30 Ocak 2013 14:05
Katar’da olduğu için AKP grup toplantısını bugün yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "TV’de adı köşe yazarı olan tipler çıkıp da bunları hakaretle eleştirirken AK Parti iktidarını demokratikleşmede dünyada geri olduğunu söylerken hadlerini bilmiyorlar" dedi. CHP milletvekili Birgül Ayman Güler'in "Türk ulusu"yla "Kürt milliyeti"ni kıyasladığı çıkışını Cumhuriyet gazetesinin Hitler dönemindeki manşetleriyle eleştiren Başbakan Erdoğan, yeni anayasa çalışmaları hakkında "Mart sonuna kadar bitmemesi halinde AK Parti'nin bu konudaki çalışması Meclis gündemine taşınacaktır. Parlamento'da beklediğimiz desteği aldığımız anda gündeme getiririz, referandum desteği için de millete gideriz" ifadesini kullandı. Konuşmasının sonlarına doğru, eş durumunda atanma sorunu yaşayan öğretmenlere de değinen Erdoğan, Şubat ayında bu sorunu çözeceklerini söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın grup toplantısında yaptığı konuşmanın bazı noktaları şöyle:
Suriye ile ilgili konuda da ağırlıklı olarak yoğun bir görev ifa eden Katar’ın Türkiye’nin üstlendiği misyona çok ciddi bir destek veriyor. Üzerimizdeki yükü nasıl geri alabileceği yönünde kendisine soru soruyor.
Doha’ya yaptığımız ziyaret esnasında dün ayrılma saatlerine doğru Yunanistan Başbakanı Samaras’ın geleceği söylendi, görüşme talebi de olunca görüşmeyi yapalım dedik. Saat 16.00 gibi Yunanistan Başbakanı ile görüştük. Bu süreç içinde de Yunanistan’la ilişkilerimizi değerlendirme imkanımız oldu. 5 Mart’ta ÜDİK toplantısını Ankara’da yapacağız. Bu toplantı iki ülke arasında bir Bakanlar Kurulu Toplantısı gibi olacağı için Türkiye-Yunanistan ilişkilerini yeniden ele alacağız
Yunanistan Başbakanı’na Batı Trakya’daki azınlığın haklarına yönelik kaygılarımızı ve beklentilerimizi ifade ettik. Müftülerin seçimle işbaşına gelmesi konusu hala çözüme kavuşturulmuş değil.
Azınlıklara yönelik olumsuz gelişmeler oldu. Çift illi eğitim konusu da hassasiyetini koruyor. 240 imamın atama yoluyla görevlendirilmesi kararı bölgede gerginliği arttırdı. Yunanistan Başbakanı’nın bu yasal düzenlemenin iptal edilmesi noktasındaki kaygılarımızı ilettik. Biz Patrik konusunda bu kadar hassas davranmamıza rağmen hala eleştirilirken Yunanistan’ın tavrını da hakkaniyetli bulmuyoruz. Burada Patrik’i biz atamıyoruz. Baş müftümüzün atanmasıyla böyle bir yanlışın yapılması kabul edilebilir değildir. Kendi dini noktadaki en yüksek temsilcisini oradaki müftüler seçmek durumundadır. Bundan daha adil bir şey olamaz. Son dönemdeki uygulamaların komşuluk ilişkilerimize zarar vermemesini gönülden arzu ediyoruz.
2002 sonunda kurduğumuz ilk Ak Parti hükümetinden bugüne kadar Bakanlar Kurulu’nda yaptığımız değişiklikler ödüllendirme ya da cezalandırma anlayışıyla yapılmamıştır. Millete hizmetten başka kriter taşımayan bir hükümetiz. Bakanlar Kurulu’nu hiçbir zaman birilerine makam tahsis etmek anlayışıyla oluşturmadık.
Makamların gelip geçici olduğunu bizim aklımızdan çıkarmamız lazım. 324 kişilik gruba sahip olan partimiz 25+1 kişilik kadronun içinde herkesi bakan yapma hakkına sahip değil. Hepsi birbirinden güzide olan arkadaşlarımızdan oluşturuyoruz. En ağırlıklı kriter arkadaşlarımız arasındaki bölgesel temsil, kendi alanlarındaki liyakat gözönüne alınıyor. Şimdiye kadar hepsi üzerlerine düşeni hakkıyla yerine getirmiştir. Hafta içindeki revizyon bir bayrak değişimden, tazelenmeden başka bir şey değil. Görevlerini devreden arkadaşlarımızdan başarısız olduğu sonucunu çıkarmak isabetsizdir.
Görevlerini yerine getiren 4 bakan arkadaşımı da tebrik ediyor, kendilerine teşekkür ediyorum. Birikimlerinden partimiz çatısı altında aynı şekilde faydalanmaya devam edeceğiz. Yavru muhalefetin lideri kalkıp da bir tespitte bulunuyor: Filanca bakan gayretliydi, çok başarılıydı. Onun görevden alınması noktasında taziyelerini bildiriyor adeta.
Hayırdır, ne zamandan beri sizden bizim ekibimize övgüler gelmeye başladı. Önce Bahçeli, nerde durduğunu tespit etsin, niyet okuyuculuğunu bıraksın.
Biz hangi arkadaşımızı nereye getireceğimizi biliriz tavsiyesine ihtiyacımız yok. Bizi bizden daha iyi bilemez. Bu işlerden nasibini almak önemli tabii. Dert tabi başka. AK Parti içinde soru işaretlerine neden olabilir miyiz? Bizim birliğimizi bozmaya gücün yetmez, kendine bak.
Bu yeni düzenlemeyle sanıklar mahkemede (hedefini saptıranlara sesleniyorum, saptırmayın) sanıkların kendilerini en iyi dilde savunma başlığıdır
Kendilerini en iyi dilde ifade edebilecekleri istedikleri dilde tercüman aracılığıyla savunma yapabileceklerdi. Geçmişte yoldan geçen birini getiriyorlardı ya da mübaşirle falan yapıyorlardı. Biz şimdi bu işin literatürünü bilenlerle yapacağız.
TV’de adı köşe yazarı olan tipler çıkıp da bunları hakaretle eleştirirken AK Parti iktidarını demokratikleşmede dünyada geri olduğunu söylerken hadlerini bilmiyorlar. AB’nin çok ileride olduğunu söylüyorlar. Nerede çok ileride? Teröristleri nasıl koruma altına aldıklarını biliyoruz. Kalkacaksın bunu terör örgütü olarak ilan edeceksin sonra terör örgütü mensuplarını AP’de çıkarıp konuşturacaksın. Bunları yaşayıp sessiz kalacaksın. Dik duruş çok önemli.
Türkiye, filanca kuruluşun verdiği notlara bakmıyoruz. İnsani değerlere bakarak yolumuza devam ediyoruz. Dünyada en demokrat ülke neresi diye araştırın sonra da oraları inceleyin. Oralarda neler oluyor?
Ekrana çıkanlar bunu bilmiyor ki. Kendine göre yazıp çiziyor. Filanca kuruluş değerlendirme yapmış diyor. Doğru. Değerlendirmelere göre teröre yardım edenler elinde basın kartı, cezaevinde. Adam elinde silahla yakalanıyor. Güvenlik gücünü öldürmekten yargılanıyor. Neymiş basın görevlisiymiş. Basına karşı olumsuz yaklaşımımızın olduğunu söyleyen uluslararası kuruluşlar sipariş üzerine Türkiye’de gelişmelerin olumsuz olduğunu söyleyecek kadar ileri gidiyor. Çünkü haber kaynakları sakat, bozuk.
Biz kendi kararımızı kendimiz veririz, kendi göbeğimizi de kendimiz keseriz. Birbirlerine de kestirmeyiz. Hasta mahkumların infazı iyileşinceye kadar ertelenebilecek. Bunu eleştirenler var. Kapalı cezaevlerindeki mahkumlar 3 ayda bir eşleriyle görüşebilecek. Hemen buna yönelik eleştiri var. Gardiyanlar isyan etmiş. Kapısında nöbet tutacağı yere gönderilir.
Biz insani olan bu adımı atma kararını verdik. Bunun çok da hayırlı olacağını, neticelerini hem içerde hem dışarda göreceğiz. Bir mahkumun şahsının cezalı olduğunu düşünerek, neden ailesi de o cezayı çeksin. Bu yol aile bütünlüğünü korumak adına gelecekte de AK Parti iktidarının hayırla yad edilmesine neden olacaktır.
Biri çıkıyor ''Türkler ve Kürtler eşit değildir'' diyor. Bir yandan ulusalcıyız deyip diğer yandan yurtdışında ülkesini karalıyor. Baş örtüsüne yönelik uygulamayı Anayasa Mahkemesi'ne CHP götürüyor, sonra din ve inanç özgürlüğü diyor.
CHP Genel Başkanı Çin'den o vekiline güya ayar veriyor. Ama Türkiye'ye geliyor, en kanlı terör örgütüyle ilgili hukuki operasyonu eleştirebiliyor. CHP son dönemde hukuki her tasarrufa ''Benim çocuğum böyle yapmaz'' ebeveyn yaklaşımıyla yaklaşıyor. Savcıya, hakime hiç gerek yok, delillere gerek yok, CHP'ye yakın mı o masumdur. Böyle bir hukuk anlayışı olur mu? Olur. Ne yazık ki Türkiye'de böyle bir hukuk anlayışı oldu. CHP o eski günlerine dönmek istediği için hukukun tasarrufuna saygı gösteremiyor.
Bir anne-baba kızının ardından feryat ediyor 'kızımı istiyorum' diye. Kızlarının tutuklanmasının derin acısını yaşıyor. CHP Genel Başkanı çıkıp o örgüte destek verecek kadar pervasız davranıp hakimleri eleştiriyor. Nerede şu Ergenekon gidip ye olacağım diyordu. Şimdi de çıkıp nerede o DHKP-C, gidip üye olacağım der mi der. CHP aşırı solla böyle bir meşguliyet içindeyken bir vekil de çıktı aşırı sağı kendine hayran bırakacak şekilde ırkçı bir söyleme girdi. Güya bilim adamı. Şimdi de insanları kafataslarına göre ayrımcılığa tabi tutmaya başladı CHP'nin geçmişini gündeme getirince CHP lideri 'Bugüne gel' diyor. Siz dün neyseniz bugün de aynısınız.
© Tüm hakları saklıdır.