T24 yazarı Hasan Cemal ve Ahmet Altan hakkında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı eleştiren yazıları nedeniyle soruşturma başlatılmasını köşesine taşıyan Zaman Gazetesi Brüksel Temsilcisi Selçuk Gültaşlı, “Hasan Cemal ve Ahmet Altan soruşturmaları ile bir eşik daha aşıldı. Şöyle ki: Hasan Cemal ve Ahmet Altan, AKP'nin Türkiye'yi demokratikleştirdiğini düşünerek kendi mahallelerinin ihanet suçlamalarına aldırış etmeden, bütün riskleri üstlenerek Erdoğan ve arkadaşlarına destek verdiler” dedi.
Gültaşlı, yazısında “Aşılan bu eşikle birlikte Türkiye'nin otoriter yönetimden diktatörlüğe doğru dümen kırdığını düşünenlerin sayısı hızla artıyor. Hizmet Hareketi de, Kürt meselesi de, AB de, liberal aydınlar da, Hasan Cemal ve Ahmet Altan'lar da, Erdoğan'ın kullanabildiği kadar değerli. ‘Değerli' olmayı reddedenlerin başına daha kötü şeyler gelecek. Altan'ın dediği gibi daha kötü günlere hazırlıklı olmak lazım” ifadelerine yer verdi.
Selçuk Gültaşlı’nın Zaman gazetesinin bugünkü (20 Eylül 2015) nüshasında, “Hasan Cemal ve Ahmet Altan’a saygı” başlıklı yazısı şöyle:
Hür yandaşlığın kalesi olmasına rağmen reklam alamamaktan şikâyet eden, sonraki günlerde de esaslı Erdoğan eleştirileri ile gündeme gelen Hakan Albayrak, Türk gazetecilik tarihine yine Erdoğan'a sorduğu, daha ziyade soramadığı, soru olup olmadığı pek anlaşılamayan şu cümle ile geçmişti:
“Benim en büyük sorunlarımdan biri zaten sizin başbakan olduğunuz ülkede köşe yazarı olmak çünkü bazen ben hayalini kurmayı bitirmeden siz o işi yapmış oluyorsunuz, ben de öyle ortada kalıyorum.”
Cümlede önemli tespitler var. Birincisi şimdi başbakan değil ama Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede köşe yazarı olmak çok büyük bir sorun haline geldi. Dokunan yanıyor, hikmetinden sual eden hapsi boyluyor.
İkincisi, ürpererek düşünüp de ‘yok o kadar da değil' dediğimiz işleri Erdoğan hızla hayata geçiriyor. Hayalken gerçek oluyor, ürpertilerimiz.
Hasan Cemal'in Erdoğan'ı bütün hakkaniyetiyle eleştirdiği makalelerini okurken, ‘Acaba Hasan abiye de dava açılır mı?' diye düşünüyorsunuz, bir de bakıyorsunuz, dava açılmış.
Nice entelektüel dediklerimizin sustuğu, dindar dediklerimizin dini kirlettiği, ‘abi' dediklerimizin bazılarının Hüseyin Gülerce türü muhbirliğe rağbet ettiği bir ortamda Ahmet Altan, hakikati eğip bükmeden konuşuyor. ‘Herhalde Altan'a da dava açmaz' diye anlık bir ihtimali aklınıza getirip, hızlıca unuttuğunuzda bakıyorsunuz ki Erdoğan davayı açmış.
Levent Kenez'in yönetimindeki Meydan'ın harika manşeti ‘Patron çıldırdı'yı okuyup, takdir hisleri ile dolup ‘inşallah arkadan tekdir gelmez' diye iç geçirirken, Kenez'e dava açıldığı haberi geliyor. Nokta, kapağı Cumhurbaşkanı'nı hiddetlendirdiği için terör polislerince basılırken, 281 gündür hapiste olan Hidayet Karaca'nın avukatı Gültekin Avcı gözaltına alınıyor. Patron çıldırmış, hızla hayalleri hakikat yapıyor.
Hasan Cemal ve Ahmet Altan soruşturmaları ile bir eşik daha aşıldı. Şöyle ki: Hasan Cemal ve Ahmet Altan, AKP'nin Türkiye'yi demokratikleştirdiğini düşünerek kendi mahallelerinin ihanet suçlamalarına aldırış etmeden, bütün riskleri üstlenerek Erdoğan ve arkadaşlarına destek verdiler.
Hasan Cemal, 27 Nisan muhtırasına amasız, fakatsız kem küm etmeden tavır alırken, askeri vesayetin yıkılması için can başla mücadele ederken, Türkiye'nin Asker Sorunu kitabını yazarken, Erdoğan'ın ‘Hasan abi' dediği bir gazeteciydi. Kıbrıs sorununda askerlere karşı AKP'nin yanında tavır aldığında, Annan Planı'nı desteklediğinde, Erdoğan'ın da Gül'ün de kahramanıydı.
Erdoğan'ın 17 Aralık'tan sonra kumpas dediği ama iktidarına giden yolları temizlemek için dibine kadar kullandığı darbe planlarını, Türkiye'de Ahmet Altan'dan başka kim basabilirdi? Mehmet Baransu'yu gazetesinde kim barındırabilir, arkasında durabilirdi? Taraf darbe planlarını manşetlerine taşırken çoğu zaman düşünmüşümdür. Meczubu, faili meçhulü bol bu ülkede birilerinin hayatına kastetmesinden ürkmüyor mu? Ne derdi var bu adamın? Şöhretse şöhret, maddiyatsa maddiyat, ne diye böyle kendini paralıyor?
Hasan Cemal'lerin, Ahmet Altan'ların, Mehmet Baransu'ların olmadığı bir Türkiye'de AKP'nin ve Erdoğan'ın hali nice olurdu diye düşünmek lazım.
Aşılan bu eşikle birlikte Türkiye'nin otoriter yönetimden diktatörlüğe doğru dümen kırdığını düşünenlerin sayısı hızla artıyor. Hizmet Hareketi de, Kürt meselesi de, AB de, liberal aydınlar da, Hasan Cemal ve Ahmet Altan'lar da, Erdoğan'ın kullanabildiği kadar değerli. ‘Değerli' olmayı reddedenlerin başına daha kötü şeyler gelecek. Altan'ın dediği gibi daha kötü günlere hazırlıklı olmak lazım.