Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son dönemde Merkez Bankası’nın bağımsızlığını eleştirmesine dikkat çeken Hürriyet yazarı Erdal Sağlam, “Babacan'ın ekonomiye ilişkin tüm planları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağırlığını koymasıyla, suya düştü. Öyle anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasette olduğu gibi ekonomide de şimdiye kadar sağlanan başarıların tümünü kendi varlığına bağlıyor. Bir başka deyişle, Babacan'ın şimdiye kadarki ekonomik başarıda en önemli payı olan aktör olduğunu kabul etmiyor” dedi.
Erdal Sağlam, yazısında “O nedenle danışman kadrosu kanalıyla Babacan ve ekibini yıpratma çabaları, bu kararlarla birlikte artık doğrudan Babacan'ın hedef alınması anlamını taşıyor. Bu durum birkaç unsuru daha ortaya koydu; bunların en vahimi de Başbakan Davutoğlu'nun söz verip, Babacan ve ekibinin arkasında duramadığı gerçeği. İkincisi 7 Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan'ın belirleyeceği anlaşılan yeni Hükümette Babacan'ın olmayıp, Erdoğan anlayışında birinin göreve geleceği” görüşünü dile getirdi.
Erdal Sağlam’ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (7 Şubat 2015) nüshasında yayımlanan ‘Erdoğan, Babacan'ı artık yok sayıyor’ başlıklı yazısı şöyle:
‘Erdoğan, Babacan'ı artık yok sayıyor’
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ekonomik anlayış ve yapılması gerekenler konusunda neredeyse tümüyle ters düştü.
Merkez Bankası konusunda zaten baştan beri görüş ayrılığı mevcut. Ancak Tayyip Erdoğan Başbakanlığı döneminde bu ayrılığı daha dolaylı ve yumuşak biçimde, daha doğrusu Babacan'ı fazla yıpratmayacak biçimde dile getirirdi. Buna karşılık Babacan da, "Aslında Başbakanımız şunu demek istedi" der, ortalığı yumuşatacak sözler eder, durumu idare ederdi. Piyasalar da Erdoğan'ın söylediklerine rağmen Babacan'ın dediği olduğu için, temel hatalar yapılmadığı için, bu tartışmayı uzaktan seyredip, fazlaca dert etmezdi.
Ancak Erdoğan Cumhurbaşkanlığı ile birlikte hiç denge gözetmeden, Merkez yönetimini zor durumda bıraktığını düşünmeden, üslubunu iyice sertleştirdi. Sonunda Merkez Bankası bağımsızlığından açıkça şikayet edip, "Başkanlık olduğunda Merkez Bankası bağımsız olmayacak" imasında bile bulundu.
Sadece Merkez Bankası'nın bağımsızlığı, faiz kararları konusunda değil, birçok ekonomik konuda görüş ayrılıkları zaten vardı. Son olarak dün Hürriyet'te Nuray Babacan'ın haberiyle öğrendik ki; imar rantının içinde bulunduğu şeffaflaşma planı da seçim sonrasına ertelendi. Bu, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan istemedi diye Hükümetin bundan vazgeçtiği anlamını taşıyor…
Bu karar Babacan'ın Başbakan Davutoğlu'na kabul ettirdiği, öncelikli projeler adı altında açıklanan yapısal tedbirlerin de kadük olduğu anlamına geliyor. Çünkü Babacan imar rantını, yapısal tedbirlerin temeline koyuyor ve ekonomideki üretim yapısının sanayi odaklı yeniden yapılanmasını amaçlıyordu.
Yapısal tedbirler ölü doğmuş sayılır
Özetle; Babacan'ın ekonomiye ilişkin tüm planları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ağırlığını koymasıyla, suya düştü. Öyle anlaşılıyor ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasette olduğu gibi ekonomide de şimdiye kadar sağlanan başarıların tümünü kendi varlığına bağlıyor. Bir başka deyişle, Babacan'ın şimdiye kadarki ekonomik başarıda en önemli payı olan aktör olduğunu kabul etmiyor.
O nedenle danışman kadrosu kanalıyla Babacan ve ekibini yıpratma çabaları, bu kararlarla birlikte artık doğrudan Babacan'ın hedef alınması anlamını taşıyor.
Bu durum birkaç unsuru daha ortaya koydu; bunların en vahimi de Başbakan Davutoğlu'nun söz verip, Babacan ve ekibinin arkasında duramadığı gerçeği.
İkincisi 7 Haziran seçimlerinden sonra Erdoğan'ın belirleyeceği anlaşılan yeni Hükümette Babacan'ın olmayıp, Erdoğan anlayışında birinin göreve geleceği…
İşte tablo bu kadar kritik hale geldiği için bir süredir; devlette doğru işlerin yapılabilmesi için biat kültürüne boyun eğmeyecek, kişilikli, işine, mesleğine saygılı kişilerin yer alması ve gerektiğinde istifa haklarını kullanmaları gerektiğini söylüyorum. Bu Başbakan, Bakan için de geçerli bürokratlar için de...