Doğan Akın
“… Önüne kısa vadede 2023, sonrasında 2053 ve 2071 hedeflerini koyan Yeni Türkiye’nin devrim niteliğindeki bu dönüşüm süreçlerinde artık TRT de millet adına yeni ve etkin roller üstlenebilmelidir.
Özelikle de Yeni Türkiye’nin yeni medyasının kurulma sürecinin Kutupyıldızı TRT olmalıdır.
(…)
Türkiye potansiyelini, dostu-düşmanı kıskandıracak bir atılımla hayata geçirmiştir ve şimdi artık sıra TRT’nin yapacağı büyük atılıma gelmiştir.
(…)
Dünyayla arasındaki mesafeyi her alanda hızla kapatan ülkemiz, medyada da bu atılımı yapacak, ‘Yeni’ TRT, Yeni Türkiye'deki yerini alacaktır.”
Akşam gazetesinden aldığım (22 Eylül 2014) bu satırlar, kamuya olan borçlarından dolayı 2013’te Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca (TMSF) el konulan Çukurova Medya Grubu’nun başına devlet tarafından atanan Cengiz Özdemir’e ait. Malum, Akşam ve Güneş gazeteleri ile Sky360 TV, beş dergi ve iki de radyo kanalı barındıran bu yayın grubu Kasım 2013’te 62 milyon dolara Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a en yakın işadamlarından Ethem Sancak’a satıldı. Medyaya “AKP misyonuna destek için girdiğini” açıklayan, Erdoğan için “En önemli idolüm, adamın sevdalısıyım” diyen ve 2012’deki 4. Olağan Kongre’de AKP yönetimine de giren Sancak’a.
Cengiz Özdemir halen, yukarıdaki yayınları bünyesinde toplayan Ethem Sancak’a ait Türkmedya Grubu’nun başkanlığını sürdürüyor, görüşleri nedeniyle onlarca yazar ve muhabirin atıldığı Akşam gazetesinde “başyazarlık”, onlarca gazetecinin kapının önüne konduğu Sky360’ta programlar yapıyor. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemindeki ekibinde yer alan ve bir ara Hürriyet, Radikal ve Vatan ile -tövbe estağfurullah- “paralelci-cemaatçi” Zaman’da da yazdırılan Özdemir’in kısa hikâyesi bu.
Tek başına bile “yeni Türkiye’nin yeni medyası”nı özetleyen bu hikâyenin kahramanı Özdemir, ihtimal, mesleği gazetecilik olmadığı için, hâlâ “yeni Türkiye’nin yeni medyasının kurulma sürecinden” söz edebiliyor. Mevzu TRT ise, o da “yeni Türkiye’nin yeni TRT’si” olarak önemli işler başardı, misal Erdoğan’a 204 dakika ayırdığı seçim kampanyasındaki birkaç günde rakiplerini sadece 3 dakika ekrana getirebildi!
Evet, “yeni Türkiye’nin yeni medyası” yakın çevre ile gönüllü olarak, yakın çevre dışındakilerle de kılıç zoruyla çoktan inşa edildi. O kılıç yeri geldi vergi idaresi oldu, yeri geldi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Batmış zaten” buyruğuyla Bank Asya’ya el koymaya çağırdığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu.
Velhasıl, “Alo Fatih” hatlarında tanık olduğumuz üzere yeni katlar çıkılıyor, havuz mavuz ekleniyor ama “yeni medya inşaatı” eski.
Doğan grubuna ne kadar vergi ve ceza hesaplanmıştı?
2009 yılını hatırlayın. Deniz Feneri’ne ilişkin yolsuzluk haberlerini izleyen süreçte Doğan Yayın Holding için hesaplanan vergi ve cezaları.
Kaç liralık bir vergi ve ceza rakamı konmuştu Doğan Medya Grubu’nun karşısına?
1 milyar?
2 milyar?
3 milyar?
Kaç lira?
2009 yılındaki iki dalgada Doğan Medya Grubu için hesaplanan vergi aslı ve cezalarının toplamı yaklaşık 6,5 milyar lirayı buldu. Eski para ile 6 katrilyon 448 trilyon lira. Yaklaşık 3 milyar dolar.
Rakamı 2009 yılında Türkiye bütçesi gelirlerinin 215 milyar lira olduğunu hatırlayarak okuyun. Rakamı, TMSF’nin Sabah-ATV grubunu, Tayyip Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın yönettiği Çalık Holding’e 2008 yılında 1,1 milyar dolara sattığını hatırlayarak okuyun. 1,1 milyar doların 750 milyon dolarının Halkbank ile Vakıfbank kredisi ile karşılandığını unutmayın. Yıllardır hükümeti kızdıracak tek haberin bile yayınlanmadığı Sabah-ATV grubunun Erdoğan’a en yakın işadamlarından Ahmet Çalık’a bu şekilde satılışı da, sonra havuzlara atılışı da bir “yeni Türkiye’nin yeni medyası” hikâyesidir.
İki dalgada yaklaşık 6,5 milyar
6,5 milyar lira, diyorduk. Rakamlarda, yuvarlamalardan kaynaklanan sapmalar olabilir kaydını düşerek, tabloyu ortaya koyan dökümü verelim:
18 Şubat 2009 - Birinci dalga: Maliye Bakanlığı’nın Doğan grubuna hesapladığı ilk vergi ve cezanın toplamı 826 milyon liraydı. Bu rakam için, Doğan Yayın Holding bünyesindeki Doğan TV’nin hisselerinin yüzde 25’inin 2006 yılında Alman Axel Springer’e 365 milyon Euro’ya satılması işlemine ilişkin gelir vergisinin 2006 sonu değil 2007 yılında geç ödenmesi gerekçe gösterildi.
6 Eylül 2009 - İkinci Dalga: Maliye Bakanlığı, Doğan TV hisselerinin Axel Springer’e satışında Doğan Yayın Holding içinde yapılan kademeli yeni hisse yapılandırma işlemlerinde kurumlar vergisi kaçırıldığını ileri sürdü. Kademeli yapılandırmaya dahil olan üç şirkete şu vergi ve cezalar kesildi:
DOĞAN TV:
Vergi/Ceza: 2 milyar 8 bin lira
Gecikme faizi: 700 milyon lira
Toplam: 2 milyar 700 milyon 8 bin lira.
DOĞAN PRODUCTION:
Vergi/Ceza: 863 milyon lira
Gecikme faizi : 465 milyon lira
Toplam: 1 milyar 328 milyon lira
D YAPIM:
Vergi/ceza: 1 milyar 114 milyon lira
Gecikme faizi: 480 milyon lira
Toplam: 1 milyar 594 milyon lira
İkinci dalga toplamı: 5 milyar 622 milyon lira
Birinci ve ikinci dalga toplamı: 6 milyar 448 milyon 8 bin lira
Bu tablo neden önemli?
Bu dökümü özellikle verdim. Zira –Doğan grubunda çalışanlar dahil- çevremdeki bütün gazetecilere sordum, hiçbiri Doğan Yayın Holding’e 2009 yılında hesaplanan vergi aslı, cezası ve faizlerinin toplamına ilişkin rakamı bilemedi. En yakın tahmin edenler bile toplam rakamın yarısında kaldı.
Bu durumun nedenleri önemli. Bir kesim, “Doğan grubu, yıllardır yaptıklarıyla bunu hak etti” diyerek Türkiye tarihinin en büyük vergi/ceza/faiz hesabını memnuniyetle izledi. Geniş bir bölümünü iş dünyasının oluşturduğu bir kesim, iktidarın tepkisinden çekinerek sessiz kaldı. Aralarında gazetecilerin de olduğu bir kesim ise “Doğan grubunun kuyruğuna takılma yaftası”ndan endişe ederek sorunu geçiştirdi. Sonuç olarak, meselenin peşi bırakıldı, arşa yükselen rakamlar kamuoyuna hak ettiği ölçüde yansımadı.
Oysa mesele Doğan grubunun ve o çatı altındaki yayınların geçmişindeki günahlar veya grubun rutin bir vergi denetiminden geçirilmesi değil, hükümetin bir medya grubunun üzerine vergi idaresiyle çullanmasıydı.
Uzlaşma, ödeme ve sonrasında olanlar
Bakın sonra ne oldu…
Doğan Yayın Holding, Maliye Bakanlığı’yla uzlaşma masasına oturdu. Yaklaşık 6,5 milyar liralık devasa bir vergi/ceza tablosu karşısında kalan Doğan grubunun, bu rakam yerine devlete 1 milyar 200 milyon lira ödemesine karar verildi. Haziran 2011’deki bu uzlaşmadan sonra Doğan grubu 1 milyar 200 milyon lirayı devlete ödedi.
Peki konu kapandı mı?
“Yeni medya inşası” açısından hayır! Bu süreçte Petrol Ofisi ve bazı iştiraklerini elden çıkaran Doğan grubu Milliyet ve Vatan gazetelerini de sattı. Milliyet ve Vatan’ın yeni patronu Erdoğan Demirören telefona sarılıp dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı arayıp, yayınlarının başına kimi getireceğini sordu! Dedikodu değil, Tayyip Erdoğan açıkladı bunu. 21 Mart 2013’te Erdoğan’ın gazetecilere yaptığı o açıklamayı hatırlayın:
“Satın aldıktan sonra Erdoğan (Demirören) Bey bana, ‘Kimi tavsiye edersin’ diye sordu. O zaman Kanal 24’den ayrılmakta olan Akif Bey’i tavsiye ettim…”
Hem Doğan grubunun medyada küçültülmesi maksadı hasıl olmuş, hem de Başbakan’a telefonda “Patron” deyip iki gözü iki çeşme ağlayan, haberciliği savunduğu için Hasan Cemal ve daha sonra Can Dündar başta olmak üzere muhalif yazarları kapının önüne koyan kullanışlı bir medya patronumuz daha olmuştu. Bu süreçte diğer patronlara da kuvvetli bir mesaj verilmiş, bir vergiyle çok kuş vurulmuştu.
“Medyada kartel daha mı iyiydi, Doğan grubu yayınlarının geçmişine ne yapacağız” diye düşünenleri de ihmal etmesin bu yazı. “Vay şerefsiz” infazlarını, “411 el kaosa kalktı” buyurganlığını habercilik sanmayı, medya patronlarının kamu ihalelerine girmesinin yasaklanmasına ilişkin düzenlemeye karşı lobileri ve medya kartellerini mahkûm etmek için gazeteci olmaya bile gerek yok.
Ama bu yapının alternatifi, vergi kılıcıyla da yontulan yine iktidara müptela bir medya mimarisi mi?
Ve vergi idaresinin hükümetin sopası olarak kullanılması, “rutin” denetimlerin “mahalle” yayınlarına pek uğramaması kabul edilebilir mi?
Şimdilerde Taraf da geçiyor o vergi-denetim tünellerinden, Erdoğan’ın “Batmış zaten” buyruğuyla el koydurmaya çalıştığı Gülen cemaati cephesindeki Bank Asya da.
Evet, 6,5 milyar lira.
Hikâyeyi, Erdoğan’ın, vergi davalarına bakan idari yargının temyiz makamı olan Danıştay’a kimin başkan olması gerektiği konusundaki telefon konuşmalarını da hatırlayarak okuyun.
Oku oku bitmez bu hikâyeler.
Sonuçlarına her gün tanık oluyoruz da… Nasıl olsa bir gün öğreneceğiz; hangi paralarla kuruldu bu “yeni” medya düzeni? Kimler, ne karşılığında bir çek defterini doldurur gibi yazdılar köşelerini?