Politika

Denge ve Denetleme Ağı: Cezai sorumsuzluk düzenlemesi için doğru adres TBMM'dir

Denetleme Ağı, ‘tek tip’ uygulamasında 'Mandela Kuralları’nı da hatırlattı

01 Ocak 2018 17:38

Olağanüstü hal kapsamında yayınlanan 696 sayılı KHK’nın 103 ve 121. maddeleriyle getirilen düzenlemeleri değerlendiren ve önerilerini sıralayan Denetleme Ağı, “darbe ve terör olaylarının bastırılmasına yardım edenlere yönelik cezai sorumsuzluk” getiren maddenin barındırdığı muğlaklıklar nedeniyle hukuki kesinlik ilkesine ters olduğuna ve mevcut haliyle keyfi uygulamalara kapı açma riski barındırdığına dikkat çekti. 

“Tutukluların tek tip kıyafetlerle mahkeme önüne çıkmalarını” düzenleyen 103. Maddesi’yle hukukun temel ilkelerinden masumiyet karinesinin çiğnendiğini ifade eden Denetleme Ağı, aynı zamanda Anayasa’da yer alan ‘hak arama hürriyetinde’ geçen adil yargılanma hakkına da hasar verileceğini, cezaevlerinde çatışmalara neden olunabileceğini vurguladı.

"En temel hukuk ilkeleri zedelenecek"

“Bu iki maddenin gözden geçirilmesi, özellikle cezai sorumsuzluk maddesinin tüm partilerin katılımıyla Mecliste tartışılması gerekmektedir” görüşünü dile getiren Denetleme Ağı, 'Mandela Kuralları’nı da hatırlattı.

Denetleme Ağı, düzenlemenin bu haliyle korunması durumunda Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, evrensel hukuk kuralları, kanunların kesinliği ve geri yürümezliği ile kişi hakları başta olmak üzere en temel hukuk ilkelerinin zedelenmesi ihtimallerinin göze alınacağına vurgu yaptı. Mevcut toplumsal kutuplaşma ve çatışmayı besleme potansiyeline de dikkat çeken Ağ’ın konuyla ilgili genel değerlendirme ve önerileri şöyle:

• Darbe gecesi meşru müdafaa hakkını kullanan vatandaşlara dair bir düzenleme için doğru adres bu konuda net bir mutabakatın sağlandığı TBMM olmalıdır. KHK ile bu konsensüs yok sayılmakta, düzenlemenin meşruiyeti konusunda şüphe oluşmaktadır.

"Yasa yapma aracı olarak KHK’lar kullanılıyor"

• OHAL dönemi KHK’larının çerçevesi Anayasa ile belirlenmiştir. Buna karşın son dönemde Meclis’te uzlaşma arama yerine yasa yapma aracı olarak KHK’lar kullanılmaktadır ve bu kuvvetler ayrılığı ilkesi ile müzakere ve uzlaşma kültürüne terstir. KHK’lar OHAL konusu ve süresi dışındaki maddelerden arındırılmalı, bu kapsamın dışındaki düzenlemeler TBMM’de açıkça tartışılmalı ve kanunlaşmaları için olağan yasama süreçleri izlenmelidir.

• Cezai sorumsuzluk düzenlemesi, Anayasa’nın anılan 15. maddesi ile çelişmektedir. Dahası Anayasa Mahkemesi, 4 Kasım 2016 tarihinde aldığı yetkisizlik kararı ile OHAL KHK’larının yargısal denetiminin yapılamayacağını duyurmuştur. Açık bir Anayasaya aykırılık durumu, yargı denetimine kapatılmış durumdadır ve bu denge denetleme ilkelerine aykırıdır.

• Cezai sorumsuzluk düzenlemesi için gerçekçi bir gerekçe bulunmamaktadır; bugüne kadar 15 Temmuz darbe girişimine direnen vatandaşlar hakkında açılmış bir soruşturma bulunmamaktadır.

• Cezai sorumsuzluk şartlarının oluşması için gereken sınırlar belirsizdir; kanun metinlerindeki her belirsizlik suçun ve cezanın sınırlarının bulanıklaşması, hukukun üstünlüğüne güvenin aşınması sonucunu doğurabilir. Düzenleme bu haliyle korunmamalı,tüm belirsizlikler giderilmeli, olası bir keyfiyetin önü kapatılmalıdır.

Mandela Kuralları hatırlatması

• Tek tip kıyafet uygulamasından, yalnız barındırdığı çatışma riski dolayısıyla değil, hukukun temel ilkelerinden masumiyet karinesine aykırı olduğu için vazgeçilmelidir.

• Cezai sorumsuzluk düzenlemesi, 12 Eylül darbesinden sonra Milli Güvenlik Konseyi için de getirilmiştir. Aynı dönem denenen tek tip kıyafet uygulaması da cezaevlerinde pek çok olaya sebebiyet vermiş, 1989 yılında Danıştay kararıyla kaldırılmıştır. Tarihimizde darbe ile özdeşleşmiş bu iki uygulamanın, darbenin başarıyla savuşturulduğu bugün yeniden gündeme getirilmesi toplumsal mutabakata zarar verme olasılığı barındırmaktadır.

Mandela Kuralları

İlk olarak 1957 yılında uzlaşılan Birleşmiş Milletler’in tutuklu ve mahkumlara karşı davranışlarla ilgili standart kuralları, 2015 yılında revize edilerek Mandela Kuralları adını almıştır. Bu kurallarda, tek tip kıyafeti tamamen yasaklayan bir madde bulunmamakla birlikte, ‘cezaevi’ sınırlandırması vardır. Buna göre, bu kıyafetlerin insan onuruna yakışmayan ve aşağılayıcı bir nitelikte olmaması, mahkum ya da tutuklunun özel hayatını ihlal etmemesi gerekmektedir. Kurallar, tutuklu ya da mahkum herhangi bir şekilde cezaevinden dışarı çıkarıldığında kendi giysilerini giymesine izin verilmesini de söyler.

Cezaevinden mahkeme ya da başka bir mücbir sebeple çıkarılan mahkumların giysilerinin ‘damgalayıcı’ ve ‘göze çarpıcı’ olmaması da kurallarda masumiyet karinesi açısından düzenlenir.

İlgili Haberler