19 Nisan 2013 14:50
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP’nin koalisyonda olduğu döneme yönelik eleştirilerini sürdürerek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli için “Zihni ile dili arasında kayış koptu. O iktidarın günah ortağısın, hiçbir yere kaçamazsın” dedi. Erdoğan, sözlerini "Devlet Bahçeli şunu iyi bilsin, kim ki 1980 öncesi manzarayı bugüne taşımaya kalkışırsa bedelini hukuk karşısında en ağır şekilde öder. Dağdaki terör biterken şehirde eşkıyalığın türemesine ve türetilmesine göz yummayız" diye sürdürdü.
Başbakan Erdoğan, AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, son dönemde gerek 2014 mahalli seçimleri gerekse "çözüm süreci" vesilesiyle istişare toplantılarını her kademede yoğunlaştırdıklarını belirterek, ocak ayından itibaren 7 coğrafi bölge ve İstanbul milletvekilleriyle ayrı ayrı gerçekleştirdiği toplantıların dün sonuncusunu yaparak, ilk turu tamamladıklarını söyledi.
Gittiği şehirlerde sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldiğini hatırlatan Erdoğan, oralarda şehre ilişkin meseleleri ele aldıklarını, her hafta düzenlenen AKP Grup Toplantısı'nda ve ayda bir toplanan AKP Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda da istişare ve değerlendirmelere devam ettiklerini kaydetti.
Erdoğan, mayıs ayının ilk haftasında geniş katılımlı istişare toplantısını Kızılcahamam'da düzenleyeceklerini bildirerek, orada il başkanlarının yanı sıra ilk defa çok geniş çaplı olmak üzere ilçe başkanlarıyla da bir araya geleceklerini anlattı.
"Tabana, bu konuyu iyice yaymış olacağız" diyen Başbakan Erdoğan, "Biz kavga edenlerden değil istişare edenlerdeniz, biz çatışanlardan değil uzlaşmayı bir yöntem olarak tercih edenlerdeniz. Biz, birbiriyle araçlarla iletişim kuranlardan değil, bir biriyle ruberu, yüz yüze, gönül gönüle iletişim kuranlardanız. Biz, birbirinin ayağını kaydırmaya, birbiriyle kıran kırana rekabet etmeye, birbirinin makamına, rütbesine göz dikmeye değil, kendimizi davamıza, hareketimize, gayemize adamış bir hareketiz" diye konuştu.
AKP Genel Başkanı Erdoğan, farklı meseleler hakkında farklı görüşlere sahip bir hareket olduklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Ancak biz, renkliliği uyuma, farklılığı ahenge, kesreti vahdete tahvil etmiş bir partiyiz. Biz, 14 Ağustos 2001'de ortak gaye, hedefler için, ortak dertler, meseleler için bir araya gelmiş bir ekibiz. Her zaman ifade ediyorum, AK Parti bir Türkiye partisidir, bizi diğer partilerden ayıran budur. AK Parti, Türkiye'nin özetidir, AK Parti Türkiye'nin aynadaki yansımasıdır. Bu ülkede 76 milyon tüm farklılıklarına, renklerine rağmen nasıl uyum içinde yaşıyor, nasıl ahenk içinde yaşıyorsa, nasıl ki bu millet binlerce yıldır aynı kaynaktan beslenip, ortak bir kaderi paylaşıyor, sofrada aynı ekmeği bölüşüyorsa işte AK Parti'de bu kadim kültürün, bu kadim yapının birebir özetidir, yansımasıdır. Biz koalisyon bir parti değiliz, biz zoraki bir araya gelmiş, geçici olarak toplanmış güruh asla değiliz. Biz çıkar birliği yapmış bir toplulum, böyle bir hareket hiç değiliz. Şunu herkes tekrar bilmeli ve herkese de hatırlatmakta fayda görüyorum. AK Parti, milletin kurduğu, istikametini milletin çizdiği sahibi ve yönlendiricisinin millet olduğu partidir. Türkiye neyse AK Parti'de işte odur. Biz sadece belli etnik grupların partisi değiliz, biz sadece belli inanç gruplarının partisi değiliz, biz sadece belli bölgelerin, belli kümeleşmelerin partisi de değiliz. Bize oy versin ya da vermesin, bize gönül versin ya da vermesin, biz herkesi kucaklayan, anlamaya çalışan, empati kuran, herkesi temsil etmenin gayreti içinde olan bir partiyiz. Biz bu ülkede ilklerin partisiyiz. Şu anda atılan her adım bir farklılığın ortaya konulduğu ve bunları projelendirme kabiliyetini ortaya koyan bir partiyiz."
AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, söyleyeceklerini tüm teşkilatının ve vatandaşların dikkatle dinlemesini özellikle rica ederek, çözüm sürecine ilişkin çerçeveyi her fırsatta genel hatlarıyla kırmızı çizgileriyle milletle paylaştıklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Takdir edersiniz ki yıkım yapımdan daha kolaydır, bozmak tamir etmekten daha kolaydır, dağıtmak toplamaktan daha kolaydır, çatışma uzlaşmadan daha kolaydır, öldürmek yaşatmaktan daha kolaydır, ağlatmak güldürmekten daha kolaydır. Bütün bunlarla birlikte iftira doğrudan daha hızlı yayılır, yalan gerçekten daha hızlı yayılır, ihtilaf ittifaktan, istismar samimiyetten daha hızlı yayılır. Biz AK Parti olarak, Hükümet olarak daha en başında kolay olana değil, zora talip olduğumuzu ifade etmiştik."
2009'da Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni başlatırken yolun zorlu olduğunu, çetin olduğunu, sinirlerin çelik gibi olması gerektiğini ifade ettiğini hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Şu anda muhalefet partileri kolay olanı yapıyor ana muhalefet, yavru muhalefet. Biz ise zor olanı yapıyoruz. Onlar yıkmanın mücadelesini veriyor, biz yapmanın, onlar bozmanın, dağıtmanın, savaşın, çatışmanın mücadelesini veriyor, biz ise tamir etmenin, toplamanın, barış ve uzlaşmanın, kardeşliğin mücadelesini veriyoruz. Onlar ölmenin ve öldürmenin, ağlamanın ve ağlatmanın tarafını tutuyor, biz ise yaşamanın, gülmenin ve güldürmenin tarafından duruyoruz." diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, çözüm süreci kapsamında dün bir ilde değişik sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle toplantı yapan Akil İnsanlar Heyetine karşı bir grubun yaptığı protestoya değinerek, "Malum yavru muhalefetin il başkanı da içinde olmak üzere tehditler, hakaretler, her türlü şeyleri söyledikten sonra bir grup Türk bayağı açıyor, bir grup İstiklal Marşı söylemeye başlıyor. Burada gelenlerin hangisi İstiklal Marşı'na karşı, hangisi Türk bayrağına karşı. Bu ne densizliktir. Dert başka, dedim ya kolay olanı seçiyorlar" diye konuştu.
Muhalefet partilerinin Türkiye'de bugüne kadar barış için, halkın birbirini sevmesi için bir adım atmadıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bunlar Sivas'ın ötesine geçemediler. Hakkari'ye gidip bir toplantı yapamadılar, Van'a gidip bir toplantı yapamadılar. Liderleri Ankara'da konuşur. Bursa'da gider 'vur da vuralım, öl de ölelim' diyenlere karşı, 'onun da zamanı gelecek, o zaman gereğini yapacağız' diyecek kadar siyasetten, birlikten ve beraberlikten uzak bir insan. Onlar yalanla iftirayla sanal tehdit ve korkularla fitneyle tahrikle hareket ederken, biz doğrularla gerçeklerle umutlarla kardeşlik ve dayanışma ile hareket ediyoruz."
Başbakan Erdoğan, Akil İnsanlar Heyeti'nin dün Yüksekova'da düzenlediği toplantıda salonun tıklım tıklım olduğunu ve ihtiyaca cevap vermediğini anlatarak, "Orada herkesin birbiriyle kucaklaştığı bir tablo, bunun arzusunda değil miyiz? Anamuhalefet 'barışı kim istemez' diyor. Tamam da barış lafla istenmez, icraatla istenir, uygulamayla istenir bir taraftan karşısında duracaksın, bariyer oluşturacaksın, öbür taraftan da sıkılmadan 'ben barışı istiyorum' diyeceksin. Bu iş lafla olmaz, bal bal demekle ağız tatlanmaz, balı yersen ağız tatlanır" diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bu ülkenin gündeminden terörü çıkardığımızda CHP, MHP ve BDP'nin bu yönetimlerle, bu söylemlerle, bu politikalarla ayakta kalabilmesi asla ve asla mümkün değildir" dedi.
Erdoğan, akil insanların ülke genelindeki ziyaretlerine değinerek, "Öyle akil insanlar görüyoruz ki bakın şu ziyaretlerde kendileri hüngür hüngür ağlıyorlar. Bunlar aynı dünya görüşünü paylaşan insanlar değil. Ama burada ortak paydada bütünleştiler. Neydi? 'Kan akmasın, anaların, babaların gözyaşı dinsin.' Şimdi bu insanlar, bu yolculukta, işte gittikleri yerlerde, yaptıkları ev ziyaretlerinde, işte ekranlarda izliyorsunuz, hüngür hüngür ağlıyorlar. Neden? Ortada böyle bir tablo var. İşte biz şimdi bu ağlamayı gülmeye, tebessüme nasıl çevireceğiz? Onun gayreti içerisindeyiz" ifadesini kullandı.
"Ama ne anamuhalefet, ne yavru muhalefet, bunların böyle bir derdi yok" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Tabiatta, şu kainatta her şey zıddıyla kaimdir, her şey zıddıyla varlık gösterir. Varlık olduğu için yokluk vardır. Beyaz olduğu için siyah vardır, artı olduğu için eksi vardır, kuzey olduğu için güney, doğu olduğu için batı vardır. İşte bunu Türkiye'nin 30 yıldır devam eden terör meselesinde aynen bu şekilde görürsünüz. Allah her şeyi zıddıyla var etmiştir ki bir birinin kadir kıymeti anlaşılsın, bir birinin değeri ona göre biçilsin.
Statüko olduğu için terör, terör olduğu için statüko vardır. İnanın, CHP, MHP, BDP, şu mevcut politikalarını değiştirsinler, bu ülkede terör olmaz. İnanın bu ülkede terör bitse CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin bu mevcut politikaları da asla ve asla ayakta kalamaz. Bunlar 30 yıl boyunca bir birlerini beslediler. Bunlar 30 yıl boyunca bir birlerine can suyu verdiler. Bunlar 30 yıl boyunca bir birleri sayesinde ayakta kaldılar. Dikkat edin, terör vurdu, MHP istismar etti, sorun büyüdü. CHP, genlerine işlemiş o ceberut, o asimilasyoncu, o inkarcı zihniyeti yaşattıkça sorun büyüdü, işte CHP'nin o zihniyeti varlığını sürdürdü. Terör olduğu için BDP ortaya çıktı, BDP var olduğu için terör varlığını idame ettirdi.
Bu ülkenin gündeminden terörü çıkardığımızda CHP, MHP ve BDP'nin bu yönetimlerle, bu söylemlerle, bu politikalarla ayakta kalabilmesi asla ve asla mümkün değildir. Göreceksiniz, bu sorun bittiğinde ne CHP, ne MHP, ne de BDP bu mevcut yönetimleriyle, bu mevcut politikalarıyla asla tutunamayacak, kendilerini gözden geçirmek zorunda kalacaktır."
Başbakan Erdoğan, "Aziz milletimin, özellikle bunu görmesini istiyorum. Bu parti yönetimlerinin, sorunun varlığından nasıl beslendiklerini görmelerini istiyorum. Bu parti yönetimlerinin, terörün bitmemesi için işte bu nedenle çırpındıklarını görmelerini istiyorum" diye konuştu.
"Türkiye'nin gündeminden, ülkemizin gündeminden terörü söküp çıkardığımızda Allah aşkına, MHP'den geriye ne kalacak? Ekonomi politikaları mı kalacak? Dış politika mı kalacak, iç politika mı kalacak, sosyal politikalar mı kalacak" ifadesini kullanan Erdoğan, "MHP'nin koalisyon ortağı olarak 1999-2002 arasında ekonomide, dış politikada, iç politikada, sosyal hayatta bu ülkeye ödettiği bedeli milletim bugün bile unutmadı" dedi.
Erdoğan, "Onların 3,5 yılda açtıkları çukuru doldurmak için biz 10 yıldır mücadele verdik, mücadele veriyoruz. IMF'ye yaptıkları borcu ödememiz 10 yıl sürdü. Batık bankalardan doğan zararı ödememiz 10 yıl sürdü. Faiz yoluyla ülkeye yükledikleri faturayı ödememiz 10 yıl sürdü. İnanın sadece 3,5 yıl iktidarda kaldılar, 35 yılda kapanmayacak yaralar açtılar" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, 2000'de Türkiye'de 9,6 milyar dolar yabancı sermaye girdiğini ama 2001'de 14,6 milyar dolar sermayenin Türkiye'den kaçtığını anımsatarak, 2000 sonunda 674 bin lira olan 1 doların, 2001 sonunda 1 milyon 450 bin liraya çıktığını hatırlattı.
Erdoğan, 2000 sonunda 26 milyar dolar olan Merkez Bankası döviz rezervinin, 2001 sonunda 20 milyar dolara gerilediğine işaret ederek, "Bugün ilk kez açıklıyorum. Milli bankamız, Merkez Bankamızın döviz rezervi, dün itibarıyla yine bir rekor kaydetti ve 130 milyar dolara ulaştı. Onlar bize 27,5 milyar dolar olarak devretti. Bizim şu anda ulaştığımız rakam 130 milyar dolar" ifadesini kullandı.
2000'de 265 milyar dolar seviyesindeki milli gelirin, 2001'de 197 milyar dolara gerilediğini anımsatan Erdoğan, aynı zaman aralığında kişi başına milli gelirin de 4 bin dolardan, 3 bin dolara düştüğünü belirtti.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, koalisyon döneminde, kendi bakanlıklarının temiz olduğunu iddia ettiğini aktaran Erdoğan, şunları söyledi:
"İyi de Sayın Bahçeli, sen o hükümetin ortağı, Başbakan Yardımcısı değil miydin? Seni oraya bostan korkuluğu olarak mı koydular? Ülke hızla uçuruma doğru sürüklenirken, hangi tepkiyi gösterdin, hangi tavrı aldın? Hani milliyetçiydin, hani vatanseverdin, hani milliyetperverdin. Ne iş yapıyordun orada? Şimdi bize kürsülerden ağzına geleni söylüyor, külhanbeyi edasıyla esip gürlüyor. Gerçekten Sayın Bahçeli'nin zihniyle dili arasındaki kayış koptu, hakikaten koptu.
1999'da 'MHP ile koalisyonu içime sindiremiyorum' diyen hanımefendiye ağzını açmayan, tıpış tıpış gidip koalisyona ortak olan, o gün kuzu kesilen Sayın Bahçeli, bugün arslan postunda bize kükrüyormuş gibi yapıyor. Bugün bize karşı yaptığı şovu, 1999'da yapamadı. Bugün bize karşı savurduğu hakaretleri, 1999'da o hanımefendiye ve partisine karşı savuramadı. Sayın Bahçeli, kendisine söylenenleri yutabilir ama bunu ne bize ne de millete yutturamaz. Biz Sayın Bahçeli'nin, 1999'da nasıl kuzu kuzu gidip koalisyona ortak olduğunu, 28 Şubat politikalarını nasıl kuzu kuzu uyguladığını, 2001'de ülkeyi nasıl bir gecede yoksullaştırdıklarını unutmadık. Onu kalkıp da 'Benim partimden değildi' diye kimseye yutturamazsın. Sen o iktidarın günah ortağısın. Hiçbir yere kaçamazsın.
Devlet Bahçeli, ekonomide, dış politikada, iç politikada bu milletin başını öne eğdiren, bu milleti dünya karşısında mahcup duruma düşüren kişinin ta kendisidir."
Erdoğan, "Duruşuyla fikirleriyle politikalarıyla hiçbir varlık gösteremeyen Devlet Bahçeli, şu anda sokakları tahrik etmek, 1980 öncesi manzaraları bugüne taşımak için elinden geleni yapıyor. Bir avuç çapulcunun çeşitli illerde, Akil İnsanlar Heyetine yönelik saldırılarını biz sabırla takip ediyoruz" dedi.
Başbakan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ilişkin, "Bu millete en ağır bedelleri, en ağır faturaları ödetmiş birinin bugün çıkıp milliyetçilik pozları vermesi doğrusu oldukça ironidir, trajikomiktir" diye konuştu.
"Duruşuyla fikirleriyle politikalarıyla hiçbir varlık gösteremeyen Devlet Bahçeli, şu anda sokakları tahrik etmek, 1980 öncesi manzaraları bugüne taşımak için elinden geleni yapıyor. Bir avuç çapulcunun çeşitli illerde, Akil İnsanlar Heyetine yönelik saldırılarını biz sabırla takip ediyoruz" diye konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede bir terör biterken başka bir terörün sokakları esir almasına asla izin vermeyiz. Terörün bitmesiyle altındaki zemini kayan Bahçeli'nin can havliyle gençleri sokağa salmasına asla müsaade etmeyiz. Devlet Bahçeli şunu iyi bilsin, kim ki 1980 öncesi manzarayı bugüne taşımaya kalkışırsa bedelini hukuk karşısında en ağır şekilde öder. Dağdaki terör biterken şehirde eşkıyalığın türemesine ve türetilmesine göz yummayız. Valilerimizin, emniyet müdürlerimizin şehirlerimizdeki tahrik olaylarına karşı daha duyarlı, daha dikkatli olmalarını da buradan hatırlatmak istiyorum."
Çözüm süreci adını verdikleri, terörü sonlandırmaya, kardeşliği, birliği, dayanışmayı pekiştirmeye yönelik sürecin tam anlamıyla bir umut yolculuğu havasında devam ettiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, Akil İnsanlar Heyetinin dokuzarlı gruplar halinde 7 coğrafi bölgede çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.
MHP ve CHP'nin ağır tahriklerine, kimi zaman sözlü saldırıya varan kışkırtmalarına rağmen heyetlerin şehirlerde büyük bir coşkuyla hatta çoğu zaman sevinç, umut gözyaşlarıyla kucaklandıklarını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"İşte önceki gün Hakkari'de, heyeti halaylarla davullarla aynı zamanda sevinç gözyaşlarıyla karşıladılar. Ama az önce söylediğim gibi Kayseri'deki olayı, maalesef bir avuç çapulcunun çirkin gösterilerine rağmen, bu Kayseri halkının tavrı değildir, bunu özellikle bilmenizi istiyorum. Çünkü Kayseri halkı bu heyeti muhabbetle karşılamış ve kucaklamıştır. Akil İnsanlar Heyetinin yanında sürece gönül verenlerin her manada desteklerini esirgemediklerine memnuniyetle şahit oluyoruz. AK Parti olarak biz de bakanlarımızdan, genel başkan yardımcılarımıza, milletvekillerimizden onların eşlerine, kadın kollarımızdan gençlik kollarımıza kadar arazideyiz. Yurt sathında ziyaretlerdeyiz."
Çözüm süreci kapsamında muhalefetin kışkırtma ve istismarlarının iki önemli soru etrafında yoğunlaştığına işaret eden Erdoğan, "Birincisi bize 'nasıl çözeceksiniz, nasıl çözüyorsunuz' diye soruyorlar. İkincisi 'terör bittikten sonra ne olacak' diye soruyorlar. Dikkat edin, CHP de MHP de bu iki soruyu sürekli gündeme getirerek bunlarla milletin zihnini bulandıracaklarını zannediyorlar" dedi.
Bu sürecin nasılı konusunda en başından itibaren defalarca açıklamaları olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Sürecin hassasiyeti, özellikle de sabotajlara açık olması bakımından nasıl çözdüğümüz konusunda detaya girmek, gereksiz münakaşaların içine girmek yerine tamamen biz işimize yoğunlaştık. Nasıl çözdüğümüz veya nasıl çözüldüğü konusunda kırmızı çizgilerimizi tekrar tekrar vurguladık ve bu kırmızı çizgilerin asla aşılmayacağını defaatle hatırlattık. Ülkemizi, vatanımızı, birliğimizi, bütünlüğümüzü, bayrağımızı, Cumhuriyetimizi tartışma konusu dahi yapacak en küçük bir girişimin içinde değiliz, olmayız ve olamayız. Hiçbir pazarlığın içinde de değiliz, olmayız.
Üç beş tane çapulcu köşe yazarının yazısı, benim milletimin beklentisi olmamalıdır. Biz ne diyorsak milletimiz ona baksın, ona güvensin, ona inansın. O dediğim tür köşe yazarlarının derdi milletin zihnini bulandırmaktır. Bu çözüm sürecine bariyer oluşturmaktır, onların derdi budur. Onlar hiçbir zaman bu ülkede barışı istemediler, ister göründüler. Dolayısıyla bu oyunu millet olarak biz bozacağız. Millet olarak inşallah bunu biz çözeceğiz. Ne şehitlerimizin aziz hatırasına gölge düşürecek ne şehit yakınlarımızı rencide edecek ne de milletimizin başını öne eğdirecek hiçbir adımı atmayız. Kimse de bize böyle bir adım attıramaz. Milletin fertleri arasına zafer gibi, yenilgi gibi süreçle hiçbir alakası olmayan kavramlarla fitne sokmaya çalışanlar kendi terörlerini, kendi fesatlarını üretme peşinde olan hainlerdir. Türkiye Cumhuriyeti'nin her bir ferdi, Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir şekilde dize getirilemeyeceğini, diz üstü çöktürülemeyeceğini bilmeli, buna inanmalı, bu inançla hareket etmelidir."
Muhalefet tarafından art niyetli olarak gündemde tutulan ikinci konunun ise "terör bittikten sonra ne olacak" sorusu olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Çok öz, çok net, çok basit şekilde söylüyorum. Terör bittikten sonra güzel olacak, güzellik olacak, mutluluk olacak'' diye konuştu.
"Türkçede biliyorsunuz bir deyim var, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Şunu herkesin ama herkesin bilmesini, hatırlamasını bunun üzerinde etraflıca düşünmesini rica ediyorum. Terörün olduğu yerde sağlıklı bir düşünme, sağlıklı bir diyalog zemini olabilir mi? Terörün olduğu yerde sağlıklı bir siyaset olabilir mi? İşte bu Bahçeli, hiçbir zaman eğer bu ülkenin gerçeği olan siyasi partilere görüşme için randevu vermiyorsa, zihnindeki karışıklığın nerelere ulaştığını gösterir. Üç kez ben istedim bana vermedi. Konuşmak bana düşmez ama Anamuhalefetin Genel Başkanı da istedi, ona da vermedi. Niye? Çünkü bunlar masada oturup konuşmasını bilen bir zihniyetin temsilcileri değil. Bunların zemini başka yerler. Terörün olduğu yerde sağlıklı, istikrarlı bir kalkınma, büyüme, refah olabilir mi? 'Terör bittikten sonra ne olacak' diyorlar. Terör bittikten sonra sağlıklı düşünme zemini olacak, terör bittikten sonra sağlıklı istişare, sağlıklı diyalog ve muhasebe zemini olacak. Terör bittikten sonra daha fazla kalkınma, daha fazla büyüme, daha fazla refah ve istikrar olacak. İşsizliğin azaldığı, yoksulluğun gerilediği, gelir dağılımında mesafelerin iyice kapandığı bir ortamda daha fazla demokrasi olacak."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm süreciyle ilgili, "Göreceksiniz terör bittiğinde geride bıraktığımız 10 yıldan çok daha hızlı çok daha sağlıklı şekilde Türkiye sıçramasını yapacaktır" dedi.
Erdoğan, 10 yıl önce ülkede telaffuz edilemeyen kavramlar, konuşulamayan, konuşulmayan meseleler bulunduğunu belirterek, "10 yıl önce siyasetçiler de medya da kamuoyunda kimi kavramları, kelimeleri, kimi meseleleri özgürce konuşamıyor, yazamıyor, tartışamıyordu. Biz tabuları, yasakları, kısıtlamaları tek tek kaldırdık. Soruyorum 10 yıl öncesine göre daha mı iyi bir yerdeyiz yoksa daha mı kötü bir yerdeyiz? 'Ülke bölünür, parçalanırız' diyorlardı, vatan, millet, bayrak nutuklarıyla her reformun karşısında duruyorlardı. Peki ne oldu? Türkiye daha da büyüdü, gelişti, özgürleşti" diye konuştu.
Yola çıkarken Afyonkarahisar'da "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" dediklerini, bugün de 81 vilayette aynını kendilerinin söylediğini belirten Erdoğan, "Onlar söyleyemiyorlar. Biz 'etnik milliyetçilik, bölgesel milliyetçilik, dinsel milliyetçilik yok' dedik, bugün de aynı şeyleri söylüyoruz ve bunları güçlendirerek söylüyoruz, uygulayarak söylüyoruz" şeklinde konuştu.
Azınlıklara ülkede yıllar yılı verilmeyen hakları bu iktidarın verdiğini anımsatan Erdoğan, şunları belirtti:
''Çünkü bizde dinsel milliyetçilik yoktu. Etnik unsurlara bu ülkede hiç bir dönemde verilmeyen imkanları, hakları bizim iktidarımız verdi. Bölgesel milliyetçilik noktasında ihmal edilen Doğu, Güneydoğu'yu, Doğu Karadeniz'i biz ayağa kaldırdık. Sadece yaptığımız yatırımlar eski rakamla 40 katrilyona doğru yürüyor. Neredeydi bizden öncekiler? Niçin oralara gidip yatırım yapmadılar? Niçin o bölge insanının altyapıyla üstyapıyla eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaşımda, aklınıza ne gelirse imkanlarını güçlendirmediler? Ama biz bunları yaptık ve bu ülkede ret politikalarını, inkar politikalarını, asimilasyon politikalarını ayaklar altına almak suretiyle 36 etnik unsuru kardeşlik bağıyla bağlamanın ispatını bu iktidar bu ülkede gerçekleştirdi. Bunlar yapamadı ama biz yaptık. Göreceksiniz terör bittiğinde geride bıraktığımız 10 yıldan çok daha hızlı çok daha sağlıkı şekilde Türkiye sıçramasını yapacaktır. Bakın tekrar ediyorum, terör bitsin işte o zaman Türkiye'yi tutabilene de aşk olsun."
CHP'nin de MHP'nin de terörün bitmesi sonrasına ilişkin tüm iddialarının yalan, iftira ve asılsız olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Terörün bitmesiyle Türkiye'de bitecek olan istismar siyasetinden başka hiçbir şey değildir. Öyle Kutlu Doğum Haftası'na geleceksin, orada yapacaksın bir konuşma, altına ben de dört dörtlük imzamı atarım. Ama ondan sonra çıkacaksın ertesi gün 'bu milleti birbirine nasıl vurdururum' onu konuşacaksın. İşte bu istismar siyasetidir. Dürüst olacaksın dürüst. Siyaset dürüstçe yapılır. Orada başka, burada başka olmaz. Allah'ın ayetini, Resulünün hadisini saptıracak halin yok tabii. Ama uygulamada ne yapıyorsun, mesele bu. Uygulama yok. Sadece söz. Niye? Oraya gelenlerin tavrı, beklentisi belli, ona göre konuşalım. Bu şekilde bu iş olmaz. Bunun adı istismar sanatıdır. Eğer bunu kimler yapar dersen, işte bunlar ortada. Orada söylediklerini eğer ülkenin her tarafında söylüyorsan zaten mesele bitmiştir. Çünkü sevgililer sevgilisinin yad edildiği bu hafta içerisinde onun sözleri, onun sünneti zaten başka bir şeyi teşvik etmiyor, başka bir şeyi tavsiye etmiyor. Bunları o ortaya koymuş, belgelemiş, bunları tavsiye etmiş, dolayısıyla bu yolda zaten yürüsek mesele bitecekti. Ama bu yolda yürünmediği için bu sıkıntılar var. Terörün bitmesiyle Türkiye'nin kaybedeceği tek şey ufuksuz ve vizyonsuz genel başkanlardır."
76 milyonun tamamına seslendiğini ifade eden Erdoğan, ''İçiniz rahat olsun, hiç üzülmeyin, gönlünüz rahat olsun, zihniniz rahat olsun. Tamamen ama tamamen müsterih olun. AK Parti iktidarda olduğu sürece Türkiye kaybetmez, her zaman kazanır hiç endişe etmeyin. AK Parti iktidarda olduğu sürece Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne, kardeşliğine asla helal gelmez. Milliyetçilik, vatanseverlik, birliğimiz, kardeşliğimiz, bayrağımız konusunda ne CHP ne de MHP, AK Parti'nin eline su dökemez su. Bunu da böyle bilmenizi istiyorum" diye konuştu.
Sloganlarla değil yaptıklarıyla ve yapacaklarıyla konuştuklarını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim ne olduğumuz, ne yaptığımız, neyi hedeflediğimiz 10 yıllık icraatımızda net bir şekilde ortada. Vatanseverlikse onlar slogan attı, biz vatanımız için iş ürettik. Milliyetçilikse onlar istismarını yaptılar, biz milleti yücelttik. Bayraksa onlar hamasetini yaptılar biz bayrağımızın onurunu, gururunu arttırdık, o bayrağı çok daha yüksek burçlara diktik. Birlikse, kardeşlikse, dayanışmaysa onlar öfkenin, nefretin, ayrıştırmanın diliyle konuştu biz her zaman kardeşliğin diliyle konuştuk. Daha bu süreç başlarken ne dedik, 'niyet hayır akıbet hayır'. İnşallah yine öyle olacak. Allah'a hamdolsun süreç son derece hayırlı şekilde ilerliyor."
Türkiye'nin dört bir yanından son derece güzel, umut verici haberler aldıklarını bildiren Erdoğan, dün akşam Anadolu ve Trakya'ya dağılan heyet başkanlarıyla Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın ilk görüşmeyi yaptığını anımsattı.
Başbakan Erdoğan, "İnşallah bir ay dolunca ben de hepsiyle görüşme yapacağım ve ara raporu alacağız. Daha sonra da inşallah iki ayın sonunda bütün illerimiz taranıp bittikten sonra nihai raporları alıp ondan sonra değerlendirmemizi yapıp, atılması gereken adımları, yapılması gereken açıklamayı da inşallah yapacağız" dedi.
Bu güzel başlangıcın güzel neticelere vasıl olacağını vurgulayan Erdoğan, ''Biz milletimizi seviyoruz. Allah için seviyoruz ve bu millete sevdalıyız. Bu millete olan aşkımızla yola düştük, Veysel'in diliyle 'Bu yola düştük, uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece' dedik ve gideceğiz gündüz gece" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, konuşmasını "Allah yar ve yardımcımız olsun, yolumuz, bahtımız her daim açık olsun, kardeşliğimiz, birliğimiz, dirliğimiz hep daim olsun" temennisiyle tamamladı.
© Tüm hakları saklıdır.