynı şekilde vergi dairesi, daha önce hiç örneği olmayan bir şekilde Doğan Grubu’ndan 5 milyar liranın üzerinde teminat talep etti ve ihtiyati haciz uygulamalarını başlattı.
Müfettişlerin tümü atıldı
İkinci dalgada yer alan beş vergi müfettişinin tümü 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 1 Eylül 2016 tarihinde çıkartılan ve Resmi Gazete’de yayımlanan 672 sayılı kanun hükmünde kararname ile FETÖ bağlantısı gerekçesiyle devlet memuriyetinden atıldı.
Doğan Grubu’nu hedef alan bu denetim elemanlarının yöneticilerinin durumu da pek farklı olmadı. Doğan Yayın Holding ve Doğan TV‘ye haksız cezaları yazan denetim elemanlarını yönlendiren Gelirler Kontrolörleri Başkanlığı makamında oturan iki ayrı yönetici ile bir yardımcıları da yine 1 Eylül 2016 tarihli kanun hükmünde kararname ile FETÖ mensubiyeti ya da bağlantısı gerekçesiyle memuriyetten çıkartıldı. Bu gruptaki yöneticilerden ikisi halen gözaltında. Biri ise firari durumda.
1 milyar 100 milyon lira haksız ödeme
Sonuçta birinci dalga (1.174 milyar TL) ile ikinci dalga (5.6 milyar TL) vergi cezalarının toplamı 6 milyar 804 milyon liraya ulaştı. Bir başka ifadeyle, 2007 başındaki yaklaşık 500 milyon dolarlık bir satış işleminden yola çıkarak iki ayrı dalga halinde kesilen cezaların toplamı, bu satışın değerinin tam dokuz kat üstüne çıkmış oldu.
İkinci dalgadaki cezaların kesilmesinden sonra Doğan Grubu yine yargıya giderek bu işlemlere itiraz etti. Açılan davaların tamamı Danıştay’da Doğan Grubu lehine sonuçlandı. Bunun üzerine Gelir İdaresi, Danıştay’da tashihi karar talebinde bulundu ve süreçte Türkiye’de 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu gerçekleşti. Ardından Gülen cemaati HSYK’ya hakim olurken, buna paralel bir şekilde Danıştay’ın üye yapısı da değişti ve 61 yeni üye atandı. Sürecin uzaması ve teminatın büyüklüğü ve ihtiyati haciz uygulamaları ile Danıştay yapısının değişmesi karşısında Doğan Grubu 2011 yılında çıkan Vergi Barışı Kanunu’ndan yararlanma seçeneğine yönelmek zorunda bırakıldı. Doğan Grubu’nun 2011 yılı haziran ayında haksız bir şekilde 1 milyar 100 milyon lira ödemesiyle konu kapandı. Ödenen miktar o günkü kurla 700 milyon dolara yaklaşıyordu. 700 milyon doların bugünkü kurdan karşılığı 2.4 milyar liraya denk geliyor.
Hisselerde büyük düşüş oldu
Gelişmelerin bu seyri, Doğan Grubu’nun FETÖ ile işbirliği kurması iddiası bir tarafa, bizzat FETÖ tarafından milyarlarca liralık cezalarla yok edilmeye çalışıldığını gözler önüne seriyor. Bu cezalar Doğan Grubu’na mali yönden ağır bir darbe indirdi. Örneğin 2008 yılında Doğan Yayın Holding’in borsadaki değeri 2 milyar 516 milyon dolar iken, vergi cezasının kesildiği 18 Şubat 2009 günü bu değer 186 milyon dolara düştü. Doğan Holding’in 2008 başında 2 milyar 806 milyon dolar olan değeri de 18 Şubat 2009 günü 796 milyon dolara geriledi.
Ödül olarak ABD'ye gönderildiler
Doğan Grubu’na bu vergi cezalarını kesen vergi müfettişleriyle ilgili ortaya çıkan bir başka çarpıcı gerçek de, ödül olarak hepsinin cezaları yazdıktan sonra birer yıllığına ABD’ye gönderilmiş olmaları.
2009-2010 yıllarında böyle büyük bir haksızlık ve komployla karşılaşınca Doğan Grubu kendisini yok etmeye yönelik bu eylemlerin arka planını araştırmış ve tüm müfettişlerin yazdıkları rapor sonrası ABD’ye gönderildiklerini de tespit ederek bunun bir Gülen cemaati operasyonu olduğunu o tarihte fark etmişti. O gün fark edilen ancak ispatı mümkün olmayan kumpas, 15 Temmuz sonrası çıkarılan ihraç kararnameleriyle apaçık ortaya çıkmış ve herkesin malumu haline gelmiştir.