12 Ağustos 2015 20:38
KCK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, örgüte yönelik ateşkes çağrılarıyla ilgili olarak, “PKK elini tetikten çeksin’ deniliyor, ben yine söylüyorum PKK elini tetiğe atmadı ki çeksin. Yapılanlar misilleme düzeyindedir” dedi. Çözüm sürecinde rol üstlenecek heyetlerin İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’la görüşmesi gerektiğini söyleyen Kalkan “Yeni bir şey olacaksa anlaşma gerekiyor, yasal temel gerekiyor. Önder Apo'nun özgürce istediği herkesle görüşebilmesi gerekiyor. Hareketimizin Önder Apo'yla görüşmesi lazım. Diyorlar ki Önder Apo İmralı’da yeni süreç için hazırlık yapıyor. Yapabilir, ama hareketle görüşüp tartışarak ancak sonuçlandırabilir. Öyle eskisi gibi, çağrı yapsın, PKK de uysun, olmaz. Biz bunu bir yaptık, beş yaptık, on yaptık, daha kaç sefer yapabiliriz?” ifadelerini kullandı.
Duran Kalkan, Mardin'de Karakol Komutanı iken 13 köylünün öldürülmesine ilişkin davada yargılanan Musa Çitil'in son YAŞ toplantısında terfi ettirilerek Diyarbakır Bölge Komutanı olarak atanmasına ilişkin sert ifadeleri kullandı. Kalkan "Yüksek Askeri Şura’da daha önce tecavüz edenler terfi ettirilip yeniden Kürdistan’da görevlendirdiler ki yine katliam yapsın, tecavüz etsin diye. Bu politikayı Kürtler kabul eder mi?" dedi.
Geçtiğimiz günlerde Yüksekova'da gözaltına alınan inşaat işçilerinin ters kelepçeyle yere yatırılarak işkence edildiği görüntülere ilişkin de açıklamalarda bulunan Kalkan "O Gever’deki konuşana söylüyorum: Biz de kendisini tanıyoruz! İsmini de biliyoruz, resmini de biliyoruz! Kürt halkına baskı yapanlar bilsinler ki nereye saklanırsa saklansınlar bir gün mutlaka bulunacaklar ve işledikleri suçun hesabını verecekler!" diye konuştu.
Duran Kalkan “PKK büyük bir güçtür. Ahmet Davutoğlu ‘vururum, yıkarım’ diyor da, onu diyenleri çok gördük. Çiller de söyledi, Ağar da söyledi, Kenan Evren de söyledi. Dönüp onlara baksınlar. Gever’deki ‘Türkün gücünü göreceksiniz!’ diyordu. Ama Kürdün gücünü de gördüler, daha da çok görecekler. Gitsin Kürdün gücünü dostu DAİŞ’e sorsun!” şeklinde konuştu.
Med Nûçe’de yayınlanan Politik Alan programına katılan Duran Kalkan’ın Ersin Çelik’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Gündemdeki gelişmelere geçmeden önce, 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımı’nın 31. yıldönümündeyiz. 15 Ağustos Atılımı’na ilişkin, güncel gelişmeler bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?
15 Ağustos Devrimci Atılımımızın yıldönümünde başta Önder Apo olmak üzere halkımızın ve dört parça Kürdistan’da savaşan gerilla güçlerimizin ulusal diriliş ve direniş bayramlarını kutluyorum. Ölümsüz komutan Agît Yoldaş şahsında tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Tüm şehit ailelerini, şehit annelerini saygı ile selamlıyorum. Bu temelde en son Silopi katliamı şehitlerini de saygı ve minnetle anıyor, amaçlarını başarma sözümüzü yineliyorum.
15 Ağustos Atılımı sadece Kürdistan’da da değil Ortadoğu’daki duruma da bir müdahale özelliği taşıyordu. Ortadoğu halkları için olduğu kadar tüm ezilenler için umut kaynağı haline gelen büyük bir birikimi Kürt demokratik direnişini ve ulus olma gerçeğini ortaya çıkardı. Bugün dört parça Kürdistan’da yediden yetmişe direnen bir halk gerçeği bu atılımla ortaya çıkartıldı.
Bugün olanlara bakıp Kürdün 15 Ağustos Atılımı’nı yaparken ne kadar haklı olduğunu görebiliriz. Bu atılımın ortaya çıkardığı gerçekler temelinde Kürt halkı kısmi bir öz savunma oluşturup kendini savunuyor olduğu ortamda bile bu kadar vahşi, imhacı bir zulüm, baskı, katliam üzerlerinde uygulanıyorsa, bu olmasa, bu halka ne yapmazlardı! O gün bu zihniyetin ürünü bir özel tim şefi Gever’de kalkmış, “Devlet size ne yaptı ki!” diyordu. Daha ne yapacaktı, yapmadığını mı bıraktı? Bütün bunlar 15 Ağustos Atılımı’nın ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor.
Ya da DAİŞ’e karşı mücadele edenlerin cenazesine uygulanan yöntem...
DAİŞ’i herkesin doğru anlaması lazım. Biz, özellikle de Suriye’deki DAİŞ’in yüzde 80, 90’lı yılların JİTEM’i olduğunu söyledik. 90’larda adı JİTEM olan bugün DAİŞ’tir. Gever’deki durumun DAİŞ yönteminden bir farkı var mı? Yoktur.
Evet, cenazelere uygulananın da DAİŞ yönteminden bir farkı var mı? Yoktur. DAİŞ yöntemlerini buradan aldı. 90-93 arasında JİTEM neler yaptı? Faili meçhullerden tutalım da sokak ortası infazlar, topluma yaylım ateşi açmalara kadar az mı katliam yaptı? Bunları unuttuk mu? Yok. Bugün de o devam ediyor.
Böyle bir barış olur mu?
Ne barışı? Hangi barış? Gever’de, Silopi’de olanla barış olur mu? Barış için şart koşmuş, diyor: “Siz çıkın gidin, ben istediğimi ezeyim, istediğim gibi yaşayayım...” O sana barıştır, bana barış değil. Çocuk bile böyle kandırılmaz. Kalkmışlar, Kürt toplumunu kandıracaklarını sanıyorlar. (...) Topyekün özel savaş demek, bu demektir. 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısında bu kararı aldılar. Bunu yansıttılar da. Bu bir devlet kararıdır. MGK kararları uygulanıyor. Bunun dışında hiç kimse kendi başına şunu bunu yapmıyor.
Önder Apo barış ve demokratik siyasi çözümü geliştirebilmek için Eyüp sabrından büyük sabırla insanüstü çaba harcadı. Ama bu çabanın karşılığı 5 Nisan’dan beri yok, her türlü baskı üzerindedir. “Şunu yapacaksın, bunu yapacaksın” diye baskı uyguluyorlar. Diyorlar ki, “siz gidemezsiniz, biz gidip görüşüyoruz!” Sen gidip görüşüp baskı uyguluyorsun. Kontrgerillanın görüşmesine, “görüşme” diyebilir miyiz? Önder Apo’ya baskı yapılmaya gidiliyor. Önder Apo üzerinde tarihin en büyük baskısı var. Silopi’de, Zergelê’de, Gever’de nasıl oluyorsa aynı uygulamalar Önder Apo üzerinde de psikolojik olarak var.
Bu bakımdan kimseyi kandıramazlar. Bu zulme Kürt halkı boyun eğmez. Bu zalimleri, faşistleri, sömürgecileri tarihin çöp sepetine atar.
Bu tartışmalar içerisinde İmralı görüşme tutanaklarının açıklanması da gündeme getiriliyor. Bu konuda siz ne diyorsunuz?
Evet, açıklansın. Onu yapabilirler mi, ondan ödleri kopar. MHP enselerinde. AKP şimdi kendisini oradan savunmaya çalışıyor. Aslında canını kurtarmaya çalışıyor Tayyip Erdoğan ve arkadaşları. Sonları gelmek üzere. Hükümet düştü. Son demlerini yaşıyorlar. Sonucun nasıl olacağından kaygılılar.
Önderlik kendilerine ne yaptı? Dolmabahçe açıklamasını yaptırdı, Newroz’da yeniden barış ve özgürlük çağırısı yaptı. Buna verilen cevap, baskı ve işkence, görüşmelerin durdurulması ve ardından 24 Temmuz’da başlatılan siyasi soykırım operasyonları ve katliamlar oldu...
HDP heyetinin Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’la 5 Nisan öncesi yaptığı son görüşmede, size yansıdığı kadarıyla, ne konuşuldu?
Önder Apo dedi, “bana teslim ol çağrısı yapılıyor. Asla kabul edemem.” Biz bunu çok iyi biliyoruz. Önder Apo 5 Nisan’da Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatını reddeden, Newroz mesajını küçümseyen-reddeden tutumuna büyük bir öfke duydu. Halbuki bunlar mutabakat temelinde oluyordu. Erdoğan hepsini reddetti. Aslında o hükümete karşı bir darbeydi. Hükümet korkudan bunu söyleyemiyor. Yalçın Akdoğan ve bazıları şunu söylediler, “Biz 7 Haziran’da çözüm sürecinin bedelini ödedik.” Bu yanlış tespittir. 7 Haziran’da çözüm sürecine doğru yaklaşmamanın, oyalama taktiğinin, hilekarlığın, Tayyip Erdoğan’ın çözüm sürecini reddeden tutumunun bedelini ödediler. Kontrgerillaya teslim olarak, demokrasiyi reddederek, Kürt sorununun özel savaş dairesine bırakarak, onun karşılığında iktidarda kalmaya çalışarak bir yere varamaz. Kontrgerillayla mevcut AKP ve Tayyip Erdoğan arasında anlaşma var. İktidar ömürlerini uzatmak için Kürde her türlü zulmü yaptırıyor.
Kürdün gücünü daha da görecekler
Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de bundan sonra gerçek, kalıcı bir barış nasıl sağlanabilir?
Bu çatışmalar nedensiz olmuyor. Varlık-yokluk gibi çok tarihi sorunlar olmasaydı kimse dağa da çıkmazdı. Önder Apo şunu söyledi: “Eğer başka çözüm yöntemi varsa ve bu varken kan akıtmak cinayettir.” Bizim felsefemiz budur. Bu bakımdan bizi kimse basite almamalı. Bugün, Kürdistan’ın bütün stratejik dağlık alanlarında gerilla vardır. PKK büyük bir güçtür. Ahmet Davutoğlu “vururum, yıkarım” diyor da, onu diyenleri çok gördük. Çiller de söyledi, Ağar da söyledi, Kenan Evren de söyledi. Dönüp onlara baksınlar. Gever’deki “Türkün gücünü göreceksiniz!” diyordu. Ama Kürdün gücünü de gördüler, daha da çok görecekler. Gitsin Kürdün gücünü dostu DAİŞ’e sorsun!
Yapılan çağrılara saygı duyduğumuzu belirttik. “PKK elini tetikten çeksin” deniliyor, ben yine söylüyorum PKK elini tetiğe atmadı ki çeksin. Yapılanlar misilleme düzeyindedir. Öyle söylendiğinde, sanki PKK yapıyormuş gibi ortaya çıkıyor. Gerçekçi olunmalıdır. 24 Temmuz saldırısı nedir? O kadar tutuklama oldu, niye demokratik siyaset, sivil toplum örgütleri önüne geçmiyor, sahip çıkmıyor?
Artık takke düştü. Ahmet Davutoğlu kimseyi kandıramaz. Senin devleti elinde tutan güçlerinin, övdüğün, karakol karakol dolaştığın insanlarının Kürt insanına, kadınına ve gencine yaklaşımı Gever’de bir kez daha açığa çıkmıştır. Silopi’de açığa çıkmıştır. Yüksek Askeri Şura’da daha önce tecavüz edenler terfi ettirilip yeniden Kürdistan’da görevlendirdiler ki yine katliam yapsın, tecavüz etsin diye. Bu politikayı Kürtler kabul eder mi? O Gever’deki konuşana söylüyorum: Biz de kendisini tanıyoruz! İsmini de biliyoruz, resmini de biliyoruz! Kürt halkına baskı yapanlar bilsinler ki nereye saklanırsa saklansınlar bir gün mutlaka bulunacaklar ve işledikleri suçun hesabını verecekler! Bu halkı kimse sahipsiz sanmamalıdır. Onun için “gerilla dursun, gerilla silahı bıraksın, gerilla çekilsin ki, biz istediğimizi yapalım” diyorlar...
Toplum için ise, irade kırmak istiyorlar, örgütlülüğü dağıtmak istiyorlar. Gever’deki kontrgerillacı da söylüyordu, Ankara yönetimi-Ahmet Davutoğlu da aynı şeyi söylüyor: “Benim dışımda irade olmaz”. O halde herkes kendi iradesini ortaya koymalı, irade beyanında bulunmalıdır. Köy köy, mahalle mahalle, kasaba kasaba, il il irade ortaya koymalıdır. Kendi demokrasisini örgütlemelidir.
Kendilerine saldırı olursa da savunacaklar. Savunma için bilinç ve örgüt lazım. Herkes öz savunmasını geliştirsin. Gerilla Bakur’da var ama gerilla dağdadır, dağda mücadele ediyor. Gerilla her yere gelemez, herkesi savunamaz. O halde mahalledeki, kasabadaki, şehirdeki saldırıların, kontrgerillanın-polisin saldırılarına karşı halk öz savunmasını geliştirmelidir. Örgütlenmeli, bilinçlenmeli, barikatlar kurmalı, karşı taraf neyle saldırıyorsa kendisi de onunla donanıp karşı durmalıdır. Demokrasi öz savunmasız olmaz, çünkü özgürlük güvenliksiz olmaz.
Başta Gever, Silopi gibi alanlardaki halkımızın direnişini de selamlıyorum, Silopi şehitlerini saygıyla anıyorum. Böyle bir özgürleşme süreci geliştirirsek bunu ne AKP’nin demogojileri yıkabilir ne de o kontrgerillanın ağzı salyalı saldırıları bu direnişi engelleyebilir.
© Tüm hakları saklıdır.