02 Kasım 2023

Tolga’yla birlikte bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Çalışmalarıyla mesleğini onurlandıran bir gazeteci, hâkimin büyük bir maddi hatayı da tutanağa geçirdiği bir kararla tutuklandı. Tutuklama talep edenler ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan “istihbarat örgütünün Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazarak” halkı korku ve paniğe sevk etti!

Savcı Bey talep etti, Hâkim Bey tutukladı!

Hayatta ne olduysa hep zor yollardan olan Tolga Şardan’ın, bu kadar kolay tutuklanmasının hikâyesi bu birkaç kelimeden ibaret. Elbette başka talepler de olmalı. Hukuk düzenimiz uzun süredir büyüyen bir kara delikte kayboldu; delil yoksa  talimat var.

Savcı Bey, dedim, bir parantez. Tolga Şardan’ın tutuklanmasını talep ettiği haberi gelince kendisini merak ettim. İnternet, Hasan Can Kaya’nın “Konuşanlar” programına katıldığı haberleriyle dolu. Kaya “Basın Savcısı ne demek” diye sorduğunda Savcı Bey, “Yani burada şimdi bir şey olursa bana gelir” diyerek stüdyoda izleyenleri kahkahaya boğuyor. Komedi parantezini kapatıp Savcı Bey trajedisine dönebiliriz. Zira Ankara’da bir şey olduğunda da İstanbul’daki Savcı Bey’e gelebildiği anlaşılıyor.

Fotoğraf: Alican Uludağ

Gazeteciliğe Ankara’da ve aynı dönemde, 1980’lerin ikinci yarısında birlikte başladığımız Tolga, emniyet ve adliye koridorlarında geçirdiği 35 yıl da dahil olmak üzere, hayatı boyunca Ankara’dan hiç ayrılmadı. Ve Ankara’da evinde otururken İstanbul’dan tutuklandı. Adliyelerindeki yolsuzluk iddialarının, Cumhurbaşkanlığı talimatıyla istihbarat örgütünce araştırıldığını yazdığı İstanbul’dan…

Tolga’nın, tutuklamaya gerekçe gösterilen "MİT'in Cumhurbaşkanlığı'na sunduğu 'yargı raporu'nda neler var?"  başlıklı yazısı T24’te yayımlandığında neden bir açıklama yapılmadı? İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, “MİT’in böyle bir raporu olmadığını” açıklamak için, neden yazının yayımlanmasının üzerinden 43 saat geçmesini bekledi? Yalanlama açıklaması neden, Tolga’nın “yazısıyla ilgili yalanlama gelmediği” savunmasını da yapmasından sonra tutuklanmasından 10 dakika sonra yapıldı? Son derece sıradan haberler/yazılar için bile çıkarılan ekspres erişim engelleme kararına bu yazı için, en azından bu sabaha kadar gerek duyulmadı?

Sorular önemli, olası yanıtlar devlet içinde neler olup bittiği adına düşündürücü.

Evet, “kolay ve hızlı” bir tutuklama oldu. O kadar hızlı oldu ki, tutuklamaya hükmeden İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimi, Tolga’nın işlediği iddia edilen suçun “katalog suçlar”dan olduğunu da, ihtimal kopyaladığı bir yerden kararına yapıştırdı. “Soykırım, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti, çete, insan ticareti” gibi alanları kapsayan “katalog suçlar”da, diğer suçlardan farklı olarak, “tutuklama nedeninin varlığı” aranmıyor. Katalog suçlar listesindeki suçlardan birinin işlendiğine yönelik kuvvetli şüphenin varlığı, başka bir neden gerekmeden tutuklamaya yetiyor.

Ancak Tolga, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 217. maddesinin A bendinde düzenlenen “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” iddiasıyla tutuklandı. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100/3 maddesinde sayılan “katalog suçlar” içerisinde TCK’nın 217. maddesi yok. Buna rağmen, İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimi’nin tutuklama kararında, 217. maddenin “katalog suçlar” kapsamında olduğu iddia edilebiliyor:

“TCK’nın 217/a maddesinde düzenlenen halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunun unsurlarını oluşturacak şekilde sözlü beyanlarda bulunduğu (…) suçlunun üzerine atılı suçu işlediği yönünde kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller bulunduğu (…) işlendiği iddia edilen suçun önemli ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama nedeninin ‘kanun gereğince’ var sayıldığı (…) değerlendirildiğinde tutuklanmasına karar verildi.”

Savcı Bey’in suçlamaları arasında da, Hâkim Bey’in sorgusunda da “katalog suç” yok, ama tutuklamayı kolaylaştıran “katalog suç”  yanılsaması ve “var sayılmış” bir tutuklama var! Yargıyla ön yargı arasında azmanlaşıp tayin edildiği dosyaları yutan bir kara delikte de gözden kayboluyor hukuk düzenimiz.

Peki ‘halka yanıltıcı bilgiyi yayma’ suçunun kanunda sayılan koşulları ne, TCK’nın 217. maddesinin A bendinden okuyalım:

Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.

Demek ki tutuklama talep eden ve tutuklama kararı verenlere göre, ulusal ve uluslararası ödülleriyle gazeteciliği onurlandıran Tolga Şardan, “sırf” halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla; ülkesinin güvenliği ve kamu düzeniyle ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmak üzere alenen yayıyor!

Peki bunu nasıl yapıyor?

Tutuklama talep eden ve tutuklama kararı verenlere göre, T24’teki yazısında “Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın, İstanbul adliyelerindeki yolsuzluk iddialarını araştırarak rapor ettiğini, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın Hâkimler Savcılar Kurulu’na gönderdiği yargıdaki yolsuzluk iddialarının soruşturulduğunu” yazarak!

Peki bu yazı nasıl bir sonuç doğuruyor?

Tutuklama talep eden ve tutuklama kararı verenlere göre, Tolga Şardan, Cumhurbaşkanlığı’nın talimatı üzerine istihbarat örgütünün yargıdaki yolsuzluk iddialarını araştırdığını yazınca halk korku ve paniğe kapılıyor!

Peki sonuç?

Bir devletin yargısı, o devletin Cumhurbaşkanlığı’nın talimatıyla yargıdaki yolsuzluk iddialarının araştırıldığını yazan gazeteciyi, bu bilgiyi yayıp “halkı korku ve paniğe sevk ettiğini” iddia ederek tutukluyor!

Tolga, böyle bir gerekçeyle dünyada tutuklanan ilk gazeteci olma onurunu da kuşandı. Onun için işte, bütün hayal kırıklıklarının en güzelini yaşıyoruz!

Gereği düşünüldü; çalışmalarıyla gazeteciliği ve ülkesini onurlandıran Tolga Şardan’a alkış…

Doğan Akın kimdir?

Doğan Akın, Ankara'da doğdu. Ankara'da Necatibey İlkokulu, Anafartalar Ortaokulu, Anıttepe Lisesi'nde ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi.

Gazeteciliğe, 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda başladı.
Gece muhabirliği, belediye muhabirliği, Başbakanlık muhabirliği ve parlamento muhabirliği görevlerinin ardından Cumhuriyet Ankara Haber Müdürlüğü'ne getirildi.

1997 yılında Milliyet Dergi Grubu Ankara Temsilcisi oldu. 1998'de Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürlüğü'ne, 1999'da Milliyet Haber Merkezi Müdürlüğü'ne getirildi.

Milliyet Haber Merkezi'ni sekiz yıl yönettikten sonra 2008'de Doğan-Burda Dergi Grubu Yayın Direktörü oldu. Grubun ilk haber portalı Tempo24'ü kurup yayına geçirdi.

1 Eylül 2009'da; hiçbir kişi, kurum, şirket, dernek, devlet, fon ve benzeri bir oluşumdan herhangi bir destek almadan bağımsız internet gazetesi olarak kurduğu T24'ün yayınına başladı.

Yaptığı çalışmalar, Sedat Simavi Vakfı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Bülent Dikmener, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik haber ödüllerine değer görüldü.

"Uçuran Holding - Tansu Çiller'in Can Sıkıcı Belgeseli" ve "İki Gözüm Ayşe - Sabahattin Ali'nin Yayımlanmamış Mektupları" adlı iki kitabı yayımlandı.

Halen, kurucusu olduğu T24'ün genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

T24 14 yaşında; nasıl da yılları buldu bir mısra boyu macera…

Bağımsız, sorumlu, güvenilir, yüksek profesyonel ve etik standartlarda gazetecilik, sadece gazetecilerin değil toplumun bütün katmanlarının meselesi haline gelmedikçe, sesimizi kısanlar sadece başkaları olmaz!

Schengen vizesi eziyeti için gazetecilere çağrı, AB başkentlerine mektup

Sığınmacı sorunuyla, üstelik milyonlarca insan eşliğinde Türkiye de muhatap. Ancak bu durumun, örneğin Federal Almanya’nın Volkan Konak, Deniz Türkali gibi sanatçıların da vize başvurularını reddetmesiyle nasıl bir ilgisi olabilir? AB ülkeleri diplomatlarının, sürekli mesai yaptıkları gazetecilere, vize talebi söz konusu olduğunda, “Bizim için Edirne sınırına kadar gazetecisiniz” anlamına gelen tavrı vize rejiminin amaçlarına uygun mu? Peki gazeteciler ve meslek örgütleri, yıllardır süren bu kötü muameleye karşı neden sessiz, neden bu eşitsiz ilişkiyi reddetmiyorlar?

T24 13 yaşında: Boşluk bütün hayatımızı doldururken…

Ülkemizin kapanmayan yaralarından birinin gazetecilik olduğunu unutmayarak, özgür ve ortak aklın eşliğinde, şüphenin yararına inanarak, önümüze gelenin ardına bakmaya çalışarak, hatalarımızı tecrübeye çevirip yinelememeye çabalayarak birlikte yürümeyi sürdüreceğiz…