Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Meksika ziyaretini bir gün erken bitirip Türkiye’ye dönmesi ve ABD’nin Houston kentinde yakıt ikmali yapmasıyla ilgili iddiaları yalanlayan Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, “Uçağın Meksika-Mexico City’den kalktıktan sonra yakıt ikmali yapacağı şehir ilkin Dublin olarak düşünülmüştü. Ancak Mexico City-Houston-İstanbul rotasının yolculuğu iki saat kısaltacağı hesaplandı ve ikmal yeri Houston olarak değiştirildi, Güney Amerika gezisi sürerken bu bilgi gazetecilerle de paylaşıldı” dedi.
“Meksika’dan dönüşün bir gün erkene alınmasının nedeni ise resmi görüşmelerin bitmiş olmasıydı. Ertesi günkü gezi programında sadece Mexico City’ye yakın mesafedeki piramitlerin görülmesi kalmıştı” diyen Özlem Albayrak, “Piramitleri ziyaret için bir gün daha kalmak ya da o gece geri dönmek seçenekleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanlarından Lütfullah Göktaş tarafından gazetecilere birer telefon mesajıyla iletildi. Herkese tek tek fikri soruldu. Gazetecilerin kahir ekseriyetinin fikri ‘dönelim’ şeklinde oldu” ifadelerini kullandı.
Özlem Albayrak’ın Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (15 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan, “Güney Amerika gezisi ve doğru farzedilen yalanlar” başlıklı yazısı şöyle:
'Güney Amerika gezisi ve
doğru farzedilen yalanlar’
Aslında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kolombiya, Küba ve Meksika’yı kapsayan Güney Amerika gezisiyle ilgili yazmayı planladığım şeyler bambaşkaydı. Ama Meksika’dan dönüşün bir gün erkene alınmasıyla başlayan spekülasyonlar, uçağın ikmal için Houston’a inmesi sebebiyle katlanarak kocaman bir komplo teorisine dönüşünce; bir gazeteci olarak, bu iki konuda gözlemlediklerim ve şahit olduklarıma hiçbir şey eklemeden ve hiçbir şey çıkarmadan yazmam şart oldu.
Sondan başlayalım: Güney Amerika gezisi dönüşüyle ilgili yazılanlardan bazıları şöyle: “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağı, Meksika dönüşünde sürpriz bir şekilde ABD’nin Houston kentine iniş yaptı. Houston’da Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç ile 3 saatlik bir görüşme gerçekleştiren Erdoğan, Latin Amerika ülkelerini kapsayan ziyaretini tamamlayarak yurda döndü.” Baransu’nun tweeti: “Houston’daki doktorla mı buluştun?”. Tuncay Opçin’in tweeti: “Erdoğan’ın uçağı Houston’da üç saat kalmış. Süre dikkat çekecek kadar uzun. Zaten uçağın menzili de 15 bin kilometreymiş”. Ve benzeri onlarca yalan…
Doğrusu şöyle: Uçağın Meksika-Mexico City’den kalktıktan sonra yakıt ikmali yapacağı şehir ilkin Dublin olarak düşünülmüştü. Ancak Mexico City-Houston-İstanbul rotasının yolculuğu iki saat kısaltacağı hesaplandı ve ikmal yeri Houston olarak değiştirildi, Güney Amerika gezisi sürerken bu bilgi gazetecilerle de paylaşıldı. Uçak “sürpriz şekilde” Houston’a inmedi yani, geziye katılan herkes rota değişikliğini günler öncesinden biliyordu. Uçağın neden yakıt ikmali yapması gerektiğine gelince; Mexico City’nin rakımı 2250 metre. Yüksek irtifa nedeniyle bu şehirden kalkan uçaklar hafif olarak yola çıkmak zorunda. Cumhurbaşkanı’nın uçağı da yakıt deposu ful doldurulmadan havalandı. Dolayısıyla uçak İstanbul-Bogota yolculuğunu ikmal yapmadan tamamladığı halde, dönüşte ikmal gereksinimi doğdu. Uçak Houston’da iniş ve kalkış süreleri dahil 45 dakika kaldı. Hatta, çoğunlukla gazetecilerin oluşturduğu bir grup hava almak için dışarı çıkmak istediğimizde uçağın pilotu “lütfen inmeyin, yakıt ikmali biter bitmez havalanacağız” demesine rağmen indik, 10-15 dakika içinde uçağa geri döndük ve hemen havalandık.
Meksika’dan dönüşün bir gün erkene alınmasının nedeni ise resmi görüşmelerin bitmiş olmasıydı. Ertesi günkü gezi programında sadece Mexico City’ye yakın mesafedeki piramitlerin görülmesi kalmıştı. Piramitleri ziyaret için bir gün daha kalmak ya da o gece geri dönmek seçenekleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanlarından Lütfullah Göktaş tarafından gazetecilere birer telefon mesajıyla iletildi. Herkese tek tek fikri soruldu. Gazetecilerin kahir ekseriyetinin fikri “dönelim” şeklinde oldu. Zira, yaygın şekilde bilinenin aksine, Erdoğan’ın gezilerine katılan gazetecilerin otel ve yemek masrafları Cumhurbaşkanlığı tarafından değil, gazetecilerin bağlı bulundukları yayın organları tarafından karşılanıyor. Üstelik Güney Amerika gezisi, 6 günlük yorucu bir yolculuktu ve heyetteki herkes ailesini, ülkesini özlemişti.
Basın toplantısı sırasında, geri dönüşün bir gün erkene alınmasıyla ilgili spekülasyonların hatırlatıldığı Erdoğan; ”Ülkeme hasretimi sizlerle de paylaştım. Sizler de yarına kalmaya gerek yok dediniz, bir an önce dönelim dediniz, istişare yaparak karar aldık. Bizim orda farklı bir düşüncemiz yok, tam aksine ülkemize dönüş hasreti bizim için çok daha çekiciydi, çok daha cazipti” şeklinde konuştu.
Doğrusu, bizzat şahit olduğum, çok açık bir biçimde onlarca insan tarafından teyit edilebilir konularda bile yalan üstüne yalan üretilmesi, bu yalanların hiçbir doğrulamaya ihtiyaç duyulmadan, check edilmeden kamuoyuna servis edilmesi, üstelik köklü tarihi olan yayın organlarında bunun yapılması, insanı sadece şaşırtmıyor, kamuoyunda varolan medyaya güvensizliğin sebebini de açıklıyor. Bendeniz bir medya mensubu olarak, gözlemlediklerimle medyada okuduklarım arasındaki makasın bu derece açık olduğunu gördüğümde, kutsal saydığım mesleğim adına rahatsız oldum, üzüldüm.
Bir ülkenin siyasi partilerine, siyasi simalarına, hatta o ülkenin Cumhurbaşkanı’na muhalefet etmek, basın-yayın organlarının hakkıdır. Ama bir iftira şebekesi, yalan makinesi gibi çalışmak, hem ahlaklı olmamak, hem de kamuoyunu yanlış yönlendirerek toplumun haber alma hakkı ihlal etmek demektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Güney Amerika seyahati boyunca, giderken de dönerken de son derece sağlıklı gözüküyordu; görmüş olduk ki, asıl sağlığı bozuk olanlar, tedaviye ihtiyacı olanlar başkaları; gazetecilik mesleğini bir yalan ve intikam manivelasına dönüştürenlermiş. Geçmiş olsun, ne diyelim!