Gündem

KCK: Oslo görüşmeleri sırasında 4 yöneticimiz ölümden kıl payı kurtuldu, Türk devleti için ateşkesin anlamı yok

'Oslo'daki olay Türk devletinin gerillayı katletmek için ateşkesi bozabileceğini ortaya koymuştur'

11 Ağustos 2015 15:11

“Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem’de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, "Özgürlük Hareketi’nin Oslo heyetinin de bulunduğu yerde yapılan bombalamada KCK heyetinin güvenliğinden dört gerilla derhal olay yerinde şehit düşmüş, iki gerilla da yaralanmıştır. Dört KCK Yönetimi ve yedi gerilla kıl payı kurtulmuşlardır" dedi. Karasu, "Bu olay, başlı başına Türk devleti açısından ateşkes ve çatışmasızlığın bir anlamı olmadığını, birkaç KCK yönetimi ve gerillayı katletmek için ateşkesi bozabileceğini ortaya koymuştur" ifadelerini kullandı. 

Karasu'nun Özgür Gündem'de "AKP'nin seçim savaşı" başlığıyla yayımlanan (11 Ağustos 2015) yazısı şöyle:

Defalarca ateşkes oluyor, ama yeniden savaş başlıyor. En fazla da AKP hükümeti zamanında ateşkes ilan edildi ve çatışmasızlık sağlandı. Ancak bu ortamda Kürt sorunu çözülmediği için her defasında çatışmalar yeniden başlamıştır. Son üç yıllık çatışmasızlık dönemini de AKP hükümeti hovardaca harcamış, Kürt sorununu çözmeyerek çatışma ortamını ortadan kaldırmamıştır. AKP hükümeti, Kürt Özgürlük Hareketi’nin tek taraflı ateşkes ve çatışmasızlık ortamını hep istismar etmiştir. Ya Kürt Özgürlük Hareketi’ni zayıflatmak ve tasfiye etmek ya da seçim kazanmak için kullanmıştır.

AKP’nin ateşkesi ve çatışmasızlığı nasıl istismar ettiğine en iyi örnek, Oslo görüşmeleri sırasında ortaya koyduğu tutumdur. Birleşmiş Milletlerin bir kurumu ile de ilişkili bir aracı heyet bazen Türk devleti ve bazen Kürt Özgürlük Hareketi ile görüşmeler yaparak Oslo görüşmelerine hazırlık yapmaktadır. Böyle bir görüşme de 4 Aralık 2008’de yapılmıştır. Avrupa’nın çeşitli ülkelerindeki diplomatlardan oluşan aracı heyet Kandil’den ayrıldıktan bir gün sonra görüşmenin yapıldığı yer Türk uçakları tarafından saatlerce bombalanmıştır. Özgürlük Hareketi’nin Oslo heyetinin de bulunduğu yerde yapılan bombalamada KCK heyetinin güvenliğinden dört gerilla derhal olay yerinde şehit düşmüş, iki gerilla da yaralanmıştır. Dört KCK Yönetimi ve yedi gerilla kıl payı kurtulmuşlardır. Bu olayı bilen Jonathan Powel yazdığı kitapta bu ölümlere de yer vermektedir.

Bu olay, başlı başına Türk devleti açısından ateşkes ve çatışmasızlığın bir anlamı olmadığını, birkaç KCK yönetimi ve gerillayı katletmek için ateşkesi bozabileceğini ortaya koymuştur. Kürt sorununda çözüm zihniyeti ve politikası olmayanların tutumu böyle olur. Kürt Özgürlük Hareketi bu ağır ve örgüt yönetimini tasfiyeyi hedefleyen saldırıya rağmen çatışmasızlığı sürdürmüştür. Demokratik siyasal çözüm için küçük bir umudu bile savaşa tercih ettiğini göstermiştir.

Türk devleti yine ateşkesin sürdüğü ve 29 Mart 2009 seçimlerinde DTP’nin büyük başarı kazandığı seçimden sonra siyasi soykırım operasyonları yaparak binlerce Kürt siyasetçiyi zindanlara atmıştır. Bu tutuklamalar başlı başına ateşkesi bozmak anlamına geldiği halde Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi sabırlı davranmıştır. Ancak AKP hükümeti ateşkesleri seçim kazanmak için ele almış, 2011 yılında olduğu gibi Özgürlük Hareketi’ni tasfiye edeceğini düşündüğü an savaşı şiddetlendirmiştir; Sri Lanka modeliyle ezme hesapları yapmıştır.

Kürt Halk Önderi 2012 sonunda fiili, 2013 Newroz’unda ise resmi olarak ateşkes yapılmasını sağlamıştır. İki buçuk yıldan fazla süren bu ateşkes sürecinde hiçbir adım atılmadığı gibi, onlarca genç-yaşlı sivil insan katledilmiştir. Eğer bir döküm çıkarılırsa üç yıla yakın süren bu son ateşkes sürecinde birçok insanın polis tarafından katledildiği, binlerce insanın tutuklandığı görülür. Karakol, kalekol, askeri amaçlı baraj ve yol yapma ise hiç durdurulmamıştır. Onlarca sivil öldürülmesine rağmen Kürt Özgürlük Hareketi çatışmasızlığı sürdürmüştür. Seçim öncesi başta Diyadin’de iki yurtseverin katledilmesi olmak üzere birçok saldırı ve provokasyon olduğu halde Kürt Özgürlük Hareketi çatışmasızlığı büyük bir sabırla sürdürmüştür. AKP’nin seçim öncesi gerilim ve çatışma yaratıp iç ve dış düşman tehdidiyle oy alıp otoriter hegemonik başkanlık sistemi kurma hesapları boşa çıkarılmıştır. İki buçuk yıldan fazla süren ateşkes sürecinde dünyada hiçbir örneğinde olmayacak kadar saldırı ve ateşkesi anlamsız kılan uygulamalar olduğu halde bir iki misilleme eylemi dışında gerilla hiçbir biçimde ateşkes pozisyonundan çıkmamıştır. AKP hiçbir zaman çatışmasızlığa uymadığı halde, ateşkesi defalarca anlamsız hale getirdiği ve bitirdiği halde çatışmasızlık konumunu korumuştur.
Seçim öncesi saldırılar, Amed katliamı, seçim sonrası Amed’de polis gözetiminde gerçekleşen hizbulkontra saldırısında üç yurtseverin katledilmesi ve Suruç katliamından sonra ortaya çıkan infial ortamında iki gencin Apocu fedailer olarak kendi inisiyatifleriyle Ceylanpınar’da iki polisi öldürmesinden sonra AKP hükümeti bu olayı fırsat bilip topyekun bir savaş başlatmıştır.

Haftalardır yüzlerce gerillanın öldürüldüğü iddia edilen hava saldırıları gerçekleştirilirken, Kürt halkına karşı 1990’lı yıllarda çok çirkin faşist saldırılar yapılmıştır. Bu saldırılarda Zergele Köyü’nde sekiz sivil katledilmiş, Kürdistan’ın ormanları boydan boya cayır cayır yakılmıştır. Kürdistan’da şehirler ve kasabalar işkence alanı haline getirilmiştir. Çatışmalarda yaşanan asker ve polis ölümlerini kullanıp, iç ve dış tehditten söz edip, yarattığı bu ortamı HDP üzerine yıkıp HDP’yi baraj altında tutarak yeniden otoriter, hegemonik, kültürel soykırımcı başkanlık sistemini kurmak istemektedir. Kendisi ateşkes süreçlerinde onlarca sivili katlettiği ve hiçbirinin katilini bulmadığı halde iki polisin ölümünü topyekun savaş gerekçesi yapması, asıl amacını ele vermektedir. Yarattığı savaşı tüm faşist zihniyetli hükümetler gibi bir seçim malzemesi olarak kullanmak istemektedir. Şu açığa çıkmıştır ki Kürt sorunu çözülüp Türkiye demokratikleşmediği takdirde ne kadar ateşkes yapılıp çatışmasızlık sağlansa da sonunda yeniden çatışmalarla karşılaşmak kaçınılmazdır.

7 Haziran seçimlerinde halk tarafından demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü mesajı ve iradesi ortaya konduğu halde, AKP siyasi bir darbe yaparak hükümetini sürdürüp iç ve dış tehditler ileri sürüp asayişi sağlama gerekçesi altında otoriter bir rejim kurma hesabı içindedir. Ancak Türkiye halkları bu yalın gerçeği görmektedir. İster seçim olsun ister seçim olmasın, Türkiye halkları bu hükümeti cezalandırarak Türkiye’yi demokratikleştirip Kürt sorununu çözecektir.