Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Bakanlar Kurulu toplamasına ve başkanlık etmesine, “devamlılık isteyerek” destek verdi. Zeybekçi, “Türkiye’de artık Cumhurbaşkanlığı eski Cumhurbaşkanlığı olmaz. Halkın oylarıyla seçildiği için millet ona soracak; ‘Sen 5 yıl boyunca ne yaptın? Ortalıkta şu vardı bu vardı. Ona niye müdahale etmedin? Ona niye bir şekilde taraf olmadın. Biz seni oraya gidip de sadece imza atasın diye seçmedik’ diye hesabını sorar. Onun için artık Cumhurbaşkanı eski Cumhurbaşkanı olmaz. Bu ülkede Başbakan da eski Başbakan olmaz. Onun için Cumhurbaşkanımızın hükümete başkanlık yapması Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapması son derece normaldir ve doğaldır. Cumhurbaşkanı kendi periyodunu kendi geleneğini oluşturacaktır” dedi.
Meclis’teki haklarında yolsuzluk iddiası bulunan dört eski bakana yönelik Yüce Divan oylamasında AKP’den 40 dolayında fire verilmesiyle ilgili olarak da Zeybekçi, “Ben onu 40 fire olarak görmüyorum demokrasi diye görüyorum. Gerek hükümette gerekse grupta hiçbir arkadaşımıza bu oylamada şöyle yapsanız iyi olur, hatta ima hatta bir işaret hiçbir şekilde bir şey söylenmedi. Ak Parti grubu özgür bir şekilde karar vermiştir” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üç ülkeyi kapsayan Afrika heyetinde bulunan Zeybekci’nin, Milliyet’ten Abdullah Karakuş’un sorularına verdiği yanıtla şöyle:
‘Yüzde 100 uyum var’
Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir sorun var mı? Muhalefetten buna yönelik mesajlar geliyor.
Canları öyle istiyor. Zavallıları anlıyorum. Şu andaki siyasi yapı güçlü bir muhalefet üretmiyor. İktidar ümidi olan bir muhalefet üretmiyor. Muhalefete de yok olma, baraj altında kalma, sandıkta kaybolma milletin gözünde düşme gibi bir tehdidi ortada tutuyor bu sistem. Bu sistemi eleştiriyorum. Bu sistemde maalesef üretmediği için bizim güçlü bir muhalefete ihtiyacımız var. İktidar partisi yüzde 51 ile iktidara gelirken muhalefetin arkada yüzde 45 ile güçlü bir şekilde bekliyor olması lazım. Muhalefetin bu hırçınlıklarını, beklentilerini anlıyorum derken şunu söylüyorum. bugüne kadar dikkat ederseniz muhalefet hep olağanüstü hallerle iktidara geldi. Koalisyonlar, krizlerle, darbelerle. Onun için bizden öyle bir şey bekliyorlar. ‘Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir sıkıntı var, problem var’ diye. Cumhurbaşkanı ile Başbakan yüzde 100 uyumlu. Yani orada bizde böyle problem bekleyenler ve bundan da kendilerine bir iktidar ışığı doğacağını zannedenler çok yanılırlar ve çok büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu’nu toplamasını nasıl değerlendiriyorsunuz, periyodik olmalı mı?
Dikkat ederseniz, Cumhurbaşkanı seçimlerinden önce bir söz söylemiştik. Bundan sonra Türkiye’de halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı, bunun adı da Recep Tayyip Erdoğan. Dolayısıyla Türkiye’de artık Cumhurbaşkanlığı eski Cumhurbaşkanlığı olmaz. Neden? Çünkü halkın oylarını alıp gelmiş birisi var. Bir dahaki seçimlerde, tabii Allah bilir o gün kim ne olur da, seçimlerden aldığı Oyun hesabını millete verecek olan bir Cumhurbaşkanı’dır. Millet ona soracak, ‘Sen 5 yıl boyunca ne yaptın? Ortalıkta şu vardı bu vardı. Ona niye müdahale etmedin? Ona niye bir şekilde taraf olmadın? Biz seni oraya gidip de sadece imza atasın diye seçmedik’ diye hesabını sorar. Artık bir sorma mekanizması var. Sorma mekanizması olduğu zaman da bir sorumluluk mekanizması var. Onun için artık Cumhurbaşkanı eski Cumhurbaşkanı olmaz. Bu ülkede Başbakan da eski Başbakan olmaz. Onun için Cumhurbaşkanımızın hükümete başkanlık yapması Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapması son derece normaldir ve doğaldır. Bu olmalı mı, evet olmalı. Devam etmeli mi, devam etmeli. Periyodik olur mu, o kendi takdirleridir. Bu çok daha yeni olduğu için kendi düzenini oluşturacaktır. Kendi periyodunu, kendi geleneğini oluşturacaktır. Periyodik olarak olmalı mı derken, olmalı yani gerekli olduğu kadar olmalı.
'Enfeksiyonun kalıcı hasarı engellenmeli'
17-25 Aralık gelişmelerine ‘gribal enfeksiyon’ demiştiniz. Bu enfeksiyon geçti mi?
Hâlâ aynı sözümüzdeyiz. Enfeksiyonla ilgili ortam hâlâ müsait. Ama o ilk ateşli dönemler geçti tabii. 17-25 Aralık’taki ortaya çıkarılan dosyalar, gerekse o dosyaların ardında 4 bakan, Halk Bankası, işte hiç birbirleriyle alakalı olmayan dosyaları bir araya getirerek başına da Tayyip Erdoğan’ı koymak gibi bir operasyonu çok net bir şekilde yaptılar. Bu paralel yapının başındaki çok dar bir kadroyu ben, akıllarını, ruhlarını ve vicdanlarını ben bir yerlere kiralamış insanlar olarak görüyorum. Onun dışındaki yüz binlerce insanı, bunlara inanarak gönlünden kopararak bunlara destek olan insanlara da dikkat etmek lazım, onları da kırıp dökmemek lazım. Onları da incitmeden, ülkemizin birlik beraberliğini bozmadan bu badireyi atlatmamız, bu hastalıktan kurtulmamız lazım. Vücuda zarar vermemek lazım. Bu enfeksiyonun vücutta kalıcı hasar bırakmasını engellemek lazım.
ABD-Küba normal zemine döndü
Amerika Fethullah Gülen’i iade eder mi sizce?
Bu hukuk çerçevesinde uygulanması gereken bir konu. Uluslararası hukuk kuralları nedir, Türkiye’nin kırmızı bültenle ilgili savları iddiaları nedir, bu ne kadar diğer ülkenin kanunlarıyla uzlaşır ve uyuşur. Buna bakmak lazım. Ben ne dersem spekülatif olur. Bilmeden konuşmuş olurum.
ABD-Küba yakınlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aynı coğrafyada, aynı iklimde yer alan iki ülkenin ayrışması zaten sunidir, yani yapaydır. Ayrı olması, yani bir birliğin, düşünsenize aynı gölün bir tarafında siz yaşıyorsunuz öbür tarafında başka bir ülke yaşıyor. İkisi de birbirine düşman. O göl ona izin vermez. O coğrafya, o iklim ona izin vermez. Bugüne kadarki olan şey suniydi, şimdi normal bir zemine dönmüş
oldu.
40 fire değil demokrasi
Dört eski bakanın Yüce Divan oylamasını ve Ak Parti’de yaşanan 40’a yakın fireyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerek hükümette gerekse grupta hiçbir arkadaşımıza bu oylamada şöyle yapsanız iyi olur, hatta ima hatta bir işaret hiçbir şekilde söylenmedi. Orada da milletvekillerimiz kendi akıllarıyla vicdanlarıyla bir karar vermişlerdir. Buna yorum yapmak milli iradeye, milletin vicdanına, milletvekillerimize saygısızlık olur. Sonuçta ortaya çıkan milletin, TBMM’nin iradesi dört milletvekilinin Yüce Divan’a gönderilmemesi yönünde, bu sonuca bakmak lazım. 40 fire, ben onu 40 fire olarak görmüyorum demokrasi diye görüyorum. Gayet güzel bir şey yaşandı. Muhalefet ‘gruba baskı kurdular, evet dedirttiler, hayır dedirttiler’ diyebilir mi şimdi? Gayet net bir şekilde milletin vicdanında kanaat oluşmuştur. Ak Parti grubu özgür bir şekilde karar vermiştir.
‘Başkanlıkta Türk sistemi’
Başkanlık sisteminin zamanı geldi mi?
Başkanlık sistemi zaten şu anda bunu zorluyor. Halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı gerekli gördüğü hallerde dilediği zaman Bakanlar Kurulu’nu toplar ve başkanlık eder. Bu, zorlayacak sistemi artık bundan sonra. Başkanlık sistemi artık gereklidir. Başkanlık sistemi artık ihtiyaçtır. Başkanlık seçimlerinde kazanan yüzde 51 ile kazanırken hemen arkasındakinin yüzde 49 ile seçimi kaybetmesi, muhalefete devamlı olarak şunu söyleyecektir; ‘evet bu sefer olmadı ama bir dahaki seferde olacak’. Bir dahaki seferde bu işi bitireceğim, alacağım. İktidar ümidi var. Bugün muhalefet maalesef ‘olmasın, yapılmasın, iktidar başarılı olmasın’ üzerine kurgulanarak hareket ediyor. Halbuki olsun, Türkiye’de sistem demokrasi ve hukuk anlamında normal sağlıklı bir zemine otursun. Çünkü ‘yarın ben geleceğim bana lazım olacak bu sistem diyemiyor’ muhalefet şu anda. Onun için başkanlık sistemi Türkiye’de, ama bunu illaki birilerini tatmin ederek de yapmak zorunda değiliz. ABD başkanlık sistemi, Fransız yarı başkanlık sistemi gibi biz Türk sistemini üretmemiz lazım. Bunun da yolları vardır. Bu iki turlu iki parlamentolu olabilir. Birisi sıfır barajlı herkesin seçilip geldiği gerçek anlamda milletin temsilcilerinin olduğu bir yer, diğeri de başkanla beraber seçilen yüzde 51, 49 esasına göre Meclis’te çoğunluğu koruyan yani yürütmeyi başkanın çoğunluğunu sağlayan iki sistem kurulabilir. Birisi daha çok yürütme üzerine konularla ilgili çalışırken diğeri de sadece yasama ve denetimle ilgili konuların daha çok içinde bulunur. Zamanını da geçirmemek lazım. Türkiye kaybeder çünkü.